Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SORUN YANITLAYALIM Diyaliz hastalarımn çocuk doğurması mümkün müdür? Istanbul'dan yazan okurumuz, Tuna Saraç'ın sorusu şu: "Böbrek hastasıyım. Beş yıldır diyalize giriyorum. Üç aylık hamileyim. Diyalize girmem gebeligimi etkiler ml? Doğumda bir komplikasyon çıkar mı? Doğuma kadar, herhangi bir akslllk çıkmasını önleKomplikasyonları da şu şekilde sıralayabiliriz: 1 Kontrol edilemeyen yüksek tansiyon çocukta düşük tehdidi yaratır. 2 Yüksek tansiyonun özellikle 36 aylar arasında gelişmesi olasılığı çok daha yüksektir Bu aylarda düşük olmazsa, büyük ölçüde sezeryanla doğuma gidilir Sezaryenle doğan bebeğin kilosu, normalden düşük olur. Örneğın 8. ayda sezaryenle doğan bebeğin kilosu, diyaliz hastası olmayan bir annenin 8. ayda doğurduğu bir çocuğun kilosundan düşük olacaktır Bu süre içerisinde özellikle su ve tuz alımına çok dikkat etmek gerekir. Tuz alımı mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır. Diyaliz aralıklarında hastanın kilosu 1.5 kilodan fazla bir artış gösteriyorsa, mutlaka tuzu ve suyu kısıtlamak gerekir. Ne kadar kısıtlanacağı, doktor tarafından, hastanın idrar miktarına bağlı olarak ayarlanır Unutulmaması gereken, her dönemde düşük tehdidinin olduğudur. Ancak hastanın genel durumu iyiyse, yakın takiple, çocuğun doğumunu sağlamak için elden gelen bütün çaba gösterilir." Bunama kalıtsal mıdır, sonradan mı gelisip? Istanbul'dan yazan okurumuz Alptekin Tarhan'ın sorusu şu: "Demans adı verilen bunama neden kaynaklanmaktadır. Bunamaya yol açan nedenler kalıtsal mıdır, yoksa daha çok fizyolo]ik kökenli midir? Beyinsel aktivitelere ağırlık vererek (sözgelimi kitap okumak glbi) hastalığın önlenmesi mümkün müdür?" Okurumuzun sorusunu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Ikinci Nöroloji Bölüm Şefi Doç. Dr. Sevim Baybaş yanıtlıyor: "Demans oldukça geniş bir konudur. Demansa, yani bunamaya yol açan pek çok etken vardır. öncelikle hastanın bir hekım tarafından detaylı bir muayeneden geçirilmesi gerekir. Bu detaylı muayene sırasında bunamanın nedeni ortayı çıkarılır. Bazı hastalıklar bunamaya yol açabilir. Doktor muayenesi ile bunamanın, bir hastalıktan ileri geldiği ortaya konursa, o zaman sebebe yönelik bir tedaviyle bunama da tedavi edilebilecektir. Bunamayla seyreden pek çok hastalık vardır. Hastalığın tedavisiyle bunama da ortadan kalkacaktır. Ancak, hastalığa bağlı bunamanın dışında, nedenini çok iyi bilemediğimiz, ileri yaşlarda ortaya çıkan, giderek kişinin zihinsel fonksiyonlarının bozulduğu bir demans söz konusudur. Alzheimer adını verdiğimiz bu bunamanın sebepleri henüz aydınlatılamamıştır. Konuyla ilgili araştırmalar hâlâ sürüyor. Bazı kişilerde ırsi bir tablo izlediği söylenebilir, ancak ırsiyet şart değildir. Ailede hiç olmadığı halde de ortaya çıkabilir. Hastalığa karşı, henüz bilinen çok iyi bir tedavi yöntemi geliştirilememiştir. Hastalık kendisini önce hafif hafif unutkanlıklarla göstermeye başlar. Sonra zihinsel yetenek zayıflamaya başlıyor. Hasta bir işte çalışıyorsa, bir mesleği varsa işini yaparken zorlanmaya başlıyor, hesap yapamıyor. Bütün bu nedenlerden ötürü sosyal ilişkileri giderek zayıflamaya başlıyor. Konuşma yeteneği giderek kayboluyor. Beyin hücrelerini elektrik devrelerine benzeten bir kuram vardır. Bu kurama göre, ne kadar çok beyin hücresini kullanırsanız, beyninizdeki "elektrik devresi" o kadar zenginleşecektir. Testislerin yukarıda olması kısırlık yapar mı? Gaziantep'ten yazan okurumuz Suphi Polat'ın sorusu şu: "Ondokuz yaşındayım. Şu ana kadar önemli bir cinsel sorunum olmadı. Ne var ki sağ testislerim sürekli yukarıda duruyor. Bu durum ileride kısırlığa yol açabilir mi, herhangi bir şekilde tedavi edilme olasılığı var mıdır? Sorunumu çözebilmek için ne yapmam gerekir?" Okurumuzun sorusunu Beyoğlu Hastanesi Üroloji Kliniği'nden Op. Dr. Ali Rıza Sığırcı yanıtlıyor: Sağ testis, anotomik olarak sol testisten 11.5 cm daha yukarıdadır. Bu durum normal olup, korkulacak bir durum söz konusu değildir. Ancak testislerden birinin veya her ikisinin de torbanın (skrotum) içinde olmayıp, kasıklarda olması durumunda, testislerin erkekllk hormonu salgılamaları fonsiyonu bozulmazken, testisin diğer önemli fonksiyonu olan sperm hücresi üretimi ciddi bozukluklara uğrar ve başta kısırlık olmak üzere (daha sık Testis Tümörü gelişimi gibi) bazı rahatsızlıklar gözlenebilir. (Skrotum, testisleri sperm hücresi gelişimi için ideal olan normal vücut ısısından 22.5 °C kadar daha serin tutabilmek için sıcak havalarda gevşer ve çok soğuk havalarda da torba aşırı ısı kaybını önlemek için kasıklara doğru çekilir. Bu hareketlerin her ikisi de fizyolojiktir. Okurumuz kısır olup olmadığını soruyor. Bu sorunun yanıtını, yakınındaki bir laboratuvarda dört günlük bir cinsel perhiz sonrası vereceği spermin incelenmesiyle ("Spermiyogram") kesin olarak öğrenebilir. mek için ne yapmamı önerirsinlz?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Iç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dah'ndan Doç. Dr. Meltem Ayaz yanıtlıyor: "Diyalize giren kadınların gebelik dönemlerinde genellikle düşük tehdidi söz konusudur. Beş yıldır diyaliz iyi gidiyorsa, kilonuz, beslenmeniz, adet görmeniz, kısaca vücut fonksiyonlarınız büyük ölçüde normal seyrinde gidiyorsa, uykusuzluk, kaşıntı gibi şikayetler en fazla diğer insanlarda da olabiliceği gibiyse, düşük olmadan çocuk doğurabilmeniz için çaba gösterilir. Hiper tansiyon söz konusuysa, etkin tedavi ile kontrol altına alınması büyük önem taşır Bebeğin de düzenli olarak ultrasonografi ile izlenmesi gerekir. Bu durumdaki kişilerin tansiyonlarının diyaliz esnasında fazla düşmemesine özen gösterilmeli, her türlü enfeksiyon için (idrar yolları enfeksiyonlarından tutun da akciğer enfeksiyonlarına kadar) çok sıkı önlemler alınmalı, bir enfeksiyon halinde hemen tedavi edilmelidir. Hasta sürekli kontrol altında olmalıdır. Fakülte hastanelerinde problemli gebeliklerle ilgili ayrı bölümler vardır. Perinatoloji Bölümü'nde çalışan doktorlarla, böbrek diyaliz doktorları, hastayı birlikte kontrol altında tutarlar. 34514 Uyku ve büyüme Diyarbakır'dan yazan okurumuz Bülent Günçe'nin sorusu şöyle: "Uyku ile büyüme hormonu arasında bir ilişki var mıdır? Uyuma büyüme hormonunun salgılanmasına, dolayısıyla, büyümeye neden olur mu?" Okurumuzun sorusunu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Ikinci Nöroloji Bölüm Şefi Doç. Dr. Sevim Baybaş yanıtlıyor: "Evet, uyku ile büyüme hormonu arasında çok yakın bir ilişki vardır. Günün yirmi dört saati salgılanan büyüme hormonu, uyku sırasında, gece yarısından sonra en fazla salgılanmaya başlar. Bu yüzden, özellikle gelişme çağındaki çocukların erken yatağa gönderilmesi ve uyuması, gelişimleri açısından çok önemlidir." Kalça kırığı eleştirisine yanıt Kalça kırığıyla ilgili olarak kendisine eleşti getirilen Op. Dr. Mehmet Topakoğlu, eleştiriye şu yanıtı verdi: "Söz konusu yanıtta, bazı durumları açıklayabilmek için benzetmeler yapmıştım. Kimsenin anlamayacağı karmaşık bir dil kullanmaktansa, anlaşılabilirliği sağlamak için bazı durumları benzetmelerle açıklamayı tercih ettim."