05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 15 ŞUBAT 2021 PAZARTESİ KÜLTÜR ‘İkimiz’ Oscar’ın Yabancıları seçkisinde... İstanbul Modern Sinema, dokuzuncu kez düzenlediği Oscar’ın Yabancıları seçkisini 16 Şubat 8 Mart tarihlerinde sinemaseverlerle buluşturuyor. Bu hafta, yarın ve 18 Şubat’ta saat 12.00’de “İkimiz” adlı film gösterilecek. Filmin yönetmenliğini Filippo Meneghetti üstleniyor. Filmde, Barbara Sukowa, Martine Chevallier, Léa Drucker rol alıyor. Emekli iki kadın olan Nina ve Madeline 20 yıl boyunca sürdürdükleri tutkulu aşklarını herkesten saklamışlardır. Madeleine’in çocukları Nina’yı karşı komşu olarak bilir. Aslında özgür ruhlu Alman bir tur rehberidir. Evlerini satıp Roma’ya taşınmanın hayali kuran bu çiftin karşı apartmanlar arası gidip gelen ilişkileri beklenmedik bir olayla sarsılır ve aşkları teste tabii tutulur. Fransa’nın adayı bir ilk film ve samimi yaklaşımıyla, Sukowa ile Chevallier’nin güçlü oyunculuklarıyla aşkın gücüne inanıyor, inandırıyor. ‘Sinema ve Mitoloji’ seminerleri başlıyor Akbank Sanat ve Psikesinema & Psikeart işbirliğiyle düzenlenen “Sinema & Psikiyatri Seminerleri” 2021 yılında “Sinema ve Mitoloji” başlığı ile devam ediyor. Koordinatörlüğünü Prof. Dr. M. Emin Önder yaptığı etkinlik dizisi şubathaziran döneminde Akbank Sanat YouTube kanalında yayımlanacak. Seminer serisinin ilkinde 18 Şubat Perşembe günü “Pan’nın Labirenti” filmi üzerinden “İnsanlar Mitlere Neden İhtiyaç Duyar” sorusuna yanıt aranacak. Tarihi Parfüm Şişeleri sergileniyor Milattan önce 5 ve 6’ncı yüzyıllardan ve sanatçıların resimleriyle süslediği parfüm şişeleri, İzmir Arkeoloji Müzesi‘nde ilk kez sanatseverlerin karşısına çıkacak. “Göremediklerinizi Göreceksiniz” projesi kapsamında, depolarda korunan değerli eserleri birer ay süreyle ziyaretçilerle buluşturan İzmir Arkeoloji Müzesi‘nin bu ayki konuğu, “Attika Kırmızı Figürlü Bodur Lekythoslar” olarak tanımlanan kaplar oldu. Tarih boyunca uzak diyarlardan getirilen parfüm ve parfüm şişelerine olan ilgiyi gözler önüne seren eserler, bu ay sonuna kadar müzede ziyaretçiler tarafından görülebilecek. Reha Erdem’den kara komedi Film izleme platformu MUBI, yönetmen Reha Erdem’in bugüne dek hiçbir yerde yayımlanmayan bir filmini izleyicilere sunmaya hazırlanıyor. Erdem’in yazdığı “Seni Buldum Ya!” isimli kara komedi, 13 Mart’ta MUBI’de izleyiciyle buluşacak. Ezgi Mola Yönetmenin Nisan 2020’de karantinaya kapanan İstanbul’da Zoom üzerinden çektiği film, karantinayı fırsat bilip çevrimiçi bir suç ağı kurmuş iki dolandırıcının ve bu ağa yakalanan insanların yaşadığı trajikomik olayları anlatıyor. Tilbe Saran Filmde Serkan Keskin, Nihal Yalçın, Bülent Emin Yarar, Ezgi Mola, Taner Birsel, Tilbe Saran, Esra Bezen Bilgin, Tansu Biçer ve Ecem Uzun rol alıyor. Oyuncuları özel olarak kendileri için yazılmış rollerde ve kendi evlerinde görüntüleyen “Seni Buldum Ya!” filminin yapımcılığını ise Ömer Atay ve Serra Ciliv üstlendi. Tansu Biçer Maskesiz evden çıkamayacak hale gelmiş insanların yaşadığı bir dünyada geçen ve masumun suçluya, suçlunun da masuma dönüştüğü filmin oyuncuları ilk kez aynı projede bir araya geldi. 15 ŞUBAT DÜNYA ÇOCUK KANSERİ FARKINDALIK GÜNÜ’NE ÖZEL ALİ EKREM EKER ANISINA KISA FİLM ÇEKİLDİ Bitmeden ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK FARK ET... Dünya’da her üç dakikada bir çocuğa kanser tanısı konuyor. Ülkemizde yılda 3 bin 500 çocuk kanser tanısı alıyor. Erken tanı diğer kanserlerde olduğu gibi çok önemli ve erken tanıyla hastalıktan kurtulma oranı yüzde 70’i buluyor. Tüm bunları anlatan bir farkındalık projesi kapsamında kısa film çekildi. Proje liderliğini Dr. Nur Topcu, sanat danışmanlığını Zibzi Art’ın yaptığı ve “Bitmeden Fark Et” sloganıyla yürütülen farkındalık projesine söz, müzik ve senaryosu İstanbul Devlet Operası sanatçısı Özlem Abacı’ya ait bir de şarkı hazırlandı. Topcu, “Uluslararası Lions Kulüpleri Birliği’nin belirlediği global hizmetler arasında çocuk kanseri ile mücadele önemli bir yer oluşturuyor. Lions üyesi olarak bir buçuk yıl önce Çocuk Kanseri ile Mücadele koordinatörü olarak göFilmde anne, baba, üç ve dokuz yaşındaki revlendirildim bu yılda hedef liçocuklarından oluşan bir aile gönüllü olarak oynadı. deri olarak görevime devam ediyorum. Projeyi farkındalık ve hiz lerini de belirten Topcu, “Bu yılda Zibzi Art yaptı. Senaryoyu söz ve met ayağı olarak çocuk kanseri farkındalığını, er müziği yazan İstanbul Devlet Opeplanladık. Projeken tanının önemini rası sanatçısı Özlem Abacı yaznin bir şarkısı olhatırlatmak, bu ko dı. Film Projemed Yapım tarafınmalıydı. Daha önnuda toplumsal bi dan çekildi. TOÇEV ve Çocuk Eğice Kanser Olma linci arttırmak ama tim Derneği projeye destek verAşı Ol projesincıyla devam ettik ve di. Filmde anne, baba, üç ve dode birlikte çalıştışarkıdan esinlene kuz yaşındaki çocuklarından oluğım İstanbul Devrek bir kısa film çek şan bir aile gönüllü olarak oynadı. let Operası sanattik. Filmi sık sık ne Filmde anlatılmak istenen ise şarçısı Özlem Abadensiz ateşlenen ek kının ışığında tıpkı Ali Ekrem gibi cı söz ve besteyi lem ağrıları olan ve basit şikâyetlerin kanser habercioluşturdu” diye ciddiyeti fark edil si olabileceği ve ailelerin çocuklaanlatıyor. meyen ve daha sonra rındaki normal olmayan değişikŞarkıda vurgukarın ağrılarına da likleri fark edebilmesi gerekliliği! lanmak istenen neden bulunamayan Topcu, “Kanser çocuklarda dörbir çocuğun ağzından değişimve sonunda nöroblas düncü ölüm nedeni. Her üç dakiDr. Nur Topcu tom (yani çocuklarda kada bir çocuğa kanser tanısın lerin fark edilmegörülen böbrek üs konması ise gerçekten tüyler ürsi ve yaşamı bittü bezinden kaynak pertici. Erken tanı ise çok önemli meden yaşama sarılması. Bu şar alan kanser) tanısı alarak altı ay ve erken tanı sayesinde kurtulma kıdan esinlenerek projenin adı içinde beş yaşında kaybedilen Ali oranı çok yüksek. Bu nedenle ai“Bitmeden Fark Et” olarak belir Ekrem Eker anısına çekildi. Öyle leler çocuklarını düzenli kontrole lenmiş. ki şarkının sözleri sanki Ali Ekgötürmeliler. Bunun yanında çoTopcu, yani hayaller bitmeden, rem için yazılmıştı. Böylelikle Ali cuklarda sık görülen bacak ağrılasevgi bitmeden en önemlisi yaşam Ekrem’in hikayesi Bitmeden Fark rı, ateş, karın ağrısı, lenf bezlerinbitmeden vurgusuyla “Geçen yıl Et’ diyerek birçok çocuğun hayatı de şişme, öksürük, çabuk yorulma farkındalık ve hizmet olarak proje nı kurtarabilecek” diyor. gibi tekrarlayan şikâyetlerini fark dahilinde etkinlikler düzenledikProjenin sanat sponsorluğunu etmeleri gerekiyor” diyor. REMBRANDT’IN ESERI 20 milyon dolara satıldı Hollandalı ressam Rembrandt’ın “Abraham and the Angels” adlı eseri 20 milyon dolara alıcı buldu. Metropolitan Sanat Müzesi yönetiminden Mark Fisher’ın koleksiyonunda bulunan tablo Sotheby’s müzayede evi aracılığıyla satılarak usta ressamın rekor fiyata satılan işleri arasına girdi. ARTnews’in haberine göre 20 ile 30 milyon dolar arasında bir fiyata alıcı bulması beklenen küçük boyutlardaki tablo 20 milyon dolar değere ulaştı. Eseri satın alan kişinin ismi ise açıklanmadı. PEN’den sevgi mesajı PEN Yazarlar Derneği 14 Şubat Sevgililer ve Öykü Günü mesajı yayınladı. PEN mesajında şu ifadelere yer vedi; “14 Şubat Dünya Sevgililer Günü diye bilinir. Ancak 14 Şubat yıllardır Dünya Öykü Günü olarak da kutlanıyor yeryüzündeki 150 kadar PEN merkezinde. Bizler, Demokrasi ile Edebiyatın birbirine yürekten bağlı iki sevgili olduğuna inanırız. Öykülerimizin kahramanlarıdır onlar. İsteriz ki Aşk öyküleri sonsuza dek sürsün; ikisini ayıran zulüm dönemleri, baskı, işkence, şiddet dönemleri, cehalet ve vicdansızlık dönemleri ise kısa. 14 Şubat Sevgililer ve Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun!” Mizah devrimcidir Mizah, en çabuk ve kolay biçimde gençlikle yan yana geliyor. Bunda hem mizahın hem de gençliğin doğal muhalifliği kadar, içinde yaşadıkları dünyaya önceki kuşaklardan ve kendilerinden önce söylenmiş sözlerden farklı, bağımsız bakma isteğinin de payı var. Türkiye’de gençlikmizah birlikteliğinin en yaratıcı örneklerinden bazılarını 2013’teki Gezi eylemlerinde görmüştük. En son Boğaziçi protestolarında da öğrenciler anayasal haklarını savunurken mizahı ihmal etmediler, sloganlarını, pankartlarını mutlaka esprilerle süslediler. Asık suratlı, çatık kaşlı, gri renkli yaşlılar dünyasının karşısında gökkuşağının renklerine bürünüp kahkahalar atmak gençliğin doğasında var çünkü, neyse ki var… Günümüzdeki X, Y, Z kuşakları gibi tartışmalara karşın, gençlik eylemlerinin yaratıcı mizahla buluşmasının çok daha uzun bir geçmişi var. Örneğin Fransa’daki 68 olaylarının bazı sloganları hâlâ unutulmadı: “Yasaklamak yasaktır”, “Kaldırım taşlarının altı kumsal”, “Gerçekçi olun imkânsızı isteyin”… O olayları yerinde yaşayan sevgili Bedri Baykam umarım bir yazısını da açtığı 68 sergilerindeki enstalasyonlara konu olan bu sloganların öykülerine ayırır. Bizim 68 kuşağı ve mizah Bizim 68 kuşağı da çok neşeliydi. En çok da mahkemelerde eğlenirdik. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Cihan Alptekin, Ömer Ayna ve Ziya Yılmaz’ın Maltepe Cezaevi’nden firar etmelerinden hemen sonra duruşmamız olduğu için sıkıyönetim mahkemesine götürülmüştük. Hepimiz sevinçliydik, mahkeme heyeti ise hiç renk vermiyordu ama salonda Mahir ile Ulaş’ın yan yana oturdukları öndeki iki iskemle boştu. Salondaki gazeteciler bir şeyler olduğunun farkına varmışlar, dikkat kesilmişlerdi. Mahir, firar olayından önce mahkemede genel savunmayı yapmaya başlamıştı. Askeri hâkim Akdemir Akmut da hiçbir şey olmamış gibi savunmaya kalındığı yerden devam edileceğini söyledi. Kâmil Dede söz aldı: “Şimdi THKPC’nin eylemlerini sayıyorum” diyerek, birçok eylem sıraladı ve en sonunda da ekledi: “Ve Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi’nden on beş metre tünel kazarak halkın devrimci mücadelesine katılma eylemi.” Sanık sıraları kahkahadan kırılırken ortalık birbirine girdi, gazeteciler hemen diğer salondaki THKO davasına koşturdular. Tanıdığım en esprili devrimcilerden biri olan Kâmil Dede, yarattığı şok dalgasının biraz dinmesini bekledi ve “Savunmaya devam etmek istiyorum” dedi. Bir kitap çıkardı, işaretlediği sayfayı açtı. Fakat bu arada Akdemir Akmut’un meraklı bakışlarla kitabın ne olduğunu anlamaya çalıştığı gözden kaçmıyordu. Kâmil, “Şimdi bir şiir okuyacağım, tutanaklara geçmesini istiyorum” dedi. Akmut itiraz etti: “Ne alakası var şiirin savunmayla?” Kâmil hiç bozuntuya vermedi: “İlgisi var, okuyunca göreceksiniz.” Salonda yükselen merak ve gerilimin içinde başladı okumaya: “Yarasalar, yarasalar / Saçak altından fırlasalar / Arasalar arasalar / Arasalar da bulamasalar.” Akmut kıpkırmızı kesilmişti: “Bu nereden çıktı şimdi?” diye bağırdı. Kâmil kitabı havaya kaldırıp gösterdi: “Sizin şiiriniz, hatırlamadınız mı?” “Benim olduğunu biliyorum, konuyla ne ilgisi var?” Kâmil bir es verdi, sonra cevabı yapıştırdı: “Hani arkadaşlarımız kaçtı ya, işte yarasalar arasalar arasalar da onları bulamasalar; hem siz yazmışsınız, hem de konuyla böyle bir ilgisi var!” Kopan kahkaha tufanı arasında Akdemir Akmut duruşmanın o günlük sona erdiğini açıkladı. Yürekten inanıyorum: Mizah devrimcidir! [email protected] Tülay German “62 – 87 Burçak Tarlası” (Kalan Müzik) Semiramis “Semiramis” (Kervan Plak / Esen Elektronik) Adındaki iki tarih arasındaki kayıtları içeren “62 87 Burçak Tarlası” albümü 2001 yılında Kalan Müzik tarafından kaset ve CD formatında piyasaya sürüldüğünde, Tülay German aktif müzik hayatına çoktan veda ermişti. Uzun yıllardır Fransa’da yaşıyordu, bu tarihten iki yıl önce de Adam Sanat Dergisi’nde deneme yazılarına başlamıştı. Türküyü ve caz şarkılarını eşit derecede iyi söyleyebilen, iki dünyanın müziğini hakkaniyet tahtında bir araya getirebilen; ikisinin de hakkını vererek yorumlayan nadir seslerdendi. German “Burçak Tarlası” parçası ile 1964 yılında müzik tarihimizde bir sayfayı kapayıp, yenisini açmıştı. Kalan Müzik bundan önce ve sonra birer adet olmak üzere (“Yunus’tan N^zım’a” ve “Sound of Love”) toplam üç Tülay German çalışması yayınlamıştı. Bunlar arasında, farklı dillerde 21 parçadan oluşan “6287 Burçak Tarlası”, şimdi ilk kez plak formatında basıldı; ancak tek plak olarak. Plakta “Summertime” dışında tamamı Türkçe 13 parça var. Bunlardan üçü Odeon tarafından basılmış ama piyasaya çıkmamış tek yüzlü deneme plağından alınmış. Milenyum başında bir önceki kuşaklara Tülay German’ı tanıtan “6287 Burçak Tarlası” albümü şimdi aynı görevi plak baskısıyla yeni kuşaklar için yerine getirecek. Unkapanı’nda çalıştığım yıllarda yapımcılar ve firma sahiplerinin sohbetleri arasında sıklıkla duyduğum bir yorum vardı: “Semiramis Pekkan şayet müziğe devam etseydi, ablasını gölgede bırakırdı.” Bırakır mıydı, bırakmaz mıydı bilinmez, ama gerçek olan bir şey vardı ki, Semiramis müziği zamanından önce bırakmıştı. Topu topu altı yıl sürmüştü Semiramis’in müzik kariyeri. Bu zaman zarfının içine hepsi ticari olarak başarıya ulaşmış üç albüm epey de 45’lik plak koymuştu. O nedenle vedası herkes için hayal kırıklığı olmuştu. Semiramis aynı zamanda güzel yüzü ve sempatik görüntüsü ile iyi de bir sinema oyuncusuydu Acımasız zaman ve değişen kuşaklar Semiramis’i de unutulanlar listesine dahil etmişken, Issız Adam filminde kullanılan “Bana Yalan Söylediler” şarkısı ile hem yeniden gündeme gelmesine hem de yeni kuşaklara tarafından tanınmasına vesile olmuştu. Şimdi Semiramis’i hatırlamak ve dinlemek için yeni bir neden var. 1975 yılında çıkan 10 şarkılık üçüncü Semiramis albümü plak formatında yeniden basıldı. Dönemin mühim söz yazarları ve düzenlemecileri tarafından yapılmış aranjmanlardan oluşan “Semiramis” albümü yeni baskısıyla ateşli koleksiyoncuları apartman fiyatına dönem baskısı plak almaktan kurtarıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle