07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR [email protected] AVRO STERLIN FAİZ BORSA 11 10 MART 2021 ÇARŞAMBA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7,6360 3.2 kuruş 9.0840 2.7 kuruş 10.6170 0.7 kuruş 16.37 0.32 puan 1549 18.88 puan 2879 3.96 lira 423.52 3.96 lira Turizmciler Türkiye’de kullanılan Sinovac aşısının AB’deki akredite sürecini izliyor Turizmde ‘aşı’ kaygısı Türkiye’de TÜROFED Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, Avrupa Birliği’nin henüz Sinovac’ı tanımadığını hatırlatarak, bunun turistler için 14 gün karantina sonucu doğurabileceğini vurguladı. İşler “Bu, bizim için bir kâbus olur” dedi. Türkiye’de küresel Covid19 salgınına karşı yaygın kullanımı devam eden Çin menşeli Sinovac aşısının Avrupa Birliği (AB) tarafından akredite olmayacağını endişesi, Türk turizmcisinin en büyük kaygısı durumunda. Uçuşlar mayısta Süreci sektör açısından yorumlayan Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, “Turizm sektöründe iki ciddi sorunumuz var. Birincisi, Türkiye’de kullanılan Sinovac aşısının AB’nin tanıdığı bir aşı olmaması... Bu aşı AB tarafından akredite edilmiş, tanınmış bir aşı olmadığı için Türkiye’den gidecek turiste 14 LOKANTALAR GÜNAH KEÇİSİ OLMASIN İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, yeni normalleşme için atılan adımların hizmet sektöründe faaliyet gösteren binlerce işletme ve onların çalışanları için çok önemli olduğunu açıkladı. Avdagiç, ancak açılışla birlikte salgında artan vakalarda günah keçisinin lokantalar ve kafeler haline getirilmeye çalışıldığını dile getiren Avdagiç, şu açıklamayı yaptı: “Restoranların dışındaki risk seviyesi adeta ‘kırmızı’ kaldıkça, içinin rengi turuncu, mavi, sarı olmuş fark etmez. Kovid’in yayılmasında tek sorumlu lokantalar ve kafeler olarak görüldüğü sürece, doğru adım atmış olmayız. 16 milyonluk İstanbul’da çocuklarımızın eğitim alabilmesi, binlerce işyeri ve çalışanımızın geleceği için her bir vatandaşımızın kurallara tam uyması şart.” gün karantina uygulayabilirler. Aynı şekilde oradan Türkiye’ye gelecek yabancı turiste de dönüşte 14 gün karantina uygularlarsa bu bizim için bir kabus, bir çöküş olur” dedi. Mayıs ayı sonunda uluslararası uçuşların açılmasını beklediklerini de kaydeden İşler, yetkililere şu çağrıda bulundu: “Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın yapacakları çalışmalarla bir an önce bu aşının AB tarafından akredite edilmesinin sağlanmasını istiyoruz. Aynı şekilde, yurtdışındaki üniversitelerle akredite olmuş bazı tıp fakültelerimizin de kendi aralarında yapacakları protokollerle bu aşının onayının sağlanması gerekir. Özellikle Yunanistan ve İspanya’nın Türkiye’ye gelecek turistleri engelleyici haklı sebeplerinin ortadan kaldırılması gerekir.” Turizm sektöründeki ikinci büyük sorunun da aşılamanın nüfusa oranı olduğunu vurgulayan İşler, şöyle devam etti: AB’yi yakalayalım “Avrupa Birliği diyor ki, toplam nüfusun yüzde 30’unu aşıladık. Mayıs ayına geldiğimizde Türkiye’deki aşılamanın nüfusa oranı yüzde 58’lerde kalırsa bu bizim için risk olur. Türkiye’nin yapması gereken, AB’deki oranları yakalamak olmalı.” İşler, tüm bunları talep etmelerindeki gerekçeyi ise şöyle anlattı: “TL’nin değer kaybından dolayı yabancı turistin Türkiye’ye yöneleceğini biliyorlar. Aynı kalitede daha ucuza hizmet alınabilir Türkiye’de. Sahada değil ama masada yapılacak ayak oyunlarına karşı Türkiye bu adımları gerçekleştirmeli.” l Ekonomi Servisi Türkiye’ye gelen turist sayısı ocak ayında yüzde 71.5 azalarak 510 bin kişi oldu. BMD’ye göre, AVM mağazalarında ocak ayı ciro kaybı ortalama yüzde 5060. Markalar AVM’den kaçıyor Birleşmiş Markalar Derneği (BMD şubat ayı anketinde üyelerinin 2020’de mağaza sayılarındaki değişimi mercek altına aldı. 166 üyenin 420 markası üzerinden yapılan ankete göre üyelerin yüzde 57’si şubatta alışveriş merkezlerindeki (AVM) mağazalarının sayısını azalttığını belirtirken, cadde mağazalarını kapatan üyelerin oranı ise yüzde 30 oldu. BMD Başkanı Sinan Öncel, “Üyelerimizin yüzde 22’sinin AVM, yüzde 54’ünün cadde mağazalarının sayısında değişim olmadı. Yüzde 21’i AVM’lerde, yüzde 16’sı ise caddelerdeki mağaza sayılarını artırdı” dedi. Öncel, kira ve ortak alan giderlerinin büyük sorun olduğunu belirterek, şunları söyledi: n Şubat ayındaki ortalama cirolar Ocak’taki gibi yüzde 5060 düzeyinde kaldı. Mevcut kiralama koşulları ile markalarımızın devam edebilme gücü her geçen gün azalıyor. n Bu konunun mevzuatla düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kısa Çalışma Ödeneği’nin (KÇÖ) mart ayı sonunda bitecek olması da perakende sektörünü endişelendiriyor. İSTIHDAM 2. ÇEYREKTE YERINDE SAYACAK Manpower Group’un “İstihdama Genel Bakış Araştırması”na göre, Türk işverenlerin yüzde 20’si 2021’in ikinci çeyreğinde istihdam artışı beklerken, yüzde 4’ü azalma ve yüzde 70’i ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. 2. çeyreğe yönelik net istihdam görünümü yüzde +16’yı gösteriyor. Mevsimsel etkilerinden arındırılmış oran yüzde +10. İşe alım planları İlk çeyreğe ve 2020’nin aynı dönemine göre göreceli istikrar sergiliyor. Yine araştırmaya göre işverenlerin yüzde 15’i Covid19 öncesi işe alım seviyelerine 6 ay içinde geri dönmeyi bekliyor. Ayrıca yüzde 12’lik bir işveren grubu uzaktan ve işyeri tabanlı çalışma yaklaşımının karışımını uygulamayı beklediklerini ifade ederken yüzde 80’i mesailerin tamamında ya da çoğunda işyeri tabanlı çalışma modelini benimseyeceklerini belirtiyor. İşten çıkarma yasağı ve nakdi ücret desteği mayısa kadar uzatıldı İşçi ve işverenin gözü kısa çalışmada MUSTAFA ÇAKIR İktidar, beklenildiği gibi ücretsiz izinde süreyi 17 Mayıs’a kadar uzattı. Eğer 30 Mart’ta sona erecek olan kısa çalışma ödeneğinde süre uzatılmazsa binlerce işçi ücretsiz izne gönderilme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Bu da işçilerin açlık sınırının altındaki aylık bin 431 TL’ye mahkum edilmeleri anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı, 17 Mart’ta sona erecek olan işten atma yasağı ile ücretsiz izin uygulamasında süreyi 2 ay daha uzattı. Hükümetin süreyi haziran sonuna kadar uzatılabileceğine dikkat çekiliyor. Karara göre şu anda işten atma yasağı var. Ancak uygulamada işverenler kamuoyunda “Kod 29” olarak da bilinen “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” gerekçesini göstererek işçileri işten atmaya devam ediyor. Öte yandan kısa çalışma ödeneğinde ise belirsizlik sürüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kısa çalışmada süreyi “son kez” mart ayı sonuna kadar uzattıklarını açıklamıştı. Bu kapsamda da süre 30 Mart’a kadar uzatıldı. Başta Türkİş ve DİSK olmak üzere işçi konfederasyonları kısa çalışmanın uygulamada yaşanan sorunlar düzeltilerek yeniden uzatılmasını istiyor. İşveren örgütleri de kısa çalışmada sürenin en azından bir süre daha uzatılmasından yana. Bu talepler hükümete de iletildi. Ancak hükümetten henüz bir yanıt gelmedi. Emekliliğe darbe Son verilere göre, 1.3 milyon işçi kısa çalışma ödeneği alıyor. Nisan 2020 – Ocak 2021 döneminde ücretsiz izne çıkarılan işçi sayısı ise 2.4 milyona ulaştı. Kısa çalışma ödeneğinde de ücretsiz izinde de işçinin emeklilik prim ödemeleri donduruluyor. Bu nedenle yaklaşık bir yıldır bu kapsamdaki işçilerin emeklilik primleri yatırılmıyor. Büyük olasılıkla ileride geriye dönük borçlanma hakkı verilerek ödenmeyen bu primler işçiye yüklenecek. Kısa çalışma ödeneğinde ücretin yüzde 60’ı ödeniyor. Bu tutar İşsizlik Fonu’ndan karşılanıyor. Birçok işverenin kısa çalışma ödeneğini amacı dışında kullandığı, işçiyi aynı şekilde çalıştırmaya devam ettiği biliniyor. Buna karşın iktidarın ücretsiz izinde süreyi uzatırken, kısa çalışmayı 30 Mart’ta bitirmesi halinde birçok işverenin, kısa çalışma bittiği için işçileri ücretsiz izne çıkaracağına dikkat çekiliyor. İşçi kısa çalışmada ücretinin yüzde 60’ını alabilecekken, ücretsiz izinde bin 431 TL ile bir ay geçinmeye çalışacak. l ANKARA Çağatay Abraş Atilla Benli TÜRKİYE SİGORTA AÇIKLADI ‘Yönetim değişikliği verimlilik adımıydı’ Kamudaki sigorta şirketlerinin birleştirilmesiyle kurulan Türkiye Sigorta’nın, sigorta ve BES’teki liderliğini sürdürmeyi hedeflediği açıklandı. Türkiye Sigorta Başkanı ve Genel Müdürü Atilla Benli, dünkü toplantıda ayrıca, “Şirketin ilanından kısa süre sonra, yeni kurulan yönetim sistemi ve yöneticileri değiştirdiniz. Buna neden gerek gördünüz” sorusuna şu yanıtı verdi: “6 şirketi ikiye indirdik. Önceki geçici çözümdü. Birlikte yöneterek verimlilik planlamıştık. Maliyet avantajı sağlıyoruz. Aktüeryal aklın söylediğini yaptık.” Türkiye Sigorta Başkan vekili ve Türkiye Varlık Fonu yöneticilerinden Çağatay Abraş da büyürken inorganik fırsatları hem ülke içi hem bölgesel bazda değerlendireceklerini vurguladı. l Ekonomi Servisi TÜRMOB, Türkiye’deki kamuözel işbirliği modelini masaya yatırdı Risk analizleri yetersiz Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), “KamuÖzel İşbirliklerinde Fırsatlar ve Tehditler?” başlık bir raporla kamuözel işbirliği (KÖİ) modeli kapsamında Türkiye’deki projelerinde yaşanan sorunlara dikkati çekti. Benzersiz sanıyor Dünya örneklerine atıf yapılan rapora göre, Türkiye’de KÖİ projelerindeki gelir garantilerinde kur ve enflasyon riskini idareler üstleniyor. Anak bu garantiler sağlanırken risk analizlerine ve optimal risk paylaşımına ilişkin teknik süreçler ihmal ediliyor. Ayrıca, gelir garantilerinin kamu finansmanı ve kullanıcılar tarafından ödenebilirliklerinin analizlerine de önem verilmiyor. Ödemelerin sürdürülebilirlikleri ise işletme döneminde ortaya çıkıyor ve bu hem bütçe hem ekonomi üzerinde beklenmedik yüklere neden oluyor. Yine rapora göre, KÖİ’nin kullanıldığı karmaşık mega projelerde teknoloji ve tasarım standart değil. Bu, karar vericilerin “benzersizlik yanılgısı”na düşmesine ve projelerinin çok özel olduğunu düşünmesine neden oluyor. Bu nedenle karar vericiler, başkalarının tecrübelerinden faydalanmada da isteksiz davranıyor. Ayrıca siyasi tercih nedeniyle ihtiyaçtan projeye değil, projeden ihtiyaca gidilmesi de önemli sorunlar doğuruyor. l Ekonomi Servisi YATIRIM TOPLAMI 72 MILYAR DOLAR Osmangazi Köprüsü için 15 yıl boyunca işletmeciye 10.4 milyar dolarlık gelir garantisi verildi. KÖİ modeliyle gerçekleştirilen projelerin yatırım tutarlarının sektörel dağılımına bakıldığında ilk sırada 23.3 milyar dolarla karayolu projeleri var. Bunu 19.2 milyar dolarla havalimanı, 18.7 milyar dolarla enerji projeleri izliyor. Yapkiraladevret modeliyle yapılan sağlık projeleri 10.8 milyar dolar. Bunların toplam tutarı ise 72 milyar dolar. kadın olmak Kâr, daha çok kâr... Bu tek hedef doğrultusunda kapitalist pazar ekonomisi insanlığın tüm değerlerini teker teker ticari bir mala dönüştürüyor; içeriğini boşaltıyor; anlamsızlaştırıyor: “Dünya Sevgililer Günü”, “Anneler / Babalar Günü”, “Çocuklar Günü”, “Alışveriş Günü”... Küresel pazarın en yeni tasarımlarından birisi de “Kadınlar Gününe Özel”... Emekçi kadınların daha 1920’lerden başlayarak Clara Zetkin’in önderliğinde cinsiyet ayırımcılığına, toplumsal şiddete, sosyal dışlanmaya ve kadınların bir yandan kapitalist işgücü piyasalarında, diğer yandan da toplumsal ilişkiler ağı içerisinde ailelerinde ve sosyal yaşamlarında uğradıkları sömürüye karşı başlattıkları direnişin, amaçlarından soyutlanıp anlamsızlaştırılarak, kadınlar için bir “anma” ve “hediye verme” günü haline dönüştürülmesine; aslında tek hedefleri piyasadan pay kapma ve kârlarını çoğaltmak olan küresel tekellerin, “8 Mart” tarihini “ne kadar da eşitlikçi” olduklarına dair bir sosyal reklam kampanyasına dönüştürmelerine de şaşırmamak gerekir. Bilim insanlarının düşünce özgürlüklerinin yok edildiği, kadınların “helal mal / haram mal” diyerek ayrıştırıldığı Türkiye’nin yerli ve milli kapitalizminin de bu kampanyada yer bulma ve bir anlığına da olsa “eşitlikçi ve çağdaş” vitrinde yer kapma telaşı da hiçbirimizi şaşırtmıyor. Kadın yaşamının sömürüsü daha çocukluktan başlayan bir gerçek: UNICEF, dünyada on beş yaşının altında 700 milyon çocuk kızın evlendirilmeye zorlandığını duyuruyor ve söz konusu rakamın 2030 yılına değin 950 milyona çıkacağı uyarısını yapıyor. Türkiye’de ise 18 yaşının altındaki kadınların yüzde 26’sının evlendirilmiş olduğu ve yüzde 10’unun da ilk çocuklarını doğurmuş olduğu biliniyor. Evlilik baskısı ile eğitim sürecinden koparılarak sosyal dışlanma içine itilen kadınlar doğal olarak iktisadi faaliyetlerden de dışlanmakta. DİSKAraştırma Dairesi bu hafta başında yayımladığı “Covid19 Döneminde Kadın İşgücünün Görünümü Raporu”nda ekonomik krizin ve Covid19’un etkisiyle istihdamda yaşanan azalışın özellikle kadın istihdamında daha belirgin olduğunu belgelemekte. DİSKAR, TÜİK’in verilerinden yola çıkarak yapmış olduğu hesaplamalarda, Kasım 2019’da 8 milyon 841 bin kişi olan, istihdam edilen kadınların sayısının son bir yılda 571 bin kişi azalarak 8 milyon 270 bine düştüğünü; böylece son bir yılda istihdam edilen kadınların sayısındaki azalmanın yüzde 6.5’e ulaştığını paylaşıyor. Bu oran genelde yüzde 3.92, erkeklerde ise yüzde 2.74. DİSKAR verilerine göre Kasım 2019 ve Kasım 2020 arası dönemde aktif olarak işbaşında olan kadınların sayısı 992 bin kişi azaldı. Bu da yüzde 11.5 oranında bir kayıp anlamına geliyor. Aynı oran erkeklerde ise yüzde 6.5 olarak hesaplanmakta. Özet olarak, TÜİK verilerine göre toplam kadın nüfusunun sadece üçte biri işgücü piyasasına katılma kararı vermiş iken her dört kadından ancak birisi iş bulabiliyor. Bu oranlar Türkiye’yi dünyada 183 ülke arasında kadınların işgücüne katılımı açısından sondan 15. ülke konumuna sürüklüyor. TÜİK anketleri Türkiye’de kadınların yüzde 57.6’sının işgücüne katılmama nedeni olarak “eve ait sorumluluklarını” öne sürüyor. Bu gerçekler karşısında DİSK, şu talep ve önerileri dile getirmekte: Kadın istihdamının önündeki engellerden olan çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikalar uygulanmalıdır. Çalışma hayatında kadına yönelik her tür ayrımcılık terk edilmeli, cinsiyetçi işbölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli; güvenceli ve düzenli işler yaratılmalıdır. Salgın döneminde artan kadın işsizliğini azaltacak istihdam politikaları hızla hayata geçirilmeli; kadınların gelirlerini koruyacak önlemler alınmalı; artan bakım emeği için ekonomik destek ve ebeveyn yardımları sağlanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son verilmeli, 6284 sayılı Yyasa etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Bu haftanın sonunda, AKP Ekonomi İdaresi’nce haftalardır muştulanmakta olan yapısal reform paketinin açıklanması beklenmekte. Bizce yukarıdaki önerileri karşılayamayan ve kadının işgücü, eğitim ve toplumsal eşitlik taleplerine değinmeyen hiçbir “reform” yapısal nitelikli olmayacaktır. Benzine 30 kuruş zam Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası’ndan yapılan açıklamada, bugünden itibaren geçerli olmak üzere benzine 30 kuruş zam geldiği belirtildi. Ancak artışın mevcut uygulama olan Eşel Mobil Sistemi gereği ÖTV’den karşılanacağı da bildirildi. Açıklamada “Akaryakıt Ürünlerinde ÖTV Düzenlemesi, 10/03/2021 tarihinden itibaren geçerli; benzinde 30 krş/lt fiyat artışı gerçekleşmiş olup, artış Eşel Mobil Sistemi gereği ÖTV’den karşılandığından pompa fiyatlarına yansımayacaktır” denildi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle