Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M D Ü N Y A S I N D A N KISA K ISA Kafamzı besleyin Yüksek şoklu beyninizî geliştirin kalp pili Süpernova için alet H omo sapıens neden bu denli büyük bir beyin evrimleştirmiştir? Bu belki de (amamen atalarımızın yediklerine bağlırjır. Londradaki Nuffield Karşılaştırmalı Tıp Laboratuvarı'ndan Michael Cravvford, evrimde beslenmenin büyük rol oynadığını ileri sürmektedir. insanın evrimleşmekte olduğu zamanlarda Afrika savanlarında Ekvator kuşağındaki geniş çayırlara verilen ad yaşayan birçok hayvan giderek daha büyük olmuşlardır. Ama gövdeleri büyüdükçe, beyinleri tam tersine küçülmüştür. Cravvford, "Bu büyük gövdeye olan evrimsel eğılım, beyinin görece büyüklüğündeki evrensel çekilmeyle birlikte gitmekteydi" demekte ve açıklamanın diyetlerinde yattığını belirtmektedir. Ot ve benzerleriyle kısıtlanınca, özgül gıdalarda, örneğin, sinir dokusunun anahtar unsurları olan bazı doymamış yağlarda giderek artan eksilmelerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu yüzden, örneğin, evrimleşen at daha büyük olmuş, ama beyin gücü aynı gelişmeyi izlememiştir. K anada'da doktorlar bir hastaya yeni bir kalp pili takarak kalp pili takarak kalp atışlarının düzenlenmesini sağladılar ve şok sırasında kalp atışlarını normal ritmine döndürdüler. PCD (Pacemarker Cardioverter Defibrillator) adı verilen bu alet beş yılda geliştirildi. PCD'nin şekli normal bir kalp pilinden iki üç kez daha büyüktür. Standart bir kalp pili gibı göğüs kafesine değil, karnın sol üst bölgesine yerleştirilir. Normal kalp pilinin kalbi kurtarıcı şokları 30 joul civarmdayken, PCD 30 joulden fazla şok uygular. Gerekli olan şokun miktarını hastanın doktoru belirler. Araştırmacılara göre, bu yeni kalp pilinin ayda bir kez şok yaratması için her yıl yenilenmesi gerekiyor. Eğer hasta yılda sadece bir kez şoka gereksinim duyuyorsa bir pil uzun yıllar kullanılabiliyor. Ancak PCD'nin fiyatı diğer kalp pillerine kıyasla üç dört kez daha fazla. (N.A New Sclentlst) Tarımda flüorışıl metodu modellerinin, dinazor ve pek çok diğer grubun öldüğü 65 milyon yıl önceki Kretas (ikinci zamanın son kısmı) sonlarında gözlemlenen kurtulma örnekleri ve etkilere daha çok uyduğuna inanmaktadırlar. Modelleri için bir de kanıt göstermektedirler. Kretas devrinden dokunulmamış olarak kalan çökeltiler, aKJminyum, demir ve kurşun gıbı çözülmeyen metallerden oluşan asit yağmuru ile yoğunlaşmış bir ortam göstermektedirler. Ama, bu tür dokunulmamış depolar çok enderdir (New Sclantist, 1 Eklm 87) B Buna karşın evrimleşen insan, savanda değil kara ile deniz arasında yaşamıştır. Bu çevre, beyinin oluşumu için gerekli olan doğal kimyasal maddelerin çoğunu sağlamaktadır. Birçok kuramcı, insanların neden böyle büyük beyinlere gereksinim duyduklarını açıklamaya çalışmaktadır. Cravvford, bu sorunun çarptırıldığını ileri sürmekte, "Büyük beyin evrimleşmesi, hem deniz hem de karasal yağ tiplerinin sağlanmasına bağlıdır" demektedir. Cravvford'un kıramı, günümüz için geçerli endişeleri de kapsamaktadır Bugünün besini ve tarım politikaları, türlerimizin gelecekteki evrimleşmesinde beklenmedik etkilere sahip olabilirler. D (New Sclentltt, 27 Ağustoı 87) Laboratuvar bakterilerine 'intihar genleıf takılıyor Gen tekniği çalışmalarında küçük canltların denetim dışı yayılmaları tehlikesini önlemek için Danimaıkah bilim adamları kendi laboratuvarlarında bir "İntihar Geni" geliştirdiler. föe Lockheed Araştırma Laboratuvarı'nda çalışan bilim adamları, Palo Alto Araştırma Laboratuvarı tarafından geliştirilen bir "spektrometre" yardımı ile, yüzyıllar önce patladığı belirtilen biryıldızın kalıntılarını ınceleyecekler. "Supernova 1987A" adı verilen yıldızın patlamasından sonra açığa çıkan elementlerin neler olduğu, ısı ve radyoaktif maddelerin miktarları Gamma ışınlannın analiz edilmesi ile belirlenecek. Uzaydaki yıldız ve galaksilerin konumları hakkında önemli veriler sağlaması açısından bilim dünyasının ilgisini çeken bu araştırmanın aynı zamanda, "canlıların kanında bulunan demirin yüzyıllar önce patlayan bir yıldızdan açığa çıkan karbon, silikon ve demir g i b l elementlerden kaynaklandığı" şeklinde bir varsayıma da ışık tutması bekleniyor. D ABD'i Hamileler için erkentest ' K eni geliştirilen bir cihaz daha 5. haftada bebeğin sağlığının nasıl olduğunu gösteriyor. Hamile kadın bebeğinin durumunu olabildiğince erken bilmek zorundadır. Bir ultra ses cihazıyla hamilelığın ancak yedinci haftasında bebeğin sağlığı belirlenebiliyordu. Şimdi bu kontrol beşinci haftadan itibaren olası. Çünkü yeni cihazda ultra sesin yankısı boru şeklindeki yeni bir aletle vajinadan geçerek rahime kadar ulaştırılabiliyor. Eski ultra ses cihazlarında yankı ışını, karını geçerek rahime varıyordu. Y openhag Teknik Üniversitesi'nde, Dr. Soeren Molin Başkanlığındaki çalışma grubu, gen tekniğiyle değiştirilmiş mikroorganizmaları daha güvenilir hale getirmek için geliştirdikleri sisteme (active biological containment) ABC aktif biyolojik set anlamına gelen ABCkoruma adını verdiler. ABCkorumanın ana fikri bir cins genetik zaman bombasını, gen teknisyenlerinin ürettikleri laboratuvar ürünlerine katmak. Bu, koruma laboratuvar dışır.a çıkan mikroorganizmaları veya kasten laboratuvar dışında kullanılanları kısa süre sonra yok ediyor. Bu amaçla Danimarkalı bilim adamları yeni genetik özelliği mikroorganizmaya taşıyan kalıtım genine (plasmid), istenen genin yanı sıra küçük bir kalıtım fragmanı daha kattılar. Bu yeni ek, molekülü "intiharPlasmid" inine dönüştürüyor. Mikroorganizma, laboratuvarda normal gıda maddelerinin yanı sıra bir de doğada ya hiç bulunmayan ya da çok az bulunan koruyucu bir madde ile "besleniyor". Eğer bu madde olmazsa o zaman mikroorganizma kendiligınden yok oluyor. (HABild der VVissenchaft 9/87). D Dinazorları asit yağmurları mı oldurdu? • • • • • • • "0% inazorları öldüren etkenin ne olduğu tartışmasında son iddiaya göre suçlu, asıt yağmurudur. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden ikı jeolog, saniyede 65 kilometre hızla hareket eden büyük, kuyruklu bir yıldızın dünyaya çarparak güçlü bir asit yağmurunun yağmasına yol açmış olabileceğıni ileri sürmektedirler. Ronald Prinn ve Bruce Fegley, 12.5 milyon bilyon kilogram ağırlığındaki bir kuyruklu yıldızın çarpmasının, atmosferın, muazzam miktarda azot oksit (7x1040 molekül) oluşturmaya yetecek kadar aniden ısınmasma yol açabileceğini hesaplamışlardır. Bu da, tüm dünyada pH'ı 0 ile 1.5 arasında değişen bir asit yağmuruyla sonuçlanacaktır. Eğer kuyruklu yıldızın çarpması daha yavaş ya da çarpan nesne kayalık bir asteroid olsaydı, güçlü asit yağmuru sınırlı bir bölgeye düşecek ve toplam etkisi"görece önemsiz" ortaya çıkacaktı. , Diğer araştırmacı grupları ise volkanların, daha uzun bir süreçte (yaklaşık 10.000 yılda) öldürücü dozda asit yağmuru oluşturmuş olabileceklerini düşünmektedirler. Prinn ve Fegley, kendi u tür malzemelere güneş ışını toplayıcıları denır (LSCsluminescent solar concentrators). LSCs aletler güneş ışığını toplayıp, bu noktada yoğunlaştırarak istenilen yere iletebiliyor. Seralarda kullanılan bu aletler, aynı miktarda güneş ışığını içeriye geçiriyorlar ve bu sırada çok daha az ısı kaybına neden oluyorlar. Böylece, çok soğuk mevsimlerde, bitkilere gerekli ısıyı sağlayabiliyorlar. LSCs aletler, temelde, eskiden beri bilinen flüorışıl (floresan) ışığı olgusuna dayanıyor Bircam parçası kirli bir şekilde boyandığında, ışığa tutulduğu zaman flüorışıl renkleri verir. Bu şekilde boyanan düz ve geniş bir camın üzerine güneş ışığı geldiğınde, ortaya çıkan flüorışıl ışının bir kısmı, camın iki yüzeyi tarafından yansıyarak içerde kalır İki yüzey arasında gidip gelen ışık, kenarlarda yoğunlaşır. Her yönden gelen ışık, flüorışıl moleküllerini harekete geçirebileceğinden, LSCs malzemeleri güneşe doğru yön değiştirmek zorunda kalmazlar. Eğer kenar alanı, ışık alan yüzeyin alanından çok daha küçükse, kenarlarda toplanan ışık daiia fazla yoğunlaşır. Cam ya da Perspex kuilanıldığında, ortaya çıkan flüorışıl ışığının %75'i tutulur ve yoğunlaştırıiır. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda rodamin (rhodamine) türü boyalarla boyanan plastık malzemeler kullanıldı. Ancak bunların LSCs özelliği bir metrekareyi geçmiyordu. Daha büyük yüzeylerde, ortaya çıkan flüorışılın büyük bölümü boya tarafından emiliyordu. CSIRO'da (Australia's) Commonvvealth Scientific and Industrial Research Organisation) yapılan araştırmalarda, sudan yapılan LSCs'lerin hem daha büyük hem de daha ucuz olduğu görüldü. Ince bir su tabakası üzerinde yüzen, tolüen (toluene) ve bütanol ile karıştırılmış rodamin boya, kullanışlı LSCs'ler haline gelebiliyor Geçen sayımızın 4. sayfasındaki 'BİYOLOJİ' köşesindeki çeviride, "Bu bağlanma, İkinci taşıyıcı olan AMP denilen protein kinazları harekete geçirir ve sinyalin işlemeslyle üçüncü adım tamamlanır" cümlesi, "Bu bağlanma İkinci taşıyıcı olan cAMP'yi (siklik AMP) aktive eder, cAMP de protein kinazları harekete geçirir" şeklinde olacaktır. Ayrıca 11. sayfadaki 'YAŞAM ve SAĞLIK" köşesindeki çeviride, tablonun yanındaki cümle "Bayanları tehdit eden bulaşıcı cinsel hastalıkların etkenleri, bulaşma yolları ve belirtileri" şeklinde olacaktır Düzeltir ve okuyucularımızdan özür dileriz. D Düzeltme