Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MOLEKÜLER AÇIDAN HAFTANIN GÜNDEMİ Gen teknolojisi ile geçmişin izinde Tarih öncesi canlılarla günümüz canlılannı kıyaslamak Içln eşsiz bir yöntem. Doç. Dr. Beyazıt Çırakoğlu Y aşamın en önemli molekülü deoksiribonükleik asit: (DNA) Canlıların bütün özelliklerinin, işlevlerinin, kısacası yaşamlarının kaydedildiği bir manyetik bant veya bir diskete benzetmek pek yanlış olmaz. Yapıtaşları olan dört nükleotidin milyonlarcasının (E. coli de dört milyon, insanda üç milyar) bir araya gelmesiyle oluşan bu dev molekül bir türün tüm özelliklerinin yanı sıra bireyle diğer türdaşları arasındaki görünür veya görünmez farkları da içerir. Son yıllarda büyük gelişme gösteren gen teknolojisi sayesinde DNA molekülü ayrıntılı şekilde incelenebilmekte ve bireylerin birbirlerinden farkları bu molekül düzeyinde saptanabilmektedir. "DNA parmaklzl çıkartlması" adı verilen bir yöntem, adından da anlaşılabildiği gibi, sadece bir bireye ve bellı bir oranda aralarında kan bağı olan yakınlarına özgü genetik parmakizinin ortaya çıkartılmasında kullanılmakta ve adli tıptaki önemli gelişmelere temel oluşturmaktadır. Artık birçok ülkede olay yerinde bulunan bir kan lekesi veya bir saç telinden elde edilen DNA örneği, kuşkululardan elde edilen DNA örnekleriyle söz konusu yöntemle kaışılaştırılarak suçlu kesin şekilde saptanabilmektedir. Aynı yöntem babanın veya kan bağının saptanmasında da yaygın olarak kullanılmaktadır Bu çalışma bir çok hastalığa çare bulunmasında giderek kirlenen çevrenin temizlen mesine, ucuz ve temiz enerji eldesinden koden el 9"»"Ö' desine.kadar geleceğe yönelik bir çok atılımın temelinde bulunan gen teknolojisinin geçmişin araştırılmasında da önemli görev üstlendiğinin güzel bir örneğidir. lay ma DNA çffie tarmalının bilgltayr 2500 yıllık prens 20 milyon yaşındaki manolya Gen teknolojisinin sağladığı, canlıları DNA düzeyinde karşılaştırma olanakları, birbirlerinden binlerce yıl arayla yaşamış biıeyler için E. Golenberg, Idaho gölü tabanındaki kil katmanları arastnda taze denilebilecek durumda bir manolya yaprağı buldu. Yaprak nesli tükenmiş bir manolya türüne aitti ve yaklaşık yirmi milyon yaşındaydı. Kil katmanının çok hızlı oluşması ve dokuz metre kalınlıkta olması su, oksijen ve bakteri sızmasını engellediği için yaprak günümüze kadar bozulmadan gelebilmişti. Araştırmacılar bu yapraktan elde edilebilecek DNA örneği ile günümüzdeki manolya DNA'sını karşılaştırarak, bu bitkinin geçirdiği evrimi incelemek istediler. Yapraktan elde edilen kloroplast DNA'sı günymüzdeki gibi çift sarmal yapıdaydı ve genleri içermekteydi. En önemli fark, bu DNA molekülünün bir bakterininkine benzer şekilde kapalı bir çembersel yapıya sahip olmasıydı. DNA'nın dizi analizi yapıldığında, bir başka deyişle içerdiği genetik mesaj harf harf çözümlendiğinde bazı farklılıklar taşıdığı görüldü. Sonuçta her iki bitkinin pek çok ortak özellik taşımalarına karşın, yapılan çalışmanın evrim sürecine ışık tutamadıgı görüldü. Insanın atalarıyla ilgili bilinmeyenleri gen teknolojisi yardımıyla arama çabalarına en tipik örnek Dr. S. Paabo'nun 1985'te Almanya'da yaptığı çalışmadır. Bu araştırmacı Berlin Müzesi'nde bulunan bir Mısır prensine ait yaklaşık 2500 yıllık mumyanın baldırından elde ettiği DNA örneğini, günümüz insanının DNA'sı ile karşılaştırmak istemiştir. Ancak elde edilebilen DNA örneğinin sadece 500 nükleotidlik çok küçük bir parça olması bekleııtileri büyük ölçüde azaltmıştır. Zira evrimin yavaş olduğu ve insan genetik yapısındaki % 0.4'lük bir değişiklik için yaklaşık bir milyon yıllık bir sürenin gerektiği bilinmektedir. Yaklaşık 2500 yıl arayla yaşamış iki bireyin çok az farklılık gösterebilecek üç milyar nükleotidden meydana gelmiş DNA'larının sadece 500 nükleotidlik bir kısmının karşılaştırtlmasının anlamlı bir sonuç vermeyeceği açıktır. Bu nedenle araştırmacı konuya başka bir açıdan yaklaşarak, elde ettiği küçük DNA parçasını bir plasmid (Bakteride bulunan kromozom dışındaki çembersel yapıda küçük DNA parçası) içine sokarak E. coli içine yerleştirmiştir. Gözlemler 25 asırlık bu DNA parçasının aynı bakteri DNA'sı gibi davranarak çoğaldığını ve bir kuşaktan diğerine geçtiğini göstermiştir. Bu bulguların ışığında Sibirya'da buzullar arasında kalarak günümüze dek ulaşan mamut gibi tarih öncesi canlıların DNA'ları elde edildiği takdirde, bakterilerde klonlanarak veya mikroinjeksiyon yöntemiyle fare gibi küçük memeli hayvanlara aktarılarak çoğu gizlerinin çözümleneceğini söylemek, hayalci bir yaklaşım olmayacaktır. u dış yayın konusu, bilim adamlarımızm itibarlı, kaliteli yabancı bilimsel dergilerde yayımlanan bilimsel makaleleri konusu, daha uzun süre tartışüacağa benziyor. Ülkemize gelerek Tıp Alanında Bilimsel Yaymlar Sempozyumu'nda konuşan Eugene Garfıeld'in, dergimizde yayımlanan ve bilim adamlarımızm, ülkemizin yayın sayılannı gösteren ve komşu ülkelerle karşılaştıran çizelgeleri, gerçeğin sadece bir yönünü yansıllığı, bu açıdan da hatalı olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. Eleştiri yöneltenler haklıdırlar. Mutlaka bir yayın sıralaması yapmak zorunda olduğumzu varsayarsak, eleştirilerde en haklı olanı, sözgelimi Türkiye'de bir üniversitede öğretim üyesi olduğu halde, kısa dönemli olarak gittiği yabancı bir bilim kurumunda ortak veya tek başına yaptığı, çok iyi de yankı yarattığını ve sitasyon aldığını kabul edeceğimiz bir yayının bu listelere girmemesidir. Nitekim bu durumda bulunan çok sayıda, hem de oldukça çok sayıda bilim adamımız vardır. Yine sözgelimi, Prof. Dr. Ömür Akyüz, Prof. Dr. Yusuf Tan.. ve diğerleri.. .Ömür Akyüz'ün 1981'de saygın bir fizik dergisinde yayımlanan Nuclear SurfaceSurfaee Interaction yayını 198189 yılları arasında 43 atıf (yayımladığımız listede 7. olur), aynı şekilde, 1971 tarihli yayını da 198191 arası 62 atıf almıştır ve listede 2. sıraya girer. Bir örnek de Yusuf Tan'dan: J. Physiology'de 1984"te ortak yayımlanan makaleleri 169 atıfalmış. Tüm yayınlarına, 1986 'da 20, I987'de 55, 1988'de 56, 1989'da 49 ve 1990'da 43 atıfalmış. Bu yıllarda Türkiye'de yayınlanan makalelerin tümü 1374 atıf aldığına göre sadece Yusuf Tan 'ın makalelerinin listeye girmemesi Türkiye açısından yüzde 16.2'lik bir yamlgıyayol açmaktadır. Burada ülkeler arasında bir eşitlik yok, bilim adamı genellikle gelişmiş bilim merkezlerine gider. Orada araştırmalarmı sürdürür. Bir Amerikalı Türkiye üniversitelerine gelip yayın yapmaz. Dışarıdaki kısa dönemli çalışmalar sonucu yapılan bilimsel yaymlar listeye sokulmadığmda, durumumuz gerçeğin çok altmda seyretmektedir. Tabii, bu haksızlıktır, hem listeye girmeyen bilim adamımıza (çünkü "sen bilim adamı değil misin, neredesin?" diye soruyorlar adama!) hem de dünyadaki bilimsel yeri olduğundan daha aşağıda gösterilen Türkiye 'ye! Bütün bunlar, gerçeği olduğuna yakın yansıtan yeni bir çalışmanın gereğini ortaya çıkartıyor..Merak ediyoruz, bilim adamımız, biz neredeyiz? Bu sayımızda, gecikmiş bir görevi yerine getiriyoruz. Volkanlar üzerinde yaptıkları korkusuz, cesur araştırmalarıyla, bilimi popülerleştirmede büyük hizmetleri olan ve volkan biliminin çok şey borçlu olduğu Maurice ve Katia Krafft'ın anılarına saygıyla... Onlara ayırdığımız üç sayfayı ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Gelecek cumartesiye kadar, mutlu günler dileklerimizle... OKURDAN Bilglsayar sayfaları azalmamalı Cumhuriyet gazBtssinin bir okuyucusu olarak cumartesi günleri verilen BİÜMTEKNİK ekini de ilgiyle izliyorum. Türünden bir eşi olmayan ve Cumhuhyet'in gazetecilik konusuna ve okuyucuların bilimsel konularda da bilgilendirilmesine ne kadar değer verdiğini gösteren bu eki severek okuyorum. Ancak son günlerde bilgisayarlara ayırdığınız sayfalann azaldığını görerek üzüldüğümü de söylemek zorundayım. Suat Baycılı Bakırköy, latanbul Çocuk bilim yayımlanmalı Derginizi severek okuyorum. Yalnız sizden 2 isteğim olacak. Bunlar: 1) Derginizin en arkasında yayımladığınız doğa sayfanızı mümkünse 2 sayfaya çıkarmanız. 2) Derginizde yayımladığınız (ve son aylarda kaldırdığınız) çocuk sayfasını ve deneyleri yeniden çıkarmanız ve mümkünse 2 sayfa yapmanız Eıtılr Banll öz*l Y*nl Yıldız İlkekulu 5. sınıf Cumhuriyet BİLİM TEKNİK • No: 243 BIZE 9 Kasım 1991 •Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. •Kurucusu YunusNadl •Genel Yayın Yönetmeni: HasanCemal • Müessese Müdürü: Emine Uşaklıgll OYazı Işlerı Müdürü: Ofcay OAnentln •Yayın Yönetmeni: Oıtıan Bursalı •Graflk Yönetmeni: TUtos Haaıtofnlr 2433