06 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D E N İ Z B İ Y O L O J İS İ KISAKISA Marmara diplerînde ağır metaller Dip çökeltilerinde ağır metal yoğunlukları üzerine bir araştırmanın özeti Hüseyin Öztürk* armara Denizi hem çevrelendiği yoğun ı sanayi kuruluşları ve insan aktivitesi | hem de Tuna Nehri'yle kirlenen Batı Karadenız'le hidrolik ilişkide olmasından öturü potansiyel bir kirlilik alanı durumundadır. Kirlenmenin, biyolojikçeşitlilik üzerindekı etkisi, dip çökeltilerinde (Sediment) ağır metal konsantrasyonların belirlenmesı amacıyla geçen yıl Istanbul Ünıversılesı ile Rusya Oşinografi Enstitüsü arasında Marmara ve Karadenız'i kapsayan ortak bir araştırma yürütüldü. Ağır metal kirliliğimn dip çökeltilerinde incelenmesi amacıyla 25 m. ile 480 m. arasındaki derinliklerden. 22 noktadan örnekler alındı. örnekleme, güncel kirlenmenin yoğun olması gereken 5 cm lik bir düzeyden oldu Ürneklerde CaCOa, Corg, Fe (Fe ve Fe + olarak), Mn, Cu, Zn, Pb, Ni, Cd, Hg gibi kimyasal analizler yanında mineralojik ve granülometrik analizlerdeyapıldı Bu yazı kapsamında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla ağır metal kirliliği üzerine elde edilen sonuçlar kısaca özetlenecektir. Sonuçlara girmeden önce belirtmek gerekir ki çökeltilerdeki ağır metal kirliliğinin yorumlanması Marmara Denizi gibi farklı ağır metal kaynakları olan ortamlar için kolay olmuyor. Şekil 2de görüldüğü gibi ağır metal konsantrasyonları: 1Doğal, 2 Endüstriyel. 3 Diyajenetik, 4 Çevre havza etkilerinin değişik orandaki katılımlarıyla şekillenmektedir Şımdı kısaca sonuçlara geçelim. 1 Marmara Denizi'nin kıyı kesimlerinde ince bir şerit şeklinde düşük karbonat içerikli kumlu çamur çamurlu kum çökeltileri bulunmaktadır Bunlar muhtemelen Üst Pleistosen'de düşük su seviyelerinin yaşandığı döneme ait karasal birikintilerdir. 2 Sığ deniz çamurları. tane boyu kimyasal mineralojik bıleşım ağır metal konsantrasyonları açısından düzensiz bir dağılım gösteriyor, özellikle Zn, Ni, Hg için düzensiz dağılım paterni antropojenik kökenli kirlenmeyi gösterir. Zn. Nı, Hg esas olarak kıyıya yakın kesimlerdeki kumlu çamurda daha az olarak da derine doğru çamurlarda yüksek değerler veriyor. 3 Çökeltılerdekı mineralojik bıleşim çoktan aza doğru kuvars, kalsit, plajioklas, illit, kaolinit, klorit, aragonit, K feldisspat, montmorrillonit, dolomit ve jipsten oluşuyor. Buna ilaveten ortalama % 5 civarında amorf malzeme içeriyor 4 Dip çökeltilerindeki % 1 civarındaki organik maddeler biyojenik kökenlidir. Organik maddenin düzensiz dağılımı plankton üretimindekı yersel farklılıklardan ileri geliyor. 5 Çökeltilerın üs düzeylerinde Akdeniz dip sularıyla sağlanan oksidasyon onemlı ölçüde akıyor. 9 Diyajenetik işlemlerle sedimentten deniz suyuna geçen ağır metal iyonlarının Akdeniz dip suları tarafından havza dışına atılmasına ilişkin çaKomşu hovzo «tklsı lışmanın bu aşamasında kesin bir veri elde edileI s e d i l m e n t \ medi. Ancak, dip sedimentlerinde foslam demjfc yanında Fe ve Fe analizleri Marmara DeniDiyogenelık zi'nin dip koşulları hakkınçevrim da önemli bılgıler v^ryor Birbitine yakın Fe ve Fe değerleri dip sedimanlarında kısmen indirgen koşulların varlığını Sedimentin kimyasal bileşiminı denetleyen unsurlar göstermektedir Bu özellik batıdan doğuya doğru belirginleşiyor. Organik maddece zengin ve indirgen dip koşulları sediment içindeki metallerin organik madde tüketimini sağlamaktadır. Yine, çözülüp yukarı göçüne ve deniz suyuna boşalorganik madde tüketimi sedimentin daha iç kemasına. kısmen de sediment içinde tutulmasısimlerindeki indirgenme olaylarıyla da gerçekna uygundur. Sedimentlerdeki ağır metal deleşiyor. gerlerinin kısmen düşük çıkmasının bir nedeni 5 Terrijenik madde (karadan gelen malzede açıklandığı gibi diyajenetik işlemlerle sedimeler) girdisinin düşük olduğu yerlerde biyojementten deniz suyuna boşalan metal iyonları nik kökenli karbonatlar artıyor. olmalıdır 7 Derine doğru dip çökeltilerindeki CaCO, 10 Ağır metallerin doğal kayaçlardan mı, bileşimindeki anlamlı azalışa karşılık, FeMnNı yoksa endüstriyel kökenli mi olduğu konusukonsantrasyonlarında artışlar oluyor Bu dunun aydınlatılmasında elementlerin doğadan runrı nedeni derinlerde, kalın sedimanter istittebildiğimiz jeokimyasal davranışları dikkate ki diyajenetik işlemler olmalıdır. Bu işlem sedialındı Doğada birlikteliği ve jeokimyasal davmentin daha alt kısımlarındaki Mn, Ni, Fe ranışları bilinen kurşun ve çınkonun sedimentelementlehnin diyajenetik işlemlerle çözülüp ler içinde birbirlerine uymayan artış ve azalışyukarıya yükselmesi, yüzeye yakın görece yükları endüstriyel girdiyi gösteriyor. seltgen ve alkali ortamlarda çözelmesi veya Yine jeokimyasal davranış açısından çinko killere absorbativ bağlanmaları şeklindedir. ile kurşun arasındaki doğrusal ilişki bilinmek8 Marmara Denizi sedimentlerindeki ağır tedir. Doğada kadmiyum genellikle sfalerit metal konsantrasyonları Karadeniz in Istanbul (ZnS) minerali içinde bulunur Bu bağlamda Boğazı'na yakın kesimlerinde, Karadeniz ve dip sedimanlarına doğal girdiyle katılan Zn ile Kafkasya kıyılarına göre oldukça düşük değerkısmen de kadmıyumun taşınması gerekecekler gösteriyor tir. Oysa, dip sedimanlarındakı çinko değerinBunun birinci ve en önemli nedeni bir iki deki artışa karşılık kadmıyumda azalmalar havzayı çevreleyen kayaç gruplarındakı ağır gözlendı Bu durum da çinko ve kadmiyum girmetal background degerlerinin farklı olması. disindeki endüstriyel beslenmeyi gösteriyor. Bunu gözardı ederek ağır metal kirliliğindeki Tabloda dip sediment örneğine ait ağır metalreferans noktası olarak, Karadeniz sedımentlerin ortalamaları verilmiştir. lerini almak hatalı olacaktır. Ikinci neden ise Sonuç olarak, Marmara Denizi'nde endüstMarmara Denizi ne giren Akdeniz suyunun Kariyel kökenli ağır metal kirlenmeleri izlenmekradeniz suyuna yoğunluk bariyeri oluşturması te. Ağır metal konsantrasyonlarındaki düzenve bu barıyer nedeniyle Karadeniz suyunun alt sizlikler ve yersel anomaliler, artı iki değerlikli kesimde taşınan ağır metal yüklerinin Marmademir değerindeki yükselmeler, ağır metaller ra Denizi'ne girememesidir. Bilindiği gibi özelarasında doğada bulunan korelasyon ılışkılelikle Tuna Nehrı vasıtasıyla kirlenen Batı Kararindeki terslenmeler Marmara Denizi'nin özeldeniz suları üst akıntıyla Marmara Denizi'ne likle PbNİHg açısından kirlenmekte olduğunu göstemekte. Bu çalışma kapsamında Marmara Denizi'nin derin çukurlarındaki diyajenetik süreçleri ve dip koşullarına ait çalışma yapılamamıştır. Diyajenetik süreçlerin anlaşılabilmesi için özellikle derin alanlardakı sedimentdeniz suyu ara yüzeyindeki ve sediment gözeneklerindeki suların araştırılması gerekmektedir. Saniyede 40 milyan bilgi Dünyanın en hızlı çipi, saniyede 40 milyar bit gibi olağanüstü hacimde bilgi işleyebiliyor. Böylece 2 milyon daktilo sayfası bilgi cam elyafla iletilme şansına4sahip oluyor. Söz konusu elektronik yapı elemanı Siemens Araştırma Merkezinde görevli bilim adamları ve Bochum Üniversitesinin işbirliği ile geliştirildi. Şu sıralarda bilim adamları 2,5 milyar bit bilgiyi iletebilecek yeni bir cam elyafı kablo üzerinde çalışıyorlar. Ancak yeni çipin önümüzdeki 10 yıl içinde kullanılabilecek hale gelebileceği belirtilmekte Bu gelişme, silisyum tekniğinin henüz sınırlara ulaşmadığının göstergesi sayılıyor O0© Mikrop bilgi bankası Yeni Zelanda Sanayi Gelişme ve Araştırma Enstitüsü bilimcileri 100 yıldan daha uzun süre "cansız" yaşamlarını sürdüren mikro organizmalardan bir banka kuruyor. Fosillerde veya çökellerde bulunan ve en azından bir kısım DNA'sı geri kazanılabilecek durumdaki veya binlerce yıl sonra yeniden uyanarak etkinliklerine başlayan mikro organizmalar, bilgi bankasının arşivinde saklanacak. Bu antik mikropların çok farklı alanlarda insanlığa yeni hizmetler bulunabileceği belirtiliyor. Şizofreni ve virüsler Marmara Denlzl'nde gerçakleştirilen bu çalışmanın sponsortuğunu yapan Procter and Gamble'ye, koordınatörlüğünü yapan I.U. su Urünler Fakültesi Oğr üyalerinden Dr. Bayram öziürk ve m&stektaşım K. SHlMKUS'a bu yazıdakl katkılanndan dolayı leşekkür ederlm. Ffl Mn Cıı 7n Ph Ni Crt 18 Hn 3.33 İD.065: 8.45 1 ı1 1 6.72 47.04 86.04 0.1 Şizofreni, Yunanca bir sözcük olup "us bölünmesi" anlamına geliyor. Sözcüğün kökeninde de belirtildıği gibi hastalığın beyin gözelerinin bakışımsız (asimetrik) dağılımından kaynaklandığı düşünülebilir. Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar, şizofrenli hastaların beyinlerinde kimi nöronların ya eksik ya da fazla olduğunu gösteriyor. Böylesi bir anormallik beynin oluşma süreci içinde doğabileceğinden, bunun nedeni hamilelik sırasındaki virütik hastalıklar olabilir. Normal gelişim sürecinde nöronlar beynin sıvı dolu bölgesınde oluşarak, beynin iletişim merkezleri olan hipokampüs ve neokorteks'e doğru yol alır. Ölü şizofrenlerin beyinleri üzerinde yapılan incelemeler, bu hastalarda böylesi bir yer değişiminin gerçekleşemediğini ve bunun da algılama bozukluğuna yol açtığını ortaya koydu. Hücreler yanlış yerlere yerleştiğinde normal iletişim hatları kopmakta, beyin bilgi işlem sürecini doğru bir biçimde yerine getirememektedir. Şizofreni hastalığına henüz bir çözüm bulunamadıysa da, araştırmacılar en azından bu hastalara uygulanabilecek daha iyi sağaltım yöntemlerinin yakın bir gelecekte bulunacağına inanıyor. (R.U) 33012 1.0. Müh. Fak. JMIOII Müh. B6t.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle