Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM KÜLTÜR Buluşçu okulları olmalı! VehbiBelgil ., ' . «.5, G ençlerimizi her alanda buluşçuluğa alıştırmak zorundayız. En önemsiz bir güçlük için dışarıya milyonlarca dolar vermekle bir yere varamayız. Varamadık. Buluştan maksadım sadece teknik buluş değil. Ülkemiz bir ara dünyanın en iyi atlarını yetiştiriyordu. Prusya kralı, 250 yıl önce bunlardan istemiş, Damat Ibrahim Paşa da göndermişti. At o zamanların "motorlu aracı" durumunda idi. Bu atları Anadolu köylüsü kendi buluşu ile yetiştiryordu. Yine, bir ara, güreşte birinci idik. Güreşçilerimiz kendi buldukları yöntemlerle yetiştiriyordu kendilerini. Spor yetiştirici ithali şöyle dursun, dışarıya antrenör gönderiyorduk. Zilciyan ailesi en kaliteli bando zillerini yapmanın sırrını kendi bulmuştu. Mehterlerimiz bunları kullanıyordu sayaşta. Bugün bir Batı müzik kitabında "zil" konusunu okursunuz, bunların en kaliteli olanlarının "Türk zilleri" olduğunu görürsünüz. Baklavaları ile ünlü bir lokantamız bunları bir Anadolu köylüsüne yaptırıyordu. Ancak, baklavanın sım açıklanmıyordu. Yapımcı, çalıştığı yerin kapılarını sımsıkı kapattıktan sonra işe başlıyordu. "Temel Reis" adlı bir balıkçımızı Israil hükümeti, Israillilere balıkçıhk öğretmesi için kiralamıştı. Üstad işini bitirdikten sonra dönmüştü. Karadenizli yine kendi buluşu ile en kaliteli tabancafarı bugün de üretiyor, dışa da satıyor. Yoğurdu dünyaya biz öğrettik. Besinimiz hemen bütün ülkelerde bizdekı adı ile tanınıyor. Çiçek aşısını da Batı bizden öğrendi. 40 küsur yıl önce ham film ithalinde zorlukla karşılaşan filmcilerimiz ses negatiflerini ortadan kesip her yarıyı ayrı kullanıyordu. Rahmetli Vedat örfi Bengü bulmuştu bunu. MetroGoldwinMa yer'in bir yetkılisi bu "ingenuosıty"mize (ince buluşumuza) şaşıp kalmıştı. Bunlar çoğaltılabilir. Ama, fikir vermek için bu kadarı yeterlidir. Verdiğimiz ömeklerdeki buluşlar buluş olmakla birlikte Batı örneklerine göre buluş değildir. Yaratıcılıkta neden böyle yaya kalmışız? Araştırmacılar araştıradursunlar; biz buna çare düşünmek zorundayız. Çare, bütün uygar ülkelerin yolundan gitmek. Bu yol, zekâları çalıştırma yoludur. Fransa, Ingiltere, sonra Amerika ve Almanya, günümüzde de Japonya ve Uzadoğu ülkeleri bu yoldan geçmişlerdir. Biz de aynı şeyi yapacağız. * Önemsiz buluşlar nekleri farkedilip büyük yetkililerie donatılmış kımselerce, yani sadrazamlarımızca yönetilmişti. Günümüzde yetenekleri geliştirme yerlerı üniversiteler, laboratuvarlar ve buluşçu okullarıdır. Gençlerimizi buralarda yetıştirmek zorundayız. Yabancı ülkelerin bu tür okullarına öğrenci göndermek iyi sonuç vermiyor. Çoğu oralarda kalmak ıstiyor. Bu yüzden, gençlerimizi ülkemizde yetiştireceğiz. Bol ömek, zekâyı geliştirmeye yetiyor. Güney Doğu Anadolu Projemiz (GAP) güçlüklere çözüm bakımından tam bir üniversite olmuştur. Proje bu yönü ile örnek alınabilir. Buluş okullarının programları, dersleri, öğrenci yetiştirme yöntemleri biliniyor. Bunlar bize uydurularak uygulanabilir. Ancak, okulların en çok 6 ay, kurs biçiminde görev yapması yararlı olur. örnek verelim: 4 yıl sürecek bir daktilo veya sekreterlik okulundan nasıl yarar sağlanamazsa bir takım asalaklara yiyim yerı şekline sokulacak buluş okullarından da hayır gelmez. Hayal gücünü geliştirme okulları ülkemiz için yepyeni okullar olmalıdır. Devlet adamlarımız 60 küsur milyonluk bir Türkiye'nin "büyük devlet" olduğunu her fırsatta yineliyor. Eski bir deyişe göre çok nüfus lazımdır, ama kâfi değildir. Yaratıcı, çözüm üretici yanı olmayanlardan oluşacak bir büyük ülke "proleter ülke" olmaktan öteye geçemez. Türkiye "seçkinler" ülkesi olmak zorundadır. Büyük ülke, bilirrr ve teknolojı üreten ülkedir: Şan için, övünmek için, Nobel almak için değil, kendi sorunlannı çözmek için bunları üreten ülkedir. Ingiltere, nüfusu 1520 milyon ıken de büyük ülke idi: Donanması sayesinde. Fransa büyük bir ülkedir, 60 milyon dolayındaki nüfusu ile değil sadece. Bu ülke ile aramızdaki fark, açıklama gerektirmeyecek düzeydedir. Bir ülke seçkinleri ile yükselir, proleterlerinin çokluğu ile değil. de dolaşan parçaların tam listesini, bütün ayrıntılan ile, istemek oldu. Her birinin yüksekliği, yörüngesi ve özelliklerı ile birlikte. Okuma süresi Kum ayaklı dev Zekâ ve yetenekler geliştirilebilir Zekâ arttırılabiliyor. Yetenekler geliştirilebiliyor. Resim yapma yeteneğiniz güreş gücünüz, müzik hevesiniz, çalma ve söylemede doruğa çıkanlabiliyor. Hayal gücü geliştirilıyor. Yeter ki bu olanaklarımızın bi lincine varalım. 600 ygzyıllık imparatorluğumuz, yete Uzay çoplugu U zayın çöplüğe dönmesi konusunu birçok kez ele almıştım. Sonuncusu 22 Eylül 1985 tarihli idi. Nerede ise on yıl önce. Bugün konuyu yine tazelemek istiyoruz: Uzayın kirlenmesi, TÜRKSATI uydumuz yüzünden bızi de ilgilendiriyor. llk uyduların tasarlanmasında hep göktaşlarından korkuluyordu: Saatte 10 kilometre hızla dönen bir uyduya çarpacak büyük, küçük taşlar milyarlarca liralık uzay aracını parçalayabilirdi. Nasıl çöplük ojdu uzay? Resmî açıklamalara göre dünya çevresinde 8.000 araç dönüyor. Bunlardan patlayanlar oldu. Parçaları her yana yayıldı. Bir Ariane füzesi yörüngede patlamış, 465 parçaya bölünmüştü, 1986'da. 1994 Mayısı'nda bir Rus füzesinin üst katı patlamış, 38 parça saçmıştı. Uzay mekikleri her dönüşte çiçekbozuğu bir yüz gibi göktaşı veya uydu parçası izlerini taşıyordu ve bunların onarılması gerekiyordu. Mekikler, taksi gibi uzaya hemen gönderilecekti, fakat dönüş bakımı uzun sürüyordu. Birçok uzay aracının birden bozulduğunu öğreniyoruz gazetelerden. Çoğunun, uydu parçalarından bozulduğunu da sonradan öğreniyoruz. Ne yapılabılir bu durumda? Yeni uydu gönderilmeyebilir. O zaman da uzayın açılmasının değeri kalmaz. NASA şu kararı almış: Her uydu, çarp maya daha dayanıklı yapılacak. NASA'nın ikinci tepkisi, Amerikan Bilimler Akademisi'nden, uzay çöplüğün Sovyetjer Birliği'nin dağılmasının bir etkisi de Rus beyin gücünün dağılması oldu. Ayda 4.000 lira ile nasıl geçinebilirlerdi? Çoğu Amerika'yı istedi ve oraya gitti. Şimdi orada ayda en az 400.000 Fransız Frangı ahyorlarmış. Rusya'daki ücretlerı ise sadece 750 franktı ayda. Frank 8.000'den 6 milyon lira ile 3 milyar küsur lirayı bir karşılaştırın. Profesörler, aylıklarını hak etmek için günde 12 saat çalışıyormuş, fazla mesai de işin cabası. Amaç, öğrencileri en iyi yetiştirmek. Fikret'in dedıği gibi: "Bazen felaketin de olurmuş hayırlısı." Amerika'daki Rus profesörler 422 13