14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y AŞ AM BİLGİSAYAR Bilgisayarlar nasıl otomatik çeviri yapıyor? Bilgisayarla çeviri olayına, "bilgisayar destekll çeviri" demek daha doğru olur. ingilizce metni Fransızca'ya çeviren yazılımlar yaklaşıktır ve insan müdahaleslni gerektirir. Çeviren: Dr. Ismail Kılınç eviri yapabilen bllgisayarlann ürünlerinin hiçbiri mükemmel değildir. Progç ramın özellığine göre, çeviriye ya çeviri sırasında, veya sonunda müdahale gerekir. Shakespeare çevirisi ne kadar zorsa, sınırlı bir sözcük sayısı ve basit söz yapısının kullanıldığı teknik çeviriler o kadar kolaydır ve başarı oranı daha yüksektir. Fransa Tekstil Enstitüsü'nün çeviricileri 70 yıllarında yapılan Tıtus IV sistemını kullanıyorlar. Sadece Tıtus IV'ün sözlüğünde bulunan terimleri kullanırlar (bu 9özcükler gerekirse arttırılabilir) ve sadece bir yan cümleyi yazabilirler. Ama makine alt bağlı cümle ile yan cümleyi ayıramadığından metin sadeleştlrllir ve önceden belirlenmiş ve sınırlı dilbillm kurallarına uyarlanır. Tıtus çevirinin ikinci aşamasında kullanımına müdahale gerektirir. Başlangıçtaki dilin cümleleri klavyeden verilir ve sistem tarafından otomatik olarak çevrilir. Eğer bir zorluk çıkarsa (bir sözcügün birkaç anlamı varsa) bilgisayar bırkaç çözüm arasından seçim yapılmasını ister. ALPS (Automated Language Processing Systems) etkileşimli bir başka çeviri sistemidir, ama farklı çalışırjki değişik yazılıma sahiptir. IBMPC AT'de çalışan Autoterm yazılımı ekranı üç kısma ayınr. Solda çevirisi yapılacak metin bulunur. Sağda kullanıcı klavye ile çeviri yapar. Altta ise kaynak metin ekrandan geçtikçe sistem tarafından tanınan sözcüklerin çevirisi bulunur. Çeviriciye doğru sözcüğü bulmaya yardım eden ve bir deyimi tek bir biçimde çevirmeye iten canlı ve hazır bir sözlüktür. Böylece çevlride türdeşlik ve açıklık vardır. Sağdaki kısımda yani kullanıcının çevirisini yaptığı kısımda altta bulunan sözlük kısmından yararlanılır. Sözlükte sözcükler olduğu gibi deyimler de bulunur, hatta hazır cümleler bulunur. Ç Su altında biberonla aüt Içmek bu minik dalgıç için en keylfll anlardan blri. (yanda) Suda doğan ve büyüyen çocuklar (üstte) diğerlerine göre daha sağlam ve dengelı oluyor. Karda oynamak bile vızgellyor. Baştarafı 1. Sayfada şayan birçok memeli hayvana suda yaşamayı, suda yemeyi ve suda doğurmayı öğretir. liler. Ruhsal yönden: Çokcanlı, uyumlu, neşeli, bağtmsız, sanatçı ruhlu (özellikle müzisyen) karakter özellikleri taşıyorlar. BloenerJI yönünden: Çok duygulu ve duyarlı kişilikleri var, altıncı duyuları çok güçlü, önsezi gibi üstün duyarlılıkları mevcut. Su bebeklerinin en yaşlıları şimdi 20 yaş civarında. Tcharkovski ve konuyla ilgili bilim adamları, bu bebeklerin gelişimini ilgi ile izliyorlar. Bu bebeklere özgü özellikler ise mantık yoluyla şöyle açıklanıyor: Doğum olayı, yerçekiminin hemen hemen varolmadığı sulu bir ortamda gerçekleşiyor ve bu özel ortamda beynin, aslında var olan, ancak dünyaya gelirken olumsuz yönde etkilenen tüm etkin ve karmaşık fonksiyonlar olduğu gibi korunabiliyor. tir. Bugün hlçblr cavlri aisteml ln«an«ız çalıaamaz. Gerçek otonominin bulunduğu sistem belki de Taum Mateo'dur. Bu sistem Kanada'da bulunmuşolup meteoroloji raporlarını insan müdahalesi olmadan Ingilizceden Fransızca'ya çevirir. Meteorolojıde aynı sözcükler kullanılır, iki anlamı pek yoktur ve basit bir söz yapısına sahiptir. "Bugün hava bulutlu, yağmur yağabilir" cümlesini çevirmek kolaydır. Her sözcük makineden çıkmadan önce bir yol izler. lyi kodlanan bir dil ile bile işletimci makineye % 20 oranında müdahale eder. Analiz aktarım ve sentez En gelişmiş sistemler üç aşamada çalışır; kaynak metnin analizi, aktarım ve sentez ya da çevrilecek dile dönüştürme. Bir dcğal dilin analizi bilişimcilere en zor gelen aşamadır. Çevrilecek metnin önce sözcüklerini tanımlamak gerekir ve bilgısayarın sözlüğü ile karşılaştırmak gerekir. Eğer sözcükleri tanımazsa ya kullanıcıyı uyarır (Tıtus) ya da olduğu gibi bırakır (Systran). Sözlükte bulunan her sözcük bir kategoriye karşılıktır (ad, fiil, sıfat ve 9170 kategori bulunur). Her sözcük için anlambilimle ilgili bilgiler bulunabilir. Böylelikle makine şu ya da bu sıfatın hangi ada bağlı olabileceğini belirler. örneğin "sert büro şeflerı" içinde sert sözcüğünün şefleri ilgilendirdiğini büroyu ilgilendırmedığini anlar. Sıkışıklık ve zaman nedeniyle fiillerin çekimli biçimleri ya da kimi sözcüklerden üretilenler sözlükte yoktur. Sadece fiil kökleri ve tekilleri bulunur, çekim kurallan aynca verilir. Burada söz yapısı analizi devreye girer. Özneleri, liılleri ve cümleyi eklemleyen ve bunlar olmadan bilgisayarın sözcük sözcük çeviri yaptığı yönetim ilişkilerini tanır. Yeni sistemler bir cümlenin içindeki sözdizimine ilişkin ilişkileri temsil etmek için ağaç yapısını kullanır. Su altında doğum Bu deneylerinde başarılı olan Tcharkovsky, bu kez insana yönelir. Ana rahminde 9 ay süreyle sıvı bir ortamda yaşayan ve gelişen cenin, birdenbire açık havaya çıktığında çok acı çekiyor ve bağırıypr. Peki neden doğum da aynı ortam içinde gerçekleşmesin? Bunun için İgor önce bir ebe diploması alır ve ilk insan denemesini kendi bebeğinde uygular. 1962'de eşi 7 aylık hamileyken beklenmedik şekilde doğum gerçekleşir, Minik Veta bir kilodan az fazla ağırlıktadır ve doktorlar kendisine pek az yaşama şansı vermektedirler. İgor bu sırada doktorlara bebeğiyle kendisinin ilgileneceğini söyler. Hiç zaman kaybetmeden bebeğini içinde on santim su bulunan bir legene yatırır. Amaç bebeğe, ana rahmindekine benzer bir ortam sağlamaktır. Küçük Veta burada yemeye ve yavaş yavaş kilo almaya başlar. Veta'nın başı kâh suyun dışında, kâh içindedir. Suyun içinde gözierini kocaman açar ve refleksle (" reflexe d'apnee")su yutmaz. Leğen küçük gelmeye başlayınca babası Veta'yı dev bir akvaryuma yerleştirir. Artık altı aylık olan su bebeği Veta, yaşıtlarını kıskandıracak kadar iri ve sağlıklı bir cüsseye sahiptir. İştahı yerinde, mükemmel bir yüzücüdür. Akvaryumun dibindeki bir oyuncağını almak istediği zaman, iki dakika nefes almadan su altında kalabilir. Yunuslar devreye giriyor Su korkusu Kendi çocuğuyla gerçekleştirdiği su deneylerinde tam bir başarı kazanan İgor Tcharkovsky, bu yeni doğum yöntemini başka annelerde de denemek isteyince hiç ummadığı bir dirençle karşılaştı. Sade anneler değil, bilim adamları bile sudan korkuyorlardı. Su korkusu sanki insanın genetik kodunda yazılmış ve soydan soya aktarılmıştı. Tcharkovsky yılmadı. Gönüllü, cesur annelerle deneylerini sürdürdü. Kendi buluşu olan su bebeklerinin hem fizik hem de ruhsal gelişimlerıni yakından izledi ve şu gözlemleri not etti. Fiziksel yönden: Su bebeklerinin bazıları 3 ayda yürüyebiliyor, iki yaşında dört yaşındaymış gibi gösteriyoriar, çok hareket İgor Tcharkovsky su altında doğum deneylerinde olumlu sonuçlar aldıktan sonra bu kez yunus balıklarını devreye soktu. Bilindiği gibi, yunus türünden deniz memelileri, aralarında kendilerine özgü ve bugüne kadar esrarı çözülememiş "ultrasonique" bir dil kullanıyorlar. Buna bir tür müzikal radar demek de mümkün. Yunus balığı özellikle canlı maddelerin ötesini görebiliyor. Dolayısıyla bu hayvanın suyun içindeki hamile bir kadının rahmindeki cenini görebildiği ileri sürülüyor. Bu varsayımdan hareket eden Tcharkovsky, hamile kadınları doğumdan haftalar önce, içinde yunusların bulunduğu havuzlara oturttu ve henüz dünyaya gelmemiş bebeklerin yunuslarla görsel ve ruhsal bir bağ kurmasını sağladı. Sovyet sağlık yetkililerinin gözetiminde 1979 yılında Karadeniz kıyılarında başlatılan bu deneyler ilginç sonuçlar verdi: Doğum olayı yunusların gözleri önünde gerçekleşmiş olsun veya olmasın, doğumdan önce yunuslarla birlikte bulunan annelerin bebekleri, diğer bebekler arasında, yunuslar tarafından kolayca teşhis ediliyorlardı. Yunuslar, eski bir dost gibi, derhal anne rahminden tanıdıkları bebeklerin yanına üşüşüyor ve onlara suda cesaret vermek istercesine tetikte bekliyorlardı. Su bebeklerinin güçlü, erken serpilmiş, duyarlı kişiliklerinin yanı sıra, su ile ilgili tüm spor dallarına çok yatkın olduklarını söylemeye gerek yok! Bu nedenle Sovyet Spor Enstitüsü, İgor Tcharkovsky'nin deneylerini yakından gözlüyor. (Kaynak: Sputnlk, Figaro Magazln) Otomatik sözlüklü Autoterm basit bir sistemdir. Operatör son metni kendi kaleme alır. Bu daha çok çeviri yapan yazılımdan çok otomatik bir sözlüktür. Ama birçok profesyonel çevirici bu tür bir çözüm seçer. Çünkü belirli bir otonomiye sahip olurlar. Ama teknik deyimlerin karşılığını aramak gibi yorucu bir işten de kurtulurlar. ALPS'de Transactive yazılımı biraz daha ileri gider. Sağ kısmında kullanıcının göreceği sözcük çeviri çıkar. Bu çeviriyi kendi kararına göre değiştirebilir. Terminalinde bulunan metin işlemcisinin işlevlerini kullanır. Burada gerçek bir çevirici yazılım bulunur. Önerilen cümle eksik olsa bile sistem tarafından otomatik olarak işletilir. Çeviri modülü çevrilecek dilde metni işler Sözlüklerde sözcüklerı seçer. Gerekirse sözcüklerin sırasını değiştirir ve dilbilim kurallarını seçer. ALPS'ye benzeyen VVeldner slsteml de 10 dile çeviri yapabilecek Kapasitede. Çevrilecek metnin girişi, bilinmeyen sözcüklerin araştırılması ve afişlenmesi, kullanıcının sözlüğü güncelleştirmesl, sistem tarafından çeviri, çevrilecek metin ile çevrilen metnin aynı anda ekranda görünmesi, çevirici tarafından gözden geçirme ve manyetik ortama kayıt. Bir diğer etkileşimli sistem SYSTRAN olup IBM 4381'de çalışır. Buna birçok terminal bağlanır (yakında 1000 kullanıcı bağlanacaktır.) Çeviri paket paket yapılır (batch). İnsan çeviri süreci sonunda müdahale eder Ortalama olarak insan metnin üçte birini düzel Anlambilim zorunlu Böyle bir yöntemin yararı bir cümlenin tümüyle anlaşılması için cümlenin tüm bileşenlerini dikkate almasıdır. "Kedi kuşu ylyor" örneğindeki cümle şöyle ayrılır: Kedi, tanımlık ve isim; adsal grup; kuş, tanımlık ve isim; fiil grubuna "kuşu yiyor" kısmı giren adsal grubun kendisi. Her sözcük ya da sözcük dağarcığı ile ilgili birim cümlede gramer rolünü belirten etiketlere sahiptir. Aktarımda bu söz dağarcığı birimleri, hedef dilin bir ya da birkaç eşdeğerine tekabül eder. Japonca'da kedi "neko" olur ve tanımlığını kaybeder. Buna karşın adsal grup olarak ve etiketi sayesinde bilinen özne "wa" ekini alır. Aynı şekilde dolaysız özne tümleci "kuş" (Japonca'da tori) tanımlığını kaybeder ve " o " harfini alır. "Yiyor" ise "tabemas"dır. Bu da "neka wa tori o tabemas" cümlesini verir. Analizin üst düzeyl anlambilime başvurur ve anlamı karışık olan sözcüklerin anlamını, onların çevreleriyle birleştirerek belirtir. Makine tarafından bir metnin "anlaşılması"nın başlangıcı, ABD'de Yale Üniversitesi'nden Robert Schank'a göre her deyimin anlamı tamamlanmış bir bütün yardımıyla ve asıl anlambilim yardımıyla oluşturulabılır. Bunlardan bir düzine kadar ayrılır ve her türlü çeviriyi yapmaya kuramsal olarak yeterli olur. örneğin "koşmak" hızla, ayaklarla yer değiştirmek olarak açıklanır. Bir şeyın yerini değiştirmek asıl anlambilımlerden birisidir. (Sürecek)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle