Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÜLTÜR 13 14 NİSAN 2021 ÇARŞAMBA TİYATROMUZ YAŞASIN İNİSİYATİFİ, ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ VE MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU İLE GÖRÜŞMELERE BAŞLADI Tiyatro yasası çıksın Tiyatro sektörü, şimdiye kadar mevcut mali yasa ve yönetmelikler çerçevesinde ticari faaliyetlerini sürdürmekle birlikte Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı gibi kamu otoritelerinin yeterli ilgisine ve desteğine mazhar olamayan bir sektör oldu. Özellikle ÖZNUR ülkemizde kavram karmaOĞRAŞ ÇOLAK şası nedeniyle faaliyetleri 90 NACE kodu ile sınıflandırılan bu sektör, birçok hibe ve teşvik kalemlerinden de yararlanamıyor. Tiyatromuz yaşasın inisiyatifi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile diğer sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla sektör gündemini ele alan görüşmelerin yanı sıra önce bakanlık ve ticaret odaları nezdinde birincil olarak tiyatro faaliyetinde bulunan işletmeleri ayrıştırabilmek için NACE kodlarının düzenlenmesi çalışmalarını başlattı. İkinci adım olarak da sektörün tam bir fotoğrafını çekebilmek ve ekonomik büyüklüğünü rakamlarla ortaya koyabilmek için hem kayıt içi ve kayıt dışı kaç tiyatro emekçisi ve kaç tiyatro işletmesinin olduğunu, mevcut tiyatro salonlarının kapasiteleri ve sahip oldukları teknik altyapıları kapsayan bir envanter çalışması yaptı. Yasa hazırlığı Önümüzdeki günlerde Anadolu’da görünür olamayan amatör ve profesyonel sanatçı ve kumpanyaların yerelde yüklendiği misyonu, gelişimini ve bugünkü durumunu tespite yönelik sözlü tarih çalışmaları ve belgesel filmlerin yapımına yönelik fon arayışına girdi. İnisiyatif, sektöre ilişkin kurumsal hafızanın güçlendirilmesi için bu çalışmaların dijitale aktarılarak arşivlenmesi ve geleceğe kayıt düşülmesi gerektiğini savunuyor. Bununla birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde bir “Tiyatro Yasası” hazırlığı yönünde inisiyatifin çalışmaları başlayacak. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi Geçici Yürütme Kurulu üyesi, Tiyatro Eleştirmeni Ragıp Ertuğrul ile sürecin ayrıntılarını konuştuk. n Tiyatrolar, özellikle de özel tiyatrolar, pandemi öncesinde yeterli desteği alamıyordu. Pandemi sürecinde ise çok daha zor durumdalar. Devletin nasıl bir politika izlemesi gerekirdi ve nasıl bir destek politikası uygulamalı? Öncelikle Atatürk’ün evrensel değerlere dayanan, kültürel mirasımızın devamını sağlayan stratejilerini belirlediği, kurumlarını inşa ettiği, kültür inTIYATROLAR KURTULSUN DIYE... Pandemi döneminin başında, bağımsız tiyatroları sosyal ve ekonomik çöküntüden kurtarabilecek, yaşamasını sağlayabilecek 7 maddelik talepleri içeren “Tiyatromuz Yaşasın” başlıklı kampanyanın 35 bine yakın imzayla desteklenmesinin ardından, tüm Türkiye’den 600’e yakın bağımsız tiyatronun gönüllü katılımıyla Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi hareket etmeye başladı. İnisiyatif, tüm bölgelerden de temsilcilerin bulunduğu yürütme kurulu ile tiyatroların hak temelli mücadelesini kamu otoriteleri nezdinde yürütüyor; sektörün, bu zorlu süreçten sağ çıkmasının ötesinde kayıt altına alınıp her türlü sosyal güvence, teşvik ve tesis edilecek bir “Tiyatro Yasası” ile AB standartlarına uyumlu bir sektör haline gelmesini hedefliyor. Ragıp Ertuğrul sanlarını yetiştirdiği, Devlet güvencesi altına aldığı ancak maalesef zamanla zayıflatılan kültür politikasının dışında şimdiye kadar hiçbir devlet yönetimi bu şekilde kapsayıcı bir politikayı oluşturma cihetine gitmedi ki halen bir “Tiyatro Yasası”nın olmaması bunun en önemli göstergesi. O nedenle kültürün sahiplenilmesi ve yaşatılması her zaman, değişen iktidarların insafına kaldı. Tiyatro sektörü de pandemi krizine makus talihine uygun olarak zayıf, korunmasız, güvencesiz yakalandı. Bu dönemde özellikle Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un diyaloğa açık yaklaşımını, bürokrasi tarafından çerçevelenmiş uygulamaları devam ettirmek yerine çözüm odaklı arayışlarını ve deneyimli bakanlık bürokratlarının da aslında tiyatro sektörünün sorunlarını ve çıkmazlarını iyi bildiğini; bunları bertaraf etme yönünde sınırlı da olsa gayret gösterdiğini gördük. 2020 ve 2021 yılları için özel tiyatroların projelerine yapılan yardımlar karşılığında alınan taahhütlere toleranslı davranılması, bakanlık koordinasyonunda bir tiyatro çalışma grubu kurulması, Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelik’te sektörün istek ve beklentileri doğrultusunda değişikliğe gidilmesi sektöre güven veren adımlar. Çoğu hizmet sektörüyle birlikte tiyatro biletlerine de getirilen vergi indirimlerinin sürekli kılınması zaruridir. Sanata erişim anayasal haktır n Sanata erişim lüks sayılır durumda malesef ülkemizde. Zira sanata erişim, lüks bir tüketim değil, sağlık gibi eğitim gibi toplumun tüm bireylerinin sahip olduğu anayasal bir haktır. Çağrıda bulunulan dijital arşiv, sesli oyun ve turne desteği projeleriyle ödeneksiz tiyatrolara can suyu olabilecek kaynaklar yaratılması da göz ardı edilmemesi ve mutlaka artarak devam etmesi gereken uygulamalar. Öte yandan vergi ve SGK borcu gibi ekonomik kriterler veya faaliyet kodlarının teşvik kapsamı dışında kalması, vergi mükellefi birçok tiyatro işletmesinin, devletin hibe ve teşvik kalemlerinden yararlanamamasına sebep oldu. Ekonomik kaygılardan ötürü yevmiyeye dayalı gelir paylaşımının yani kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu sektör, kısa çalışma ödeneğinden de yararlanamadığı gibi esnafa yapılan maddi yardımlardan da yoksun kalıyor. Salonu olan tiyatro işletmeleri ise bu süreci en ağır yaşayanlardan oldu. Faaliyetler durmuşken, seyirciden uzak kalınmışken salon kira borçları birikmeye devam ediyor ve henüz bu konuya bir çözüm bulunamadı. Günlük ihtiyaçların karşılanmasında bile yaşanan zorluk ve uygun hijyen koşullarına sahip mekânların bulunmaması tiyatroların yeni oyunların provasına girmesinin, yeni projelerin üretmesinin önünde çok büyük engel. Sektörde kayıt dışı... n Tiyatro yasasından bahseder misiniz? Yukarıda bahsettiğimiz tiyatro sektörünün maruz kaldığı tüm sorunların çözümü için gelip takıldığımız nokta; aslında bir “Tiyatro Yasası”nın olmaması. Sektörde kayıt dışılığın önüne geçecek olan yasadır. Sahne arkası çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve mesleki gelişimlerinin sağlanması başta olmak üzere tüm tiyatro emekçilerini sosyal güvenceye kavuşturacak olan yasadır. Sektörde planlı bir istihdam politikası yürütülmesini sağlayacak olan yasadır. Türkiye coğrafyasında profesyonel veya amatör, geleneksel veya çağdaş, gerçek veya tüzelkişi, salonlu veya salonsuz tüm tiyatro emekçilerinin ve kumpanyaların, toplumun kültürel gelişiminde büyük oranda kamusal hizmet verdiği gerçeği, bir yasa ile teyid edilmelidir. Bu yasa, sektörde fırsat eşitliğinin de hem ekonomik hem de sosyokültürel açıdan tesis edilmesini sağlayacaktır. Kültür girişimlerine kredi imkânları Kültür endüstrileri için katma değer yaratan tüm eser ve tasarımlar da dahil olmak üzere bir bütün olarak doğrudan teşvikler ve vergi kolaylıkları, dağıtım kanallarının yaygınlaştırılması, bu alanda KOBİ ve “startup”ların desteklenmesi, bankacılık sektörünün kültür girişimlerine kredi imkânları sağlamaya yönelik yeni ürünler geliştirmek üzere bilgilendirilmesi, sanat ve sanat eğitimi kurumlarına vergi avantajları sağlanması ve sponsorluğun sahne sanatlarını geliştirici ve kalkındırıcı şekilde düzenlenmesi gibi ekonomik uygulamalar yasanın kazanımları olacaktır. Sektörün kamusal alanları kullanımı, kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkileri, Türkiye’nin yurtdışında temsil edilmesi söz konusu olduğunda sanatçıların maddi olarak desteklenmesi, bürokratik işlemlerde kolaylıklar gösterilmesi, uluslararası sanatsal işbirlikleri için teşvik edilmeleri, bir kamu hizmeti sunmalarından dolayı reklam ve tanıtım olanaklarında önceliklendirilmesi tiyatro yasası kapsamında ele alınabilecek önemli konulardır. Atatürk’ün ceketinin değeri 55 bin dolara çıktı Atatürk’ün, başyaveri Salih Bozok’un evinde unuttuğu ve hatıra olarak kendisine hediye ettiği ceketi, “arthill” isimli açık artırma sitesinde çevrimiçi olarak satışa çıkarılmıştı. Açılış fiyatı 1 dolar olan, verilen tekliflerle 9 Nisan’da 15 bin dolara yükselen ceketin değeri 55 bin dolara kadar çıktı. Açık artırmanın son günü olan 18 Nisan’da en çok fiyat veren kişi veya kurum, ceketin sahibi olacak. Satıştan elde edilecek gelirin bir kısmı Türk Eğitim Vakfı’na bağışlanacak, diğer kısmı ise özel ilgi ve tedaviye ihtiyacı olan kimsesiz çocuklar yararına vakıf kurulmasında değerlendirilecek. Dünya Sanat Feryal Öney İş Sanat’a konuk oluyor ‘Arşivler bilgi çağının kurumlarıdır’ Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı 30. yılı olan 2020’da Beykoz Üniversitesi ile birlikte yapmayı planladığı “Türkiye’de Arşivciliğin Bugünü ve Yarını, Kadınların Arşivlerdeki Yeri” başlıklı ulusal sempozyum pandemi nedeniyle 1011 Nisan’da Zoom üzerinden canlı katılımla gerçekleşti. Genel Arşivcilik ile Toplumsal Cinsiyet ve Arşivcilik ana temaları çerçevesinde 29 konu başlığı18 oturumda planlanan sempozyum önemli bilgiler içeren nitelikli sunumlarla pozitif tartışma platformu yarattı, bilgi paylaşımı ve iletişim ağını güçlendirdi, sorunların aşılması için yeni yaklaşımlar, modern arşivcilik yönetmeleri, açık erişim arşivi için yazılımlar hakkında bilgi paylaşıldı. Arşivciler ve farklı disiplinlerden katılımcıların buluşması işbirliğinin eksikleri gidermede, uluslararası yüksek standartlarda belgelerin arşivlenebilmesinde etkili olacağını gösterdi. Vakfın kurucu üyesi ve önceki başkanlarından Aslı Davaz, “Arşivler, geçmişin bekçiliğini yapan kurumlar olarak değil, öğrencilerin eleştirel ve yaratıcı bir şekilde geçmişle etkileşime girebileceği, bilgi çağının kurumları olarak tanıtılmalıdır” sözleriyle toplumsal cinsiyet çalışmalarına da kaynaklık eden kadın arşivlerini nasıl değerlendirdiklerini ifade etti. Bu arşivlerden iki örnek Bilgi ve Belge Yönetimi uzmanı Özkan Güner’in detaylandırdığı “Özel arşivlerde arama kılavuzu, tasnif şeması ve kataloglama aşama ve süreçleri” oturumunda verildi. Arşivci Sibel Servet Sular sunumunda “Türkiye İşçi Partisi altında bir Behice Boran dünyası var. Katalog yenilemeyle bunun ortaya çıkarılması parti tarihinin de derinlik kazanmasını sağlayacaktır” önerisini paylaştı. Sosyolog Firdevs Gümüşoğlu ise vakıftaki arşivine konuk olduğunda “107 yaşındaki Sümerolog ve aktivist Muazzez İlmiye Çığ’ın akademik alandan günlük yaşamına bir cevher olduğunu gördüm” dedi. Günü’nde piyano resitali Çankaya Belediyesi Dünya Sanat Günü’nde genç yeteneklerden Piyanist Gülce Sevgen’in piyano resitalini 15 Nisan’da çevrimiçi sanatseverlerle buluşturacak. Sevgen’in resitali saat 20.00’de Çankaya Belediyesi’nin YouTube kanalından izlenebilecek. “Concert Prix d’Harmonie” adıyla Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde kayda geçen resitalde Sevgen, Bach, Beethoven, Brahms ve Fazıl Say’ın bestelerini sanatseverlerle paylaşacak. Opera sanatçısı Erol Uras hayatını kaybetti Türk halk müziğinin sevilen sesi Feryal Öney, İş Sanat’a konuk oluyor. “Arzu Kızım”, “İp Attım” ve “Bozatlı Hızır” gibi hareketli türkülerin yer aldığı bir repertuvarla sevenleriyle buluşacak Öney’e konserde Ayhan Akkaya, Turgay Özkurt, Mehmed Mert Baycan, Kutay Özcan ve Cansun Küçüktürk eşlik ediyor. 17 Nisan Cumartesi saat 20.30’da ilk gösterimi yapılacak konser sezon boyunca kültür merkezinin video paylaşım platformu kanalında ve internet sitesinde erişime açık olacak. Türk opera tarihinin en önemli tenorlarınser ve oratoryo performanslarında yer alan dan Erol Uras koronaviErol Uras, Othello, Airüs nedeniyle yaşamıda, Il Trovatore, André nı yitirdi. Chénier, Turandot, CarUras, 1962’de korist olarak İstanbul Şehir Operası’nda görev aldı ve ardından 1965’te Erol Uras solist oldu. Burada 1970’e kadar baş tenor olarak görevini sürdürdü. 1980’de Demen, Maça Kızı, Cavalleria Rusticana ve I Pagliacci gibi 30’u aşkın eserde başrol seslendirdi. Pek çok kayıt çalışmasına ve utsche Oper Berlin’de söyleyen prömiyere imza atan tenor, İsUras, pek çok ünlü orkestra şe tanbul Devlet Operası’ndaki göfi ve ayrıca Leyla Gencer’le ope revinden 2003’te emekli oldu ra eğitimini sürdürdü. ve İTÜ Türk Müziği Devlet KonHem yurtiçi hem de yurtdışın servatuvarı Ses Eğitimi bölüda opera, resital, senfonik kon münde öğrenciler yetiştirdi. Oscar Ödülleri’ni sunacak isimler açıklandı Bu yıl 93’üncüsü yapılacak Oscar Ödülleri’nde kazananların isimlerini açıklayacak olan isimler arasında Harrison Ford, Brad Pitt, Halle Berry ve Reese Witherspoon var. Oscar törenini düzenleyen yapım şirketinden dün yapılan açıklamada, bu isimlere Don Cheadle, Renee Zellweger, Regina King, Joaquin Phoenix, Rita Moreno, Laura Dern, Zendaya, Angela Bassett, Bryan Cranston, Marlee Matlin ve geçen yılın en iyi yönetmen ödülünün sahibi Bong Joon Ho da eşlik edecek. Erol Uras’ın öğrenme tutkusu Onu da koronavirüsten yitirdik. 85 yaşındaydı sevgili Erol Uras. Operamızın uzun yıllar çalışkan, beyefendi sanatçısıydı. Şu anda sosyal medyadan ve bütün opera camiasından ona methiyeler yağmakta. Aynı mevsim içinde Aida’nın Radames’i, Turandot’un Calaf’ı, Carmen’in Don Jose’si; Verdi’nin Requiem’i, Saygun’un Eski Üslupta Kantatı’nı seslendiren “dramatik tenor”umuz. Uzun bir söyleşimizde yaşamöyküsünü anlatmıştı: “Babam bağlama çalardı ama Saint Benoit’ta okuduğundan, papazlardan çoksesli müziği de dinlemişti. Annem ut, teyzem keman çalardı. Ben babamın memuriyeti nedeniyle MersinErdemli’de doğdum. Sonra Bebek İlkokulu’nu bitirdim. Ortaköy’de Gaziosmanpaşa Ortaokulu’na gittim.” Müziğe hevesi, öğretmeni Ziya Aydıntan’ın yönlendirmesiyle tutkuya dönüşmüş.. O güne dek bütün mahalleyi toplayıp Arabın İntikamı’nı (Otello) çok iyi bir oyunla sergileyen delikanlı, ilk kez bu işe bilinçli olarak yaklaşmış. Oysa baba mesleği ticarettir. O da Şişhane Ticaret Lisesi’ne, sonra da Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’na gider. Ancak gönlünün bir köşesinde müzik vardır. Bir arkadaşı Şemsi Yastıman’dan bağlama dersleri almaktadır: “Ben de gidip on iki buçuk liraya bir saz aldım. Radyodan dinleyerek sazımla bir şeyler çıkarmaya başlamıştım ki bir başka arkadaşım da beni götürüp İstanbul Belediyesi Konservatuvarı’nın Türk müziği bölümüne kaydettirdi.” Yıl 1958. O zamanlar Türk müziği bölümüne şan dersi vermeye gelen hocalar konservatuvarın seçkin üyeleridir. Rüksan Günseli adlı şan hocası ilk kez Erol Uras’a şan tekniğini öğretir. Bir yılda dört sınıfın sınavını birden vererek 1961’de orta bölümü bitirmiş ve ilk işi operanın korosuna girmek olmuştur. 1965’te yedek subaylığı bitince operaya solist olur. İlk rolüne Eugene Onegin operasında çıkar. Yeniliklere hep açık biri sanatçı Sürekli kendini eğitmek, elindeki eğitim olanaklarını iç disipliniyle kullanmak yaşam boyu ilkesi olmuş Erol Uras’ın. Bu tutkuyla, yarıda bıraktığı yüksek ticaretin sınavlarını, aftan yararlanarak 28 yıl sonra verir, dört yıllık eğitimi tamamlayıp 1991’de Marmara Üniversitesi’ne dönüşen bu kurumun İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden işletme mezunu olur. Benim merhum eşim Prof. Dr. Eyüp İlyasoğlu’nun da öğrencisi olmuştu o dönemde. Erol Uras, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı’na doktora öğrencisi olarak girdi. Tez konusu Türk halk müziği üsluplarıyla ilgiliydi. Ayrıca bir süre bu kurumda ses eğitimi verir, Türk müziği öğrencilerine şan öğretti. Onlara doğru nefes alma, uzun süre şarkı söyleyebilme sırlarını açıkladı. Antik aryalardan Napoliten’e kadar geniş bir dağarcık sunarak katı bir saplantıyı da ortadan kadırıyordu: Klasik Türk müziğini Batı şan tekniği ile söylenebilir hale getirmişti. Geniş bir yelpaze çizmek her zaman ilkesi olmuştu Erol Uras’ın. Büyük orkestra eşliğinde bir Granada söylerken hemen ardından Münir Nurettin Selçuk’tan Endülüs’te Raks’ı okuyabilirdi. Bir opera aryasının ardından Cemal Reşit Rey’in bir operetine uzanabilirdi. “196970 yıllarında İstanbul Devlet Operası kuruldu. Aydın Gün’ün genel müdürlüğünde ilk kez Aida ile perdeler açıldı. Ben hemen sonraki oyun Lucia’da rol aldım. Belediye Şehir Operası’ndan maaş alıp devlet operası kadrosunda görev yapıyordum. Aynı zamanda Türkiye Opera ve Tiyatro Sendikası genel sekreteriydim. Bizleri tıpkı birer demirbaş eşya gibi bu yeni kuruluşa devrettiler. İstifa edip yeniden giriş dilekçesi yazmam gerekiyordu. Biz 34 kişiydik. Şişli Ümit Tiyatrosu’nda özel tiyatro yapmaya başladık. Belediye ise bizi Şehir Tiyatrosu’nda görevlendirdi, solist kadrosuyla. Hatta figüranlık verdiler, kabul etmedim. Herkes bir yere yerleştirildikten sonra ben de belediyedeki görevimden istifa edip Maksim’de etkinliklerini sürdüren İstanbul Devlet Operası’na döndüm. Burada ilk rolüm Andre Chenier oldu.” Ve o günden sonra nice büyük yapıtın dramatik tenor rolünde hemen hep Erol Uras’ı izledi İstanbullular. La Boheme, 4. Murat, Çingene Aşkı, Palyaço, Kerem, Andre Chenier, Otello, Il Travatore Cavalleria Rusticana gibi. Bir sezon içinde dokuz ayrı partide 40 kez sahneye çıktığı olmuştu. Aynı gecede hastalanan bir sanatçının yerine söyleyip hemen kostüm değiştirerek kendi rolünü yakalamıştı. Neyse ki yöneticiler bu özverisi için ara sıra bir teşekkür mektubu yollamayı göz ardı etmemişlerdi. En uzun aryaları yorulmak, tükenmek bilmeden, sesinin sınırlarını zorlamadan, damarlarını şişirmeden, kızarıp bozarmadan rahatlıkla tamamlayabilmesini çalışkanlığına borçluydu. Her rolün kalıbına gereği gibi girebilmiş bir sanatçıydı. Bu otuz yıl içinde hemen hiç hastalanıp sahneye çıkamadığı da olmamıştı. Ses sağlığı uzmanlarına göre bunu, bir ölçüde sesini iyi korumaktan öte, sürekli antrenmanlı oluşuna ve doğru ses tekniği kullanmasına borçluydu. Bu öğretiler de hep aynı hocayla çalışmış olmasına bağlıydı: Ottavio Gallo’ya. “Doğrusunu isterseniz Ottavio Gallo gelinceye kadar biz şan olayını bilmiyorduk. Önce şef olarak Butterfly’ı yönetti, sonra korepetitör olarak bizi çalıştırdı. Tam otuz yıl hep onun yönlendirmesine uydum.” Erol Uras’ın en büyük kâbusu oyuna yetişememekti. Neyse ki hiç gelmemişti başına. Bir opera sanatçısı için en tatsız şey, sahne öncesi yaşayacağı gerilim, sinir bozucu, stresli olaylardır. Erol Uras dokuz dilde opera söyleyebiliyordu. Hatta Napoliten’i diyalektine göre değerlendirirdi. Ancak hâlâ çok iyi İtalyanca bilmediğini de belirtmekten kaçınmazdı. Modern yapıtlar için ayrı bir eğitim gerektiğine inanırdı. Ama yine de gerekirse ona göre kendini eğitip o stile yoğunlaşmayı da göze alırdı. Alt tarafı çalışma disiplinine sahip olmaktı! Biz onu aryasını veya temsili bitirdikten sonra selam verme ritüeliyle anacağız: Sahnenin her bir köşesine gidip yüzündeki o hiç unutmadığımız gülümsemeyle izleyicisini uzun uzun selamlardı. Sanki herkesle teker teker bağ kurardı.