Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
~ BOTANİ K ZOOLOJ I Bitkiler de "gözyaşı" döker Her dişiye bir erkek kural değil Hayvanlar âleminde erkek ve dişilerin oranı nasıl dengeleniyor? Çeviri: Belgin öz T B ır buğday, mısır veya arpa tarlasına gidıp inceleme yaptınız ve bir meşalenın ışığı altında bitkilerin yapraklarındaki damlacıkları görmeye çalıştınız mı? Kuru ve rüzgârsız havada bitkilerin hepsinin üzerinde damlacıklar bulunur Aynı durum dulavratotu ve karahindiba gibi bitkilerde de gözlenmiştir. Bitki fızyologları damlacıkların oluşması olayını, bitki köklerinin topraktan fazlaca su çekip bu fazlalıkların buharlaşma ile dışarı atılması olarak açıklıyor. Bu olay, havanın en nemli olduğu zaman, yani akşamları oluşur. Artan su, yapraklardaki özel guddelerle dışarı atılır. Damlanın oluşması olayı uzun yıllardır bilinmektedir. Gül ve yasemin gibi çiçeklerde, domates ve salatalık gibi bitkilerde bu damlacıklar görülür. Ancak ıhlamur ağacı dışında çam, ladin ve diğer kozalaklı ağaçların yapraklarında damlacıklar görülmez. Çünkü onların kök basıncı azdır. Hemen hemen bütün bitkiler birbirlerinden farklı oranlarda "gözyaşı" dökerler. Bu farklılık çevrenin ikliminden kaynaklanır. örneğin baharın kuru geçtiği Ukrayna'da bitkilerin üçte biri geceleyin "ağlar." Sadece genç yapraklar "ağlar." Olgun yapraklar fazla suyu tamamen buharlaştıracak şekilde gelişmişlerdir. Bazı ev bitkileri sadece gece değil günün dığer zamanlarında da, özellikle havanın nemi fazla, buharlaşma az olduğunda "ağlarlar." Araştırmacılar laboratuvarda deney yaparak bu gözyaşlarını incelediler. Yulafları normal bir kaba ekip filizlendirdikten sonra toprağının üzerine eritilmiş parafin serptiler. Böylece bitkilerin üzerindeki damlacıkların çiy olmadığı anlaşıldı. Oysa deneyler sırasında, kimyasal analiz için toplanan "gözyaşlan"nda tuz bulunmuştur. Aynı zamanda deneyler sırasında, kökün işlerliğini havanın sıcaklığının ve nem oranının, diğer bitkilerden çıkan gazların ve ışığın "gözyaşlarının" miktarını etkilediği görüldü. Bu ilginç olay, bitkilerin ekimi için çeşitli yararlar sağlayabilir. örneğin bitki gözyaşlarının incelenmesiyle bitkiler için toprakta neyin fazla ya da az olduğunu anlamak olasıdır. anrı Nuh'la konuştuğunda şöyle demiş: "Gemiye yaşayan hertürden iki tane alacaksın. Biri erkek diğeri dişi olacak." Gemiye çiftler halinde binen hayvanların görüntüsu, çocukluk yıllarımızdan beri beyinlerimizde yer etmış bir görüntü değil midir? Bu durum genelde "dengeli" cinsiyet oranı olarak adlandırılır ve güvercin ve kuzgun gibi bırçok hayvan türlerınde, ana ve babanın her ıkisi de üreme ıçgüdülerini taşımakta olduklarından, herdlşl İçin blrcrkek vazgeçilmez bir koşuldur Fakat bu oran eşitliği, her zaman doğal bir kural olarak tanımlanabilır mı? Bir erkeğin yüz dışıyı dölleyebildiği düşünülürse ayıbalıkları bunun bir örneğidır bire bırlik oranı korumanın ne gibi bır anlamı olabilır? Charlas Darwln konuyla çok ilgilenmiş fakat öncelikle evrimsel nedenini araştırmayı yeğlemiştı 1930 yılında Ronald Flsher soruna şöyle bir yanıt getırıyordu: "Dengeli" bir toplumda bu oran bire birdir, eğer bu oranda bir sapma olursa, doğa yasaları sayıca daha az olan cinsiyetin üremesi lehinde çalışacaktır. Bir toplumda dişilerin sayılarının daha fazla olduğunu ve her erkeğin birden fazla eşe sahip olabileceğini düşünün. Erkekler için döl verme şansının dlşilerden çok daha yüksek olacağı bu durumda, dişilerin daha fazla torun sahibi olabilmek için, kız evlat yerine erkek evlat sahibi olmayı yeğlemeleri doğaldır. da cinsiyet oranı 0.5 ile dengeye erişirse, erkek evladın ortalama üreme başarısı ile kızınkı eşit hale gelmektedır. Fisher'in cinsiyet oranları kuramı birtakım varsayımlara dayanmaktadır. örneğin bir dişi veya bir erkek üretmenin bedelınin aynı olduğunu bireylerin rasgele çiftleştiklerini, her iki cinsiyetin üreme şanslarının da eşit olduklarını kabul eder. Gerçek yaşamda, bu varsayımlann her zaman gerçekleşebilmesi mumkün değil Değışık zamanlarda ve değişik koşullar altında, bir cinsiyetin diğerinden çok daha fazla sayıda ürediğı bılınır. 1960 yılında Princeton Üniversitesi'nden Robert Mac Arthur, dengeli cinsiyet oranının cinsıyetler arasında sayısal bir eşitlik olmadığını ve bir yatırım dengesıni göstermesi gerektıgını savundu. Yanı, eğer bir cinsin üretilmesi diğerine göre daha zorsa, cinsiyel oranı kolay üretılebilenin lehinde olacaktı. Sadece an ve yabanarıları üzerindekı incelemeler bu görüşü doğrulamaktadır. Bazı türlerde dişi, yumurtalarını kazdığı oyuklara bırakır. Gellşmekte olan bir larvaya dişinin taşıdığı besin miktarı, onun ne kadar büyük olacağını etkiler. Çoğunlukla erkek yabanarıları dışilerden çok daha ufaktır, dolayısıyla olgunlaşmak için çok daha az enerjiye gerekslnim duyartar. Anneler bundan ötürü, erkek yavrularını daha az beslerken, büyük avlarını dişi yavrulara saklarlar. Michigan Üniversitesi'nden Henry Howe, sığırcıklar üzerinde incelemeler yaptı. Yavru dişiler erkeklerden % 20 daha ulaktı ve bundan ötürü ana ve baba için buyütülmesi daha kolay oluyordu. Howe, besinin kolay bulunmadığı mevsimlerde kuşların daha çok dişi yumurta ürettiklerini gözledi. Yuvadayaşamlarını yltirenler çoğunlukla 'pahalı' erkekler oluyordu. Blastophaga, yumurtalarını genç incirler arasına bırakan bir tür yabanarısıdır. Larvalar gelişmelerini tamamladıktan sonra çiftleşirler. Daha sonra dişiler başka bir yere yumurtalarını bırakmak üzere dağılırlar. Bu yabanarılarında doğan yavruların cinsiyet oranları oldukça çarpıktır: Yavruların sadece % 10 kadarı erkek, diğerleri ise dişidir. Bu da Asya'nın güneydoğusundaki adalarda yaşayan bu çitkuşlannde, erkeklenn sayılan dişilerden çok tazladır Büyük bır olasılıkla erkek yavrular evde kalıp yuvaya katkıda bulunurlar. tüm bir yumurta yığınında tek bır erkek var demektir. Bunun anlamı nedir? Bill Hamilton, bu tür olağandışı cinsiyet oranlarını şöyle açıklıyor: Dışı yavru doğduğu incır içinde ve kendi kardeşlerıyle çiftleşmektedir. Aynı soy arasında üremenin yınelendığı bu koşullar altında anne, sadece gerektiğı kadar sayıda erkek evlat üreterek, golecek nesıllere maksimum genetik katkısını iletmektedir. Erkek yavruların sayısı ancak her kız evladın yumurtasının döllenmesıni sağlayacak kadardır. Yakın zamanlarda Edward Herre değışık incir yabanarılarının cinsiyet oranlarını kıyaslamak üzere çalışmalar yaptı. incirlerin bıyolojısındokı farklılıklar nedenıyle, bazı ya banarılarında aynı soy arasında üremenin diğerlerınden fazla olduğunu gözledi. Aynı meyveye ne kadar çok dişi yumurta bırakırsa, erkek oranı da o denli artıyordu. Bu durumda erkekler, akraba olmayan dığer erkeklerle eş kavgasına başlamaktaydı. Aynı soy arasında üremeye yatkın olmayan türlerde dışilere meyil daha az oluyordu. Yaşam kavgası Cinsiyet oramnda lerslık yaratan diğer bır neden de yaşam kaynağı kavgası olabilmektedir. Afrika'da yaşayan ve maymuna benzeyen bir hayvan üzerinde çalışmalar yapan Anne Clark, bu hayvanlarda cinsiyet oranının çoğunlukla erkeklerin lehinde olduğunu gözlemişti. Buna sebep, dişi yavruların üremeleri için gereklı kaynakları elde edebilmek amacıyla diğer dışılerle rekabete gırmesıydi. Erkek çocuklar uzaklara giderken, kızlar evlerının yakınlarında yerleşmeyı yeğlıyorlardı. Hayvanlar Acacıa sakızı, böcek ve meyvelerle beslenmekteydi. Yavrulayan anneleri doyurmaya ancak yeten bu gıdalar için, hele anne ve kızı aynı zamanda yavrulamışsa, dişiler büyük bır yarışa girmekteydı. İşte bu nedenle, bu hayvanlar yuvadan uzaklaşacak ve ne kendi ailesinı ne de diğerlerını huzursuz etmeyecek erkek evlatlar üretmeyi başarmışlardı. Erkek yavruların, babalarının yakınında yerleşmeyı yeğledikleri kuşlarda, durum bunun tam aksidır Bazı türlerde bu yavrular ailelerıyle kalır ve doğdukları yuvaya katkıda bulunurlar. Bu türlerde de cinsiyet oranı yıne erkeklerin lehıne meyillidir Bazı türler için ise belırlı mevsimlerde cinsiyet oranlarını değiştırmenin bir avantaji olabilmektedir. Gammarus duebeni adındaki küçük bir karioes yıl başında erkek yavru uretmekte, yıl sonuna ise kızları saklamaktadır. Bu hayvanlarda cinsiyet günün uzunluğuna bağlıdır: Erkekler yazın gelişır, kızlar ıse sonbaharda günler kısalmaya başladığında ortaya çıkarlar. Gammarus eşleşmeden önce eşlerıni taşır, dolayısıyla en büyük erkekler en lyilerıdir Boyları, büyümek ıçın ne kadar zaman olduğuna bağlıdır. ilk olarak ortaya çıkan erkekler yaz ve kış boyunca büyük ve bır son raki yavrulama mevsiminden önce yeterli boya erişirler. Daha sonra dişiler ürer. Karideslerde önce erkeklerin meydana gelm'esi, evrimsel bir anlam taşımaktadır. C Dengeli clnsiyet ayrımı Eğer erkek doğum sayısı çok artar ve cinsiyet oranı (toplumdaki erkeklerin oranı olarak ölçülmektedir) 0.5'i geçerse, o zaman kız doğurmak daha iyidir. Sonuç olarak, polıgam (çok eşlı) ve monogam (tek eşli) türlerde evlatlar bağımsızlığa eriştiği andan itibaren 0.5'lik bir cinsiyet oranı beklenmelıdir. Ayıbalıkları ve kızıl geyikler gibi birçok hayvan türlerinde, bazı erkeklerin çok sayıda yavruları olur, bazılarının ıse hiç olmaz; bu arada dişilerin büyük bir çoğunluğu aynı sayıda yavrulamışlardır Yıne de sonuçta her cinsiyetin sahip olacağı evlat sayısı ortalama olarak eşit olacaktır. Diğer bir deyişle, toplum