03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 24 MART 2021 ÇARŞAMBA Çocukları katledilen anneler, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine tepkili En çok onlar üzüldü H.P’YE DAVA AÇILDI Sözleşmeyi kaldıranlar cesaretlendirdi ZEHRA ÖZDİLEK Tunceli’de hem okuyup hem de restoranda bulaşıkçı olarak çalışan üniversite öğrencisi Hatun K’yi (21) kasım ayında çalıştığı işyerinde taciz ettiği iddia edilen H.P’ye (42) “sarkıntılık yapmak suretiye cinsel saldırı” suçunu işlediği iddiasıyla dava açıldı. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Hatun K., “Olay günü yöneticimiz daha önce de böyle şikâyetler aldıklarını söyledi. Buna rağmen o kişiyi korudular” ifadelerini kullandı. İşyerinde yetkili olan Servet D. ifadesinde, “H.P’yi yıllardır tanıyorum böyle bir şey yapmaz” dedi. Suçlamaları kabul etmeyen şüpheli H.P’nin olaydan hemen sonra ani bir kararla işyerinden izin alarak memleketine döndüğü ve bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtildi. Şüpheli hakkında dava açılması için somut delillerle yeterli şüphe oluştuğu bilgisi yer alan iddianamede delil olarak CD kayıtları ve ifadeler yer aldı. ‘Kirli bakış açısı’ Taciz edildiğini iddia eden Hatun K., “Üzerimizdeki baskıların, maruz kaldığımız durumların, yaşamımızın her alanında karşı karşıya kaldığımız ataerkil zihniyetin ve sistemin biz kadınlara olan kirli bakış açısının farkındayız. Feshedildiği açıklanan İstanbul Sözleşmesi de bu bakış açısını gösteren önemli bir etkendir. Sadece yasa üzerinde de olsa biz kadınların yaşam alanlarımızda karşı karşıya kaldığımız ve kalabileceğimiz şiddet ve istismarlar karşısında haklarımızı savunabileceğimizi bize belirten sözleşmenin bir gecede kaldırılması da sistemin ve zihniyetin kadınlara karşı olan bakış açısının bir göstergesidir” dedi. Kendisini istismar edene kimlerin cesaret verdiğini iyi bildiğine değinen Hatun K., “Onlar tam da şu anda İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmaya çalışanlardır. Biz kadınlar benliğimizi ataerkil zihniyete teslim etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL 21.00 EYLEMLERI SÜRÜYOR Birçok ilde kadınlar, dün de saat 21.00 itibarıyla balkonlarından ve pencerelerinden tenceretava çalarak İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini protesto etti. Kadınlar, “İstanbul Sözleşmesi bizimdir; kabul etmiyoruz. Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmiyoruz” dedi. l Haber Merkezi İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi en çok onları üzdü. Kız çocukları erkekler tarafından katledilen anneler, sözleşmenin kaldırılmasıyla kadınların tamamen korumasız kaldığı görüşünde. TUĞBA ÖZER Mersin’de polis memuru Fatih Burak Aykul’un katlettiği 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Feray Şahin’in annesi Aysel Şahin, sözleşmenin feshedilmiş olmasına şu sözlerle karşı çıktı: “Katillerin önü tamamen açıldı. Umutlarım bir kez daha yıkılmış oldu çünkü biz adalet ararken, İstanbul Sözleşmesi uygulansın derken, şimdi sözleşmeyi kaldırdılar. Kızım, kadınlar için adalet arıyordu, biz şimdi onun için adalet arıyoruz. Başka kadınlar da bizim için arayacak mı ileride bilemiyoruz. Kadınların susmaması, direnmesi lazım çünkü öyle bir noktaya geldik ki kadın tamamen yok sayıldı artık. Öldürülen kadınların haklarını kim savunacak? Biz İstanbul Sözleşmesi’ne güveniyorduk. Uygulanmasa da bir umudumuz vardı, artık o da kalmadı. Kadınların hakkını arayan bir sözleşmeydi, hepimiz için güvenceydi. Ben kızını kaybetmiş bir anne olarak bunu talep ediyorum. Bu yanlıştan dönülmesini istiyorum.” Feray ŞahinAysel Şahin Pınar GültekinŞefika Gültekin Zeynep ŞenpınarAruz Şenpınar “Sözleşmeyi kaldıranlara seslenmek istiyorum” diyen anne Şahin, “Kendilerinin de kızları, eşleri var. Hadi bizi es geçtiniz onların yüzüne nasıl bakıyorsunuz” diye sordu. Şahin, “Kızımın katili onca şeye rağmen serbest bırakıldı. Bizim bu devlete, adalete zaten güvenimiz kalmadı. Bizim hakkımızı artık kim savunacak? Sözleşmenin geri gelmesini istiyorum. Yeter artık, kadınların canı zaten yetince yandı. Bizimki gitti zaten bundan sonra da ben varım, başka kızlar, kadınlar var. Sonuna kadar davamızın peşindeyiz” dedi. ‘Şeriat istiyorlar’ Muğla’da Cemal Metin Avcı tarafından öldürülen 27 yaşındaki üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin de sözleşmenin kaldırılmasıyla birlikte kadınların tamamen savunmasız kaldığını belirtti. Gültekin, “Savcılığa sözleşmenin geri getirilmesi için dilekçe vereceğim. Yeter artık, kadınların canı zaten yetince yandı. Bunlar ne yapmak istiyor? Şeriatı getirmek istiyorlar anlaşılan” ifadelerini kullandı. ‘Kadınların suçu ne?’ Yine Muğla’da, Selim Ahmet Kemaloğlu tarafından katledilen bir diğer üniversite öğrencisi Zeynep Şenpınar’ın (25) annesi Aruz Şenpınar, “İstanbul Sözleşmesi uygulansa, bir tek benim kızım değil, bütün kadınlar korunacaktı. Bu kadınlar suçu ne” diye sordu. 20 Nisan’da görülecek davaya da çağrıda bulunan anne Şenpınar, sözlerine şöyle devam etti: “Ben bütün annelerin, herkesin yanındayım. Benim kızım niye ölsün? Ben onu zorluklarla büyüttüm. Üniversiteyi bitirdi, öğretmenliği kazandı, sınavını bekliyordu. Kızım ölmeyebilirdi. Ama benim kızım öldü, başkalarının kızları ölmesin.” Gülmen’e kafesli araç dayatması ZEHRA ÖZDİLEK KHKile görevinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen’in yargılandığı davanın ilk duruşmasına kafes şeklindeki kabinleri olan ring aracına binmeyi kabul etmediği için katılmadığı öğrenildi. OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kamu görevinden ihraç edilen Nuriye Gülmen, 324 gün açlık grevi yapmış, “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla yargılandığı davada altı yıl üç ay hapis cezası almıştı. Geçen yıl İstanbul Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen baskında gözaltına alınan Gülmen, tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Mektup yolladı Cezaevi görevlileriyle yaşadığı tartışmayı gazetemize gönderdiği mektupta anlatan Gülmen, şu ifadeleri kullandı: “O gün, telefon günüydü. Annemle kardeşimin duruşma için İstanbul’a geldiklerini öğrendim. Şaşırdım ve çok sevindim... Kapıda kafes şeklindeki kabinleri olan ringi görünce heyecanım içime sığmayan bir öfkeye dönüştü. Kafes ringe binmeyeceğimi söyledim ve değiştirilmesini istedim. Jandarma komutanı kadın ‘binmezsen binme’ keyfiyetindeydi. Binersen duruşmana gidersin, binmezsen hücrene dönersin. Tek yapabildiği beni duruşmaya gitme hakkımı kullandırmamakla tehdit etmek. Devletin, ‘nedamet getirin’ diye siyasi tutsakların önüne kafesi koyarken kullandığı araçlardan biri o. Tartışma sonuç vermedi. İlk duruşmama katılamadım.” İkinci duruşma 9 Nisan’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek. l İSTANBUL AYM, KAVALA KARARININ GEREKÇESİNİ AÇIKLADI Karşı oy kullanan Arslan’dan ‘iddialar soyut’ vurgusu Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, iş insanı Osman Kavala’nın bireysel başvurusunun reddine ilişkin kararın gerekçesini açıkladı. İddianamede, Kavala’nın, FETÖ ile bağlantısı olduğu belirtilen yabancı uyruklu akademisyen H.J.B. ile bağlantısına dair bulguların yer aldığı aktarılan gerekçede, bunun, suçlama bakımından göz ardı edilemeyeceği kaydedildi. Gerekçede, “Yaklaşık 2 yıl 10 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır” denildi. ‘İddialar olgu oldu’ 7’ye karşı 8 oy ile alınan karar için karşı oy kullanan Başkan Zühtü Arslan karara yönelik karşı oy gerekçesinde, tutuklama tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ağır bir sınırlama olduğunu, tutuklamaya ancak zorunlu durumlarda ve yasal şartlar bulunduğunda başvurulabileceğini vurguladı. Tutuklama kararında suçlamanın temel dayanağının, başvurucunun H.J.B. ile irtibatı olarak gösterildiğine dikkat çeken Arslan, “gerek tutuklama kararında gerekse iddianamede birtakım varsayımlardan hareketle bazı çıkarımlar yapılarak yöneltilen soyut iddiaların atılı suçun işlendiğine dair olgular olarak ifade edildiğini” kaydetti. Kavala’nın, SÜREÇ BÖYLE İŞLEDİ Gezi Direnişi’ne ilişkin davada tutuklu yargılanan ancak somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat eden ve tahliye kararı verilen Kavala, aynı gün 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınmış ve bir gün sonra “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan tutuklanmıştı. Kavala hakkında ayrıca 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” suçundan tutuklama kararı verilmişti. “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan iki yıllık tutukluluk süresinin dolduğu gerekçesiyle 20 Mart’ta tahliyesine karar verilen Kavala, casusluk suçundan tutuklu bulunduğu için cezaevinden çıkamamıştı. AYM’ye başvuran ancak 2019’da başvurusu reddedilen Kavala, ikinci kez başvuru yapmış ancak bu başvurusu da 29 Aralık 2020’de 7 üyeye karşı 8 üyenin oyçokluğu ile reddedilmişti. H.J.B. ile telefonla veya yüz yüze yaptığı belirtilen görüşmelerin içeriğine ilişkin somut hiçbir bilgiye yer verilmediğine işaret eden Arslan, Kavala’nın ısrarla “görüşme ve buluşma olmadığını, H.J.B. ile lokantada karşılaştığını, başka bir grupla ayrı masaya oturduğunu” söylediğini, bunun Büyükada’daki toplantıya katılan bir akademisyenin ifadesinde de yer aldığını aktardı. Arslan, “Somut başvuruyla ilgili en önemli mesele başvurucunun tutuklandığı siyasal veya askeri casusluk suçunun varlığına dair kuvvetli belirti bir yana basit şüphenin dahi ortaya konulamamış olmasıdır” dedi. ‘Suç yok’ Başkan vekili Hasan Tahsin Gökcan da “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek” suçunda, öncelikle devlet sırrı kabul edilen ve fail tarafından elde edilmeye çalışılan somut bir sırrın var olması gerektiğine işaret etti. Gökcan, “Tutuklama kararında hangi gizli bilgilerin suçun konusunu oluşturduğu gösterilmemişse, bu takdirde ortada suçun maddi konusunun bulunmadığı sonucuna varılmalıdır” ifadelerini kullandı. Üyeler Engin Yıldırım, Yusuf Şevki Hakyemez, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı ve Emin Kuz da çoğunluk görüşüne katılmadı. l ANKARA/Cumhuriyet BM’DEN İSTANBUL SÖZLEŞMESI VE GERGERLİOĞLU IÇIN ÇAĞRI Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi, Türkiye’ye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından geri dönme çağrısı yaptı. Açıklamada, muhalif siyasetçilerin ve aktivistlerin “eleştirel olarak algılanan sesleri bastırmak adına” gözaltına alınmasından endişe duyulduğu belirtildi. Basın toplantısında konuşan BM İnsan Hakları Sözcüsü Liz Throssell, “Belirsiz bir şekilde tanımlanan terör suçlamaları, muhalif olarak algılanan kişilerin hedef alınması ve susturulması için yöneltilmeye devam ediliyor” dedi. l Haber Merkezi FARUK GERGERLIOĞLU, AYM’YE BAŞVURDU Şentop, ‘düzmece videoyu tutanağa ekletti’ iddiası Ömer Faruk Gergerlioğlu, milletvekilliğibir videoyu, yalan ve iftira olduğunu bildiği halde gönin düşürülmesi nedeniyrevlilerine tutanak tuttule Anayasa Mahkemesi’ne rarak resmi evraka eklet(AYM) başvurdu. miş. Korkunç bir şey bu. AYM kararı beklenKime güveneceğiz?” ifameden dokunulmazlığıdelerini kullandı. Yargının düşürülmesi nedeniytay kararına karşı yaptığı le Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a tepki gösteren Gergerlioğlu başvurunun AYM’de beklediğini söyleyen GergerGergerlioğlu, “Şentop’a, Meclis lioğlu, “Anayasa Mahkemesi bir Başkanı olarak anayasayı, millet milletvekilinin cezaevine girmesivekillerini koruması gerektiği hal ni mi bekliyor? Haramiliğe biriside dokunulmazlığımızı, millet ira nin dur demesi gerekiyor. Siyasi desini korumadığı için yazıklar ol iktidar yargıyı ele geçirmiş olabilir sun diyorum, istifaya davet ediyo ama son kale, Anayasa Mahkemerum. Meclis’in onurunu, haysiyeti si buna dur diyebilir. Mahkemeni, millet iradesini, milletvekilleri den adalet bekliyorum” dedi. nin hakkını, hukukunu ayaklar alAdalet Nöbeti’ni HDP Genel tına aldı. İnsan içine çıkamayacak Merkezi’nde sürdüreceği öğrenibir insandır” dedi. len Gergerlioğlu, 2.5 yıl hapis ceMeclis’teki Adalet Nöbeti sıra zasının uygulanması için kendisine sında hakkında başlatılan soruş tebligat yapıldığını belirterek “Ben turmada “Meclis koridorunda ‘Bi teslim olmayacağım. Gelip kendiji serok Apo’ sloganı atılması”nın leri beni alırsa, götürürler. Bir yere gerekçe gösterildiğini vurgulayan de kaçmayacağım” demişti. Gergerlioğlu, “Yalan ve iftira dolu l ANKARA/Cumhuriyet Her şey masada! AKP’nin yerel seçim yenilgisinden bu yana kurduğu üç maddelik yol haritası yüzde yüz başarısızlıkla devam ediyor. Strateji şöyleydi: 1 Dış başarı elde etmek. Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den AB’ye her şeyi denedi, olmadı. Şimdi geldi, “Mısır kardeştir”e! 2 Ekonomi iyiye gidiyor havası vermek. Hiçbir alanda olumluya gidiş yok. Gece yarısı Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirirseniz döviz de size gece yarısı karşılık verir. 3 Millet İttifakı’nı parçalamak. Her yöntem denendi. İttifak çekirdeği erozyona uğramadı. En son HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarıyla CHP ve İYİ Parti’yi sözümona sınavdan geçirmek istediler. Kılıçdaroğlu ve Akşener bu oyunu da bozdu. Bu üç yöntem de tutmayınca B planına geçtiler. B planı iki parça: 1 7 Haziran 20151 Kasım 2015 arasındaki sürecin ortak değerlere yönelik şekli. Toplumu gerilime, endişeye sürüklemek. Kimi kesimleri de aktif tepki vermeye zorlamak. Genel bir kaos ve korku ortamı yaratmak. Andımız ve İstanbul Sözleşmesi’nde amaçlardan biri de bu. 2 HDP üzerinde oynamak. HHH Bugün HDP boyutunda derinleşelim. HDP üzerinden CHP ve İYİ Parti’de oyun kuramayınca iş kendilerine kaldı. Kapatma davası açtılar. Şimdi her şey masada... Her şey HDP’ye oy veren seçmenin Cumhur İttifakı karşısında blok oy vermemesi için! Bu nasıl olabilir? Her birinin gerçekleşme olasılığı neredeyse birbirine eşit dört yol var: 1 HDP’yi kapatıp yerine aynı güçte bir partinin geçmemesini sağlamak. Halen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) açık. Güneydoğu’da milletvekilleri HDP’den, belediye başkanları DBP’den seçildi. Bu partiden seçilen 72 belediye başkanının tümü alındı, belediyeler kayyımda. 1432 belediye meclis üyesinden 1408’i alındı. Parti açık. HDP’ye kapatma davası açıp tüm belediye başkanları tutuklu ya da alınmış olan partiyi açık tutmak bir siyaset mühendisliği olsa gerek. Belki orada seçime doğru adım atacaklar. Sonuçta birinci şık, Kürt kökenli seçmenin partisiz olarak seçime girmesini sağlamak. 2 HDP’yi anlaşmaya zorlamak. İlk bakışta, “yok artık”, “olamaz”, “hayal mahsulü” gibi tanımlarla karşılanabilecek bu şık, öteden beri gündemde. İstanbul seçimlerinde HDP yönetimi Binali Yıldırım’a oy vermeye yanaşmayınca, önce Abdullah Öcalan’a, buradan sonuç alamayınca Osman Öcalan’a başvurmalarını anımsamakta yarar var. 3 HDP’nin açık kalması ama gücünü ve duruşunu yitirmesiyle seçmenin dağılmasını sağlamak. HDP, Cumhur İttifakı’nı desteklemese bile Millet İttifakı’na saldırması onlara yetecek. 4 HDP’nin yerine ya da yanına Cumhur İttifakı’ndan yana yeni bir partinin kurulmasını sağlamak. Bu parti CHP’ye, İYİ Parti’ye “faşist” diyecek, HDP’yi yetersiz bulacak, AKP’ye de geçmişte verdiği sözleri tutmadığı için “çok kızacak”! HHH Genel durum an itibarıyla böyle görünüyor. Böylesine her şeyi göze almış bir anlayışa karşı aynı güçte siyaset üretmek gerek. AKP’nin dört şıkkından hiçbiri istediği sonucu vermeyecek. Tümü demokrasiye zarar verecek yöntemler. Bütün dileğimiz ülkenin en az zararla bu dönemi aşması. Millet İttifakı, kimliğinden ödün vermeden, HDP’ye oy veren seçmenin kendisini bu ülkenin yurttaşı hissedeceği bir yol bulmak zorunda. ‘ADAM OLAMAMIŞSIN’ KARARI Yargıtay: Nezaket dışı davranış Yargıtay 4. Ceza Dairesi, “Okumuşsun da adam olamamışsın” sözünün hakaret olmadığına karar verdi. AA’nın haberi göre Nevşehir’de yaşanan tartışmada bir kişi, karşı tarafa yönelik “okumuşsun da adam olamamışsın” dedi. Şikâyet üzerine açılan davada Nevşehir 3. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığa kullandığı söz nedeniyle “hakaret” suçundan ceza verdi. Temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Ceza Dairesi ise yerel mahkeme kararını bozdu. “Hakaret” suçunun oluşabilmesi için davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerektiği belirtilen kararda, kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözün “hakaret” suçu bağlamında değerlendirilemeyeceğine, ifadelerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiili, olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerektirdiği vurgulandı. Kullanılan “okumuşsun da adam olamamışsın” sözünün, onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta değil, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı davranış, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ifade edilen kararda, “hakaret” suçunun unsurlarının oluşmadığı kaydedildi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle