Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAĞLIK 13 milyon AIDS'li hasta Enver Tali Çetin* 1994 yılı başlarında dünyada 13 milyon erişkin 1 milyon çocuk olmak üzere 14 milyon HİV Enfeksiyonlu insan bulunuyor. Her gün 5000'den fazla insana HİV bulaşıyor. Bunların çoğu genç ve orta yaşlılardır. 1993'te 2.5 milyondan fazla AIDS hastası tanımlanmıştır. 1993 yılında dünyadaki HİV Enfeksiyon olgularının bulaşma oranları aşağıdaki sayılarda görülmektedir: Cinsel llişki % 7080 Anneden Çocuğa %510 Uyuşturucu KulTananlar % 510 Kan Nakli % 35 Sağlık Personeline % 0.01 WH0 1994'te dünyadaki AIDS hasta sayısının 13 milyondan fazla olduğunu bildirmiştir. 2000 yılında en az 40 milyon insana HİV bulaşacaktır. Bu sayı 100 milyona çıkabilir. AIDS hakkında çok şey bilindiği halde, neden her gün binlerce kişiye HİV bulaşmaktadır? Bazı ülkeler ulusal korunma programlarını hazırlamışlar, uygulamaya koymuşlar ve başarı sağlamışlardır. Ancak bazı ülkelerde cinsel konularda gizlilik ve yasaklar, umursamazlık, bilgisizlik AIDS'ten korunma konusuna yeterince eğilmeyi engelleyemektedir. AIDS konusuna korkuyu eklemek bir taraftan HIV/AIDS'lilerin toplumdan uzaklaşmalarına, test yaptırmamalarına ve bunun sonucu olarak korunma önlemleri almamalarına, diğer taraftan toplumun HIV/AIDS konusundan uzaklaşmasına ve gerekli yardımın sağlanmama~..ıa sebep olmaktadır. Devletin ve özel kuruluşların yardım Medyanın konuya insanca ve bilimsel yaklaşımı ile AIDS'in ülkemizde yayılması önlenebilir. AIDS ilacı HIVID Tüpkiye'de İlaç devlerinin, çağın salgın hastalığı olarak bilinen AIDS'e karşı etkin ilaç geliştirme çalışmalan sürerken, Roche'un geliştirdiği ve enfeksiyon tedavisinde kullanılan HIVID adlı ilaç Türklye'de satışa sunuldu. llacın, AIDS virüsü olan HlVın çoğalma döneminde devreye girerek, vücudun savunma askerieri olan Thücrelerini etkisiz kılmasını önlediği, böylece Thücrelerinin bağışıklık mekanizmalannı ayakta tuttuğu ve bu yolla HİV virüsünün de çoğalmasını önlediği belirtilmektedir. Roche şirketi, AIDS • tedavisinde ilk kullanılan ilaç Retrovir'e yanıt alınmayan durumlarda veya tedaviyi iyi tolere edemeyen yetişkin hastalarda HIVID'ın alternatif olduğunu belirtiyorlar. ABD'de 10 bin kişide denen ilaçtan olumlu sonuçlar almdığı kaydediliyor. Roche, ilaç, araştırma ve geliştirmesine dünya çapında yılda 1,5 milyar Isvlçre Frankı harcıyor ve ArGe merkezlerinde 6 bin kiştyi çalıştınyor. ları, toplumun duyariılığı yayın organlan, radyo, TV ve her türlü medya olanaklarının konuya insanca ve bilimsel yaklaşmaları sayesinde HIV/AIDS'ten Korunma ve HİV Enfeksiyonuna yakalannmış kişilerin toplumda diğer insanlar gibi insan hakları çerçevesinde yaşmaları sağlanabilir. Bir toplumda HİV enfeksiyonundan korunma ve HİV enfeksiyonunun tedavi programları ne kadar gecikirse, toplumun zaran o kadar büyük olacaktır. Türkiye'de AIDS'e karşı korunma programları bulunan hükümet dışı kuruluşların uygulamaları gereken programları için sağlanan parasal destek çok yetersizdir. Böyle dernekler kendi yaşamlarını dahi güçlükle yürütebilmektedirler. Türk ulusu merhametlidir. Gerektiğinde bir hastanın tedavi masrafları olarak kampanya ile 35 milyar toplayabilmekte, büyük özel kuruluşlar tedavi kurumlanna destek verebilmektedir. AIDS Savaşım Derneği olarak, A IDS'ten korunma programlarının gecikmekte olduğunu iki yıldır defalarca anlatmaya çalıştık. Ancak bugüne kadar yeterii desteği saölayamadık. Dünya Sağlık Orgütü gelişmekte olan ülkelerde AIDS'ten korunma programları için 1 yılda 2.5 trilyon dolar harcama öngörmektedir. Türkiye'de resmi kayıtlarda 140 olan HIV/AIDS sayısı doğruları göstermiyor. Bu sayının 1520 binin üzerinde olduğu düşünülmelidir. özellikle riskli davranış içinde bulunanlarda HİV bulaşması süratle artmaktadır. Büyük şehirlere ve sahil kentlerine cinsel yolla yeterince HİV bulaşması olmuş ve AIDS Türkiye'de yerleşik duruma geçmiştir. AIDS'in kanla bulaşması her Türk vatandaşının gündemine gelebilecek bir konudur. Korunma programları uygulanmazsa 45 yıl sonra Türkiye AlpS hastalarının bakımı ve tedavisı yönünden çok büyük parasal güçlükle karşılaşacaktır. Türkiye'de HİV enfeksiyonlu annelerden bebekler doğmaya başlamıştır. Ancak anne HİV enfeksiyonlu olduğu halde çocuğa HİV bulaşmamış olabilir. Bebeğın bütün kontrolleri yapılmadan HİV enfeksiyonlu olduğu söylenemez. Bebek HİV enfeksiyonlu olsa bile kanı başkasına verilmeyeceğinden bulaştırma da olmaz. Bugün gelişmiş ülkelerde HİV/ AIDS'iı yetişkin insanlar ve çocuklar için devlet belirli kurallar koymuş ve HIV/AIDS'lilere yardımcı olunabilecek ortamlar yaratılmıştır. Türkiye'de herkesin AIDS konusuna çok duyaıiı ve yardımcı olması gerektiğini herkese öğretmeliyiz. *Prof. Dr. AIDS Savaşım Der. Baş. TARTIŞMA Akademik cinayet: Türkiye'de lisansüstü eğitim Yaşar Karayalçın * Türk Eğitim Derneği'nin 1718 Kasım 1989'da düzenlediği "Yüksek Öğretim'de Değişmeler" toplantısında "Türkiye'de Lisansüstü Eğitim" konusunda bir bildiri vermiştim (Yüksek ö ğ retimde Değişmeler, 1989, s. 191212). önce bu bildiriden birkaç paragraf aktarmak ve sonra 1994'teki durumu açıklamak istiyorum: I "Lisansüstü öğretim seçkin eğitimidir ve öyle kalması lâzımdır. Çünkü bu alanda üst düzeyde görey alacaklar (yöneticiler, uzmanlar, özellikle üniversite öğretim üyeleri...) bu kademede yetişeceklerdir. Uzun vadede toplumun geleceği, kaderi yüksek teknoloji açığı aşmak üzere bulunduğumuz bir dünyada, bu kademede yapılan eğitimin kaliyüksek sosyal faydayı sağlayacak şekil "Lisansüstü eğitim pahalı, maliyeti yüksek bir eğitimdir... Lisansüstü eğitim alanına yapılacak yatırımların en tesine bağlıdır. de planlanması ve gerçekleştirilmesi lâzımdır" (s. 195). "Öğretim üyeleri, kütüphaneleri, laboratuvarlan yeterii olmayan veya bulunmayan bilim adamlarında Üniversite Enstitülerinde lisansüstü çalışma yapılmasına izin verilmesi "akademik bir cinayet" olarak tanımlanmahdır" (s. 207) II Lisansüstü eğitimden YÖK ve Üniversitelerarası Kurul sorumludur. Bu iki yüksek organ lisansüstü eğitimin asgari standartlarını tespit etmemiş ve üniversite içinde kurulmuş enstitülerde, daha lisans kadrosu yeterii olmayan alanlarda lisansüstü eğitim yaygın bir hal al mıştır. Bu akademik sorumsuzluğun bir sebebi de kanaatımca lisansüstü eğitim yetki ve görevinin fakültelerden alınması ve ülkemizde lisansüstü eğitim yapılabilmesi için gereken asgari standartlann belirtilmemesidir. 1981'deki 19 üniversitenin bir kısmı normal lisans eğitimi yapacak düzeyde değil iken 1982'de yeni 9 üniversite kuruldu. Her ile üniversite sloganı bu alanda partilerarası yarış sonucu 1994'te 24 yeni üniversite kuruidu. Lisans eğitimi için asgari kadrolannı oluşturamamış bu üniversiteler, kuruluşlan takip eden bir yıl içinde lisansüstü eğitim yönetmeliklerini Resmi Gazete'de yayımladılar. Zonguldak Karaelmas (21.8.1993), Abandlzzet Baysal (23.8.1993), Süleyman Demirel (21.9.1993, 27.10.1994, 1.3.1994), Mersin (23.9.1993), Kafkas (23.9.1994, 7.2.1994), Celal Bayar (24.9.1993, 25. 9. 1993), Yüzüncü Yıl (3.11.1994, Muğla (16 Kasım 1993), Afyon Kocatepe (9.12.1993), Kırıkkale (3.1.1994), Adnan Menderes (4.3.1994). Bu yönetmelikler akademik hayatımıza musallat olan bir zihniyetin açık delilleridir. Lisansüstü eğitimi Türkiye ölçüsünde düzenlemek ve denetjemek sorumluluğunu taşıyan YÖK ve Üniversitelerarası Kurul 'daki meslekdaşlarımdan ve üniversitelerimizin sayın rektörlerinden, lisansüstü eğitim yapan ve bu yönde oy kullanan meslekdaşlarımdan ve yüksek lisans, doktora öğrencilerinden rica ediyorum: Lütfen görüşlerinizi açıklayınız. * Prof. Dr. 36511