Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖZLEM DENİZLERİMİZ Doğal mikrop tüketici: Karasinek Karasineklerln aslında cevreyl mlkroplardan temlzledlğlnl hlç düşündünüz mü? Mustafa Sağlam "Denizlerimiz dosyası" IV K arasinekler hakkında yazılmış yazıları incelediğimiz zaman bu yaratıkların çok pis, mikrop taşıyıcı olarak tanımtandıklarını görürüz. Bu tanımlamalar sadece kitaplarda değil tüm insanlar tarafından da paylaşılır. Bu yaratıklar insanlar tarafından horlanmakta, elden geldiğince yok edilmoye çalışılmaktadır. Fakat ben böyle düşünmüyorum. Karasineklerin zararlı yanlarının olduğu gibi faydalı yanlarının da olabileceğini düşünmeliyiz. Önce şunu soralım: Karasinekler en çok hangi ortamlarda üreyip çoğalıyor? Bildiğimiz gibi pis ve mikroplu ortamlarda. O halde şunu söyleyebiliriz: Mikrop ve pisliklerle beslenip çöğalan karasinekler, bir mikrop ve pislik tüketicisidir. Nerede pisllk ve mikrop var, nerede bozulmaya yüz tutmuş maddeler var, karasinekler orada. Mikrop ve pislikleri büyük bir iştahla ve çabuklukla tüketen karasinekleri bir yerde çevremizi ve doğamızı temizleyen yaratıklar olarak düşünebiliriz. Karadeniz havzasında bol miktarda bulunan bakır elementi, HzS lle oluşturduğu siyah renkli bakırsülfat şekllnde sedlmand birikmektedir. M. llham Artüz Karadeniz'in neresi karaf? zininkinden, sekiz kat daha fazladır. Boğazlar sistemimizin karakteristiği olan stabil termohaloklin tabakası, Karadeniz'de çok daha güçlü bir sınır oluşturarak yüzey tabakaları ile, derin sular arasındaki çözünmüş madde, dolayısı ile de oksijen alışverişini engeller. Bu şekilde Karadeniz'in üst su tabakaları mevsimsel karışım hareketleri ile yeterince havalandırılırken, termoklin altındaki sularda oksijensiz (anoksik) şartlar hüküm sürer. İşte bu durum, Karadeniz'in jeolojik evriminden kaynaklanan kimyasal yapısı ile de desteklenerek dip sularında zehirli H J S (hidrojen sülfür) gazının yoğunlaşmasına neden olur. 180220 m'den daha aşağıdaki bu sular, pratik açıdan ölü olarak kabul edilmektedir. Daha doğru olarak belirtmek gerekirse bu su kütleslne azoik (yani hayvansal yaşama kapalı) denmelidir. Tablo 2'de 1978 ağustosunda Karadeniz'in orta kesiminde yaptığımız ölçümlerde elde ettiğimiz değerler gösterilmiştir. Karadeniz'de yüzeysuyu sıcaklığı doğal olarak mevsimlere göre değişiklik gösterir. En düşük 6.6 ve en yüksek 26.7'lik ortalama su sıcaklığı arasında 20 derece dolayında bir fark oluşmasına karşın 1225 m.'den aşağıdaki homoterm su kütlesinde bu fark 0.5 dereceyi geçmemektedir. Aynı zamanda homohalin olan bu kütlede tuzluluk 20.40 % 0S dolayındadır ve fark ta 175 m.'den 2000 m.'ye kadar 0.9 % 0 dolayındadır. işte bu 200 m.'nin aşağısındaki anoksik durum pratikte bu bölgenin bir "ölüdenlz" olarak nitelenmesine neden olmaktadır. Aslında ise, oksijensiz ortam şartlarında yaşamlarını sürdürebilen sulfobakteriler, ortamdaki HÎS'İ parçalayarak O2 yerine H'den elde ettikleri enerjiyi kullanırlar. 1978 yılında Karadeniz'de yaptığımız araştırmalara göre, üst ve alt tabakalar arasında yer alan ara (interface) tabakasında yaşayan sulfobakteri türleri, sürekli olarak hbS'i parçalayarak elementer kükürte dönüştürmektedir. Özellikle Karadeniz havzasına akan nehirlerce taşınan çe* şitli ağır metaller, bu ortamda H2S'in etkimesı ile sülfürlü bileşıkler oluştururlar. Karadeniz havzasında da bol miktarda bulunan bakır elementi, H2S ile oluşturduğu siyah renkli bakırsülfat şeklinde sedimanda birikmektedir. Aslında Karadeniz'in "karalığı" geniş bir sediman kuşağı halinde çepeçevre uzanan bu koyu siyah çamurlardan ileri gelmektedir. Fakat ne yazıktir ki, Karadeniz ile ilgili olarak zaman zaman ortaya atılan projeleri gördükçe, bugün için esas karalığın bu en verimli denizimizin bahtından kaynaklandığı sonucuna varmaktayız. Oksijan mg/1 Hldro|*n sülfür mg/1 T Bu izlenimleri karasineğin vücut yapısında ve basit bazı gözlemlerle hareketlerinde de görebiliriz. Bilmıyorum bir karasineğin temizlenmesini hiç seyrettiniz mi? Örneğin karasineğin bacakları kıllıdır. Bu bacaklarla vücudunun her tarafını (hortumunu, kanatlarının altını, üstünü, gövdesini, başını ve en son bacaklarını) uzun uzun temizler. Belki de bu kıllar karasineklerin vücuduna yapışan pislikleri temizlemek için bir nevi fırça görevi yapmaktadır. Böylece karasinekler mikropları bir yerden bir yere daha az taşımış oluyor. Karasinekler o kadar mikrop tüketiyorlar ki bir tek karasineği bile yutan insanın midesi allak bullak olur. Bu da gösterıyor ki karasineklerin mideleri pislik ve mikroplarla dolu. Halk arasında bile "sinek küçük, ama mide bulandırır" cümlesi söylenegelir. Karasinekler temiz olan yerlere genelde pek yanaşmaz. Doğallıkla karasineklerden korunmak için çevremizi temiz tutmalıyız. Biz bu çevremizdeki pislikleri temizlemeyip de sinekleri temizlemeye çalışırsak o zaman belki de ortalığa daha çok hastalık yayılacak. Pislik olmayınca sinekler de yok olur. Karasinekler hakkındaki düşüncelerimizin aslında doğadaki bütün çanlılar için geçerli olduğu kanısındayız. Öteden beri doğada var olan bütün biyolojik ve fizyolojik varlıklar, birbirinin tamamlayıcısıdır ve doğal dengenin ve doğal düzenln devamı için gereklidir. D ürkiyemizi çevreleyen dört denizden gerek bilimsel gerekse ekonomik açıdan en ilginci, hiç şüphe yok ki Karadeniz'dir. Doğubatı yönünde 1149 km. uzunlukta ve kuzeygüney doğrultuda 611 km. genişliğindeki bu denizimiz 423.488 km z 'lik bir yüzölçümüne sahiptir. Karadeniz çanagmı dolduran suların hacmi ise, 537.000 km 3 dolayındadır. Karadeniz'in en derin yeri 2.245 m. ve ortalama derinliği 1271 metredir. Bu nedenle Karadeniz diğer Türk denizleri arasında ortalama derinlik açısından en derin olanıdır. Karadeniz'de 100 metre eşderinlik (isobath) hattı Kuzeydoğu ve Güneyde SamsunSinop arasında kalan sığ alanlar dışında, hemen hemen kıyıdan başlar ve kıta sahanlığı çok dik bir eğimle 1000 m.'den daha derin olan derindeniz çukurunda son bulur. Karadeniz'deki en geniş sığlıklar, Tuna nehrinin Avrupa kıtasının verimli ovalanndan taşıdığı topraklardan oluşan dip materyali ile kaplı ve üzerinde fllofora alglerinin bol miktarda yaşadığı, Romanya ve Bulgaristan arasındaki alandır. Bu alana "filofora denizi" de denmektedir. Filofora, çikolatadan diş macununa, pastadan >Jaca kadar yüzlerce maddede kullanılan çok değerli kimyasal maddelerin üretilebildiğı bir bitki olarak Karadeniz'in su ürünleri ekonomisinds önemli bir yer işgal eder. Karadeniz'in zenginliği yalnızca bu alg türü ile sınırlı değildir. Bu denizimiz, besin zincirinin tüm halkalarında olduğu gibi, primer prodüktivitesi, yani deniz içindeki canhlar âleminin ilk basamağını oluşturan bitkısel uretımı açısından en üretken denizimizdir. Bunun en çarpıcı kanıtını, deniz balıkları üretiminde de görebiliriz. örneğin 1985 yılında Türkiye genelindeki 530.000 tonluk üretimimizin denizlere göre daöılımı şekll 3'te gösterilmiştir. Bu grafikte de görüldüğü gibi, genel üretimin % 86Tsini oluşturan 363.274 ton balık Karadeniz'den elde edilmiştir. Bu durum, hemen hemen hiç değişmeksizin asırlardan beri, Karadeniz'in verim üstünlüğünü simgelemektedir. Karadeniz'i ülke ekonomisine değerli protein sağlamasının yanı sıra bilimsel açıdan da ilginç kılan özelliği, kimyasal yapısının atıpik bir bünyeye sahip oluşudur. Kendisine özge ve jeolojik tarihinden kaynaklanan hidrografik şartları ile yarı kapalı havzalara çok güzel bir örnek oluşturan Karadeniz, bildiğimiz gibi Akdeniz'le ve dolayısıyla da dünya okyanusları ile dar ve sığ boğazlar sistemi ile bağlıdır. Karadeniz'i bazı özel likleri ile Baltık Denizi ile kıyaslamak olasıdır. Bu iki deniz arasındaki en büyük benzerlik, her ikisinde de su bütçelerinin karalardan gelen akarsularla dengelenişi ve buharlaşma kayıplarının bu yoldan fazlası ile karşılanabilmesidir. Aslında Karadeniz yarıkurak (semiarid) iklim kuşağında bulunması nedeni ile yağış alma açısından Baltık denizine oranla daha az şansa sahiptir. Bununla birlikte, ana s. toplama alanları yağışça zengin bölgelere dağılmış olan büyük nehirlerin taşıdıkları tatlısular Karadeniz'in buharlaşmadan doğan su kaybını fazlası ile karşılamakta, ayrıca boğazlar sisteminin hidrolojisini oluşturan akıntılara yol açmaktadır. Su bütçesindeki bu tatlısu fazlalığı, gerek Baltık'ta gerekse Karadeniz'de yüzey sularının tuzluluğundaki düşüklüğün nedenini oluşturur. Aynı neden her iki denizdeki devamlı haloklin tabakası oluşumunun da yaratıcısıdır. Karadeniz'i en yakın benzerinden ayıran özellikleri ise, ortalama derinliğinin Baltık'tan en az 35 kere daha fazla oluşudur. Karadeniz'de haloklin altında kalan su kütlesi de hacim olarak, çok daha büyük yüzölçümüne sahip Baltık deni D.I.E anket sonuçlanna göre bötgeler itlbanyla 1985 yılı deniz balıkları üretlmlmlz. Ocrinllk matr* 0 10 25 50 75 100 125 150 175 200 500 1000 2000 TUzluluk %OS 18.30 18.68 1E72 19.20 19.46 20.26 20.30 2032 2034 2034 2038 20.40 20.40 Sıcakhk C 21.64 21.42 11.00 aoo 758 ao4 ao4 &60 7.82 9.1 7.7 76 2.2 \A 0.4 ao 8JO4 a2 &S5 a95 aaa ao ao ao ao 0.1 ao OJÛ ao ao oo Eser mlktar. 2& 0.0 00 0.0 0.0 5.7 &1 Tablo 2. AÇustoa 1978'de Kandanlz'ln orta knlmlerinden elde odllen hldrogratlk Olçum değeherl.