02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ODAK KİMYA VE SAÖLI K TÜBİTAK'taki Son Gelişmelerin Düşündürdükleri Reşit Canbeyli Ünlü Hintli matematikçi Ramanucan ile ilgili yazıda kendisinin Batıda kesfedildiğini, Batının bilim kurumlannın gelismekte olan ülkelerdeki yetenekleri bulup 'değerlendirme' konusunda oldukça başan gösterdikleri beliriilmisti. Ramanucan gibi örneklerden kalkarak, Olkelerinde zor kofullarda yetişen bilim adamlarına destek sağlama konusunda ders alanların gelismekte olan ülkelerden çok, Bafının bilim çevreleri olduğu bir gerçek. Bugün artık Batının bilim kurunvanntn, gelismekte olan ülkelerden yetenekli öğrenci ve öğretim üyesi çekme konusunda ömutlendıkleri ve sistematik davrandıklarıkolaylıkla gözlenebilir. Gelişmekte olan ülkelere de bir ölçude yarar sağlayan bu olgunun, gene de Batının bilim kurumlannt (ve Batı ioplumlarını) güçlendirme doğrultusunda aaha da önemli katkısı bulunduğu yadsınamaz. Bu savı destekleyen bir örnek, daha önce bu köşede verilmis, ABD'deki mühendislik öğrencileri arasındaki yabancıların oranının giderek artmakta olduğu belirtilmisti. Orneğin, bu ülkede her yıl verilen mühendisiık doktoralarının yarlsından fazlasını yabancı öğrenciler almakta. Bu madalyonun bir yanı. Diğer yanı ise, iyi eğitilmif bu öjjrencı/erin önemli bir bölümunün ülkelenne geri dönmek istemediklerini göstermekte. Sürekli ABD vizesi bulunan öğrencilerin yüzde 85'i, geçici öğrenci vizesiyle okuyanların da yansından biraz fazlası ABD'de kalmak istediklerini belirtmekteler. Bu bağlamda ilginç bir bulgu da, yabancı öğrenci sayısı açısından dünyada birinci durumda bulunan ABD'nin, yabancı öğrenciler'm tüm öğrencilere oranı bakımından gelişmis ülkeler arasında 15. sırada olmasıdır. Bu da ABD dışındaki gelişmis birçok Batılı ülkenin de, gelismekte olan ülkelerden beyin göçü yoluyla önemli ölçöde yararlanma potansiyeıine soh/'p olduğunu göstermekte. Bu aurum, birçok ülkenin eğm'm ve bilim polHikalannı gözden geçirmelerini gerektirecek kadar kritık bir noktava gelmiştir. italya gibi aelismiş bir Olke bilebeyin göçünü yavaşlatmak amacıyla özendirici programlar başlatmii bulunmakia. Bilimsel çalışmayı özendirme konusunda ülkemizaeki resmi tavır ise oldukça ilginçtir. YÖK ile birlikte sekteye uğrayan yükselc öğrenim kurumlarından sonra şimdi de TUBİTAK araştırma kurumu nifeliğini yitirmekfe. Başbakanlığa bağlanarak özerkliğielindenalınanbu kurumun,kuruluş amaandan hızla yzaklasması kaçınılmazdır. Nitekim, TÜBİTAK'ın Başbakanlığa bağlanmasının ardındaki önemli bir amaç, DU kurumun Törkiye için 'liiks' sayılan kuramsal araşhrmalardan çok uygulamah çalısmalara yönlendirilmesıni sağlamaktır. Teknolojivi bilimden, gödümiü uygulama projelerini temel arashrmadan Ostün tutan zihniyetin sonucu, Olkemizde temel aroftırma, yalnız fiilen değil ilke olarak da dönya şfandartlarıyla ıkinci sınıf bir varltğa nilmiş olacak. Turkiye'den çok daha ağır kofullanna karsm nindistan'ın (ve daha birçok gelismekte olan Olkeninj bile böyh bir hataya dösmediğini beıirtmek gerekir. O Yiyeceklerde, tarım ilaçları etkileri Neredeyse tüm yiyeceklerin üretilmesinde kullanılan pestislt artıklarına yiyecek maddelerinde rastlanıyor. Kanser ve felç olaylarına neden olan tarım ilaçları üzerinde tartışma sürüyor. Derleyen: Murat Arın ugün Bhopal'da (Hindistan) yaşam normale döndü. Hirc^ima ve Nagasaki'nin aksine şehir yapısal zarar görmediğinden, normalliğe dönüş görüntüsünü oluşturmak kolay oldu; dünyanın tanık olduğu en kötü endüstriyel felaketin bu şehirde yaşandığına inanmak çok zor. 3 Aralık 1984'te, sabahın erken saatlerinde Union Carbide fabrikasının deposundaki büyük bir tankta bir kimyasal tepkime başiadı. Sarımsı beyaz duman, belirsiz bir kimyasal bireşimi olan bir aerosol, 800 bin nüfuslu şehirde uyuyan insanların üstüne yayıldı (Gazın kimyasal yapısı üstündeki tartışmalar hâla sürüyor. Kolaylık olsun diye, öldürücü gaz MIC olarak adlandırılıyor). Sis yere yakın kaldı (MIC havadan oaha ağır) ve Bhopal sokaklarını siyaha boyadı. Binlerce evde insanlar uykularından öksürerek, kusarak, solunum zorluğu çekerek uyandılar. Çoğu, en azından bir süre için zarar gördü. Yüksek katlarda ya da iyi korunmuş binalarda yaşayanlar gazden etkilenmedi. Bisiklet, motosiklet, araba ya da otobüs bulabilenler kaçtı. Ancak yoksulların çoğu için ayakları tek ulaşım aracıydı. Çoğu soluyamayarak, kendi kusmukları içinde boğuldu. Şafakta, her yerde ölüler yatıyordu. Ölü vücutlar yığmlar halinde toplanıp Hindu geleneklerine göre yakılırken ya da islam geleneklerine göre kefenlenıp gömülürken hiç kimse saymadı. Kimliklerinin tespiti için bazı ölülerin reslmlerini gösteren posterler asıldı. Çoğu tanınmadı. Tarihçiler için yalnızca yaklaşık rakamlar kaldı: Gazdan zarar görenlerin sayısı 200.000'di. En az 2500 ölü vardı. 17.000 kişi yaşamları süresince olayın izlerini vücutlarında taşıyacaklardı. Yaşayanların çoğu için ise, felaket yeni başlıyordu. Bhopal'in trajıkomiği, ölü ve yaralılara Hindistan'da kullanılmayan pestisit üretımi sırasında meydana gelen kazanın neden olmasıydı. MIC çok tehlikeli bir kimyasal maddedir. Sudan daha parlaktır ve havadan ıki misli ağırdır; atmosferde yere yakın kalır. Yanıcı ve uçucudur. 39.1°C'da kaynar. MlC'in birçok bireşimle tepkime yetkinliği vardır: Su, asitler, metaller. Bu tepkimeler çok kuvvetlidir ve ısı çıkartırlar. Dahası, bir katalizör varsa (örneğin biraz aşınma), MIC kendisiyle tepkımeye girecek ve hızla gelişen bir zincirleme tepkime olayı doğacaktır. Bhopal'in üstüne zehirli gazlar gönderen Union Carbide pestisit fabrikası, yaşamlarımıza sandığımızdan çok daha yakındır; dünyadaki herkesi etkileyen, dünya yiyecek üretim sisteminin bir parçasıdır. Ptlıldtor tanm llaçlan olarak da adlandırılırlar. Bugün, ortak kanı onlarsız yiyecek üretemeyece meydana gelen Çarnobll nükleer sar ralındaki kazaydı. Daha sotva, Avrup lıların "ChernoBern" ya da "Sandc Bhopal" diye adlandırdıklan, İsviçre'n Bern şehrındeki Sandoz fabrikasınd ki yangın geldi. Çok büyük mıktarda zehirli bireşimlerle birlikte 30 ton pec sit Ren Nehri'ne döküldü. Union Carbide'ın başkan yardımcı Jackson Brovvning "Biraz tehlikeyle y şamak zorundasınız. Hiç kimse bir j zıntı olmasını istemez. Ancak bir fabı kayı sızıntısız işletmek yeteneklerimiz üstündedir" diyor. Dünyanın her yeriı de ölümle sonuçlanmayan kazalar yj şanıyor, ancak sık sık çevreleyen yerlı şim birimlerindeki insanlar kimyas; maddelerin etkisinde kalıyorlar. Pestis zehirlenmesinin bu kurbanlar üstündel süreli etkileri bilinmiyor. Daha kötü b kaza olasılığı ise her zaman var. Bir pe; tisit fabrikasında işçi güvenliği ve sal lığı konularında sorumlu yönetici Rk hard Boggs, "O kadar tehlikeli kimy; sal unsurlarla çalışıyoruz ki insan ya d makine hataları korkunç sonuçlar doğı rabilir. Potansiyel bulunuyor; kaza be ki bugün, belki bundan elli yıl sonr. olabilir" diyor. Köylü ölümleri Londra Imperial College'den Miche el Loevinsohn, Filipinler'in başlıca pı rinç yetiştirme bölgesindı Insekdisitlerin kullanımının erkekle arasındaki ölüm oranını % 27 arttırdı ğını belirtlyor. ğlmizdlr. ABD'de 1972 yılında çıkarılan Federal Pesttett Yasasıyla pestisit kullanımına bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Buna göre, üretilen tüm pestisttler, için lisans alınmış olması gerekmektedir. Bunun nedeniyse bazı pestisltlerin insan sağlığına zararlı olmalarıdır. Orneğin DDT, insanın yağ dokularında beyine zarar verecek ve siroza neden olabilecek kadar yüksek düzeye erişebilir. Ayrıca, araştırmalar pestisitlerin yiyeceklerin üstünde birikmeleri sonucu kansere neden olduklannı göstermektedir. Yasaya karşı tartışmalar Bugün ABD'de, bu yasaya karşın tartışmalar sürmektedir. Californıa'daki bazı süpermarketler laboratuvarlarla anlaşıp yiyeceklerin pestisit artığı içerip Içermedlğini inceletmekte ve halka kanserojen unsurlar içermeyen besin maddeleri sunmaya özen göstermektedir. ABD Ulusa! Bifimler Akademisi, yaptığı testler sonrasında her yüz yiyocekt«n blrinde pasUalt artıklan bulduğunu açıkladı. Akademi bu sonuçlara dayanarak, yılda her bir milyon kişide bir kanser olayına pestisidlerin neden olabilecegini ileri sürüyor. Bir büyük gazete ise, bu raporları, "Akademi'nin söyleyemediği bu yiyeceklerdeki pestisitlerin (ABD'de) yılda 20.000 kanser olayına neden olacağıdır" biçiminde degerlendirdi. Dünya, Bhopal felaketinden sonra da önemli ekolojlk zararlar veren kazalarla sarsıldı. En kotüsü 1986 baharında Asya'daki "yeşil devrim" yüz milyon larca çiftçinin tehlikeli kimyasal madde lerle tanışmasına yol açtı Loevinsohn'un çalışma alanı Luzon'da pestisit kullanımındaki artış 1970'lerir başlarında gerçekleşti. Çiftçiler, pesti sitleri sırtlarındaki tüplerden ekinlerir üstüne sıkıyorlar. Koruyucu elbise giy miyorlar; zaten bu tür elbiseler bu çev rede satılmıyor. Loevinsohn'ur incelediği köylerde erkeklerin ölüm ora nı 1970'lerin başlarında % 27 artıyor Resmi kayıtlara göre, aynı dönemde zehirlenerek ölenlerin oranının iki kat arttığı gözleniyor, ancak bunun türr ölümleri göstermediği sanılıyor. Endrir içeren heksakloroslkloheksanlaı (CYCHCH) olarak bilinen insektisrtler üstünde yapılan araştırmalar, bu maddelerin merkezl slnlr slstemlni etkilediğini ve felce benzer belirtiler yarattığını gösteriyor. Luzon'daki kayıtlar 196172 arasında felçten ölen kimse belirtmemesine karşın, daha sonrakı dönemde felce bağlı ölümlerin genç erkekler arasında salgına dönüştüğünü gösteriyor. Ölümlerin yıl içindeki dağılımları da bu savları destekliyor. 1976'ya kadar birçok erkek, ilaçlama ayı olan ağustosta Ölmüş. 1976'dan sonra, şubat ayında ikinci bir ekim ve ilaçlama dönemine izin verilmis. Bundan sonra, şubat ayındaki ölüm oranlarında da artış gözleniyor. Loevinsohn, Asya'nın pirinç yetiştirme bölgelerindeki pestisit kullanımının onbinlerce kişinin ölümüne yol açtığını ileri sürüyor. öteki kıtalar da dahil edilirse ölüm oranının çok daha artacağını belirtiyor. D (Omni, N«WWk, N«W SotontM).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle