08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 4 MART 2021 PERŞEMBE Türkiye, son 10 yıl içinde özgürlükler alanında en büyük gerileme yaşayan ikinci ülke Demokrasi kuşatma altında Merkezi ABD'de bulunan Freedom House (Özgürlük Evi), pandeminin de damga vurduğu 2020 yılında ülkelerdeki özgürlük ve demokrasi durumuyla ilgili raporunu yayımladı. Rapora göre, dünya genelinde demokrasideki düşüş hızlandı, otoriter liderler cesaretlendi. Türkiye, son 10 yıl içinde özgürlükler alanında en büyük gerilemenin yaşandığı ülkeler sıralamasında Mali'nin ardından ikinci sırada yer aldı. “Demokrasi Kuşatma Altında” başlıklı raporda, 2020'de kazanım ve kayıplar arasındaki uçurumun arttığı, dünya nüfusunun beşte birinden daha azının tam olarak özgür ülkelerde yaşadığı belirtildi. Raporda, “Özgür olmayan ülkeler” kategorisine giren ülkelerin oranının demokraside gidişatın kötüleşmeye başladığı 2006 yılından bu yana en yüksek seviyeye yükseldiği kaydedildi. Korkuyorlar Rapora göre, Türkiye son 10 yıl içinde en büyük gerilemenin görüldüğü ülkeler arasında Mali’den sonra ikinci sırada yer aldı. Özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye’nin 10 yıl içinde toplam 31 puan gerilediği belirtildi. Raporun Türkiye bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk siyasetinde önemli bir güç sahibi olmaya devam ettiği belirtildi. Türkiye'de ana akım medyanın özellikle de TV yayıncılarının hükümetin duruşunu yansıttığı ve gazetelerde sık sık benzer manşetlerin atıldığı kaydedildi. Bazı bağımsız gazete ve internet siteleri faaliyetlerine devam etse de bunların büyük bir siyasi baskı altında oldukları ifade edildi. Türk vatandaşlarının görüşlerini yakın çevrelerinde açık bir şekilde dile getirdikleri ancak sosyal medyadaki paylaşımları ya da kamuoyunda söylediklerine dikkat ettikleri belirtildi. 2020 yılında yüzlerce sosyal medya kullanıcısının salgınla ilgili ''provokatif'' olarak nitelenen paylaşımlar sebebiyle ya da ekonomi, terörizm ve askeri operasyonlar gibi konularda düşüncelerini dile getirdikleri için gözaltına alındıkları ya da yargılandıkları kaydedildi. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Raporda ülkelere şu çağrılar yapıldı: 4 Demokrasi çağrısı yapan sivil toplum ve halk hareketlerinin desteklenmesi. 4 Özgür ve bağımsız medyanın desteklenmesi ve bilgiye erişimin korunması. 4 Dış yardımda demokrasiyi güçlendiren programların vurgulanması. 4 Kritik dönüm noktalarında bulunan ülke ve bölgelere odaklanılması. 4 Diğer demokrasilerle ittifaklara ve çok taraflı kurumlara yatırım yapılması. 4 Eğitime yatırım yapılarak demokratik ilkelere halk desteğinin güçlendirilmesi. l Haber Merkezi Üniversitenin özel güvenliğinin rektörlük binasına YÖK kanunlarının disiplin maddelerinin bulunduğu bir kâğıdı yapıştırmasına karşılık “Kayyumluk” yazısını yeniden astı. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, soruşturma açılan arkadaşlarına destek verdi ‘Hepimiz oradaydık’ dilekçesi Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan AKP’li Prof. Dr. Melih Bulu’ya karşı düzenlenen protesto eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerle dayanışmak için üniversitenin öğrenci işlerine dilekçe veren öğrenciler “Hepimiz oradaydık” başlığıyla bir eylem düzenledi. Üniversitenin rektörlük binası önünde dün bir araya gelen öğrenciler, verdikleri dilekçede, düzenlenen protestolarda kendilerinin de bulunduğunu ve bunun anayasal bir hak olduğunu dile getirerek soruşturma açılacaksa herkese açılması gerektiğini bildirdiler. Hakkında soruşturma açılan arkadaşlarının yalnız olmadığını söyleyen Boğaziçili öğrenciler, yerleşke içinde eylem ve etkinlik düzenlemenin bir suç teşkil etmediğini belirterek, demokratik haklarını ve ifade özgürlüğünü kullanmaya devam edeceklerini kaydettiler. Boğaziçi Direnişi’nin sosyal medyadan yaptığı açıklamada ise “Kayyumluğun soruşturma açtığı arkadaşlarımız yalnız değillerdi ve asla da olmayacaklar. Kayyumluğa yazdığımız dilekçeleri öğrenci işlerine teslim ettik. Dilekçede yasal haklarımızı savunup bir soruşturma açılacaksa hepimize açılması gerektiğini belirttik” denildi. l Haber Merkezi Bölümlere göre üniversite sıralamasında Petrol Mühendisliği dünya 11’incisi ODTÜ’den büyük başarı FİGEN ATALAY Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Quacquarelli Symonds (QS) bölümlere göre Dünya Üniversite Sıralaması’nda Petrol Mühendisliği alanında dünyanın en iyi 11. okulu seçildi. Sıralamada 21 Türk üniversitesinin programları, ilk 200’de bulunuyor. Bunların 12’si mühendislik programlarından oluşuyor. Bölümlere göre Dünya Üniversiteler Sıralaması 2021, 51 akademik disiplinde, bin 440 üniversitenin 13 bin 883 programının karşılaştırmalı analizine dayanarak veriler sunuyor. QS yetkililerinin Türk üniversiteleri üzerinde yaptığı değerlendirme şöyle: n Sonuçlar, Türk üniversitelerinin geçen yıldan daha iyi bir performans gösterdiğini gösteriyor. 25 program sıralamada yükselirken 14’ü düştü. n Türk üniversiteleri petrol mühendisliği ve maden mühendisliği alanlarında bölgedeki diğer okullara göre daha iyi performans gösteriyor. n Türkiye yetenekli öğrencilere kendi çevresindeki en iyi mühendislik programlarını sunuyor. Konulara göre ilk 3 sıra şöyle oluştu: Sanat ve Beşeri Bilimler: 1Oxford, 2Harvard, 3Cambridge. Mühendislik ve teknoloji: 1Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), 2Stanford, 3Cambridge. Yaşam Bilimleri ve Tıp: 1Harvard, 2Oxford, 3Cambridge. Doğa Bilimleri: 1Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), 2Harvard, 3Stanford. Sosyal Bilimler ve Yönetim: 1Harvard, 2Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu, 3Stanford. EÜ rektörü, kantini işleten aileye savaş açtı, güvenlik görevlilerine talimat verdi Rektörden ‘içeriye almayın’ emri MEHMET İNMEZ Ege Üniversitesi’nde, 3 yıldır kantin işleten Songül Kaplan’ın sözleşmesini iptal ederek büfesini yıktıran eski AKP milletvekili ve Ege Üniversitesi (EÜ) Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın, kendisine dava açan ve kazanan Kaplan’ın oğlu Doğancan Kaplan’ın üniversiteye alınmaması için güvenlik görevlilerine ‘Kesinlikle içeri alınmayacak. Eğer girmek istenirse zor kullanılacak ve polis çağrılacak” yönünPanoya asılan fotoğraf de talimat verdiği öne sürüldü. Kaplan, oğlunun fotoğraflarının kampusun güvenlik kulübelerinde bulunan ‘aranan şahıslar’ bölümüne asılarak üniversiteye girişinin engellendiğini söyledi. ‘Dövün talimatı’ Rektörün kendisini hiçbir yasal dayanağı olmadan tahliye ettiğini ve büfesini yıktığını söyleyen anne Songül Kaplan, “Rektörün bizimle ne alıp veremediği var bilmiyorum. Benim oğlumu katil, terörist veya aranan şahıs gibi gösterip güvenlik kulübelerine fotoğraflarını astırmış. Üstelik üniversiteden içeri girerse, ‘vurun’ ve ‘dövün’ emri vermiş. Bir rektörün bunu yapmaya hakkı var mı?” dedi. Doğancan Kaplan ise “Benim hakkımda herhangi bir mahkeme ve kısıtlama kararı olmamasına rağmen güvenlik noktalarına fotoğrafımı nasıl asarlar? Beni aranan şahıslar gibi göstermeye hakları yok. Ayrıca fotoğrafımı da sosyal medya hesaplarında almışlar. Rektör, suç işlemiştir. Hukuki olarak hakkımızı arayacağız. Suç duyurusunda bulunduk” diye konuştu. Prof. Dr. Budak iddialarla ilgili sorulara yanıt vermedi. l İZMİR ELÇI’NIN ÖLDÜRÜLMESINE ILIŞKIN DAVADA ÜÇ SANIK POLİS, LONDRA’DAN GELEN RAPORA İTİBAR EDİLMEMESİNİ İSTEDİ ‘Ateş etmedik, olay anını görmedik’ savunması Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin üç sanık polisin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme”, firari PKK terör örgütü üyesi Uğur Yakışır hakkında ise “iki polis memurunu öldürme”, “bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs etme” ve “Elçi’yi olası kastla öldürme” suçlarından açılan davanın ikinci duruşması dün görüldü. Sanık polislerin tutuklanması talebi reddedildi. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanık polisler bulundukları illerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı. Elçi’nin eşi Türkan Elçi ve kardeşleri, Diyarbakır Barosu ve çok sayıda kurum davaya katılma talebinde bulundu. Suçtan zarar görme ihtimallerine binaen mahkeme, Türkan Elçi, Ömer ve Mehmet Elçi ile Diyarbakır Barosu’nun davaya katılma talebinin kabulüne, diğer kurumların zarar görmediği gerekçesiyle davaya katılma taleplerinin reddine karar verdi. Heyet ilk olarak Türkan Elçi’ye söz verdi. 132 gün önce davanın ilk duruşmasının görüldüğünü anımsatan Elçi, “Uzun yılların ardından açılan bir cinayet dosyasının adalet arayışının ilk adımları atılacaktı, umutluyduk. Bizim arkamızda ne devlet gücü ne devlerin gücü ne de sırtımızı yaslayacağımız duvarlarımız var. Bizimle sürekli beraber yürüyen ölülerin sesleri var hepsi o kadar” diye konuştu.Sanık polisler savunmalarında Tahir Elçi’ye ateş etmediklerini ve olay anını görmediklerini öne sürerken, Londra Üniversitesi’ne bağlı Adli Mimarlık Bölümü’nün Elçi’nin öldürülmesine ilişkin rapora mahkemenin itibar etmemesini istediler.İlk olarak savunma yapan sanık polis Sinan Tabur, “Meydanda silah sesi gelince cami girişinde silahımı doldurarak beklemeye başladım. İlk şahsa iki el, sonra gelene 4 el atış yaptım. Yaralandıktan sonra ateş etmedim. Silahı yere koydum” dedi. ‘Ayaklarına ateş ettim’ Sanık polis Mesut Sevgi ise savunmasında, “Görevimiz basın açıklamasını kayıt altına almaktı. Basın açıklaması bitti. Yaşlı bir adam Tahir Elçi’nin yanına geldi, konuşma bitmeden silah sesi geldi. Balıkçılarbaşı istikametine baktığımda iki kişinin geldiğini gördüm. İlkinde silah yoktu, ikincisinin elinde silah vardı. Ben de ayaklarına doğru ateş ettim. Tahir Elçi’nin vurulma anını görmedim. Mermim bittiğinde bir kişinin yerde olduğunu gördüm” diye konuştu. Sanık polis Fuat Tan da savunmasında, “Benim olduğum yerde Tahir Elçi’yi görmedim. Bir şahsın yerde yüzüstü olduğunu gördüm. Daha sonra Tahir Elçi olduğunu fark ettim. Dört Ayaklı Minare bizim Tahir Elçi’yi görmemizi engelliyordu. Şahısların sokağa girmesiyle birlikte silah sesleri çoğaldı. Hangi silahtan hangi ses geldiğini ayırt edemezdik” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi DIYARBAKIR ANNELERINDEN CHP’LILERE TEPKI Diyarbakır anneleri kendilerini ziyarete gelen, aralarında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da bulunduğu heyete “HDP’den desteğinizi çekin” diyerek tepki gösterdi. Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP’yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin oturma eylemi 548’inci gününde sürüyor. Ziyaret sonrası konuşan Özel, “Bu evlatların annelerine sağ salim ulaşması için gerekli çalışmaları yapacağız. Cumartesi annelerinin sesini duyanların Diyarbakır annelerinin sesini duyması, Diyarbakır annelerinin sesini duyanların cumartesi annelerinin sesini duyması bu sorunun kalıcı çözümü olacaktır” dedi. l AA Bunca insan haklamalarından sonra... İktidarın bu haftaki müjdesi insan hakları üzerineydi! Öyle böyle değil! 9 amaç, 50 hedef, 393 faaliyet! Amaçları, hedefleri anladık, bu 393 faaliyeti nasıl çerçevelediler? Helal olsun... 395 değil mesela, akılda kalsın diye 390 da olabilirdi. Ama değil, 393 faaliyet! Demek ki bundan sonraki salgın önlemlerini açıklamak için yapılan kabine toplantısı sonrası canlı yayının bir konusu da insan hakları yolundaki faaliyetler olacak. Malum, bir saatlik canlı yayının ilk 15 dakikası CHP’ye hakaret, ikinci 15 dakikası İYİ Parti’ye ayar, üçüncü 15 dakikası o haftaki hükümet faaliyetleri, kalan 15 dakikanın üçte biri salgınla mücadeledeki başarılar, üçte biri dünyayı hangi alanlarda geçtiğimiz, üçte biri de salgına karşı yeni önlemler... Bakalım insan hakları faaliyetlerini nereye sığdıracaklar! HHH Konu elbette çok ciddi. Kara mizah kaldıracak yanı yok ama bunları çok ciddiye alıp bunun üzerinden beklentiye girersek, biz komik duruma düşeriz! Sen yıllarca, ağır ceza mahkemelerini hukuka sağır ceza mahkemesine çevir... Sen yıllarca, masumiyet karinesinin yerine “mahkumiyet” karinesini getir... Sen “gizli tanık” yasası getirip tarihte görülmemiş vahşilikte yargılamalar yap... Sen Anayasa Mahkemesi kararlarına uyup uymamayı demokratik tartışmaya aç... Sen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne hâkim gönderip aldığı kararları uygulama... Sen hukukun en temel “iddia eden iddiasını ispatlamalıdır” ilkesini çiğneyip “benim iddiam kesin hükümdür, sen aksini ispatla” de... Sen insanlarla alay eder gibi “özgürlük hâkimliği” getirip tutuklamaları ona yaptır... Sen “üye olmamakla birlikte” diye başlayıp her muhalifi terör örgütü destekçisi yap... Sonra bir sabah kalk ilan et: İnsan hakları eylem planı yaptım! Bunca insan haklamalarının üstüne bol maddeli eylem planı. İnsanların gece yarısı yatağından alınıp ifadeye götürülmesinden masumiyet karinesine kadar önceki gün açıklanan her hak, bugün hiçbir yasada değişiklik yapmadan sadece zihniyet değişikliği ile hayata geçirilebilir. Hukukun reforma ihtiyacı yok, kendisine saygıya ihtiyacı var. Hukukun klasik söylemini bir kez daha yaşıyoruz: En iyi yasa bile kötü bir uygulayıcının elinde olumsuz sonuçlar verir, en kötü yasa bile iyi bir uygulayıcının elinde olumlu sonuçlar verir. Bu eylem planının devamı anayasaymış. Yepyeni sivil bir anayasa! Anlaşılan mevcut anayasaya uymamaktan usandılar! HHH İnsan hakları eylem planı, milletvekillerinin insan haklarına gereksinim duyduğu bir dönemde açıklandı. Ortada fezleke enflasyonu var. Kaçı geldi, sırada kaç var belli değil. Önceki gün Erdoğan, insan haklarının eşsiz nimetlerinden söz ederken AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan Meclis’te haykırıyordu: “HDP’yi siyaseten ve hukuken sonsuza dek kapatacağız!” Sanırım açıklamanın gününü karıştırdılar. Oysa önceki gün insan hakları günüydü, haklama daha sonra! Özkan dün yeni bir açıklama yaptı, sözlerini kadifeye sardı! Kokmuş aşı altın tabağa koysan da kokmuştur, plastiğe koysan da! SAMSUN’DAN TÖREN ‘Devrim Yasaları kuruluş felsefesinin temelidir’ CEMİL CİĞERİM Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Eğitim İş Samsun Şubesi 3 Mart Devrim Yasaları’nın TBMM’de kabul edilmesinin 97. yıl dönümü dolayısıyla Samsun’da Atatürk Anıtı önünde bir araya geldi. ADD Samsun Şubesi Başkanı Dr. Işık Özkefeli ve Eğitim İş Samsun Şube Başkanı Onur Gündüz tarafından yapılan basın açıklamasına, CHP Samsun il ve ilçe örgütleri de destek verdi. Özkefeli, “Bu yasalar ile laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış oldu. 3 Mart 1924’te çıkarılan Devrim Yasaları’yla çağdaşlaşma yolunda büyük bir adım atılarak siyasetle din arasındaki ilişki tamamen ortadan kaldırılmış, ‘Toplumun ümmet olmaktan millet olmaya dönüşümü’ için harekete geçilmiş, ‘Ulus Devlet’ olmanın temeli oluşturulmuştur. Devrim Yasaları Türkiye Cumhuriyeti’nin, laik, demokratik düzenin temelidir” dedi. “Laiklik; cumhuriyettir, demokrasidir, özgürlüktür, aydınlanmadır, çağdaşlıktır” vurgusu yapılan açıklamada, Özkefeli, “Cumhuriyetimizin şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olmasına izin vermeyecek en hakiki gerçek olan çağdaşlaşma ve aydınlanma yolunda mücadelemiz yorulmaksızın sürecektir! Atatürk devrimcileri, devrimleri yaşatma ve uygulama konusundaki kararlılığını her ne pahasına olursa olsun sürdürecektir” dedi. l SAMSUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle