22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR ekonomi@cumhuriyet.com.tr AVRO STERLIN FAİZ BORSA 11 26 ŞUBAT 2021 CUMA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.2270 1.3 kuruş 8.8290 7.4 kuruş 10.2440 4.1 kuruş 14.92 Sabit 1.488 5.19 puan 2017’de çıkan 696 sayılı KHK’nin taşeronla ilgili detayları emekçiyi vurmaya başladı 2821.05 2.04 lira 416.36 23.6 lira İşçiye emeklilik oyunu Taşerondan kadroya alınan işçiler, hak kazandıkları anda resen emekli edilmeye başlandı. Ayrıca eşi başka ilde çalışan işçilere tayin olanağı da sağlanmıyor. Aralık 2017’de çıkarılan 696 sayılı KHK ile kamudaki taşeron işçiler kadroya, belediyelerdeki taşeron işçiler ise belediye şirketlerine alınırken, bu kapsamda düzenlemede yer alan şu cümle bugün emekçilerin başına dert oldu: “Bunların istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal MUSTAFA güvenlik kurumlarından ÇAKIR emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemez.” Bu ifade bugün resen emekli edilmeye neden oluyor. Bilgi veren TezKoopİş Sendikası Genel Başkanı Haydar Özdemiroğlu, kadroya geçirilen işçilerden emeklilik dönemi gelenlerin iş sözleşmelerinin bir gün daha çalışmalarına olanak tanınmadan sonlandırıldığına dikkat çekti. Buna karşın özel ya da kamuda çalışan bu tür kadrolar dışındaki tüm işçilerin çalışma haklarının kendi onay ya da oluru olmaksızın sonlandırılamadığına vurgu yapan Özdemiroğlu, şöyle devam etti: Anayasaya da aykırı “Bu uygulama Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle anayasamızın temel hükümlerine tartışmasız biçimde aykırı. Bu durum öncelikle ‘yasak’ kavramı ile vurgulanan ağır bir ‘ayrımcılıktır.’ Çünkü aynı işte, aynı sürelerle çalışan ancak kamu kuruluşunda kadroya geçirilen tüm işçilere yönelik bir haksızlıktır.” Özdemiroğlu, genelde tüm çalışanların, özelde işçi statüsünde kamu ve özel işyerlerinde çalışan milyonlarca işçinin ekonomik ve sosyal sorunlarının ekonomik bunalım ve salgın koşullarında her geçen gün daha da arttığını, özellikle insan onuruna yakışır koşullarda çalışma hakkının öneminin belirgin biçimde öne çıktığını söyledi. ‘Çalışma hakkı’ bitti İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. maddesine göre “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı olduğunu” hatırlatan Özdemiroğlu, Türkiye’nin 2005’te kabul ettiği Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 1. maddesine göre de devletin “çalışanların özgürce edindikleri bir işle yaşamlarını sağlama haklarını etkili biçimde korumayı” güvence altına almak zorunda olduğunu vurguladı. Ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleriyle güvenceye alınan çalışma hakkının, herkese işini özgürce kabul etme ve seçme hakkı verdiğini anlatan Özdemiroğlu, “Taşerondan kadroya geçirilen işçilere yönelik gerçekleştirilen tüm haksız uygulamalar artık son bulmalı. Yüz binlerce işçinin ayrımcılık ortamına itilerek kendilerinin ve ailelerinin yaşamı karartılmamalı. TezKoopİş, taşerondan kadroya geçen üyelerimizin haksızlıklara karşı her koşulda yanında olmayı sürdürecektir” dedi. l ANKARA Kamudaki taşeron işçilerin kadroya alınması sürecinde kitlesel eylemler yapılmıştı. ‘Adaletsizlik ve haksızlık’ Hakİş Genel Başkanı Mahmut Arslan da KHK ile kadro alan işçilerin toplusözleşme düzenine geçmelerine karşın tayin ve becayiş konusunda adaletsiz ve haksız bir uygulamayla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Arslan, “696 sayılı KHK’ye atıfta bulunarak kadro alan arkadaşlarımızın tayin ve becayişlerinin olamayacağı konusunda bazı iddialar var. Eşi başka ilde kendisi başka ilde çalışan arkadaşlarımız var. Bu durum insan hakları ve eşitlik anlamında ciddi bir adaletsizlik ve haksızlık. Bu konunun çözülmesini istiyoruz” dedi. KHK ile kamuya geçen işçilerin 1 Kasım’dan itibaren kamunun sistemine dahil olduklarını anımsatan Arslan, şu vurguyu yaptı: “Emeklilik işlemi sosyal güvenlik sistemimizde işçinin talebiyle olabilir. İşçi talep ederse emeklilik isteyebilir. Talep olmadıkça işçiler zorla emekli edilemezler.” Mahmut Arslan ayrıca konuyu Anayasa Mahkemesi’ne kadar götürüp, eşitsiz ve adaletsiz uygulamanın iptal edilmesini isteyeceklerini açıkladı. Döviz ve borsada inişçıkışlar artarken piyasa uzmanlarından uyarı geldi: Yatırımcı temkinli olmalı Ali Güdücü Süleyman Göçmen ŞAHİNBEY BELEDİYESİ Emekçiler 6 yıldır zamsız çalışıyor AKP’li Şahinbey Belediyesi’ne bağlı Katılım AŞ’de çalışan işçiler, 6 yıldır toplu iş sözleşmesi yapamıyor. DİSK Genel İş Sendikası’nın 20 yıldır yetkili olduğu işyerine, işverenin talimatıyla Hizmetİş Sendikası girdi. Başka şirketlerden buraya üye işçi kaydırıldı ve Genelİş’in yetkisine itiraz edildi. Mahkeme ise iki kez Genelİş lehine karar verdi. Belediye ve Hizmetİş’in itirazı üzerine karar değişti. Buna da Genelİş itiraz etti ve 2015’te Yargıtay’a başvurdu. Dosya 6 yıldır Yargıtay’da. DİSK Genel İş Sendikası Şube Başkanı Süleyman Göçmen, “İşçiler, hükümetin açıkladığı asgari ücret kadar maaş alıyor. Diğer hakları beklemede” derken, DİSK Bölge Temsilcisi Ali Güdücü, belediye başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nun işçiyi mağdur ettiğini vurguladı. l BEKİR ŞAHİN/ GAZİANTEP HAZİNE BAKANI ELVAN Ekonomik reform programı martta Türkiye ekonomisindeki kriz devam ederken, hükümet bir kez daha “reform paketi” açıklamaya hazırlanıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, dün sosyal medya hesabından açıklama yaparak makroekonomik istikrar politikalarını ve yapısal politikaları içeren “ekonomik reform” çalışmalarında sona geldiklerini duyurdu. Elvan, “Reform politikalarımızın detaylarını Sayın Cumhurbaşkanımız mart ayının ikinci haftasında kamuoyuyla paylaşacak. 2021 yılı reformlar yılı olacak” dedi. l ANKARA Mali piyasalardaki sert dalgalanma dün de devam etti. Akşam saatlerinde hızlanan yükselişle dolar 7.44 TL’ye kadar çıkarken, Avro ise 8.87 TL seviyesini gördü. Döviz piyasalarındaki hareketlenmenin önemli nedenlerinden biri ABD tahvillerinin getirisindeki yükseliş. Diğer neden ise yabancı yatırımcıları Türkiye piyasalarına yeniden döndüren politikaların sürdürülüp sürdürülmeyeceğine ilişkin endişeler olarak sıralanıyor. Ayrıca iç siyasi gerilim de önemli etkenlerden biri. Avro 9.00 TL’yi gördü Önceki gün piyasaların kapanışına kadar 7.26 liraya ulaşan dolar, daha sonra 7.18 liraya çekilse de dün bir kez daha akşam saatlerindeki hızlı yükselişle 7.44 TL’nin kapısına dayandı. Ancak saat 22.00 sıralarında 7.32 TL’ye kadar çekildi. Avro ise daha sert hareket ederek 8.87 liraya kadar yükseldi. Borsa İstanbul ise gün içinde 1460 puan kadar çekildikten sonra toparlanarak günü yüzde 0.35 yükselişle kapattı. Yaşananları değerlendiren analistler ise küresel pay piyasalarında artan enflasyonist endişeler, satın alınacak yeni bir hikayenin bulunmaması ve ABD tahvil faizlerindeki yukarı yönlü harekete paralel sert dalgalanmalar dikkati çekerken, yurtiçi piyasalarda da benzer bir yönelimin olduğunu, yatırımcıların temkinli olması gerektiğini ifade ediyor. Örneğin İnfo Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz, özellikle yeni yatırımcılar açısından zorlu bir sürecin başladığını söyleyerek “Bunların önemli kısmı düşen piyasa görmediler. Panikleme ihtimalleri çok yüksek. Onun için paniğe kapılmadan, özellikle kredili pozisyonlarını gözden geçirmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum” dedi. Ünlü Menkul Değerler Araştırma Müdürü Murat Akyol da şu vurguyu yaptı: “Teknik açıdan bakıldığında 1500 puanın altındaki rakamlar kısa vadeli görünüm açısından risk yarattığı için bu seviyeden yukarı yönde mümkün olduğunca uzaklaşılması oldukça önemli.” Net rezerv azaldı Öte yandan TCMB’nin net uluslararası rezervleri 19 Şubat ile biten haftada bir önceki haftaya göre yaklaşık 1.2 milyar dolar düşüşle 12.1 milyar dolar oldu. ‘DOLARIZASYONDA ARTIŞ DURDU’ İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali dolar/TL’deki son birkaç günlük yükselişin bugün için reel bir ekonomik bozulmaya işaret etmediğini, dolarizyon konusunda ise ters dolarizyondan bahsedilemeyeceğini ancak artışın durduğunu söyledi. Bloomberg HT’de katıldığı programda değrelendirmelerde bulunan Bali, enflasyonun ikinci çeyrekte 100150 baz puan daha yükseldikten sonra, parasal sıkılaşmanın ve düşük kurun etkileriyle yılın ikinci yarısında geriye dönmesi gerektiğini bunun da faiz indirimlerine zemin sağlayacağını söyledi. İş Bankası Genel Müdür Bali, “Finansal istikrarın sağlanması herkese elzemdir” vurgusu da yaptı. Adnan Bali Ekonomik güven endeksi şubatta 95.8 puan oldu ‘Güven’ yine düşüyor Kriz ve salgın ekonomiyi dalgalandırmaya devam ediyor. TÜİK’in “Ekonomik Güven Endeksi, Şubat 2021” raporuna göre ekonomik güven endeksi Ocak 2021’de 96.2 puan iken, şubat ayında yüzde 0.5 oranında azalarak 95.8 değerine düştü. Ekonomik güven endeksindeki düşüş, reel kesim (imalat sanayii), hizmet ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı. Genel endeks Aralık 2020’de 94.7, Şubat 2020’de 98.4 puandı. Bu kapsamda, şubat ayında ocak ayına kıyasla reel kesim güven endeksi yüzde 0.3 oranında azalarak 108.7, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 1.4 azalarak 100.4, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 1.3 azalarak 83.1 puan oldu. Buna karşın tüketici güven endeksi yüzde 1.5 oranında artarak 84.5, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0.4 artarak 108.9 puana çıktı. Ayrıca hatırlanacağı gibi ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. l Ekonomi Servisi Kurumsal yönetim ödülleri dağıtıldı Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD) düzenlediği zirvenin son gününde XI. Kurumsal Yönetim Ödülleri de sahiplerini buldu. Şirketlerin bir önceki yıl elde ettiği kurumsal yönetim notlarının baz alındığı listeye göre 2020’de BİST Kurumsal Yönetim Endeksi’nde en yüksek nota sahip ilk üç şirket Garanti BBVA, Aksa Akrilik ve Doğuş Otomotiv oldu. Sivil toplum kuruşu kategorisinde ise ilk üç Darüşşafaka Cemiyeti, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü. İnadına... İnsanlar çöplerden yiyecek topluyor; işsizlik ürkütücü, kepenkler aylardır kapalı, esnaf kan ağlıyor.. Ama o çıkıyor her şeyi bir kenara bırakıp, “Kanal İstanbul’u yapacağız. İnadına yapacağız...” diyebiliyor. Otobüslerle insanlar taşınıyor... AKP kurultayları... O, mutlu, lebaleb dolu salonlarda itiş kakış içeri giren, pandeminin en yoğun olduğu dönemde “sosyal mesafe, maske kurallarını” hiçe sayan kalabalık gözlerini yaşartıyor. Daha bir coşuyor; ana muhalefet liderine hakaretlerini daha bir ağız dolusu sıralıyor. Her yöne öfke oklarını yöneltiyor. “Kraldan çok kralcıları” da işbaşında. AKP iktidarını eleştiren, karşı çıkan, politikalarına itiraz eden herkes terörist, vatan haini... Anketlerde baş aşağı oysa... Artık millet kanmıyor. Çiftçi tükenmiş; mazota, gübreye ilaca zam üzerine zam.. Gıda fiyatları fırlamış. Beri yandan televizyon kanalları bangır bangır: “Pandemiye karşı bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanız, iyi beslenmeniz lazım...” Nasıl olacak o? Millet bırak doğru beslenmeyi karnını bile zor doyuruyor... En büyük besin kaynağı ekmek hâlâ (kişi başı yıllık 150 kg. ekmek) ama onun da fiyatına peş peşe zamlar... Neden? Çünkü buğdayı ithal ediyoruz. 90 milyon nüfus, 20 milyon ton buğday üretiliyor yalnız. TÜİK verilerine bakıyoruz. 1980’lerde de aynı miktar üretiliyormuş: Nüfus 45 milyon.. Yanlış tarım politikaları, yanlış istihdam politikaları, yanlış teşvikler; yanlış eğitim politikaları... İnsan kaynağımızı, beyin gücümüzü tutmayı, verimli kullanmayı beceremiyoruz, en iyi beyinler yurtdışına kaçıyor. Ne gam... İnadına Kanal İstanbul... HHH Öküz altında buzağı aramayın sakın. Konu değiştiriyorum. Önümde Herkese Bilim Teknoloji dergisinin 5 Şubat sayısı. Dünya Akıl Sağlığı Başkanı ile Scientific American dergisinin yaptığı bir söyleşiyi veriyor. Akıl Sağlığı Başkanı bir kadın: Bandi X. Lee. Adli psikiyatrist. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın akıl ve ruh sağlığını, davranışlarını 4 yıllık başkanlığı boyunca incelemiş. Lee, Trump’ın tıpta psikoz olarak isimlendirilen düşünce, algı ve davranış bozuklukları gösteren bir beyin hastalığından mustarip olduğunu ileri sürüyor. Ve “Esas kaygı verici olan, böyle bir liderin, taraftarlarının da akıl sağlığını bozmuş olması” diyor. “İnsanları Trump’a çeken nedir? Bunun altında yatan itici güç ne olabilir” sorusuna verdiği yanıt da şöyle: Burada iki temel duygusal dürtü öne çıkıyor. Biri narsistik simbiyotik (ortak yaşam), diğeri ise paylaşılan psikoz. Narsistik simbiyoz, lidertakipçi ilişkisini mıknatıs gibi çekici hale getirir. Aşağılık duygusunu bastırmak için övgü açlığı çeken lider, “büyüklük” güç gösterilerinde bulunurken, sosyoekonomik yapısal sorunlara bağlı olarak yokluk içinde yaşayanlar, kollayıcı/koruyucu bir figürün kanatları altına sığınmak ister. Bu lider ve takipçi tipi bir araya geldiğinde “anahtar ve kilit” gibi müthiş bir uyum ortaya çıkar. Paylaşılan psikoz adı verilen ilişki tipi ulusal düzeyde meydana gelirse, semptomlar ağırlaşır ve bu tablonun normal psikoloji ile açıklanması mümkün olmaz. Ağır ruhsal sorunları olan bir kişi yetkin bir konuma gelirse, o kişinin semptomları duygusal bağlar üzerinden tüm topluma yayılır ve zaten var olan hastalıklı yapı bir üst seviyeye çıkar. Sonuçta önceden sağlıklı bir psikolojiye sahip olan insanlarda bile paranoya, şiddet eğilimleri ve gerçeklerden kopuş belirtileri ortaya çıkar. Tedavisi, hastalıklı liderin uzaklaştırılması, yani etkisiz hale getirilmesidir. Peki, ya topluma da yayılan şiddet? Yanıt şöyle: Şiddet, uzun bir sürecin nihai ürünüdür, dolayısıyla önlemek tek çözümdür. Yapısal şiddet veya eşitsizlik, davranışsal şiddetin en güçlü tetikleyicisidir. Dolayısıyla eşitsizliğin her türünü ekonomik, ırka ve cinsiyete dayalıazaltmak şiddeti büyük ölçüde azaltır. Önlemlerin etkili olması için bilgi ve birbirini derinlemesine anlama da bu bağlamda önemlidir. Aynı pandemide olduğu gibi nelerin olabileceğini önceden tahmin etmeli ve hazırlıklı olmalıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle