Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DİŞ SAĞLIĞI BİLİM KÜLTÜR Bilimsel Çeşitleme Vehbi Belgil H Amalgam dolgular zararlı mı? Çeviri: Halit Aydın alnızca Federal Almanya'da her yıl 60 milyon dişe dolgu yapılıyor. Bu dolgularda genellikle ucuz olan amalgam kullanılıyor. Bu maddenin sağlık açısından olumsuz etkileri tartışılıyor, çünkü amalgam %50 oranında cıvadan oluşuyor. Bu zehırli metalden her yıl 20 ton kullanılıyor, bu da ağız ağıza dolu bir TIR demek. Amalgam dolgu maddesi kuşkusuz birtakım tehlikeler taşıyor. Hastalık sigortaları açısından ucuz olan bu maddenin yanı sıra, birçok insanın ağzında çeşitli metal ve alaşımlardan dolgular da var (altın, gümüş, veya çeşitli çeliklerden yapılmış dolgular). Bunlar yan yana geldiğinde elektriksel gerilimler ortaya çıkıyor. Bu durum sinir rahatsızlıklarına veya eklem ağrılarına neden olabiliyor. Bunlardan daha kötü bir tehlike ise sinsi ve kronik bir cıva zehirlenmesi olasılığı. Bu, özellikle 10 yılı aşkın bir süredir ağızlarında dolgu taşıyanlar için söz konusu. Cıvanın, özellikle tükrüğün ekşi asidi içinde her diş macununda bulunan floridle temas ettiğinde dolgudan ayrıldığı tespiti ise gerçekten ürkütücü. Cıva kolaylıkla akabilen bir metal. Normal vücut ısısında bıle küçücük parçalar dolgunun kenarlarından dişin üzerine çıkarlar. Çığneme sırasında dolgunun üzerindeki ısı sık sık 7080 dereceye yükselir. Bu arada cıvanın emisyonu da yükselir. Sonuçta bu metalin bir kısmı ağızdaki salgılar tarafından organik cıva bileşimine çevrilir. Her iki durumda da zehir vücuda ve organlara yayılır. Cıvanın eksilmesiyle birlikte dişle dolgu arasında çatlaklar oluşur. Bunu çoğalan çürümeler izler. Serbest kalan cıva daha sonra diş köklerine kadar uzanır. Birçok hastada cıva, yüzde sinirsel ağrılara neden olur. Cıva, sinir zehiridir. Çok az miktardaki cıva bile baş ve eklem ağrısı gibi semptomlarda geniş çaplı zehirlenmelere yol açabilir. Buna rağmen Diş Hekimleri Dernekleri amalgamlı dolguların zararlı olmadığını savunuyorlar. Diş hekımlerine göre cıvanın artması, dolgulardan çok başka kaynaklara bağlı. Oysa amalgam karşıtları bunun tam tersi olan ölçüm değerleri ileri sürüyorlar: Dolgularda sağlığa zarar verecek kadar cıva var. Pekl kim haklı? llk bakışta kimin haklı kimin haksız olduğu anlaşılamıyor. Mesele cıvanın karmaşık tahlilinde yatıyor. Bu iş için uygun teknik gelişmiş durumda. Ama ne eleştirenler ne de savunanlar bu yönteme başvuruyorlar. Bu konuda yapılan deneyle ılgili hazırlıkların daha başında önemli hatalar yapıldı. Bu yıl içinde, Dortmund'da, Prof. Günter Tolg, diş dolgularındaki cıvanın sağlığa zarar verip vermediğıni belirleyecek bir çalışma grubunu araştırmaya çağıracak. Bu sonuçlar alınmaksızın kimse amalgamın hastalığa neden olup olmadığını soyleyemez. Isveçli uzmanlar hamile ve çocuk emziren kadınları amalgamlı dolgulara karşı uyarıyorlar. D (Chanchen) ava alanlannın kuruluş yeri seçiminde birçok noktayı gözönünde bulundurmak gerekir. Ama genel olarak, her yerde hava alanı yapılabllir. Uzay alanı olarak yer seçiminde aynı kolaylık var mı? Ne yazık ki yok... Çünkü butun uzay alanları hep dünyamızın orta çizgisine yakın yerlerde (ekvator) yapılıyor. Amerika'nınkiler de öyte. Fransa kendi füzelerl için, Guyan'ı seçmiş. Arlan füzeleri oradan atılıyor. Uzay devleti olmak isteyen öbür ülkeler de hep güneyl yegllyor. Bunun bir nedeni olması gerekir. Neden şu: Batıdan doğuya dönen dünyamızın savurma gücu orta çlzgide dorukta. Bunu, dönen bir topaçta da görebiliriz: Topacın savurma gücü üstünde veya altında değil en şişkin noktasındadır. Topacın üstüne dökülecek bir iki damla su, üstte yayılma eğillminde Iken şişkin noktaya dökülen su savrulup uzağa gitme eğilimindedir. Dünya için de aynı doğa yasası geçerlidir. Dünyanın savurma hızı orta çizgide en yüksek düzeyde olduğundan, buradan atılan füze bu dönüş hızına kendi hızını da katar. Nitekim, Fransız Güyan'ı (Güney Amerika'nın sağ kuzeyinde) 010 boylamları arasındadır. Uzayın baş özelliği çekimsizliktir. Orada bardaktaki suyu dökemezsinız: Damlalar havada kalır. Bardağı silkeleseniz, su, denizdeki gibi, levha halinde ylne havada durur. Astronotlar, uzaydan yapılan gösterilerinde, böyle havada yüzen suyu içerler, Bu durumda akla şu soru gelir: Astronotlar kaptan kaba su doldurmak zorunda kaldıklarında ne yapartar? Dahası, su içmede de böyle bir güçlüğün ortaya çıkmasıdır. Kaptan kaba su aktarmada "sarsma" yöntemi uygulanıyor. Dolu kapla boş kap ağız ağıza dayanıyor, sonra dolu kap hızla ileriye doğru sarsılıyor. Su, bu yolla boş kaba geçiyor. Yeme veya içmede, astronot, diş macunu tüpü gibi sıkmalı tüp kullanıyor. Yemek borusuna gıren sıvı veya besin, borunun kendiliğinden inip kalkması ile mideye iniyor. Bundan şu sonuç çıkıyor: Uzayda keyifle yemek yemek de çay içmek de dünyadaki tadı vermiyor. Acıdan kurtulmak için öldürülmeyi isteme hakkı Batı ülkelerinde ve Amerika'da hep gündemde Ancak, soru kolay çözülecek türden değil. Çeşitli olasılıklar var. Kimıleri: Öldürülmeyi isteme hakkı kımın olacak? Hastanın mı, yakınlarının mı, doktorun mu? Her hasta en küçük bir acıdan bile kurtulmak için bir an öldürülmeyi ısteyebılir. Normal halde ise istemez. Yakınlardan bir çoğu, zengin hastanın bir an önce ölmesini isteyebilir. Doktorlar da ümitli bir hastayı yatırmak için ümitsiz hastanın bir an önce göç etmesi arzusunda olabilir. Konu, şimdi de AIDS'lı hastalarla ilgili olarak yeniden ortaya çıkmış. 19 ingiliz doktor, 13 Kasım 1987 günü, ingiliz Tıp Dergisi'ne gönderdiklen bir mektupta, AIDS'Iİ ümitsiz hastaların yaşamlarına son vermelerine müsaade edilmesini Istemişler Mektuba imza atanlardan Dr.Colin Brewer (Psikiyatri uzmanı) şöyle diyor: "AIDS'e yeni yakalanmış veya kendisinde bu hastalığın vlrüsünü taşıyan kimsenin kendi yaşamına son vermesini hıçbırimız istemıyoruz. Ancak ölümün eşiğine gelmiş bir AIDS'Iİ için durum başka türlü." Yolların kardan kapanması, her yerin çamur deryasına dörv mesl, buz eritmek için yollara dökülen tuzların hem arabayı hem lastikleri yemesi sadece ülkemize özgü değil. Ama biz, böyle olaylar sadece bizde oluyormuş gibi göstererek her önümüze çıkana çatmayı huy edinmişiz. Edinmişiz de ne oluyor? Işler gene olacağına varıyor. Çünkü, yılın 9 ayını kar altında geçlren yerlerde dünyanın bütun bütçelerını bir araya getirseniz yapacağınız şey sınırlıdır. Bu durumda, bir yandan kara karşı önlem alırken bir yandan da başka yerlerde yapılanları öğrenmekte yarar var. Bu "başka yer"lerden bırisi ABD'nin Minnesota eyaleti (Superier Gölü yanında). Buralılar, kışın karları bastırınca iyi arabalarını garajlarında saklıyor, kışın sürdüğü 6 ay boyunca da köhne arabalar kullanıyorlarmış. Böyle bir araba kazaya uğra8a bile sahibi veya "kiracısı" için fazla bir yıkım getirmiyor. Y Uzayda su içmek kalpten sonra iklncl sırayı alıyor. Oysa 1857'de, başlıca ölüm nedenlerinden 10 tanesi arasında kanser yoktu. O zaman insanlar şu hastalıklardan ölüyordu daha çok: Verem, ishal ve enterit (ince bağırsak ıltihaplanması), çocuk ölümleri, kızıl, zatülcenp, yaşlılık, tifus, kazalar, kalp hastahkları ve kuşpalazı (ditteri)." 130 yıl öncesinln bu hastalıklarının önem yitirmesinln nedeni, bir yandan korunma önlemlerlnln öğrenilmeslnden, bir yandan da kimi ilaçların bulunmasında yatıyor. Blllm güldürü Akıl doktorunun bekleme odasında blrden kaçışmalar, çığlıklar duyuldu. Doktor, yardımcısına seslendi: Ne oluyor Nuriye hanım? Efendim, bir hanım sırasını beklemeden içerl glrmek Istiyor. Bırakınız girsin. Biraz sonra içeri rüküş bir kadınla bir ayı girdi. Kadın ayının zincirini elinde tutuyordu. Buyurun hanımefendi, neyiniz var? Efendim, benim bir şeyim yok, kocam rahatsız: Kendisini ayı sanıyor. Nükleer elektrik santrallne "hayır" Yugoslav Parlamentosu, 13 Kasım 1987 tarihli oturumunda, nükleer elektrik santrallerinin yapımını 2000 yılına kadar durdurmuştur. AIDS İçin ölüm Iznl Kara kutu Uçak kazalarının gerçek nedenlerı "kara kutu" denen bilgisayarların incelenmesi ileanlaşılır. "Gerçek neden" dlyorum, çünkü her kazanın bir görünür bir de gerçek nedeni oluyor. Bu ikisi, çok kez birblrine uyuyor. Karakutu, uçağın bir tür yazıcısı, hatta tarihçisi. Çünkü, pilotun bütün konuşmaları, uçağa verdiği bütün komutlar, hava limanları ile yaptığı bütün haberleşmeler hep karakutudan geçer. Pilot, hava limanı, yetkilisinin talimatını duymamış, dinlememiş olabilir. Yahut benzınınin bittiğini, mecburı inış yapmak zorunda olduğunu söylemiş olabilir. Karakutu, aslında kara değil tam tersi, turuncu renktedir. Çünkü bu renktekı bir kutu, uçak enkazı arasında kolaylıkla görülebillr. Karakutu, fazladan elektrik sistemi ile de donaltılmıştır. Durduğu yerden durmadan yayın yapar, nerede olduğunu haber verır. Deniz dibıne düşmüş bir kara kutu oradan da radyo dalgaları gönderir. Vücut düzeltlci Dünyaca ünlü Amerikan Playboy Dergisini 22 yıl süre ile çıplak kadın resimleri ile süsleyen fotoğrafçı David Chan, bir röportajında şöyle diyor: "Kadınları 1'den 10'a kadar derecelendirirsek 10 numarayı hakkı ile alacak bir kadına rastlamadığımı söyleyebilirim. 10 numaraya hak kazanacak kadının hem akıl hem ruh hem de vücut bakımından mükemmel olması gerekir. Ben daha çok 789'luk kadınlarla çalıştım. 6 numarayı alacak bir kadınla hiçbir zaman çahşmadım, çalışmam da... Yukarı numaradakilerin ufak tefek kusurlarını rötüşla, gölge ve ışık oyunları ile düzelttim hep." Chan, kendisine başvuran kadınların hemen hepsinin 10'dan da yukarı dereceye gireceklerl iddiası İle ortaya çıktıklarını da eklemiştir. Subay ve erlerin ellerinde öteberi taşımaları hemen bütün dünya ordularınca yasaklanmıştır. Hiç olmazsa son yıllara kadar. Şimdi kurala istisnalar çoğalıyor. Bunda baş neden, kadın subay ve erlerin ordulara katılmaları. Şimdi Amerikan deniz subay ve erlerinin şemsiye taşımalarına müsaade edilmiş. Tabii, üniformaları ile gezdıkleri zaman. Ancak şemsiyelerin "siyah renkli, süssüz" olmaları koşulu ile. Şemsiye sol elle taşınacak, sağ el üstlere selam vermek için her zaman boş tutulacak. Kadın subaylar 1972'den beri şemsiye taşıyorlardı. Arabalara kış uykusu Ellerl dolu subay ve erler Kanserln son 130 yılı Henry D.Chadvvick adlı bir doktor 50 yıl önceki bir Paris gazeteslnde, kanser konusunda şunları yazmıştı: "Bilimin bütün çabalarına rağmen kanserden ölümler azalmıyor, artıyor. Kanserden ölümleri azaltsak bile kalp hastalıklarından ölenlerin sayısı artıyor. Bugün kanserden ölenler,