23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 27 NİSAN 2021 SALI DOLAR AVRO STERLIN FAİZ ekonomi@cumhuriyet.com.tr BORSA EKONOMI ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 8.3060 0.4 kuruş 10.0300 3.2 kuruş 11.5660 18.21 3.9 kuruş 0.12 1374 28.85 puan 471.66 2.27 lira 3191.18 29.45 lira Gençleri bireysel emeklilik sistemine dahil etme çalışmaları hızlandı ‘Kadınlar ikna edilmeli’ ‘Hayatdışında ilk 10 şirket arasına girdik’ Quick Sigorta’nın, 2020 yılını 514 milyon TL öz kaynak ve 2.5 milyar TL bilanço büyüklüğü ile kapattığı açıklandı. Ulaştıkları 1 milyar 250 milyon liralık net prim üretimiyle, 4 yıl gibi kısa bir sürede hayatdışı branşının en büyük ilk 10 şirketi arasına girmeyi başardıklarını belirten Quick Sigorta Genel Müdürü Ahmet Yaşar, “Pandemi, milli gelirdeki büyümenin yavaşlaması, enflasyondaki yükseliş ve döviz kurlarındaki oynaklık tüm şirketler gibi bizi de etkilerken gelişmeleri doğru yönetmeyi başardık” dedi. Ayrıca amaçlarının bilançolarını kaliteli bir şekilde büyütmek olduğunu vurgulayan Yaşar, önümüzdeki 3 yılın sonunda en büyük bilançoya sahip ilk 5 şirket arasına girmeyi hedefAhmet Yaşar lediklerini duyurdu. SEKTÖRDEN KISA KISA n TOBB SAİK, girişimleri sonucu hayatdışı sigortalarda MASAK’a bildirimi zorunlu olan poliçe prim tutarının 20 bin liradan 75 bin liraya yükseltildiğini açıkladı. Uygulama ise 1 Mayıs’ta başlıyor. n Unico Sigorta’nın, portföyüne yurtdışında geçerli trafik sigortası olan “Yeşil Kart”ı da eklediği açıklandı. Sigorta bedeli Avro üzerinden hesaplanacak ve düzenlendiği tarihteki TL’den ödenecek. n Groupama Sigorta, uzaktan hasar tespiti sağlayan “Video Ekspertiz” uygulamasıyla, International Data Corporation’ın (IDC) düzenlediği IDC Turkey DX Awards 2021’de IDC Özel Ödülü’nü aldı. n Aegondirekt, “blog.aegondirekt.com.tr” adıyla bir “blog” açarak sigorta ve kredi süreçleri hakkındaki soruları yanıtlamaya başladı. Şirket online kredi hayat sigortası platformu olarak çalışıyor. n Generali Sigorta’nın “Prestij Servisleri”ni onarım için tercih eden sigortalıların, 1 adet ile sınırlı olmak kaydıyla yenileme yılında aynı hasarsızlık indirim oranından faydalanacağı açıklandı. Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Berrin CeylanAtaman, 18 yaş altının BES’e dahil edilmesinde kadınların önemine dikkat çekti. Gençlerin bireysel emeklilik sistemine (BES) dahil edilmesi kapsamında, 18 yaş altıyla ilgili yasal mevzuatın 30 Haziran’a kadar tamamlanmasıyla ilgili çalışmaları sürerken, izlenmesi gereken yol da tartışılıyor. Ayrıca halen gönüllü BES’teki payı yüzde 4.2 olan 25 yaş altı grubun sisteme çekilmesi için de yeni paketler hazırlanıyor. Vergi avantajı şart Türkiye’de tasarrufların artırılmasında BES’in önemine atıf yapan Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Berrin CeylanAtaman, 18 yaş altıyla ilgili hazırlıkları süren yasal altyapının da sürece ivme katacağını belirtti. Bu noktada kadınlara büyük iş düştüğünü vurgulayan ve bugün kadınların BES fonları içindeki payının yüzde 40 civarında olduğunu hatırlatan CeylanAtaman şöyle konuştu: “Kadınların geleceklerini güvence altına alma davranışı çocuklar için yatırım yapma davranışını da ortaya çıkaracak. Bu bağlamda 18 yaş altı nüfustan daha çok kişinin BES’e katılımında kadınların tasarruf kararları etkili olacaktır. 18 yaş altı nüfusun katılımını artırmanın yolu öncelikle kadınları ikna etmekten geçiyor.” CeylanAtaman ayrıca, BES’le ilgili vergi avantajlarının devamı, kadın istihdamının artması, işsizlikle mücadele için yatırımların teşvik edilmesi ve finansal okuryazarlığın geliştirilmesinin olumlu etkiler yapacağını sözlerine ekledi. Tasarruf bilincinin küçük yaşlarda aileden başladığını ve eğitim sistemiyle de pekiştirildiğini ifade eden Türkiye Hayat Emeklilik Genel Müdürü Atilla Benli de “BES’te yaklaşık 7 milyon katılımcı olmakla beraber bunun sadece yüzde 4.2’si 25 yaş altında. Gençlerimizin daha çok dikkatini çekecek farkındalık oluşturacak ve teşvikleri artıracak düzenlemelerle sektör olarak gençleri birikim yapmaya yönlendirmeliyiz” dedi. 160 milyar TL fon Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) 16 Nisan itibarıyla yayımladığı verilere göre gönüllü BES’teki katılımcı sayısı 6 milyon 910 bin 181 kişi. Fon tutarı da 20.2 milyar lirası devlet katkısı olmak üzere 160.3 milyar lira. Otomatik BES’teki çalışan sayısı ise 5 milyon 738 bin 192 kişi. Toplam fon da 12.7 milyar TL. Berrin CeylanAtaman ‘İŞSIZLIK RISKI KORUNMA IHTIYACINI TETIKLIYOR’ BNP Paribas Cardif Global’in, 21 ülkede düzenlediği “Kriz Döneminde Sigorta ile Koruma ve Planlama” başlıklı anketin sonuçlarına göre pademi nedeniyle Türkler Avrupalılara kıyasla gelir kaybı ve sağlık alanında daha endişeli. Bu kapsamda Türklerin yüzde 67’si salgına bağlı gelir kaybı yaşadığını ifade etti. BNP Paribas Cardif Türkiye Üst Yöneticisi Cemal Kişmir de “Anket detaylarında, bu krizin özellikle işsizlik riskine dair daha fazla korunma ihtiyacını tetikleyen bir endişeyi beslediğini görüyoruz” dedi. Cemal Kişmir Deniz Yurtseven EMEKLILERE ÖZEL ‘FERDI KAZA’YI YENILEDI MetLife Emeklilik ve Hayat’ın, emekliliğini çoklu hizmet seçenekleriyle yaşamak isteyenlere yönelik hazırladığı “Emeklim Güvende Ferdi Kaza Sigortası”nın kapsamını genişlettiği açıklandı. Paket kaza sonucu vefat, kalıcı sakatlık gibi teminatların yanında yanık, kırık gibi riskleri de kapsıyor. Ayrıca profesyonel ev desteği, kombi bakımı gibi asistan hizmetleri veriliyor. MetLife Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Deniz Yurtseven, “Pandemi ile emeklilerin evde geçirdiği süreler arttı, ihtiyaçları farklılaştı” dedi. Otomotivi tedarik sorunu zorluyor, çip üreticilerine göre altı aydan önce çözüm yok Fiyatlar el yakacak YARGITAY’DAN YENİ KARAR Haklı nedenle fesihte ihbar tazminatı olmaz Tüm çalışanları yakından ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay 9. Hukuk Mahkemesi, iş akdini fesheden işçinin haklı nedenle de olsa ihbar tazminatı talep edemeyeceğine hükmetti. Karara konu olaya göre prime dayalı çalışan bir satış elamanı, primlerinin ödenmediği ve maaşının resmiyette aldığı ücretin altında gösterilmesini gerekçe göstererek istifa etti. İşverenin kıdem ve ihbar tazminatı taleplerine olumsuz cevap vermesi üzerine çalışan iş mahkemesine gitti. Mahkemenin davayı kısmen kabulü üzerine davalı taraf itiraz edince konu Yargıtay’a taşındı. Yüksek Mahkeme, davacının haklı nedenle feshini onaylarken, ihbar talebinin reddine karar verdi. DÜNYA PİLOTLAR GÜNÜ Türk pilot sayısı 12 bine yaklaştı Dünya Pilotlar Günü tüm dünyada kutlanıyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) verilerine göre Türkiye’de havacılık sektörü hızlı bir büyüme gerçekleştirdi. 2020 sonu itibarıyla istihdam edilen pilot sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 5.1 artarak 11 bin 840 oldu. Türkiye’de 2003’te sektörde yaklaşık 65 bin kişi istihdam edilirken, bu sayı 2019 yılı sonu itibarıyla 295 bin 547’ye ulaştı. Sivil havacılık işletmeleri bünyesinde 2020 sonu itibarıyla 554 uçak, 176 hava taksi, 421 genel havacılık, 345 balon ve 62 zirai mücadele hava aracı olmak üzere toplam 1558 hava aracı bulunuyor. Pilot sayısı da 11 bin 840’a yükseldi. Yabancı pilot sayısı ise yüzde 4 oldu. Dünya otomotiv sektörünü sıkıntıya sokan çip krizinin 6 aydan önce çözülemeyeceği belirtiliyor. Türkiye’yi de etkileyen çip krizi nedeniyle üretime ara verilmesi sıfır ve ikinci el piyasalarda fiyatlarda artış olması bekleniyor. Renault, Peugeot, Nissan, Audi, Ford gibi birçok marka çip krizinden etkilenerek üretimlerini molalı sürdürüyor. Oyak Renault ve Tofaş gibi üreticilerin üretimlerine ara vermesinden sonra, Ford Otosan da 13 Haziran’a kadar Gölcük fabrikasındaki üretimi durduracağını açıklamıştı. Üretim araları Türkiye’ye de yansımış durumda. İlk 3 ayda rekor satışlarla başlayan Türkiye otomotiv pazarı durumdan etkilenmeye başladı. Yüksek fiyata alışın Dünyadan bu konuda gelen mesajlar ise son derece olumsuz. Dün ABD merkezli çokuluslu ağ teknolojileri şirketi Cisco Systems kapasite artışlarına rağmen sorunun altı aydan önce çözülemeyeceğini açıkladı. Alman otomotiv devleri Daimler ve Volkswagen de krizin süreceğine dair açıklamalar yaptı. Cisco Systems CEO’su Chuck Robbins, dün BBC’ye yaptığı açıklamada pandemi nedeniyle kendileri gibi birçok çip kullanıcısı şirketin projeksiyonlarını talebin daralacağı yönünde yaptığını bu nedenle çip üretimlerini düşürdüklerini vurgulayarak ancak düşüş öngörülerine karşın talebin yükseldiğini söyledi. Bu sorunun tüketiciye ise olumsuz yansıyacağı belirtiliyor. Tedarik sorunu nedeniyle üretimin aksamasının mayıs ayından itibaren hem sıfır hem de ikinci elde fiyat artışlarına yol açacağı konuşuluyor. Otomobillerin artık bilgisayar olarak üretildiğini hatırlatan eski Renault Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Aybar ise krizin bitmesi için alternatif üretim alanları oluşması gerektiğini belirtti. Aybar, “ABD’de Intel’in 20 milyar dolarlık bir projesi var, yine aynı şekilde Tayvan’da da bir üretim tesisi projesi var ancak bunlar en iyi ihtimalle 34 yıl sonra hayata geçebilecek yatırımlar. Bu süreleri göz önüne alınca nihai kullanıcı zamlı fiyatlara biraz alışmak zorunda kalacak. Yeni araçlar üretilse dahi, kampanyalı satış fiyatları olmayacak daha da zamlı gelecek piyasaya” dedi. l Ekonomi Servisi Büyümede iklim korkusu Artan sıcaklıklardan en fazla Ekvatoral bölgelerdeki gelişen ülkeler etkilenecek. Swiss Re Enstitüsü, 4 farklı sıcaklık artışı senaryosuna göre hazırladığı “İklim Ekonomisi Endeksi” raporuyla 48 ülke ekonomisinin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini ortaya koydu. Buna göre herhangi bir önlem alınmazsa sıcaklık 3 derecenin üzerinde artacak. Bu durum, dünya ekonomisinin 30 yılda yüzde 18 küçülmesi anlamına geliyor. Örneğin Çin’in, 2050’ye kadar gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 24’ünü kaybetmesi öngörülüyor. Türkiye ise Paris Anlaşması’na uyarsa (2 derecenin altında sıcaklık artışı) GSYİH’de kayıp riskini yüzde 2.5 ile sınırlandırabilir. Önlem alınmadığı takdirde (3 derece üstü artış) kayıp GSYH’nin yüzde 10.3’ü olacak. Rapora göre yıllık 6.3 trilyon dolar olan küresel altyapı yatırımları yüzde 10 artırılırsa ortalama sıcaklık artışı 2 dereceyle sınırlandırılabilir. l Ekonomi Servisi Döviz rezervi bitince, ‘Dik durduk’ söylemi de gitti ABD Başkanı Biden, gecikmeli olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayınca, piyasaların bayram etmesi bekleniyordu. Biden aradı ama beklentilerin tam tersine, piyasalar bayram etmedi, bozulmaya devam etti. Reagan’dan sonra ilk kez bir ABD Başkanı, 1915 Ermeni olayları hakkında “soykırım” sözcüğünü kullandı ve daha öncesinde bu açıklamayı yapacağını, ilk telefon konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a haber verdi. Konuşma sonrası yapılan açıklamalardan çıkan tek somut duyuru ise “Hazirandaki NATO toplantılarında iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı olarak ele alınacağı” idi. Biden’ın telefonla aramasının 23 Nisan’a denk getirilmesi, soykırım açıklaması, Osmanlı ve Konstantinapol vurguları, belli ki ince planlanmış bir operasyonun detaylarını oluşturuyordu. Bu kapsamda Türkiye’nin vereceği, daha doğrusu verebileceği tepki de belli ki hesaplanmıştı. Sonuç olarak ABD’nin planının tuttuğunu, Türkiye yönetiminin göstermelik tepkiler dışında sessiz kaldığını, ilerideki işbirliklerini tehlikeye atmamak için beklemeye geçtiğini gördük. ABD Büyükelçisi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp protesto edilmesi, birkaç bakanın “ABD’nin bize haksızlık ettiği, popülist davrandığı” gibi mesajlarının dışında bir şey duymadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan sessiz kalırken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Türkiye’nin tepkisini önümüzdeki haftalarda, aylarda somut olarak göstereceğini” belirtti, yani şimdilik sessiz kalınacağını itiraf etmiş oldu. Halbuki biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle durumlarda üst perdeden konuşmalarına, somut tepki vermekten çekindiği iç ve dış politika konularında ise çıkıp “Diklenmedik ama dik durduk” demesine alışığız. Farkında mısınız, artık böyle bir söylem de kalmadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan da çok iyi biliyor ki özellikle ekonominin geleceği açısından Batı ittifakının, özellikle de ABD’nin desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz. Rusya ile yaşanan balayının sonuna gelindiği, Rusya veya Çin’le yapılan işbirliklerinde artık tercih yapılması gereken bir dönemece girildiği çok açık. Ekonomik açıdan bakıldığında diğer blokların Türkiye’ye olumlu etkisinin Batı’ya kıyasla çok marjinal kaldığının, Batı ile ilişkileri düzeltmeden ekonominin istikrara kavuşamayacağının da görüldüğünü tahmin ediyoruz. Eski Başkan Trump zamanında da Türkiye’ye karşı gösterilen terbiyesiz sözlere bile sessiz kalmıştık ama o dönem unutmayalım ki TrumpErdoğan arasında kişisel ilişki vardı ve Trump da Rusya ile iyi ilişkiler içindeydi. Artık yeni dönemde kurumsal ilişkilere dönüleceği beklentisinin, Biden’ın telefonla arama zamanlaması, daha önce alt düzeydeki temaslara bakıldığında, somut olarak hayata geçtiğini söyleyebiliriz. Tercih zamanı geldi Şimdi gelelim bir süredir devam eden, muhalefetin 128 milyar dolarlık rezervlerin eritilmesi kampanyası ile Biden’ın telefonu ve çok uzun yıllardan sonra ABD Başkanı’nın “soykırım” sözünü edip Türkiye’nin sessiz kalmasına... Şurası çok açık ki döviz rezervlerini erittiyseniz, net olarak eksi 50 milyar dolarlık bir rezerviniz gözüküyorsa, ABD’nin ya da ilişkilerde baskın hiçbir ülkenin size karşı hareketlerine gerekli tepkiyi gösterme imkânınız kalmıyor. Hep söylüyoruz: 128 milyar dolarlık rezervinizi eritmeniz sadece ekonomik değil, siyasi ve güvenlik açısından da somut sonuçlar doğuracak kadar büyük bir hata. İşte “Ermeni soykırımı” sözüne Türkiye’nin yeterince tepki verememesinin ardında, 128 milyar dolarlık döviz rezervinin erimesinin çok büyük payı var. Bu olay ve ardından iktidarın verdiği tepkiler gösterdi ki Türkiye iyi yönetilmiyor ve ekonomide yaptığı hayati hataların tekrarlanma ihtimali de hâlâ çok yüksek. Hem rezerviniz kalmamış hem de aynı hataları tekrarlama riskiniz büyükse, ekonomik ve siyasi arenada anlatacağınız çok fazla bir şey kalmamış demektir. Unutmayın ki yetersiz rezervlerin de etkisiyle ekonomide çok kırılgan bir hale geldiğiniz için Çin’le yapılan swap anlaşmaları, ihale pazarlıkları nedeniyle Uygur Türkleriyle ilgili milli duruşunuzdan bile vazgeçtiniz. Ekonominiz zorda olduğu, dövize ihtiyacınız olduğu için Rusya’nın turizminize uyguladığı kısıtlar, tüm ekonomide paniğe yol açabiliyor. Özetle ekonominiz kötüyse, atacak “döviz barutu”nuz bile kalmadıysa, bırakın diklenmeyi, “diklenmedik ama dik durduk” bile diyemez noktaya gelirsiniz. Dış politika konularında, kimin haklı kimin haksız olduğu tartışmalarından bağımsız olarak geçmişten gelen geleneksel tavırlarınızı bile artık gösteremezsiniz. Peki, bundan sonra Batı blokuyla, özellikle ABD ile ilişkiler düzeltilebilir mi? Türkiye’nin bu ilişkileri geliştirebilmek için elinde tuttuğu hâlâ önemli kozların bulunduğu kesin. ABD ve Avrupa’nın ilişkileri iyileştirme niyeti de ortada. Türkiye bu pazarlık sürecinde karşı taraftan gelecek taleplere yanıt verebilir mi derseniz, kritik olan nokta burası. Cumhurbaşkanı Erdoğan “bana mahkumlar istediğim gibi oynamaya devam ederim” görüşünü değiştirmek zorunda kalacak gibi gözüküyor. Bunun için 2.5 milyar dolar ödenen S400’lerden nasıl vazgeçeceği önemli olacak. Bu arada “Halkbank davası karşılığında taviz verileceği” sözünün doğru olmadığını, ilişkiler düzelse bile ceza gelebileceğini tahmin ediyorum. Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesinin hangi dozda talep edileceği, Erdoğan’ın bu taleplerin ne kadarına yanıt verebileceği kısmı hâlâ tartışmalı. Güvenlikçi politikaların geride bırakılmasının gerekeceği ortada. Erdoğan’ın mevcut ittifak ve Kabine içindeki temsilcileriyle devam ederek Batı’nın taleplerini yerine getirmesi, dolayısıyla ekonomiyi istikrara kavuşturması pek mümkün gözükmüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle