06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 26 MART 2021 CUMA Kılıçdaroğlu Kırıkkale’nin sorunlarını dinledi, kanaat önderleriyle buluştu: Üretime dönmeliyiz ERDEM SEVGİ CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kırıkkale Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, oda başkanları, sivil toplum temsilcileri ve belediye başkanlarının katıldığı Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, bir iktidarın başarısının temel ölçüsünün izlediği ekonomik program olduğunu belirterek, “İstihdam yaratıyor mu? Yaratıyorsa başarılı, yaratmıyorsa başarısızdır. Ülkemizin daha iyi bir geleceğe kavuşmasını istiyorsanız, istihdam yaratamayana oy vermeyeceksiniz. Bir iktidar, futbol kulübü gibi tutulmaz. Verdiği hizmet, milletin terazisinde tartılır. Başarısızsa, ‘kusura bakma’ denir. 10 milyonu aşkın işsiz demek, Türkiye’nin bir felaketle karşı karşıya olması demektir” ifadelerini kullandı. Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağının ‘siyasi tercih’ olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ekonomi dövizfaiz eksenli yönetiliyor. Döviz ile faizden rant elde edenler aynı kesim. Siyasi partiler devlet değildir. ‘Faizdöviz ekseninden çıkacaksınız, üretim, yatırım ve istihdam eksenine döneceksiniz. Bir devlet sadece para politikası ile yönetilemez’ dedim. Vergi veriyoruz, nereye gidiyor? Hangi yatırıma gitti, hangi istihdam sorununu çözdü? 83 milyon neden Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etsin? Bu sistem bizi ekonomik buhranın ortasına getirip bıraktı. Daha da derinleşecek” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, esnafın her yerde perişan olduğunu Kılıçdaroğlu belirterek, “Orta direk kalmadı, o olmazsa çadır çöker. Esnafın desteklenmesi lazım. Paradan para kazanan bir sistem istemiyoruz. Elin oğlu eksi faizle borçlanma yaparken biz en yüksek faizi ödüyoruz. Esnafın sorununu çözmek istemiyorlar. ‘Para yok’ diyorlar, para var. Kesinlikle önümüzdeki süreçte, iktidar olduğumuzda kredi faizlerinin tamamını sileceğiz. Tarımda da gübre, fide, tohum, mazot, ilaç dolarla. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti gübre üretemez mi? Ufka bakmamız, dünyaya nereye gidiyor diye bakmamız lazım. Bunu yaparsak Türkiye çok hızlı bü yür” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Kırıkkale gezisinde Bitlis Tatvan’da 4 Mart’ta düşen helikopterde şehit olan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu’nun ailesini ziyaret etti. Hacılar beldesinde çiftçilerle bir araya gelen Kılıçdaroğlu Hasandede köyünde de yurttaşlara seslendi, “Bir olalım, birlikte olalım. Güzel Türkiyemize huzuru getirelim. En büyük güvencem de sizlersiniz” diye konuştu. ‘Doğru yönetimle EYT çözülecek’ CHP lideri Kılıçdaroğlu, lu, “Ben kararlıyım. EkonomiKırıkkale’de EYT mağdurla yi kesinlikle düzelteceğiz. Bu rının yanı sıra emekli maaşının memleket zengin bir ülke” didüşüklüğü nedeniyle geçine ye konuştu. Kılıçdaroğlu, EYT mediklerini anlatan yurttaşla konusunda sorunlarını dile rı ve esnafı dinledi. Kılıçdaroğ getiren bir yurttaşa, “EYT’liler lu, “Kaynaklar doğru kullanılır çok güzel örgütlendiler. Parlasa EYT de işsizlik de çözülür” mentoda da biz sesiniz oluyoifadesini kullandı. Kılıçdaroğ ruz” yanıtını verdi. DÖRT AYAKLI STRATEJI Kılıçdaroğlu, CHP’nin izleyeceği dört ayaklı stratejiyi şöyle sıraladı: 1Herkesin can ve mal güvenliği olacak. Hükümet eleştirilebilecek. Hükümeti eleştirdiğin zaman kimse kapına gelmeyecek. Adalet aradığında mahkemeye başvurabileceksin. O zaman yabancı sermaye de gelir. 2Üreten bir Türkiye. Fabrikadan tutun, üniversitedeki bilime kadar her alanda üretmemiz lazım. Katma değerli ürün üretmezseniz başarılı olamazsınız. Farklı düşündü diye bir insanı üniversiteden atamazsınız, atmamalısınız. 3Güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundayız. Herkesin karnının doyması lazım. Aile destekleri sigortasının gelmesi lazım. Her ailenin lütuf mantığıyla değil hak mantığıyla karnının doyurulması lazım. 4Sürdürülebilirlik. İşi ehline vereceksiniz. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Rahmetli Turgut Özal’ın yetiştiği yer. Türkiye’nin en zeki çocuklarının yerleştiği yer. Yarınımız ne olacak bilmiyoruz. Şentop’un, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına Montrö örneği vermesine tepki: Dayanaksız ve tehlikeli! SEFA UYAR TBMM Başkanı Mustafa Şentop, sözleşmeleri feshetme yetkisinin cumhurbaşkanında olduğunu belirterek, bunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözleri tepki çekti. İstanbul Sözleşmesi’nin, Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesine yönelik tartışmalar sürüyor. Hukukçuların, “idari tasarruf ile yasama yetkisinin gasp edildiği ve Meclis’in onayladığı bir sözleşmeden idari karar ile çıkılamayacağı” yönündeki açıklamalarına karşın Meclis Başkanı Mustafa Şentop, söz konusu kararı savundu. Cumhurbaşkanının, bir anlaşmadan, onaylandıktan sonra vazgeçebileceğini söyleyen Şentop, “Bir cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim, Montrö’yü tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi” sorusuna ise “Yapabilir. Mümkünmuhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi’ni de karıştırırsanız ayran yapmak mümkündür” yanıtını verdi. ‘Usulde paralellik’ Şentop’a tepki gösteren hukukçu Bülent Yücetürk, anayasa gereği uluslararası anlaşmaların onaylanmasının, Meclis’in bir yasa ile uygun bulmasına bağlı olduğunu vurgulayarak, “Usulde paralellik’ ilkesi gereği yapılan uluslararası sözleşme, aynı usulle Meclis kararı ve bir kanunla ancak kaldırılabilir” dedi. Yücetürk, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle, uluslararası bir sözleşmenin yürürlükten kaldırılması yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesi anayasaya aykırıdır. Buna dayanarak yapılan işlem yok hükmündedir” ifadelerini kullandı. Yücetürk şöyle konuştu: “?Görevi Meclis’in itibarını korumak ve Meclis’i işlevselleştirmek olan Meclis Başkanı’nın Cumhurbaşkanı kararı ile Meclis’i devre dışı bırakacağı yönündeki yorumu dayanaksız ve çok tehlikelidir. Bu bir yol haline gelirse ülke tamamen keyfi ve hukuka aykırı bir yönetim anlayışına teslim olur. Bu, kabul edilemez bir durumdur.” ‘Çağrı ve rüşvet’ Hukukçu Celal Ülgen ise “İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı ve gece yarısı çıkma kararından sonra bu işin içinde başka bir gizli ajandanın da bulunduğunu tahmin ediyorduk” derken, hedeflerden birinin de Montrö’den çıkmak olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek ile Montrö’den çıkmanın arasında önemli farklar olduğunu vurgulayan Ülgen, “Bu sözleşmenin 85 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kaldırılabileceğini söylemek hukuk tanımazlığın en canlı örneklerinden biridir” dedi. Ülgen, “Montrö’yü kaldırma yolundaki bu beyan, bozulan ABD ilişkileri için yeni bir çağrı ve yeni bir rüşvet içeriğindedir. Türkiye’nin jeopolitik geleceğini ilgilendiren ulusal yararlarımızın olduğu Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden çıkma söylemlerinin nasıl bir tehlike yaratacağını iktidarın ve ulusumuzun bilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. ‘Alıştırıyorlar’ Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, konunun Meclis Başkanı tarafından konuşulması nedeniyle iki konunun öne çıktığını söyledi. İlkinin, konunun ciddiyeti olduğunu vurgulayan Yavuz, “Demek ki böyle bir plan var, yavaş yavaş alıştırılıyor” dedi. İkinci olarak ise yetki tartışmasına dikkat çeken Yavuz, “Meclisimize başkanlık eden bir şahsiyetin, Meclis’in egemenlik alanına giren bir yetkiyi cumhurbaşkanına gönüllü olarak devretmesi, bir çelişkiyi içinde barındırıyor. Ama bunları yadırgamıyoruz” ifadelerini kullandı. Montrö’nün önemine de işaret eden Yavuz, “Lozan, Montrö ve Hatay’ın anavatana kavuşturulması... Bu üçü de Türkiye’nin tapu senedidir” dedi. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Şentop’un açıklamalarının Türkiye’nin ve mavi vatanın geleceğini son derece büyük tehlikeye attığını söyledi. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçları, KKTC’den; Mavi Vatandan vazgeçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eşdeğer gören Gürdeniz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Son 85 yıldır bu sözleşme sayesinde Karadeniz, her an için bölge dışından gelen 40’tan fazla savaş gemisinin bir barut fıçısına dönüştürdüğü Basra Körfezi olmamıştır.” ‘Anayasa 90. madde’ CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Şentop’un açıklamalarının anayasal gerçekliği yansıtmadığını belirterek, “Cumhurbaşkanı’nın bozabileceği anlaşmalar, anayasanın 90. maddesinde sayılan Meclis onayına ihtiyaç olmayan anlaşmalardır” dedi. Altay, “Almanya da Hitler’e böyle bir yetkiyi vermişti, ülkenin başına ne belalar açtığı ortada. TBMM Başkanımızın yasama yetkisini tek adama altın tepside sunması beni incitiyor. Şentop’un, bu ucube sistemin şövalyeliğine soyunması incitiyor” değerlendirmesinde bulundu. Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise “TBMM Başkanı 1936’da meclisin imza kararı aldığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tek bir kişinin iradesi ile iptal edilemeyeceğini bilmelidir” dedi ve geçmişine, bugününe ve geleceğine sahip çıkamayan bir meclis başkanı bu şekilde konuşamaz diyerek Şentop’u istifaya çağırdı. l ANKARA CHP’Lİ ALTAY’DAN ‘LEBALEB’ AKP KONGRESİNE TEPKİ: Engin Altay Yurttaşa yazılan cezalar iptal edilsin CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında “fiyasko kurultayı” olarak nitelendirdiği AKP’nin önceki gün yapılan kongresiyle ilgili konuştu. Koronavirüs salgınında son dönemde Türkiye’de vaka ve ölüm sayılarının arttığına dikkat çeken Altay, “AK Parti’nin dün yapılan lebaleb kongresiyle Ankara’ya büyük bir korku havası egemen oldu. 81 ilden gelen AK Parti delegeleri ve izleyicileri, büyük kongrede harmanlandılar” dedi. Altay şunları söyledi: “Üçüncü pikin sorumlusu Erdoğan’dır. Halkın sağlığını tehlikeye atmaktan cezalandırılmalıdır. Erdoğan’a bir ceza verilmiyorsa maskemesafe nedeniyle yazılan bütün cezaların iptal edilmesini talep ediyorum. Vatandaşa maskeden, sokağa çıkmadan, şundan bundan yazdığınız bütün cezaları iptal edeceksiniz. Etmezseniz bu millete hakaret etmiş olursunuz” dedi. İmza kampanyası Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu da 11. İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada AKP kongresinde Covid19 tedbirlerine uyulmadığını belirterek, tedbirlere uyulmadığı gerekçesiyle şimdiye kadar yurttaşlara uygulanan cezaların iadesini istedi. Davutoğlu, il başkanlarına, “Her bir ilde şu ana kadar ödenmiş cezaların geri ödenmesi için bir imza kampanyası başlatalım” çağrısında bulundu. l ANKARA CHP, İstanbul Sözleşmesi için Danıştay’a gidiyor CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle gelecek hafta Danıştay’da dava açacaklarını duyurdu. İstanbul Sözleşmesi’nin, kadına yönelik şiddeti önlemek, buna ilişkin politika üretmek için imzalandığını söyleyen Karaca, “Bu fesih, ‘Kadınlar şiddet görürse görsün, ölürse ölsün, zulme maruz kalırsa kalsın ama yeter ki biz koltukta kalalım’ anlayışının üç, beş tarikata, şeyhe, cemaate teslimi demektir” dedi. İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali konusundaki hukuki mücadelelerini, 42 milyon kadınla beraber yapacaklarını ifade eden Karaca, “Dava dilekçesini Genel Başkanımıza sundum. Görüşünü aldıktan sonra kadın milletvekillerimizle önümüzdeki hafta başvuruyu yaparız. CHP’li milletvekili olarak değil, kadın olarak davamı açacağım. Bunu önümüzdeki hafta kadın milletvekillerimizle programlayacağız” diye konuştu. l ANKARA İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki? Kongredeki konuşmaya bakılırsa, ülkeyi yıkmaya eğitimden başladılar, finale de yine oradan koşacaklar. Mevcut sistemin gençlere şu haliyle bile nefis ve zekâya dayalı bir eğitim verdiğini düşünüyorlar. (Nefis, özvarlık, kişilik; zekâ da insanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı demek.) Ve bunu beğenmiyorlar. Onun yerine çocuklara aklı ve kalbi rehber edinmeyi öğretmek istiyorlar. (Akıl, düşünme, anlama ve kavrama gücü demek, kalp de burada “duygu, his” anlamında.) Bir de hak diyorlar; adalet demiyorlar... Hakkaniyet diyorlar; adil olma duygusu demiyorlar... İrfan diyorlar; bilme, anlama, sezme demiyorlar... Hikmet diyorlar; bilgelik demiyorlar; hele hele “Tanrı’nın insan tarafından anlaşılmayan amacı” hiç demiyorlar. Kendilerinden o kadar emin ve memnunlar ki dilin tuzaklarını fazla özenmeden, akıllarına ilk geldiği şekliyle kuruveriyorlar. Çocukları okullarda Allah’a daha da yakınlaştırmak istediklerini gizlemiyorlar. Moralli iktidar Aynı anda uğruna kadınları ateşlere attıkları sorunlu kutsal aile kavramına yatırım yapıyorlar. Erkenden evlenen gençler görmek istiyorlar. Tek ya da iki çocukta kalan ebeveynleri hatalı buluyorlar. Okumayan, çalışmayan kızlar... Küçük yaşta, ardı ardına çocuk doğuran kızlar... O çocukları büyütme uğruna kapandıkları evlerde başlarına ne gelirse gelsin susan kadınlar hayal ediyorlar. Her insan huzurlu bir evin, adaletli bir ailenin bireyi değil... Kadın evin, ailenin, çocukların, kocanın kölesi, erkek de her şeyin reisi olsun istiyorlar. Fazla moralliler. Hesaplarına göre, çok yakında medeniyet nöbetini tam olarak devralacaklar ve o medeniyete okkalı bir tekme atacaklar. Kendi akıllarına ve kalplerine uygun irticai bir medeniyetin müjdesini veriyorlar. Bu arada dünyadaki teknolojik, siyasi gelişmelere sırtlarını dönecek kadar hakikatlerden kopuk olmadıklarını söylüyorlar. Nihayetinde dilleri anca “hakikat” demeye varıyor, gerçek kelimesini ağızlarına bile almıyorlar. Tek millet, tek bayrak, tek manifesto Seçmenlerinin bu vaatlere yine kanacağından eminler. Ama daha kötüsü var. Muhaliflerinin bu vaatlerin korkunçluğunu çok net bir şekilde deşifre edemeyeceğinden de eminler. Kimsenin gerçekten çağdaş bir ülke yaratmak üzere, cesur vaatlerle karşılarına çıkamayacağını biliyorlar. Öyle bir muhalefet dilini kuranın bugünün şartlarında anında aforoz edileceği toplumsal bir temel inşa ettiler. Ona güveniyorlar. Gelinen noktada iktidarın yüzüncü yıl fantezileri için seçtiği hedeflerin bunlar olması beklenmedik ya da şaşırtıcı bir şey değil. Ancak muhalefetin şu kritik zamanda bile kendi manifestosunu oluştururken iktidarın yarattığı bu gerici atmosferi bombalamaya asla cesaret edemeyecek olması ürkütücü. Allah’ın adını ağzına almadan, dini göndermeler yapmadan başarılı olunmayacağına ikna edilmişlerin muhalefeti oluşturduğu bu siyasi ortamda... İktidar değişse de değişmese de... Elini ve aklını korkak alıştıranlar yüzünden hiçbir şey hiçbir zaman gerçekten “güzel” olamayacak. Bu ülkenin, tam yüzyıl önce öngörülen çok kıymetli bir çağdaşlık hedefi vardı. Dini referanslarla iktidara gelenlere muhalefet edenler, halka bağıra çağıra “Biz de Müslümanız, çocuklarınızı Allah’tan uzaklaştırmayacağız ama çağdaş yaşamdan da koparmayacağız” demek yerine... Sakin ve kararlı bir şekilde... “Laik bir ülkede bireyin dini inançlarını yönlendirmek devletin ve hükümetlerin görev tanımı içinde yoktur. Biz eskisinden daha da çağdaş ve laik bir eğitim sistemi getireceğiz ve öncelikli olarak eğitimde fırsat eşitliğini ilke edineceğiz” demedikçe... “Güzel günler” ne demekti, hatırlayan bile kalmayacak bu ülkede. ERDOĞAN’IN MECLİS’TE GÜÇLENME PLANI: Elitaş ve Ünal’la ‘muhalefete set’ SELDA GÜNEYSU AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin TBMM grup yönetiminde yaptığı değişikliğin ardında başta Siyasi Partiler (SPY) ve seçim yasaları olmak üzere Meclis gündemine gelecek yasal düzenlemeler olduğu vurgulanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günkü kurultayda, partisinin merkez karar yönetim kurulu (MKYK) ve merkez yönetim kurulu (MYK) üyelerini belirledi. Kurultay konuşmasında “yeni anayasaya” atıfta bulunan Erdoğan’ın gerek yeni anayasa çalışmalarında gerekse Meclis’e gelecek önemli yasal düzenlemelerle ilgili “bundan sonra Meclis ekibini etkin kullanmak istediği” belirtiliyor. Erdoğan’ın bu nedenle daha önce de grup başkanvekilliği görevinde bulunan Mustafa Elitaş’ı yeniden ekibe dahil ettiği, Elitaş’ın AKP içinde “yasal düzenlemelerin icraatçı ismi olarak bilindiğine” işaret ediliyor. Erdoğan’ın ayrıca son günlerde muhalefetten AKP’ye ve iktidara gelen eleştirilere Meclis içinden de “güçlü yanıt beklediği, mevcut grup başkanvekillerinin bu noktada yetersiz kaldığını düşündüğü” konuşuluyor. Kulislerde, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in grup başkanvekilliği görevinden genel başkan yardımcılığı görevine getirilmesi de Zengin’in son zamanlarda yaptığı açıklamalar nedeniyle “Erdoğan’ın Zengin’i biraz gözden uzakta tutmak istemesi” olarak ifade ediliyor. l ANKARA VEFAT Elli yıla dayanan dostumuz, arkadaşımız, eski TİP’li yoldaşımız, naif insan Prof. Dr. SEZA BAŞTUĞ’u kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanlığı ve Odaya verdiği özverili emekleri, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekan Yardımcılığı ve öğretim üyeliği döneminde öğrencileri ile bilimsel işbirliği hiç unutulmayacak. Eşi Tansun ve kızı Evrim’e sabırlar diliyoruz. Sevgili SEZA seni çok özleyeceğiz. Işıklar içinde uyu. ESKIMEYEN DOSTLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle