03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER [email protected] 7 26 NİSAN 2021 PAZARTESİ İstikrarsızlığın sağlık sistemini de çökerttiği Irak’ta çıkan yangında 82 kişi öldü HASTANEDE FACIA Covid19 hastaların kaldığı İbniHatip hastanesinde meydana gelen yangının ardından Sağlık Bakanı ve Bağdat Valisi görevlerinden alındı. Uzun yıllar süren çatışmalar ve istikrarsızlık nedeniyle sağlık sistemi de çöken Irak dün, Covid19 hastalarının kaldığı bir hastanede çıkan yangınla sarsıldı. Başkent Bağdat’taki İbniHatip Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde, oksijen tüpünün patlaması sonucu meydana gelen yangında en az 82 kişi hayatını kaybetti, 110 kişi de yaralandı. Irak İçişleri Bakanlığı sözcülerinden Halid alMuhanna olayın ardından önceki gece devlet televizyonuna yaptığı açıklamada “Gelecekte böyle acı dolu bir olayın bir daha yaşanmaması için bütün hastanelerdeki güvenlik önlemlerini acil bir şekilde gözden geçirmeliyiz” dedi. Acil soruşturma Ülkenin yarı resmi İnsan Hakları Komisyonu sözcülerinden Ali el Bayati’nin açıklamasına göre, yangında hayatını kaybedenler arasında Covid19’u ağır bir şekilde geçiren ve suni solunum cihazına bağlı 28 kişi de bulunuyor. Sağlık Bakanlığı, 200’den fazla hastanın kurtarıldığını açıkladı. Başbakan Mustafa el Kazimi başkanlığında toplanan kabine Sağlık Bakanı Hassan AlTamimi ile Bağdat Valisi Muhammad Jaber’i geçici olarak görevden aldı. Facia üzerine Bağdat Askeri Harekât Komutanlığı’nda acil bir toplantı düzenleyen el Kazimi yangının ihmalden kaynaklandığını açıkladı. Irak hükümeti İnsan Hakları Komisyonu facianın “Covid19 hastalarına karşı işlenen bir suç” olduğunu söyledi. Facia üzerine ülkede hükümet yetkililerine istifa çağrıları yükseldi. Irak hastanelerinde merkezi oksijen kaynağı olmadığı için ihtiyaç duyan hastalara yataklarının yanına konmuş olan oksijen tüpleriyle müdahale edildiğini belirten uzmanlar, bu Başkent Bağdat’ta ağır Covid19 hastalarının kaldığı hastanede çıkan yangının ardından hükümet soruşturma başlatırken, ülkede istifa çağrıları yükseliyor. Facianın yaşandığı hastanenin kolay yanan malzemeden yapıldığı belirtiliyor. tüplerin değiştirilmeleri gerektiğinde, bu işlemin personel yokluğundan ötürü deneyimi ve bilgisi olmayan hasta yakınlarınca yapıldığını vurguladı. Irak’ta Covid19 vakaları şubat ayından bu yana hızlı artış göstererek bir milyonu geçti. Salgın başlangıcından bu yana ülkede yaşamını yitiren hasta sayısı 15 bin 217 olarak açıklanmıştı. BASINDA KKTC IDDIASI ‘İngiltere, LUKAŞENKO, OĞLUNU IKTIDARA HAZIRLIYOR tanımayı düşünüyor’ M. BIROL GÜGER Gözler Cenevre’de yarın başlayacak ve iki gün sürecek Kıbrıs görüşmelerindeyken İngiliz Sunday Express gazetesine konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Boris Johnson hükümetini, iki devletli çözüm planının arkasında durmaya davet etti. Sunday Express’in haberine göre Tatar, İngiltere’nin, Brexit ile birlikte Avrupa Birliği’nden ayrılmasının ardından, adadaki tarafsız garantör rolünü daha iyi yerine getirebileceğini ve hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türklere dengeli bir şekilde davranılmasını sağlayabileceğine inanıyor. “Artık zaman kaybetmek istemiyoruz” diyen Tatar, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle birlikte adanın daha da değerli hale geldiğinin altını çizdi. Öte yandan İngiliz hükümetine yakın kaynaklar, Sunday Express’e yaptıkları açıklamada, “Birleşik Krallık kabinesinin Kuzey Kıbrıs’ı bağımsız bir ülke olarak resmen tanımayı düşündüğünü” söyledi. KKTC’nin tanınması halinde iki ülke arasında doğrudan uçuşların başlayabileceğinin vurgulandığı haberde, bu durumun Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan 300 bin Kıbrıslı Türk ve binlerce İngiliz vatandaşına birçok alanda kolaylıklar sağlayabileceğinin altı çizildi. Sunday Express’e göre olası bir tanıma aynı zamanda, İngiltere’nin Kıbrıs’taki iki askeri üssü için de uzun vadeli bir anlaşmayı beraberinde getirebilir. Öte yandan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Cenevre’de yapılacak toplantı öncesinde bugün Ankara’ya gelerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşeceği belirtildi. Libya’da ‘yabancı asker’ tartışması Libya’da Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Dışişleri Bakanı Necla elMenguş’un Türk askerleri de dahil olmak üzere tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğine dair açıklamasının ardından başlayan tartışma, UBH içinde bölünmeye yol açtı. Menguş’un açıklamalarını eleştiren Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid elMişri, UBH’nin daha önce imzalanan anlaşmaları iptal etme veya değiştirme yetkisine sahip olmadığını söyledi. Libya Devlet Yüksek Konseyi’nin diğer ülkelerle daha önce imzalanan tüm anlaşmalara bağlı olduğunu vurgulayan Mişri, “Türk devleti ile imzalanan ‘Askeri ve Güvenlik İşbirliği Mutabakat Muhtırası’ ve ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ her iki anlaşmaya da bağlıyız” dedi. Öte yandan ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland, Libya’nın egemenliğini korumak için askeri kurumların hızlı bir şekilde birleştirilmesi çağrısında bulundu. Norland’ın, Londra’da Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Musa elKuni ile bir araya geldiği ve konseyin Libya’nın siyasi yapısındaki önemine değindiği bildirildi. Oğulları Viktor ve Nikolay ile birlikte görülen Belarus liderinin ülkede “hanedanlık” kurmaya çalıştığı söyleniyor. Belarus’ta babadan oğula Belarus’ta geçen ağustosta muhaliflerin hileli olduğu gerekçesiyle aylarca protesto ettikleri seçimleri kazanarak altıncı kez devlet başkanı olan Aleksander Lukaşenko, yerine oğlunu hazırlıyor. Belarus lideri, kendisinin başkanı olduğu, oğlu Viktor Lukaşenko’nun da önemli bir rol oynadığı Ulusal Güvenlik Konseyi’nin yapısıyla ilgili yasayı değiştireceğini açıkladı. Söz konusu değişiklik “Devlet Başkanı’nın ani ölümü halinde konseyin görevi devralmasını” içeriyor. Bu da doğrudan Viktor Lukaşenko’nun yetkiyi alması anlamına geliyor. Çünkü oğul Lukaşenko, konseyin fiili lideri gibi görülüyor. ‘Siyasi hanedanlık planı’ Önceki gün 1986’da yaşanan Çernobil nükleer felaketinden etkilenen bölgeleri ziyaretinde konuşan Lukaşenko, “Söyleyin bana, yarın Başkan olmazsa, her şeyin yoluna gireceğini garanti eder misiniz? Hayır” dedi. Pek çok gözlemci, 1994 yılından bu yana ülkeyi demir yumrukla yöneten Lukaşenko’nun siyasi bir hanedanlık kurmayı hedeflediğini öne sürüyor. Mevcut yasaya göre, devlet başkanlığı makamının boşalması durumunda, bu yetkileri başbakanın üstlendiği ülkede yasa değişikliği gerçekleşirse başbakan sadece sembolik bir pozisyon haline dönüşecek. Lukaşenko yönetimi muhaliflerin protestolarını sert önlemlerle bastırmış, olaylarda binlerce kişi gözaltına alınmıştı. Geçen hafta Rusya, Lukaşenko karşıtı bir darbe örgütleme girişimine ve suikasta liderlik ettikleri gerekçesiyle iki Belarusluyu tutuklamıştı. SLAV KAPIŞMASI VE ‘ÇEHOV’UN SILAHI’ CENK BAŞLAMIŞ Gerçekten de savaş öncesini andıran bir hava vardı: Rusya on binlerce askerini Kırım’a ve Ukrayna sınırına yığdı, savaş gemileri ve uçakları Karadeniz’de tatbikat yaptı. Bu hava içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hem Ukrayna’yı hem de Batı’yı kastederek, “Köprüleri yakmak istemiyoruz ama yakmak isteyenlere en sert karşılığı veririz. Kırmızı çizgimizi geçenleri pişman ederiz” mealindeki Federal Meclis konuşması nasıl bir “yangın” çıkabileceği konusunda açık uyarı oldu. Putin, bu uyarının “yeterli” olduğuna karar vermiş olmalı ki, konuşmasından 24 saat sonra Ukrayna sınırına yığılan Rus askerleri çekilmeye başladı. Ukrayna’nın Rusya yanlısı ayrılıkçı doğu bölgeleri sadece iki Slav ülkeyi karşı karşıya getirmedi, Batı’nın Kiev’in yanında soruna müdahil olması tansiyonu tehlikeli şekilde yükseltti. Yedi yıllık kriz, Ukrayna’da Moskova yanlısı lider Viktor Yanukoviç’in 2014 yılının ilk aylarında devrilmesiyle başladı. Kiev’de Batı yanlılarının iktidara gelmesinden sonra Rusya Ukrayna’ya ait olan Kırım’ı ilhak etti, hemen ardından Ukrayna’nın doğusundaki Lugansk ve Donetsk bölgelerindeki ayrılıkçılar Moskova’nın da desteğiyle bağımsızlık ilan etti. Biden dönemiyle birlikte... Krizin yedi yıl sonra aniden alevlenmesiyle ilgili olarak taraflar birbirini suçluyor. Ancak tırmanmanın, Joe Biden’ın Amerikan başkanlık koltuğuna oturur oturmaz Putin’e “katil” demesi ve “Rusya bedel ödeyecek” sözü vermesinden hemen sonra başlaması dikkat çekiyor. Biden’ın, eski Başkan Donald Trump döneminde hasar gören ABDAB ilişkilerini onarmak için Rusya olayını kullanmaya çalıştığını düşünenlerin sayısı az değil. Karadeniz’e iki savaş gemisi göndermek için Türkiye’ye başvuran ABD karar değiştirdeyse de İngiltere benzer bir bildirimde bulundu. Rusya’nın askerlerini çekmeye başlaması tansiyonu düşürse de krizi yaratan sorun havada asılı kalmış durumda. Karar öncesinde kimileri Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunu işgale hazırlandığını ya da barış gücü yerleştirmek için fırsat kolladığını, kimileri de Kremlin’in Biden’ın sabrını test ettiğine düşünüyordu. Putin’in son konuşmasındaki üslup sertliğine rağmen ana mesaj, “Çıkarlarımıza dokunursanız misliyle karşılık veririz”di. Bu da Ukrayna’nın doğusundaki statükonun korunmasının Rusya’nın bugünkü önceliği olduğunu gösteriyor. Örtülü bir mesaj da Ukrayna’yı üyeliğe almaması için NATO’ya verildi. Sıcak bir çatışma durumunda Batı’nın Ukrayna’nın yardımına koşup koşmayacağı ise soru işareti. Benzer bir durum 2008 yılında yaşanmış, Gürcistan tek yanlı olarak bağımsızlık ilan eden Güney Osetya ile Abhazya’yı yeniden topraklarına katmaya çalışınca karşısında Rusya’yı bulmuş, NATO üyeliği için Tiflis’in sırtını sıvazlayan Batı savaş başlayınca Gürcüleri kaderleriyle baş başa bırakmıştı. Gerginlik azalmaya devam mı eder yoksa aniden tekrar tırmanır mı söylemesi zor ama ünlü yazar Anton Çehov’un, “Eğer kimse ateş etmeyecekse sahneye dekor olarak silah koymayın” sözünü Rusların ezbere bildiğine kuşku yok. Türkiye’nin durumu Gerginlik iki ülkeyle de yakın ilişkiler içinde bulunan Türkiye’yi arada bıraktı. Kısa aralıklarla Rusya’dan Ankara’ya hem Montrö’de değişiklik yapmama hem de İHA satışı kastedilerek, “Ukrayna’nın militarist eğilimlerini teşvik etmeme” uyarıları geldi. Ama Carnegie Moskova Merkezi tarafından yayımlanan bir analizde belirtilen, “Türkiye’nin yakın gelecekte ABD ile ilişkilerini düzeltmesinin imkânsız olduğu, dolayısıyla Rusya’ya yakınlaşmak dışında bir seçeneği bulunmadığı” görüşü büyük olasılıkla Kremlin tarafından da paylaşılıyor. Yani öyle görünüyor ki, Moskova yakın gelecekte Ankara’dan sürpriz bir hamle beklemiyor. Hindistan’da oksijensizlik yüzünden her gün yüzlerce hasta hayatını kaybediyor. Pakistan yardım teklif etti Yeni tip koronavirüs (Covid19) salgınından en fazla etkilenen ve vaka sayılarında dünya ölçeğinde rekor kıran Hindistan’da son 24 saatte 349 bin 691 vaka daha tespit edildi. Ülkede toplam vaka sayısı 16 milyon 960 bin 172’ye yükseldi. Uzmanlar, gerçek sayıların çok daha yüksek olduğunu, çok sayıda kişinin hastanelerde yer bulamadığı ya da test yaptıramadığı için evlerinde öldüğünü belirtiyor. İngiliz Daily Mail gazetesine açıklamalarda bulunun Hint virolog Shahid Jameel de ülkede mayıs ayının ilk haftasında günde 500 bin vaka kaydedilebileceği uyarısında bulundu. Delhi Eyaleti sağlık yetkilileri hastanelerde oksijen tüpü, yatak ve Covid19 tedavisindeki bazı önemli ilaçların eksikliğinin baş gösterdiğini belirterek merkezi hükümete, eyalete acil yardım ve eksiklerin giderilmesi çağrısı yaptı. Delhi Eyaleti Başbakanı Arvind Kejriwal, diğer eyaletlerin başbakanlarından oksijen yardımı istedi. Daily Mail gazetesinde yer alan habere göre, oksijen sevkıyatında gecikmeye neden olanlara “ölüm cezası” uygulama tehdidinde bulunuldu. Pakistan başta Keşmir bölgesi olmak üzere birçok konuda gerginlik yaşadığı Hindistan’a, solunum cihazları dahil tıbbi ekipman yardımı önerdi. Pakistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Hindistan halkı ile dayanışma göstergesi olarak Hindistan’a solunum cihazı, solunum yetmezliği tedavisinde kullanılan BPAP cihazı, kişisel koruyucu ekipman, Xray cihazı gibi tıbbi ekipman teklifinde bulunulduğu bildirildi. Hindistan ise Pakistan’ın teklifine henüz yanıt vermedi. Paşinyan istifa etti Azerbaycan ile Karabağ nedeniyle giriştiği savaşı kaybettikten sonra ülkesinde istifası istenen Başbakan Nikol Paşinyan dün yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında görevinden ayrıldığını açıkladı. Geçen ay 20 Haziran’daki parlamento seçimlerinin öncesinde nisan ayında istifa edeceğini duyuran Paşinyan seçimlere kadar başbakan vekili olarak görevine devam ede Nikol Paşinyan ceğini belirtti. Başbakan vekili statüsünde bulunacak olmasına rağmen kabine lideri yetkilerini tümüyle kullanacağını söyleyen Paşinyan, “Başbakan adayı olacağım. Eğer halk başbakanlıktan ayrılmam gerektiğine karar verirse, onların iradesini yerine getireceğim. Eğer başbakanlık görevine devam etmemi isterlerse, yine halkın iradesini yerine getireceğim” dedi. İran tankerine saldırı: 3 ölü Suriye’nin kıyısında bir İran yakıt tankerine yapılan saldırı nedeniyle 3 kişi hayatını kaybetti. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, bu tarz bir saldırının Suriye iç savaşı başladığından beri bu nitelikteki ilk saldırı olduğunu söyledi. The Guardian’da yer alan habere göre, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi saldırının ardından yaptığı açıklamada “Mürettebattan 2 kişi olmak üzere en az 3 Suriyeli öldürüldü. Bu bir İsrail saldırısı mı bilmiyoruz” ifadesini kullandı. Saldırının insansız hava aracı (İHA) mı yoksa füzeyle mi gerçekleştirildiğinin henüz bilinmediği aktarıldı. Suriye devlet haber ajansı Sana, saldırının ardından yangın çıktığını belirtti. Sana, ayrıca, “Lübnan suları yönünden gelen bir İHA saldırısından” söz etti. ABD’li ve Ortadoğulu yetkililerin görüşlerinin yer aldığı ve Wall Street Journal’da yayımlanan bir raporda İsrail’in çoğu İran petrolü taşıyan ve Suriye’ye giden en azından bir düzine gemiyi hedef aldığı bildirilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle