Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DOÖA H AFTAN I N GÜNDEMİ Sarkıtlar yaşıyor mu? Derleyen: Murat Arın oğa, yeraltı kreasyonlarını diğer hiçbir dekora benzemeyen süslerle bezemiştir. Mağaralarm karanlıklarında, yıllar boyunca karstik kemerlerden damlayan sudan inciler, sayısız biçimde, kristal dantellerden örülmüş harika heykeller yaratırlar. Birbirinden apayrı çarpıcı bıçimler alan bu yapıtlardan halk arasında en çok bilineni mağara tavanlanndan sarkan sarkıtlardır. Bu yeraltı oluşumları, hep fizikokimyasal fenomenlerle açıklanmıştır; mağaralarda, süzülen suyun yavaş yavaş bir kireç deposu oluşturarak katılaşması. Bu, mağaranın çatısından sabırla damla damla akarak oluşan kalsiyum bikarbonatın klasik senaryosudur. Eğer akış yeterince yavaşsa ve iç atmosfer sakinse, her damladakl su buharlaşır ve kalan karbonik gazı ortamı çevreleyen havaya bırakır. Bu tepkime sırasında ayrışmış bikarbonat, kalsite ya da büyük olasılıkla aragonite dönüşür. Bu kalsit ya da aragonit damlanın çevresine yerleşırken tavandaki taşla kaynaşan tek kristalli çok küçük bir halka oluşturur. Sıvı yavaşça ve düzenli olarak damlamayı sürdürdükçe ve fizikokimyasal koşullar kireç deposunun oluşumuna uygun oldukça, her damla, bir öncekine bağlanan kendi kristal halesini yaratır. Merkezlerinden delik bütün bu küçük diskler üst üste yığılırlar ve fistülöz olarak adlandırılan dayanıksız, oyuk bir tüp, bir mineral makarna oluştururlar. Sudaki beslenme yüzeydeki yağmur rejimine bağımlı olduğundan düzensizdir. Tübün merkezindeki kanal, yeni kalsit kristalleriyle hızla tıkanır. O zaman, su ağzı kapalı bir boruda zorlandığında karşılaşılan olay yaşanır; içerdeki yol kapandığından, su yapının dış yüzeyinden akar. Sonuç olarak, fistülöz genişler ve büyük gövdeli klasik sarkıta dönüşüm süreci izlenir. Sarkıtları ve diğer katılaşma türlerini belirlemek için mineralleşmeden ya da kristalleşmeden söz edilir. Bu durum, cansız maddelerin ve mekanik süreçlerin oluşumda egemen olduğunun algılanmasına yol açar. Ancak son araştırmalar, ilkel biçimler altındaki yaşamın, bu saşırtıcı yapıtların yaratılışında rol oynadığını Jsanıtlamaktadır. Organize varlıkların, bütünüyle mineral olarak tanımlanan oluşumların hazırlanmasına katılmaları yeni bir kavramın doğmasına neden olmuştur. Yeraltı kristallografisi ölgün bir çoğalma olmaktan çıkmıştır. Artık biyokristal yapılardan konuşulmaya başlanmıştır. Speleolog Michel Siffre, bu yeni savı genişletmeden bazı değinmelerde bulunuyor. Yeraltı şantiyelerinde çalışan canlı organizmalardan; mikroorganizmalar tarafından içerden yenilen katılaşmalardan; kalsit kristalleri için filiz ve kapsül görevi yapan, sarkıtların oluşumunda kesinlikle katkısı bulunan görülmeyen bitkisel yapılardan söz ediyor. İki Fransız araştırmacı, jeodinamik Mağaralardaki kireç katılaşması olayının sudan ve taştakl kimyasal öğelerden kaynaklandığı sanılırdı. Araştırmalar asıl işçilerin canlı organizmalar olduklarını ortaya çıkardı. D ilman üniversiteleri, bilimsel araştırma kurumları, sanayicileri 1960'larm başlarında feryadı basmışlar: "Doğa bilimlerine ilgi çok az, böyle giderse araştırma kadrolarımız boşalacak, kapılara kilit vuracağız.. Çocuklanmız Goelhe'nin şürleri Uzerinde konferans verecek düzeydeler, ama örneğin atomdan habersizler.. Doğa bilimlerinde nal toplarsak, bu gidişle 2000 yılında az gelişmiş ülkeler arasına katılırız..." Gençleri doğa bilimlerine özendirmek için bir yarış başlamış. Eğitim vt Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanlıkları, sanayiciler, basın kuruluşlan öncülük yapmış, gençleri araştırmaya yöneltecek kampanyalar açılmış, yarışmalar düzenlenmiş. Sonuçta "Genç Araştırmacılar Vakfı" doğmuş. Gençlerden öyle büyük işler başarmalan istenmemiş; günlük yaşama, kullanıma ilişkin, gerçekleştirilebilecek fikirler de ödüllendihlmiş: Elma kesilince niçin kararır ve kararmanm önü nasıl alınır gibi... Bu yarışma geniş ilgi görünce, ortaokul ve lise gençliği arasında da yaygınlaştırılmıs.. Vakfın kuruluşundan bu yana, 23 yıl içinde, çalışmalara 26 bin genç katılmış. Bu çahşmaları değerlendiren kitapçıkta, "Amaca ulaşıldı mı, gerçekten doğa bilimcileri yetişti mi" sorusuna şu yanıt veriliyor: 1600 bilimsel yazı. 65 kitap, 362 araştırma yazısı, 441 çeşitli yayın ve 98 patent. özendirilen gençlerin yuzde 94 'ü doğa bilimlerinde, seçtikleri bölümlerde okumuşlar ve aralanndan Onemli araştırmacılar ve bilim adamları çıkmış.. •k • • Ülkemizde, gerçi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kunımu TÜB/TAK her yıl genç araştırmacılar arasında bir yarışma düzenliyor. Ama haberdar olan kim? Bu yarışmayı dar kapsammdan kurtarıp Milli Eğitim ve Gençlik Bakanlığı 'nın da desteğiyle tilke çapında yaygınlaştırmak, genç araştırmacıların, merakhların fıkir alabilecekleri, yönlendirilebilecekleri, başvurabilecekleri bir merkez oluşturmak ve bu çahşmaları kurumlaştırmak, hem gençliğin hem de ülkenin geleceğine yapılan Onemli bir yatırım olacaktır. • • • Sağlıklı bir hafta dileklerimizle... A uzmanı JeanPierre Adolphe ve paleontolog JeanFrançois Loubiere, yeraltındaki karbonat depolarının oluşumunda biyolojik bir etkenin varlığını saptadılar. Laboratuvarda, eritilmiş klorhidrik asitin (organik maddelere zarar vermeyecek kadar yumuşatılmış asit) içinde değışik derinliklerdeki oyuklardan alınmış katılaşma parçalarını ayrıştırdılar. Bu örnekler çözeltinin içinde birkaç ay bekletildikten sonra beyaz dumanlar (bakterller ve mantarlardan oluşmuş organik perde) bıraktılar. Bu sonuç, ayrıca sarkıt parçalarının elektronik mikroskopla incelenmesiyle de doğrulanıyor. Dantelli kristal bir yapıda, mantarın lifli ve kabarık zincirleri açıkça izleniyor. Bu kristallerin ortasında bakteriler, yani gerçek bir biyokristal madde oluşturmak için mineral yapıda vücut bulan mikroorganizmalar bulunuyor. Bu organizmalar, yeraltı sularının taşıdığı organik bireşimlerle beslenen kristalleşme süreci olmadan yaşayamıyor ve gelişemiyorlar. Adolphe ve Loubiere, yaşayan organizmaların sarkıtların garip biçimlenmelerine açıklık getirdiğini düşünüyorlar. Bugüne kadar geçerli varsayım, mağaralardan geçen hava akımlarının sarkıtları biçimlendirdiğini ileri sürüyordu. Rüzgâr, sarkıtın gelişimi sırasında yön değiştirmişse "eksantrik" yapıtlar oluşuyordu. Oysa, bu varsayım bir çok yönden, daha iyi bir açıklamayı bekler görünümdeydi. Elbette, mikroorganizmalann varlıkları, sarkıtların oluşumunda etkin olduklarını kanıtlamıyor. Bakteriler ve mantarlar, kendilerini çevreleyen kirecin zorunlu esirleri olabilirler. Bu durum, kendi istençleri dışında mineral ortamda tutuklu bulunan çok sayıda bitki için geçerlidir. Ancak bugün, sarkıtlarda karşılaşılan mikropların kazara orada kapalı kalmadıkları, yalnızca kristalleşmeye yardımcı olmadıkları, üstelik sıvı unsurdan katı unsura geçişte yaratıcı bir rol üstlendiklerı bilıniyor. Sarkıtlarda bulunan organizmalar önce uyur durumda bulunuyorlar; besleyici bir sıvıya konulduklarında ise hemen etkin duruma geçiyorlar. i (Sclence Vie, Ağustos 87) O K U R D A N "16 sayfahk dergiyi bekliyoruz" 8en ) 5 yaşında bir lise öğrencisiyim. Bilim Teknik Dergisini çıktığı haftadan bu yana biriktiriyorum. 41. sayıya kaaar her şey çok güzeldi. Gerçekfen doyurucu ve yararlı dergiler hazırlıyordunuz. Bert Cumhuriyeti ve Bilim Teknik Dergisini almayan arkadaşlarıma överken, bir cumartesi sabahı Bilim Tekniği 8 sayfaya indiğinı görünce hayretler içinde kaldım. Herhalde kâğıf zammı yüzünden yakında 2 sayfalık dergilerle karsılasacağız. Şimdi de tek dileğimiz bu 2 sayfahk derginin bir sayfasınm reklama aynlmaması. Her şeye rağmen yeniden 76 sayfalık dergilere kavusmak istıyoruz. Tüm Cumhuriyef ve Bilim Teknik Dergisi çalışanlanna mutluluk ve başarı aolu bir 88 dileğiyle. Korkut AKIN I İZMİR BİZE Mustafa Sağlam'ın yazmnda belirhiği köylerinin özelliği ve hayvanlannın yakalandığı hasfalık bizim köyün özelliğine o kadar benziyor ki, bir an sanki bizim köyü anlatıyor sandım. Sözünü ettiğim; Kars ilimizin Susuz ilçesine bağlı Kiziroğlu köyüdür. Yaz aylannda (haziran temmuz) sığırlann her c/'nsı Akiaş köyünün hayvanlannı öldüren hastalık farafından telef olmakfodır. Bizim yörenin halkı da zehirli of yediği için ölüyor kanıtı mevcut. Bu konunun bilimsel olarak açıklanması halinde, bu otiak özelliği olan doğa olayt, insanlara ortak bir çözüm olur kanıstndayım. Mustafa URKUN Kdz. EREĞLİ Cumhurtyat Blllm Teknik • Sahibı Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadlr Nadl • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal Müessese Müdürü: Emlne Usaklıgil • Yazı işleri Müdürü: Okay Gönensin • Yayın Yönetmenı: Orhan Bursalı Sığırlann ölümü Malarya ilimizin Arapkir ilçesinin Akias köyünden yazan Sayın Cilt kapakları hazır Cumhuriyet BİLİM TEKNİK'in 126 sayılarını kapsayan cilt kapakları hazırlanmıştır. İsteyen okurlarımız 2.000 TL. karşılığında yaldız baskılı cilt kapaklarını Cumhuriyet Gazetesı bürolarından ve Cumhuriyet Kitap Kulübü temsilciliklerinden edinebilirler. Cumhuriyet Gazetesi ya da Cumhuriyet Kitap Kulübü temsilciliklerinin bulunmadığı bölgelerden gelecek talepleri posta ile karşılayacağız. Bu okurlarımızın 2.000 TL.'yi adresimize posta havalesi ile göndermeleri gerekmektedir. Adres: Cumhuriyet Matbaacılık Gazetecilik T.A.Ş. Cumhuriyet Bilim Teknik Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/İstanbul I