22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L İ M D Ü N Y A S I N D A N H A B E R L E R Uzaylı moleküller yeryüzünde raştırmacılar ilk kez olarak, dünya üzerinde güneş sıstemının dışından gelen karmaşık yapıda organik moleküllere rastladılar. Amerikalı bilim adamları, yere düşen meteor taşlarından çıkan kurumlu minik parçacıkların yıldızlar arasındaki toz bulutlarından karışan çok çevrimli aromatik hidrokarbonlar içerdiğini belirtiyor. Dünyada uzaydan geldiği iler! sürülen kimi organik moleküller bulunduğu görüşü ilk kez Ingiliz uzaybilim uzmanı Fred Hoyle tarafından öne sürülmüştü. Birçok bilim adamı bu görüşe dudak bükmüş, ancak bu arada yıldızların arasındaki bulutların yaydığı ışınım tayfında organik moleküllerden kaynaklanan bu tür yansımalara da tanık olmuşlardı. Güçlü yayıiım hatlarının, iki ya da daha fazla halkadan oluşan karbon atomları olan PAH'lardan kaynaklandığı sanılıyor. Ne var ki, uzayda organik moleküllerin saptanması, bunların yeryüzüne de ulaşabileceklerinin kanıtlanmasından ayrı bir olay. Yere düşen meteor taşı parçacıklarının ıçeriğini belirlemek amacıyla bir ekip oluşturan Robert VValker ve Richard Zare, lazer tabanlı aygıtlardan yararlanarak bu tür 124 parçacığın 89 tanesinde aromatik hidrokarbonlar saptadılar. Bu parçacıklardaki karbon izotop oranları yakından incelendiğinde, 58'ıni olağanüstü düşük ya da yüksek düzeyde karbon13 içerdiği görüldü. Bu oranlar parçacıkların güneş çevresinde oluşmadıklarının bir göstergesiydi. Daha sonra parçacıkların aynı kaynaktan gelip gelmediğini anlamak için bu parçacıklardan alınan aromatik bileşiklerdeki karbon1 düzeyi ölçüldüğünde, birçoğunun geldikleri paracığın geri kalan bileşiklerinden farklı olduğu görüldü. VValker, bu PAH'ların uzak yıldızların yakınlarında oluşan toz ve gaz bulutları içinde meydana geldiğini ileri sürüyor. Ancak, Kalifomiya Üniversitesi'nden Richard Saykally tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, uzaydan gelen organik bileşıkler gizinin henüz tam anlamıyla aydınlığa kavuşmadığını ortaya koydu. Sıcak yıldızların çevresindeki toz bulutları içinde PAH oldukları varsayılan moleküllerden yayılan kızılötesi ışınlarla laboratuvarda ölçülen PAH tayfı karşılaştırıldığında, bunların hiçbir benzerlik göstermediği görüldü. Saykally, uzak yayılımların daha büyük organik moleküllerden ya da yakın yıldızlardan gelen yoğun morötesi ışınlar tarafından iyonlaşan PAH'lardan kaynaklanabileceğine parmak basıyor. Ucuz goruntu yazılımları •• •• ) irçok ıletiim aracı"nı içinde barındıran "mültimedya" bllgisayarı olanlar, ancak ufacık bir pencereye sığdırılmış, bulanık bir video görüntüsüyle yetinmek zorunda kalırlar. Daha nitelikli bir görüntü elde etmek ise kesenin ağzını açmak anlamına gelir. Ne var ki, önümüzdekl yaz tam ekran filmleri bir VHS video denli nıtelıklı bir biçimde görüntüleyen yazılımların piyasaya çıkmasıyla bu gerek de artık geçerlıgini yitirecek. Yeni yazılımların bir tanesi Windows 95 programına yüklenmiş olarak sunulurken, öteki de tüm PC kullananların seçimıne bağlı olacak. Yazılımların tümü de ancak yüksek hızlı bir işlem yongasına sahıp, Intel Pentium gibi, verileri 90 megahertzden daha büyük bir hızla işleyen bilgisayarlarla çalışabilecek. Günümüz "mültimedya" ansiklopedı ve bilgisayar oyunları genellikle videolartndaki ufaltma sistemleri oranında verimli olmaktadır. Bu sistemler her görüntüyü ufak parçalara bölerek bu parçalardan bir resimler mozayiği oluştururlar Resimler küçük bir pencereye yansıtılsalar bıle, bulanıktırlar. Pencere saniyede 24 resmi gösteremediğinden, devinımler de net olmaktan uzaktır. Daha nitelikli bir görüntü için tek seçenek MPEG ufaltma s i st e m i d i r. MPEG şifre çözücüsü her çerçeveyi incelikli bir mozaiğe dönüştürerek, her düzgüyü çözümler ve yalnızca art arda gelen çerçeveler arasındaki farklılıkları kaydeder. Konulu filmlerin CD'lerde saklanması ve istendiğinde özel bir şifre çözücüsü olan CD'lerde oynatılması amacıyla geliştirilen MPEG kodlu filmler ek bir devre levhası takılan "mültimedya" bılgısayarlarında da oynatılabilir. Ancak bu ek devreler oldukça pahalıya malolur. Şimdi, yazılım dünyasının devi sayılan Microsoft, çağdaş bir bılgısayarın daha büyük işlem gücü ve uygun bir yazılımla MPEG videoların başka bir bilgisayara gerek kalmaksızın çalıştırılabileceğini ileri sürüyor, Windows 95'in en yeni bıçemı, MPEG videosunun şifresini saniyede 24 resimle çözebılen ActıveMovıe adlı bir programı da içerecek. Microsoft'a göre, 90 megahertzlik bir Pentium'u olan herkes artık "tam ekran, TV nitelikli filmleri, stereo ses eşliğinde" izleyebilecek. ActiveMovıe programı önümüzdeki Hazıran ayı içinde piyasaya sunulacak. (ns/ru) A Dinozorları yok eden göktaşı parçaları bulundu mu? erbilim uzmanlarından oluşan ikı ayrı ekip, dinozorları yok eden küçük bir gezegenden parçaların bulunduğunu belirtiyor. Kalifomiya Üniversitesi uzmanlarından Frank Kyte, Pasifik Okyanusu'nun derinliklerindeki ufak taşların 65 milyon yıl önce Meksika'nın Yucatan yarımadasına düşen küçük bir gezegenin parçaları olduğunu ileri sürüyor. öte yandan, NASA Johnson Uzay Merkezi'nden Benjamin Schuraytz ve kibi de, düşen gezegenden kalan kraterin içinde hemen hemen katıksız iridyumdan oluşan iki mınik külçeye rastlandığını belirtiyor. Yerbilim ve eskivarlıkbilim (Paleontoloji) uzmanlarının büyük bir bölümü dinozorların, zamanla iridyum yoğunluklu tortuların K/T sınır katmanı olarak bilinen bir katmana dönüştüğü büyük bir toz ve buhar bulutunun oluşmasına neden olan Yucatan olayıyla yeryüzünden silindiklerine ina Y Dişi kuşun erkek seçiciliği çözüm sayılıyor. Bu görüşü destekleyen kimi kanıtlar var. Cambridge Üniversitesi bilim adamları, sağlıkları çok iyi durumda olan dişi kırmızı geyiklerin, sağlıksız olanlara kıyasla daha çok sayıda erkek yavruları olduğunu ortaya koymuşlar, ancak dişilerin yavruların cinsiyetlerini eşlerinin gücüne göre degiştirebilecekleri konusuna güvenilir bir kanıt bulamamışlardı. Baştankaraları yuva yaparken izleyen Svensson ve Nilsson, her yuvadaki yavru kuşların cinsiyetınin bir kaydını tutarak bunu babaların bir sonrakı kışı sağ salım atlatabilme niteligine bağladılar. ölen 20 erkek kuşun yavrularının yarısından azı erkek olmasına karşın, kışı atlatabilen 13 kuşun yavrularının % 60'ından çoğu erkekti. Svensson ve Nilsson bu sonucun, bir olasılıkla, dişinin üreme sıstemindeki bilinmeyen bir düzenekten kaynaklandığına inanıyor. Memelilerde döllenmiş cenin yeniden dölyatağına çekilebiliyor. Ancak Nelsson bu kuralın baştankaralar için geçerli olmadığını savunuyor. Dişi kuşların her biri kuluçkaya yatırılan yumurtalar tamamlanana dek her gün bir kez yumurtluyor. Döllenmiş yumurtaların yeniden dölyatağına çekilmesi durumunda kuşun yumurtlama süreci de birkaç günlüğüne aksıyor. Nilsson'a göre, bir düzenek sayesınde dölyatağındaki her bir yumurtanın gözeleri meydana gelecek olan yavruların erkek mi yoksa dişi mi olacaklarını belirleyebiliyor ve yumurtacıkların oluşumunu ona göre ayarlayabiliyor. Bu sistem, ceninin cinsiyetınin spermdeki bir kromozom tarafından belirlendiği memelilerde geçerli olmuyor. Oysa ki, kuşlarda cinsiyet bir yumurta kromozomu tarafından belirleniyor. Svensson ve Nilsson dişi kuşların eşlerinin niteliğini nasıl saptadıkları konusuna henüz kesin bir yanıt getırememekle birlikte, erkek kuşun tüylernin ve ötüşlerinin bir gösterge sayılabileceğine dıkkat çekiyor. (Kaynak: NS) Yerçekimi datası krateri ortaya çıkanyor. nıyor. Ne var ki, çarpışma sırasında tümü buharlaştız egen rının bulunabıleceği hiç k imsenin usundan bile geçmiyordu. Kyte bu görüşe karşı çıkarak, % 99.99'unun buharlaştığına, ama kimi parçaların öylece kaldığına parmak basıyor. Kyte, Uluslararası Okyanus Sondaj Projesi çalışmaları sırasında Pasifik'in kuzeybatısından çıkartılan koyu kahverengi kılli topragın ortasında 5 mm. uzunluğunda, açık kahverengi bir lekeye rastlamasını "büyük bir şans sayıyor". Bu lekenin içinde bulunan 2,5 mm. uzunluğundaki kaba damarlı taşın meteor taşlarının içerdiği miktarlara özdeş miktarlarda krom, demir ve iridyum içermesi, taşın uzaydan geldiğinin bir göstergesi sayılıyor. Bu tür "fosil" meteor taşlarına son kerte ender rastlanıyor. Bir görüşe göre K/T sınır katmanında bulunan taşın, gezegenin güneydoğudan çarpması durumunda, yıkıntılarla birlikte ters yöne sürüklenmiş olabileceği ileri sürülüyor. Üç yıl boyunca Yucatan kraterindeki taşları elekten geçiren Schuraytz ve ekibi aldıkları örneklerin farklı özellikler taşıması karşısında şaşkına dönüyor. Kimi örneklerde iridyuma rastlanmazken, kımılerınde de iridyum miktarının milyarda 13,5'e ulaştığı görülüyor. (n.s.) l O tobüse bindiniz, yanınızda bir üniverite öğrencisi oturuyor. Hafiften bir rock müzik çalınıyor kulağınıza, evet... yanınızdaki öğrenci vvalkman dinliyor. Pek takmıyorsunuz, zira size ulaşan ses ihmal edilebilir seviyede. Sizin açınızdan önemli bir sorun yok ama öğrencinin kulakları için ne demelı ? Fransa'da vvalkman cihazları için yeni bir sınırlama getirıldi. Artık walkmanlerin 100 desibelin üzerinde ses çıkışları olamayacak. Senatoda onaylanmayı bekleyen başka bir karar da vvalkman cıhazlarının üzerinde " uzun süre kullanılırsa işitme kaybına neden olur" yazmasını zorunlu kılıyor. Yasa onergesini hazırlayan ekibın başındaki JeanFrançois Mattel, "sağır bir kuşak yetiştırdık" diyerek özetliyor durumu. 100 desibelin üzerı, kulakta onarılması mümkün olmayan hasarlar yapabiliyor, 115 desibelin verdiği zarar ise bir kaç dakika içinde ortaya çıkabiliyor. Fransa'da vvalkman dinleyen 400 genç üzerinde yürütülen bir araştırma, her beş gençten birinin işitme sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu ortaya çıkardı. VValkman ve sağırlık I sveçli bilim adamlarının baştankaralar üzerinde yaptıkları bir araştırma, dişı kuşların yumurtalarının cinsıyetini eşlerinin niteligine göre ayarladıklarını ortaya koydu. Lund Üniversitesi bilim adamlarından Erik Svensson ve JanAdke Nilsson'a göre, erkeklerı kanlı canlı ve güçlü olan dişi kuşların erkek yavrular üretme olasılığı da o denli yüksek. Evrimsel biyoloji (dirimbilim) uzmanları, yavruların cinsiyet oranında yapılacak ufak bir oynamanın hayvanlara çok şey kazandıracağına Inanıyor. Belli sayıdaki kuşlar arasında, dışiler aşağı yukarı aynı hızla ürüyor. Ote yandan, erkekler yavrularını yetiştirmekle daha az ılgilendiklerinden, önüne gelen dişiyle ilişki kurmaya daha çok emek ve zaman ayırabiliyor. Sonuç olarak ortaya çıkan meydan kavgasında, güçlü erkekler genellikle çok sayıda yavruya baba olurken, yenik düşenler dişi yavrulara kıyasla daha az sayıda erkek yavrunun babası olmakla kalıyor. Bu nedenle, dışının sağlıklı yavrular dünyaya getirmesi beklendiğinde, dişilerden biraz daha çok sayıda erkek yetıştırme hiç de anlamsız gelmiyor. Yavruların çelimsiz ve cılız olmaları beklendiğinde ise, yetıştırılen dişilerin sayısının yüksek tutulması en iyi Hazırlayan: Rita Urgan 4745
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle