08 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM KÜLTÜR "Uygarlığın üç atlısı" Araştırmabuluşgeliştirme Doğa sırlarını vermekte güçlük çıkarır ama bir kez gizi çözüldükten sonra geriye dönüş olmaz. VehbiBelgil U ygar ülkeileri ülkegelişmiş ülkegelişmiş sanayi ülkeleri gibi sözler buluşçulukta öncü ülkeleri göstermek için kullanılıyor. Uygarlık, doğanın insan için olumsuz güçlerini olumluya çevirmek veya ortadan kaldırmaktır. Boşa akıp giden azgın bir nehrin sularını barajda toplayarak elektrik üretmek birinciye, yıldırım siperi, yıldırımın zararını ortadan kaldırdığı için ikinci güce örnektir. Bu yüzden, uygar ülke insanları yaşamın zevklerinden daha çok yararlanır, bunun tersi ülkeler insanları ise, açlıktan, hastalıktan, imkhansızlıktan kırılır ve bunun Tanrı vergisi olduğunu sanır. Oysa, Tanrı böyle ayrım yapmaz. Kutsal kitaplara göre fakirin yanında olan Tanrı'nın bunu yapması için neden de olamaz. Ama, yine aynı Tanrı, doğa sırlarını çözüp büyük kütlelerin hizmetine sunanlara da kalleşlik yapmaz. öyle olmasa idi, derin hesaplar sonucu uzaya fırlatılan bir aracın, 1015 yıl sonra hangi gezegenin neresine ineceği hesaplanamazdı. Evet, doğa, sırlarını vermekte güçlük çıkanr, ama bir kez yerdikten sonra da kancıklık yapmaz. Bu yolla da bilim ve teknoloji adamlarını ödüllendirmiş olur. Insanlığa dönük buluşlann yüzyılı ondokuzuncu yüzyıl oldu. Isteyen istediği araştırmayı yapıyor, sonucu halka sunuyordu: Telgraf, telefon, tren, gramofon, sinema böyle bulundu. özel araştırma laboratuvarları çoğaldı. Buluşlar çığ gibi arttı. Nedeni, araştırma, bulma, geliştirme "metod"unun bulunması idi. Filozofların hemen hepsi metodun her bilimde ne olacağını belirtiyordu. Fransız Claude Bernard 1865'te yayımladığı "Deneysel Tıbba Giriş"indeki tıptaki buluşlann nasılını vurgulamış, buna uyarak pankreasın rolünü bulmuş, kimı sinirlerin, hava sıcakhğına göre damarları nasıl genişletıp daralttığını ve bu yolla vücudun normal sıcaklığını nasıl koruduğunu göstermişti. Alyuvarların akciğerlerden aldığı oksijeni dokulara götürdüğünü de bulmuştu... Metod buluşun pusulası idi. Buluşu ödüllendirme Ondokuzuncu yüzyılın son beş yılı ile yirminci yüzyılın ilk beş yılı içindeki buluşlar o kadar önemli idi ki bilim adamlarının çoğunda "Doğada artık sır kalmadı; bundan sonra büyük buluş olmaz" düşüncesi belirdi. Oysa yirminci yüzyılın buluşlarının bütün yüzyıllarınkine taş çıkarttığını bugün biliyoruz. Artık bilimsel ve teknolojik buluşlann ödüllendirilmesi yolu ile bunları yapanların teşviki de gündeme gelmişti. Bunu da Isveçli buluşçu Alfred Nobel üstlendi. Ondokuzuncu yüzyıl buluş felsefesini de değiştirdi. Buluşçu artık fildişi kulesinde zevk için bilim yapan bir insan değil gündelik yaşamın güçlüklerinin üstüne giden birisi idi. Bunun öneminı ılk anlayan ülke Amerika olduğundan 1902'den başlayarak burada ozel laboratuvarlar mantar gibi bitti. 1920'de laboratuvar sayıst 300 iken 1950'de 2845'e yükselmiş, buralarda çalışanların sayısı da 165.000'i bulmuştur. Sayı bugün laboratuvarda on bıni aşmış, çalışanlar milyona yaklaşmıştır. Işin pratik sonucunu "Nobel ödülleri ölçeğine göre şöyle gösterebiliriz: ödüllerın ilk on yılında Almanlar'ın başarısı % 33, Fransa'nınki 21, Ingiltere, Amerika ve Rusya'nınkı 4 iken 1950'lerde Amerika'nın payı % 47 olmuştur. Bugün ise bilimsel buluşlann çoğunu ya Amerikalılar, ya da orada yetişenler alıyor. Başanda, buluşçu okullarının payı da büyük. Evet, ondokuzuncu yüzyıla kadarki buluşlar genellikle "keyfe yönelik" otduğu halde bu yüzyıldan sonra "hizmete yönelik" olmuştur. Yirminci yüzyılda ise devlet buluşlarla gittikçe yakından ılgilenmişttr. Bunu "devlete yönelik" sözü ile belirtebiliriz: Bunu uzayda, atom çalışmalannda, askerlikte açıkça görüyoruz. Araştırmada üç aşama Antik Çağ'da, araştırma felsefesinin temelinde Aristo'nun şu görüşü yatıyordu: "Bilim adamı doğanın sırlarını araştırıp bulmalı, ama bunu yaparken çıkar kaygısı ile değil, bilim zevkine varma düşüncesi ile hareket etmeli." Bu görüşe ondokuzuncu yüzyıla değin, genellikle uyulmuştu. Bu yüzden de Uyanışa kadarki ve ondan sonraki buluşlar insana dönük olmamıştır. Torricelli'nin (16081647), Galile'nin (15641642), Copemik'in (14731543), hatta Newton'un (16421727) büyük buluşlarından insanoğlu o zamanlar değil, yüzlerce ytl sonra, ancak günümüzde yararlanabilmişti. Fincancı katırlannı ürkütmeme korkusu Buluşlara başka bir engel kılıse korkusu idi. Papalık, Antikçağ filozoflarının kutsal kitaba aykırı fikiderinin karşısında idi. Din elden gidebilirdi. Ama Thomas Aquinas adlı bir italyan papaz "Summa Theologica"sında Hıristiyanlığın akılla bağdaşabileceğini güyal kanıtladıktan sonra durum biraz değişti. Bir süre de böyle geçti. Bilimsel şakalar... ohımlu stMst Kavganm sağlığa Hayret beyefendi, vücudunuzda hiçbir kusur bulamadım. Bütün organlarınız genç bir çocuğunki gibi çalışıyor, yaşınız 91 olduğu halde... Neye borçlusunuz bu sağlamlığınızı? Temiz havaya, açık havaya. Anlamadım da, nasıl? Şöyle. Ben 60 küsur yı) önce evlendiğimde karımla şöyle bir sözleşme yapmıştım: Ben kızınca o susup komşuya gidecekti, o kızınca da ben sokağa fırlayacaktım, 60 küsur yıl evlilik yaşamımın yarısı açık havada geçti. Şimdi kızsak da, kızmasak da bu geleneği sürdürüyoruz. Bazılarınız verdiğim ödevı yapmıyorsunuz... Neden? Hocam, cep bilgisayanmızı evde unuttuk. Günümüz öğrenclleri Sayın bayanlar, baylar son bir numaram da şu olacak: Ağzıma bir avuç dikış iğnesı ile bir makara iplik koyacağım. Beş dakika sonra, iğnelerin hepsi ipliğe dizilmiş çıkacak... Ancak, bunun için içinizden birini sahneye rica ediyorum, ağzımda hiçbir şey olmadığını görüp sizlere söylemesi için... Kimsenin ortaya çıkmaması üzerine, hokkabaz, kendisi çağırdı birisini yanına. Ağzını açıp gösterdikten sonra da sordu: Gördüğünüzü lütfen söyler misiniz seyircilerimize? Adam bir iki tereddüt geçirdi, Sungur tekrar sordu: Evet beyefendi ne gördünüz ağzımda? Zâtl8ungırrunfğnelori Sol tarafınızda iki çürük dlş... Ev sahittnln fendi, hırsra ele verdi Her yıl yazlığa giden bir ev sahibi bütün perdelerıni kapattığı halde, dönüşte evini soyulmuş buluyordu. Son bir kez, bir arkadaşının önerisine uyarak camlann hiçbirisini kapatmadı ve hırsız hemen ele geçti. Nedeni şuydu: Hırsız eve girer girmez bütün perdeleri kapattı, bunu yapar yapmaz da yakalandı. Perdelerin caddeye bakan yüzlerinin hepsinde şu yazılıydı: "Sayın komşular, size evvelce de söylediğim gibi, içerde hırsız var, koşun." Hırsız nereden bilsindi bu numarayı? 423 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle