Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANADOLU UYGARLIKLARI oplumu virden başlayarak Anadolu'da yadsınamaz bır gerçektır. Frigce, Lidyaca, Karyaca, Likyaca gibi yerli Anadolu dılleri, etnik kökenleri ayrı olmakla birlikte, giderek yerlerini Yunancaya terketmişlerdir. Bütün devlet antlaşmalan, kral ve imparatorfann, eyalet valilerinin halka yazdıklan mektuplar, emimameler, kent meclislerinin aldıklan karariar, halkın günlük yaşantısında kaleme aldığı dınsel ve toplumsal içerikli her türiü belge Yunanca yazılmış ve bunlardan onbinlercesi günümüze ulaşmış4, daha onbinlercesi de toprak altında veya üstünde araştırmalan beklemektedir. Yunancanın Anadolu'da halk diline dönüşme olgusunu, Roma Imparatoriuğu'nun ve ardından Bizans Imparatoriuğu'nun resmi dill olan Latince gibi tüm Batı dillerini etkilemlş ve biçimlemiş güçlü bir dil bile durduramamıştır. Bu gerçeğl göz önünde tutarsak, 2000 yıllık bir Yunan dili hakimiyetinden sonra ilk kez Türkçe'nin Yeniçağ'dan itibaren yazı ve konuşma dili olarak Anadolu'da Yunanca'nın yerini almış olmasının tarihi anlam ve önemi daha iyi anlaşılır. Ne var ki, (Eski) Türkçeyi bilmek Anadolu'nun Orta ve Yeniçağ tarihi açısından ne kadar önemli ve kaçınılmazsa, Eski Yunancayı bilmek de, Anadolu'nun Eski ve Ortaçağ tarihini, toplumsal ve dinsel yapısının kökenlerini, arkeolojisini, sanatını, kısacası kendlmizi (kendimizden) tanımak, yorumlamak ve özümlemek bakımından o derece önem taşımaktadır. Bugünkü yüksek öğretim sisteminde devletin ideolojik kaygı ve korkulanndan kaynaklanan reddedici bir tutumla tamamıyla göz ardı edilen husus, kanımca, budur. Eski Türkçeyi öğrenirsek ümmetleşmekten, Eski Yunancayı öğrenirsok, "düşman" komşumuz Yunanistan'a ödün vermiş olmaktan korkuyoruz. Bugün Anadolu'da konuşulan ve etnik kimliklerimizin birer simgesi olan bir düzineye yakın dile karşı takınılmış olan tavırda da aynı korku ve tedirginlik göze çarpmaktadır. Yani kendimizi tanımak ve kabul etmek hususunda bilgiye ve demokratik yollara başvurmaktankorkuyoruz. Fakat, bilginin en büyük güç, bilgisizliğin ise en büyük zaaf olduğunu unutmamalıyız. Ülkemizin örneğin eski çağlardaki coğrafi ve etnik yapısını kendı ıçimizden çıkmış bir Amasyalı Strabon'dan, dindariığa tutkusunu müze ve ören yerierimizde kendi kaderierine terkedilmiş binlerce yazılı adak taşından, hurafeye yatkınlığını ve din tellalanna bağlılığını Samsatlı (Samosata) Lukianos'un Inebolulu (Inopolis) "Sahte Peygamber (Pseudomantis) Iskender (Alexandros)" hakkında yazdığı taşlamadan, Ismail Dümbüllü'nün üne ulaştırdığı tuluat ve ortaoyununun tarihini ikl bin yıl önceki meslektaşının Patara'da (Kaş yakınında) bulunan mezar taşından doğrudan öğrenme ve günümüz açısından yorumlama fırsatımız varken, bunlan ya hiç benimsemiyor, ya da Batılı bilim adamlannın ve düşünürlerin araştırma ve yorumlarından kaçak, göreceli, dahası yanlışyuvariak öğreniyor ve halkımıza tabiri caiz ise yutturmaya çalışıyoruz. En acısı da, son bin yıllık tarihimizden zihinsel anlamda kopuk yaşıyoruz; çünkü Eski Türkçeyi, akademik düzeyde bile imam hatiplilerimiz hariç, ne okuyabiliyor ne de anlayablliyoruz. Kısacası, dörtbin yıllık kültür birikimine sahip böylesıne talihli bir ülkede, belleksiz bir toplum olarak şaşkın, perişan ve rastgele yaşıyoruz. Bunun sonucu olarak, ülke tarihine ve sorunlanna yaklaşım mekanizması, toplumun bir kesiminde kendini yadsıma ve çevresine yabancılaşma sürecine girmişken, diğer bazı kesimlennde etnik milliyetçılik ya da ideolojik ümmetçilik şeklinde gelişmektedir. Bu, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, veballi bir tutum, veballi bir kimlik arayışıdır. Anadolu halklannın tarihin her evresinde, hangi inanç ve din kisvesinde olursaolsun, değişmeyen tek yönü dindarlık olmuştur. Genelde ülkenın iklimsel koşullan karşısındaki çaresizlikten ve tanma bağımlı yaşam biçiminden kaynaklanan bu nitelik Paganlık, Hıristıyanlık ve Islamiyet dönemlerinde de hep aynı kalmıştır. Binlerce tannnın doğup büyüdüğü, ithal edilip geliştirildiği, ideolojik amaçlara dönüştürülüp despotlaştınldığı ülke burasıdır. Kybele Frigya'da; Zeus, Dionysos vb. Lidya'da doğmuş, Yunanistan'a ihraç edilmiştir. Roma lejyon askerleri Pers kökeniı Mithras'ı Anado1 Dılımızde bugün kullandığımız lu'da tanıyıp, Batı'nın en bırçok yer ve kent ısmı gıbı (örnegın uç köşelenne kadar taşıIstanbul <ıstenpol< ıs ten pölın, "Kente [gıdıyorumj" veya lzmıt< ısnıkmıd< mışlardır. Hıristiyanlık, Isıs Nıkomedıan "Nıkomodıa'ya [gıdıyolamiyet Ortadogu'dan it Selçuklu ve Osmanlılarda günlük yaşam doğişik ırkların butünleşmesiyh rum)" vb), "Anadolu" sözcuğu de Eshal edilip, Kapadokya'da, uyum içinde yaşanmaktaydı. ki Yunancadakı anatole (yukselış, Iznik'te, Konya'da geliştirilip pekiştinldıközellikle guneşın, ayın, yıldızın ufukta ten sonra keza buradan Batı'ya aktarıllumun "aydın" kabul edilen kesiminde din yukselışı, dolayısıyla Doğu) sözcuğünden gelmıştır. mektedır unsuruna tümden ilgisiz kalınırken, bir di2 Bizans donemınde ilk kez admınıstratıf anğer kesiminde antık çağın ımparator kültülamda. başkent Konstantınupolıs'ın doğusunda Bu niçin böyledir? Bilindiği ve yukarda rünü andıran biçılenmelere rastlanmaktakalan büyük eyalete Anatolıa denmıştır da kısaca değinildiği üzere, Anadolu yarıdır. Her iki davranış biçimine tepki ola3 Nıhal Atsız'ın yaklaşımı bu bakımdan ıbret madası, Asya ıle Avrupa arasında bir gerak.daha da endişe vericl olanı devletin taverıcr ". . Yahudıler bütün mılletlerın gızlı duşmaçiş koridoru ya da daha önemlisl bir bekrafsız laiklik prensibini hedef alarak, büyük nıdır. Ruslar, Çınlıler, Aoemler, Yunanhlar tarihi leme salonu niteliği göstermektedir. Buduşmanlarımızdır Bulgarlar, Almanlar. Italyanlar, halk kitleleri arasında, Inebolulu Iskender nun doğal bir sonucu olarak, halklann ve Ingılızler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, Isömeğinde olduğu gibi, sahte peygamberpanyollar, Portekızlıler, Romenleryenı duşmanlarıkültürierin karşılaştıklan, birbırleriyle etkilerin peşine düşme eğılımi gittikçe hız kamızdır. Japonlar, Afganlılar ve Amerıkalılar yarınkı leşip kanştıklan harman yeri özelliği de zanmaktadır. Bunu önlemek, ancak Anaduşmanlarımızdır. Ermenıler, Kurtler, Çerkezler, taşımaktadır. Tarih boyunca bitmedolu'yu ve insanını iyi tanımak, halka ve Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, tükenme bılmeden süren bu olgu büyük Lezgıler. Gürculer. Çeçenler ıçer(de)kı duşmanlarıonun tarihten gelen değerlerıne akıl ve bılbir çeşitlilikte, step özelliği taşıyan Ortamızdır " (B Guvenç, Turk Kımlığı [Ankara gi yoluyla sahıp çıkmakla mümkündür. Bu 1993] s 363'ten alıntı) Bu mantığa gore ne Içte Anadolu yaylasında yoğunlaşmış, etnik ise aydın ve bilgili insan potansiyelini ve ne dışta Turk'e dost yok ve olamaz da, ıster ısteve kültürel tabakalar birbiri üzerine özelsorumluluğunu gerektıren bır şeydır ki, mez sormak gerekıyor. Kabahat salt onlarda mı? likle bu bölgede yığılmıştır. Çünkü, Kuzey üzülerek ıtıraf etmek gerekırse, bugünkü Bır toplumun butun ınsanlık alemını geçmışte, halve Güney taraflannda geçit vermeyen de ve gelecekte kendıne duşman yapabılmesı ıçın Türk toplumu böyle bır savunma mekanızyüksek sıra dağların çevirdiği Anadolu mutlaka yanlış yaptığı bır şeyler olması gerekmez masına henüz sahıp değildir. mı? yanmadası sadece bu kısımda DoğuBatı 4 Bu belgeler bır TurkAlman sürelı yayını olan ekseniüzenndekı kıtlesel göçlere elverişli koridoru oluşturmaktadır. En eaki davtr Din açısından Anadolu lerden başlayarak Asya'dan ve Avrupa'dan gelen kavımler bu koridor üzennde karşılaşmışlar, kalmışlar ya da göçmüşlerdır. Ülkenin bu çarpıcı özelliği gözönunde tutulduğunda, Anadolu'nun "Anatannça"sı Kybele'nin anavatanıın niçin Pessinus (Sivrihisar'a bağlı Ballıhisar Köyü) olduğu, Roma imparatoriannı "Tann" mertebesine yükselten ilk kentin neden Ankara olduğu (Augustus Tapınağı), musevi ve pagan hışmından kaçan ilk Hıristiyanlann niçin GöremeÜrgüp civanna gelip yerleştikleri ve Hıristiyanlık dünyasının en saygın bılginlerinden birini (Nyssa'lı Gregor) yetiştirdikleri ve nihayet Selçuklu Konya'sınm neden Islamiyetin merkezi ve Mevlana gibi saygın bır din bılgınine vatan olduğu vb., sanınm, daha iyi anlaşılacaktır. Anadolu halkının değişmeyen tutkusu dindariık, dün olduğu gıbı bugün de toplum da çok yönlü bir ınanç kavgasına ve sömürüsüne zemin hazırlamaktadır. Top Diğer taraftan şu gerçeğl de göz önünde tutmak gerekir Roma Imparatorluğu çağında Küçük Asya'da etnik kökene dayalı çok sayıda devletcık vardı; bunlar, Romalılar tarafından büyük bır dünya devletinin eyaletlerine dönüştürülerek yönetilmiş, bu durum Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirterinde de fazla bir değişikliğe uğramamıştır. Küçük Asya'nın, yani Anadolu'nun tümünü kapsayan, emperyalist amaçlı olmayan, ulusal ilk politik biriik çağdaş kurumlanyla biriikte 20. yüzyılda Mustafa Kemal Atatürk gibi deha sahibi bir devlet adamı tarafından gerçekleştirilebilmiştir. Bunun tarihi değer ve anlamını Türk toplumu olarak bilimsel temellere otuttarak çok iyi bilmek ve tarihsel yapımızı yeterince bilmeyen ya da onu göreceli yorumlardan tanıyan toplumlara bunu tutaıiı, objektif bir dılle anlatmak zorundayız. Ne var ki ilkin, hâlâ sarsıntı geçirmeye yatkın gözüken bu politik birliğin, toplumun düşünüş biçımine de yansıtılması, yani "Ortak Tarih" bilinciden kaynaklanan homojen bir zihinsel değerier sisteminin kurulması, kısaca toplumun ve devletin, Hatti'den Roma'ya, Roma'dan Osmanlı'ya kadar olan ülke tarıhı ile özdeşleştirilmesi gerekmektedir. Ancak bu sağlandığı takdirde mevcut politik birliğe (Türk Devletine) kendi içinde uyumlu bir iç yapı, yani özgün bir kültürel kimlik ve biriik kazandınlması mümkün olacağı gibi, Avrupa ile bütünleşme sürecine girmış olan bugünkü Türkiye'nin, yalnız endüstri ve ekonomi sahasında değil, Batı'nın düşünce temelinde yatan ve önemli bir bölümü Anadolu kokenli olan "kültürel değerier sıstemi"nde de, din aynîığına rağmen, ortak bir paydaya ulaşılmış olacaktır. Ortak Çizgiyi bulmak Epıgraphıca Anatolıca ısımlı bilimsel dergıde Turk çe çevlrılarıyte birhkta yayımlanmakta v» yorumlanmaktadır. 4006