Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIP A R A ŞT I R M A L A R I BİYOTEKNOLOJİ Ressam Lautrec ve hastalığı Ünlü Fransız ressam ToulouseLautrec Piknodisostozisli miydi? Doğan Yücel* İspail, keçiden albümin sağlıyor Bilim adamları, keçiye insan geni naklederek albümin üretme yolunu açtılar. Böylece pahalı bir madde kolay ve ucuz elde edilecek... P iknodisostozis, bir iskelet bo zuklugu. llk kez Maroteaux ve Lamy adlı bilimadamları tarafından tanımlanmış (1). Piknodisostozis, gerçekte bir tür osteoskleroz; yani kemık yoğunluğunun arttığı bir hastalık türü. Yunanca'da piknos bodur, kalın, yoğun anlamına; dis, kötü, bozuk, anormal anlamına; ostozis ise kemik anlamına gelir. Işte hastalığı ilk tanımlayan bilimadamları, klinik belirtilerini göz önüne alarak bu Yunanca sözcükleri ve ekleri birleştirmişler, böylece piknodisostozis adına varmışlar. Piknodisostozisin başlıca belirtileri, özellikle uzun kemiklerde ve köprücük kemiğınde kırılmalar; boy kısalığı; kolların, el ve ayak parmaklarının kısalığı; çıkık bir alın; btngıldağın kapanmaması; yüz kemiklerinin gelişememesi; küçük bir çene; dışlerde ciddi çürümeler: kemik yoğunluğunun artışı ve kalıtsal oluşu. Hastalığın kalıtılması ise otozomal resesif, yani seks kromozomları dışındaki baskın olmayan genler aracılığıyla oluyor (2, 3). Hastalığın bu tablosuna uyan ilk olgu, 1923'te bıldirılmiş (4). Ancak, hastalığı 1962'de ilk tanımlayan yazarların, 1965'te ünlü Fransız ressam Henri de ToulouseLautrec'ın (18641901) de piknodisostozisli olduğunu açıklamasıyla bu çok ender karşılaşılan kalıtsal hastalığa ilgi artmış (5). Geriye bakımlı (retrospektif) tanı, yanlışa düşmek pahasına, pek çok ünlü sanatı için yapılmıştır. Orneğin Van Gogh için digitalıs zehirlenmesi ve akut intermitan porfirıa (6); Niccolo Paganini için EhlersDanlos sendromu (7); Beethoven için Paget hastalığı (8); Claude Monet için katarakt (9) gibi... Piknodisostozis, kalıtsal bir hastalık olmakla bırlıkte, henüz hastalığın genetik temeli konulabilmiş değil. Son zamanlarda biyoteknoloji deki büyük gelişmeler, ender görülse de genetik hastahklar üzennde yoğunlaşılmasını getirdi. Örnegin kistik fibrozis, ailesel hiperkolesterolemi, fenilketonürl, TaySachs hastalığı gibi... Pimnodisostozis üzerine yapılan çalışmalar da, yeni teknik gelişmeler sayesinde artmış durumda. Yapılan çalışmalarda, piknodisostozis geninin kromozom 1q'da olduğu saptanmış. Şimdi, kemikte, yıkıma yol açan osteoklast adlı hucrelerın aşırı aktıve olmalarıyla ilgili olan ve kromozom 1 q üzerinde yer alan makrofaj kolonu stimüle eden faktör geni, S100 kalsiyum bağlayıcı proteinleri geni, interlökin6 reseptörü ve miyeloid hücre lösemi1 genleri araştırılı özelliklerini taşımadığı, orneğin kapanmamış bıngıldak, küçük ve geriye doğru çene yapısı, yüz kemiklerinin gelişmemiş oluşu, el ve ayak parmaklarının kısalığı gibi özelliklerin ToulouseLautrec'de bulunmadığı ya da belgelenmemiş olduğu ileri sürülüyor (12). ToulouseLautrec, 1890'ların Paris'inde daha çok kabare ve gece kulüplerındeki oyuncuların resimlerini yapan bir ressam. özel yaşamı hakkındakı bilgiler, sanatçının ve ailesinin toplamı 1200 sayfayı bulan mektuplarının bulunmasıyla daha da artmış. Sanatçının piknodisostozisli olduğunu destekleyen en önemli bulgu, her iki büyükannesinin de kardeş oluşu, anne ve babasının birinci dereceden kuzen oluşu. Doğan kardeşlerı yaşamamış, Resim ayrıca soyunda aynı kuşakta yer alan 16 kişiden kendisı de içınde 4'ünde ciddi iskelet bozuklukları olduğu biliniyor. T. Lautrec normal bir doğumla dünyaya gelmiş ama geç ve güç gelişmiş. Onyedi aylık olana dek yürüyememiş. Yetişkınlikteki boyu ise 1.52 m. olarak kalmış. Ondört yaşında sol uyluk kemiği, bir yıl sonra sağ uyluk kemiği kırılmış, 30 yaş civarında ise köprücük kemiğini kırmış. Kollarının ve bacaklarının anormal derecede kısalığı da fotoğraflarında açıkça görülüyor (Resim 1 ). Bütün bunlar piknodisostozis tanısını destekleyen bilgiler. Buna karşılık, sanatçının normal bir profile sahip olduğu (Resim 2) belirtıliyor (12). I kestiği belirtilmektedir. Hatta bu resimlerden bırinde, "Au Moulin Rouge" (1894), bir kabare şarkıcısının yalnızca başını resim çerçevesı ıçinde tutmuştur. Bu resimde, şarkıcının sahne ışıkları altındakı ölümcül yüzü dıkkat çekicıdır (Resim 4). Böylece sanatçının modellerini sembolik olarak kendısi gibi hasta ve özürlü kıldığı belirtilmektedir (12). ToulouseLautrec, seçtiği hızlı gece yaşamına fazla dayanamadı. Yaşamak için mücadele etmedı. "Kırkıma kadar kendimi bitireceğlm", diyordu (12). öyle de oldu Daha 37'sıne gelmeden T. Lautrec, manikdepresif bir baba ile aşırı dindar bir annenin oğluydu. Anababası, T. Lautrec'in fızıksel yetersizliğini göz önünde tutarak, onun 18 yaşında Parıs'te sanat eğitimi görme yönündeki kararını desteklemışler. Ama daha sonra, sanatçının gıderek artan bohem görünümü nedeniyle rahatsız olmuşlar. Bohem yaşamı yeğlemesinde fiziksel yetersizliğinin büyük etResim 4 kisinin olduğu belirtilmektedir (12). Lise yıllarında arkadaşlarının "küçük adam (petit bonhomme) diye çağırdığı T. Lautrec, artık, yanında genç kuzenleri, yakın bulduğu aristokyor (10,11). ratlar ve kötü ün yapmış artistlerle Paris'in karanlık gece kulüplerinden çıkToulouseLautrec mayan bir kişilikti. Yirmiiki yaşına geldığinde yetenekli bir sanatçı, ama aynı Piknodisostozisli miydi? zamanda "iflah olmaz" bir alkolikti. ÇaToulouseLautrec, 37 yıllık kısa yalışma konularını Paris gece kulüplerinin şamının, 20 yıldan az süren ressamlık hareketli yaşamı oluşturuyordu. En çok dönemine, kaybolanları saymazsak gittiği gece kulübü ise "Mouline Ro737 yağlıboya, 275 suluboya, 368 basuge", Kırmızı Değirmen, idi. kı ve poster, 5084 karakalem sığdıran, Sanatçının en önemli özelliklerinden çok aktif bir sanatçı. Piknodisostozis biri de fiziksel yetersizliklerini abartarak tanısını doğrulayan bir görünüşü olmakendi kendisıni alaya alışıydı (Resim 3). sına rağmen (Resim 1), hastalığın tipik Kendisini de çizdıği resimlerinde, kısa boyunu, yanına çizdiği uzun boylu modellerle daha da göze batırırdı. Sanatçının, resimlerinde konu ettiği artistlerin kollarını ve bacaklarını, gene kendı fiziksel yetersizlıklerı neden iy le resmin çerçevesi ile Resim 3 Resim 2 ToulouseLautrec ve Sanatı alkolızm ve batakhanelerden kaptığı frengi nedeniyle öldü. ToulouseLautrec'in piknodisostozisli olup olmadığı bellı değildir. Ancak, piknodisostozis hastalığına yol açan genetik defekt üzerine çalışmalar sürmektedir. Yakında bu genetik defektin bulunması kaçınılmazdır. Şimdı bile, moleküler genetiğin bugünkü birikimi ile, Toulouse, Lautrec'in soyundan gelenlerde yapılacak genetik çalışmalarla, sanatçının piknodisostozisli olup olmadığı kestirilebılır. Kaynaklar 1. Maroteaux P, Lamy M. Presse Med 1962; 70:9991002. 2. VVyngaarden JB, Smith LH. Cecil textbook of medıcıne, WB Saunders, Phıladelphıa, 1988, pp. 151720, 3. Elmore SM, J Bone Joint Surg 1967; 49:153162. 4. Montanari U. Chir Organi Movimento 1923:7:37991. 5. Maroteax P, Lamy M. J Am Med Assoc 1965; 191:71517. 6. Yücel D. CBT 1994; s. 389. 7. Yücel D.CBT 1995; s. 435. 8. Yucel D. CBT 1995; s. 443. 9. Aydın P. CBT 1995; s. 445. 10Gelb BD, Edelson JG, Desnick P.J. NatureGenet 1995; 10:2357. 11. Poymeropoulos MH, De Luna RIO. Ide SE, Torres R, Rubenstein J, Fran comano CA. Nature Genet 1995; 10: 2389 12. Frey JB. Nature Genet 1995; 10:12830. (•) Türkiye Yüksek Ihtiaas Hastanesi Biyokimya Laboratuvan Başasistanı. srailli genetikçiler, keçi Gidi'ye paha biçemiyorlar. Beyaz bir keçi yavrusu olan Gidi, ilk bakışta oldukça sıradan görünüyor ama o hiç de bildiğimiz keçilerden değil, çünkü bu sevimll yavru bir insan geni taşıyor. Çok sıkı güvenlik önlernleri altında yetiştirilen Gidi, albümin geni taşıyan ilk keçi olarak tarihe geçecek. Bilindiği gibi, bir tür protein olan albümin, plazmayı oluşturan temel maddelerden birı. Şok ve yanıkların tedavisinde, cerrahi müdahale ve kazalardaki kan kaybının telafisinde kullanılmakta. Tel Aviv yakınlarında bulunan Volcani Centre' daki bilim adamları, bir kaç hatta içinde yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olan Gidi'yi çiftleştirecekler. Daha sonra Gidi'nin dişi yavrulanndan sağılacak sütteki albümıni ayrıştıracaklar. Gidi'yi üreten SerumTech Ltd.'nin araştııma müdürü Moshe Shani'nin açıklamasına göre, serum olarak kullanılan albüminin piyasası yıllık 1 milyar doların üzerinde ve albümin gereksinimi gittikçe artıyor; talep tam olarak karşılanamadığı için de fiyatlar sürekli yükseliyor. Kg'mı 2000 ila 2500 dolar arasında satılan albümin insan kanından ayrıştırılarak üretiliyor, ancak bu metod AIDS ve sarılık tehlikesi yüzünden oldukça ihtiyatlı kullanılıyor ve pahalıya mal oluyor. SerumTech araştırmacıları, 1 litre keçi sütünün 10 gr. albümin içereceğinı tahmin ediyorlar. Bu da bir hayvandan yılda yaklaşık 10 kg. protein elde edilebileceği anlamına geliyor. Keçi sütünden elde edilecek albüminin fiyatını şimdiden kestirmek çok güç ama bunun insan kanından elde edilene oranla çok daha ucuz ve güvenli olacağı düşünülüyor. Transgenic olarak adlandırılan Gidi gibi hayvanlar, döllenmiş yumurtaların, çekirdeklerıne yabancı genlerin mikroenjeksiyonu yapıldıktan sonra "kiralık anneler"e nakledılmesıyle üretiliyorlar. SerumTech, keçilerdeki albümin üretiminin meme bezlerinde yoğunlaşmasını sağlamak için albümin genini "promoter" diye bılinen bir genetik elementle birleştlrdiler. Bilim adamları, 500'ü verici 500'ü alıcı olan 1000 keçiden elde ettikleri döllenmiş yumurtalara enjeksiyon uyguladılar ve her alıcı keçiye iki tane yabancı gen enjekte edilmiş embrıyo naklettiler. llk doğan kırk keçiden sadece Gidi'de insan albümini bulundu. Shanı, fareler üzerinde yapılan araştırmalara dayanarak Gidi'nin transgenik dişi yavrularının albümin üretme olasılığının %70 %80 olduğunu söylüyor. 1988'de, o zamanlar Israil hükümetinin tarım araştırmaları organizasyonunun biyoteknoloji ünıtesi başkanı olan Shani insan albüminini farelere enjekte ederek bir çalışma başlatmıştı. Shani'nin ekibi 1992 yılına kadar, eczacılık alanının devlerinden biri olan Amerikan Rorer firmasıyla çalışıyordu. Ancak Rorer, Fransız Rhone Poulenc tarafından satın alınınca Arap boykotu yüzünden bu proje de askıya alınmıştr. 1993'te kurulan Serum Tech in projeye ilgi duymasıyla çalışmalar tekrar başlatıldı. Bu güne kadar bu projeye 4 milyon dolar yatırılmış. SerumTech başkanı Gad Loebenstein bu projenin, çiftçilerin keçi nüfusunun fazlalığından yakınıp durduklan Israil gibi bir ülkenin tarımında büyük bir patlama yaratacağını söylüyor. Volcani Centre'daki veterinerler daha fazla transgenig keçi üretmek için gece gündüz çalışıyorlar. Gidi'ye gefince, o yalnız başına ayrı bir yerde tutuluyor. Bilim adamlarının en büyük meselesi Gidi'nin mümkün olduğu kadar çok çlftleşip mümkün olduğu kadar çok yavruya babalık edebilmesini sağlamak. Şu anda daha çok küçük olduğu için ancak belli aralarla dişilerle bir araya getiriliyor. Bilim adamları onun enerjisinin tükenmesini ve gelişmesinin durmasını istemiyorlar. "Şimdilık onu dlşilerden uzak tutmafıyız", diyor, Loebenstein. "Aksi takdirde psikoiojik olarak zarar görebilir!" (REU.817zb) 4585