24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L İ M D Ü N Y A S I N D A N H A B E R L E R Yaşlılar geçmişte mi yaşıyor? aşlıların gençliklerini çok iyi anımsarken, kısa süre önce yaşadıkları olayları anımsamakta zorlandıkları görüşü yaygındır. Bu nedenle, "yaşlılar geçmişte yaşıyor" denir, çünkü yaşlandıkça olayları akıllarında tutamamaktadırlar. Leeds Üniverşitesi'nden Ca'ol Holland ve Manchester Üniversitesi'nden Patrick Rabbit, bağımsızlığını yitirmiş insanların eski deneyimlerinden konuşmayı yeğlediklerini, çünkü o andaki yaşamlarının eskiye göre olaysız geçtiğini düşünüyorlar. Holland ve Rabbit, yaşlıları iki gruba ayırdılar ve bunların geçmişteki olayları nasıl anımsadıklarını gözlemlediler. Gruplardan biri gözetim altındayken, öteki grup bağımsız bir yaşam sürdürüyordu. Y Almanlar İngilizleri geçti İlkkezAlmanya, bilimsel ara.ştırmalar konusunda İngiltere'yi geçti. Gazete ve dergilerde bilimsel tezler daha çok yayımlandı. lk kez Almanya bilimsel araştırmalar konusunda ingiltere'yi geçti. Almanların hazırladıkları bilimsel tezler 80li yıllarda gazete ve dergilerde ingilizlerinkine oranla daha çok yayımlandı. I Psikologlar, gözetim altındaki yaşlıların, gençliklerinden daha çok söz ettiklerini buldu. Bağımsız yaşayan yaşlılar ise daha çok son zamanlardaki olaylardan söz ediyordu. Psikologlar, bakım altındaki insanların geçmiş olaylara daha çok zaman ayırdıklarını ileri sürüyor. Çalışma yaşlanan belleği anlamak için, hangi olayların anımsandığının önemli olmadığını, bunların niçın anımsandığının üstünde durulması gerektiğini gösteriyor. Bakımevlerinde, geçmişi anımsama çalışanlar tarafından destekleniyor ve yaşlılar bunu zevkle kabul ediyor. Dolayısıyla, onlara, bağımsız kişilerden çok daha yararlı oluyor. (m.a./ns, 1759) yüzyılın başında Arap ziraatçi Ibn alAwam güllerle ilgili bir yazısında mavi gülden de bahsetmişti. Şimdıye dek yalnızca efsanelerde rastlanan mavi gül artık bir hayal ürünü değil; günümüzde genetik mühendisleri imkânsızı gerçekleştirmeye başladılar. Oakland'daki DNA Bitki Teknolojisi kuruluşundan Rich Jorgensen hedeflerinin ideal bir bitkiyi alıp bunun rengini değiş tirmek olduğunu söylüyor. Jorgensen, "ideal" terimiyle sık çlçek açabilecek, sapları sağlam, soğuğa ve yolculuklara dayanabilecek, vazo ömrü uzun bitkileri kastettiğini belirtiyor. Ancak değişik renk tonları elde etmek için ideal bir bitki başka bir bitkiyle nftleştırildiğinde onu farklı kılan özellikler de yok oluyor. Bu durumu önleyebılmek amacıyla biyologlar, genetik mühendisliğinin sunduğu olanaklarla Mavi gül'e hoşgeldin! 13. Mavi gül: Önce efsanede vardı, sımdı fotoğrana var... Yann ise mavi gül koklayabilirız... Enerji tüketimi artıyor P etrol şirketi Esso'nun raporunda, dünya enerji tüketiminin 1989 yılında rekor düzeye ulaştığı açıklandı. 1988 yılında taşkömürü cinsinden dünya enerji tüketimi 10.115 milyon ton iken bu miktar yüzde 2.1 oranında artarak 10.325 milyon tona yükseldi. Esso'nun raporunda, dünya çapında yaşanan bu artışa karşın sanayi ülkelerinde bir düşüş olduğuna dikkat çekiliyor. Kuzey Amerika ile Avrupa ülkelerinde 1989 enerji tüketim miktarı, 1980 yılına göre yüzde 5 oranında düşerek dünya çapında yüzde 43 oldu.Enerji tüketiminin Amerika'da yüzde 30.5'tan yüzde 27'ye, Batı Avrupa'da yüzde 18'den yüzde 16'ya düşmesi, bu bölgelerdekı nüfus artış oranının azlığı ile açıklanıyor. Doğu Avrupa, Çin ve Sovyetler Birliği'n dekı eneri tüketim oranı dünya genelinde yüzde 34'ü buluyor. Dünya enerji maddesi ihracatçılığında liste başını yine Ortadoğu Körfez ülkeleri tutuyor. Dünya ham petrol ihtiyacının yüzde 26'sı bu bölgeden karşılanıyor. Enerji maddeleri içinde petrol hâlâ yüzde 40.3 oranı ile birinciliğini koruyor. çiçeğin niteliklerine zarar vermeden salt taç yapraklarındaki pigmentleri (çiçeğe renk veren madde) değiştirebilecek bir gen aşılamayı düşünüyorlar. Gülde oluşturulması tasarlanan delflnldin pigmenti, hezaren çiçeği, boru çiçeğı, menekşe ve iris çiçeğinin mavi rengini taşımaktadır. Kimyasal açıdan bu pigmentle, lavanta çiçeği, pembe ve morumsu kırmızı tonlarını verebilen siyanldln ve portakal renginden sardunya kırmızısına kadar bir dizi renk cümbüşü içeren pelarganldln arasında sıkı bir bağ var. Tüm bu pigmentlerin kaynağı dihydrokaempferol olarak adlandırılan bir bileşimdir. Enzimlerin yardımıyla bu bileşim bu üç pigmentten birisine dönüşür. Mavi gül üretiminde araştırmacıların üzerinde durdukları nokta, dlhydrokaempferol'u delflnlden'e dönüştürecek hareketsiz bir enzime etkinlik kazandırılmasıdır. Bu enzimi etkin kılacak gen bulunduğunda güllere aşılanabilir Avustralya'da bilim adamları enzimi diğerlerinden ayırmaya çalışıyor ve mavi boru çiçeğinin taç yaprağındaki genleri, mutasyon sonucu mavi rengini kaybetmiş aynı tür çiçeğin genleriyle karşılaştırarak değişiklikleri gözlemliyor. Mavi gül üretildiği takdirde rağbet görecek mi? Japonların bu konuda oldukça umutlu olmasına karşın Batılı ziraatçiler biraz kuşkulu. Çünkü ABD ve Avrupa'da en çok satılan çiçek kırmızı güldür, en az ilgi gören ise eflatun (maviye yakın bir renk) olanıdır Nitekim kırmızı gülle aşk kavramını özdeşleştiren Batılı toplumlar mavi güle bir anlam kazandırmakta zorlanabilirler. (d.h.) Bu tezlerin nitelik derecesini belirlemek için Phıladelphia'daki Bilimsel Bilgllendlrme Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, dil faktörüne karşın (Ingilizce tüm dünyada yaygın bir dildir velngiliz okuyucular nadiren Almanca yayınları okur) çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan Almanca tezlerin ingilizce yazılan bilimsel konulara oranla daha çok okunduğunu ortaya koydu. o ! 1 3 ! 12 Araştırma yazılarının nıteliği ABD (69) Batı Almanya(36) ingillere(34) Fransa (10) Kanada(28) ' Japonya(22) Italya (00) 85 î'' 10 s 09 6*M»3J7M'SS B5'»» ı 5 yıllık deâlşen ortalamalar 86 »0 Roller değişiyor: Artık Ingiliz araştırmacılarının yazılan Almanların yayımladıklan tezlere oranla daha az ilgi görüyor. Yukarıdaki rakamlar her yıl için bilimsel bir yazıdan alınıp çeşitli dergilerde yayımlanan ortalama bölüm sayısını gösteriyor. Science VVMch'in editörü David Per.dleoury, Ingıltere'de yayımlanan bilimsel yazı sayısının özellikle 19841988 yılları arasında düşüş kaydettiğini belirtiyor. Çeşitli ülkelerdeki bilimsel çalışmaları karşılaştıran aynı araştırma, ıleri sürülen iddiaların aksine ABD'de bilimin gittikçe nitelik kazandığını savunuyor. Bılım Polıtıkası Araştırma Danışmanları Başkanı John Irvine, ingiliz bilım adamlarının kendılerıne sağlanan kısıtl> fonlarla çok fazla bilimsel yayın hazırlayıp ödül kazanma kaygısı taşıdıklarını ve bunun sonucu yazıların nitelığının duştuğunü söylüyor (a.hn.s.) 2772
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle