03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 8 OCAK 2021 CUMA HABER Dışarıdan AKP’li rektör atanmasını protesto eden öğrencilerden kan donduran ifadeler ‘Darbe’yi açıkça konuşmak I Bir süredir, yine “darbe” ile oturup darbe ile kalkıyoruz. Son günlerde yine darbeci avı başladı. Olay bir ölçüde müstebit takımının, kendilerini mazur gösterecekleri ortamı yaratma ve yeni darbelerine gerekçe bulma çabalarından, bir ölçüde de kendi aralarında da yaygınlaşan “bu işin sonu darbeye varır” düşüncesinin bu kesimde yarattığı bilinçaltı korkudan kaynaklanıyor. Siyasi yaşamımızda “sivil darbeci” bir kesim, darbe fobisini çokça kullanmıştır. Bu kez de olduğu gibi amaçları sivil darbelerle onların ürünleri sivil diktaları koruyup, kollayıp, yutturmaktır. Bu amaca yönelik olarak ilk başvurulan yöntem, siyasal bünyenin bozukluğunun sonucu olan darbe musibetinin sivil bölümünü tümden gizlerken, salt askeri kesimini öne çıkarmaktır. Meydana geliş koşulları doğru dürüst incelenmeden üstün körü bir şekilde ortaya atılan 27 Mayıs darbesi kullanılarak bu yönteme çokça başvurulmuştur. Demokrasi sahtecilerinin (ya da dilerseniz sahte demokrasiciler diyebilirsiniz) oyunlarını boş çıkarmak için darbeler konusunu açıklıkla enine boyuna konuşmalıyız. HHH Her şeyden önce namuslu olabilmek için askeri veya sivil her türlü darbeye aynı ölçüde karşı olmalıyız. Çünkü tarih göstermiştir ki askeri darbe de sivil darbe de özünde aynı derecede zararlı ve yıkıcıdır. Unutmayalım Mussollini ve Hitler iktidara askeri darbe yoluyla gelmiş değillerdir. Sivil darbelerin saptanmasındaki güçlük, darbenin oluşması için elzem olan güç kullanma (cebirşiddet) öğesidir. Bir siyasal iktidarın güç kullanarak devrilmesi veya bir anayasal düzenin işleyişinin yine cebirşiddet yoluyla engellenmesi olarak tanımlayacağımız darbe olayında kullanılacak cebirşiddetin, hedeflenen amaca uygun olması gerekir. Buna öğretide “elverişli vasıtalar” denir. Yasalarda belirlenmiş olan darbe suçunun unsurlarının gerçekleşmesi için kullanılacak vasıtaların elverişle olması gerekir. Öyle ya herhangi bir grubun ellerine yemek bıçakları alarak başkenti basıp, devletin iktidarını devirmeleri veya engellemeleri mümkün olamaz. Ancak caydırıcı ölçüde tank, tüfek, uçak, kolordu, ordu veya o çapta, etkin olacak bir örgütün oluşmasıyla darbe gerçekleştirilebilir. Bu yüzdendir ki askeri darbenin algılanması daha kolaydır. Ama bu durum kimseyi, tarihte kolay kaçınılamamış bir yanılıgaya da yöneltmemelidir. O yanılgı da şudur: Devletin iktidarına silahlı kuvvetlerin katkısı olmadan karşı çıkmak imkânsızdır. Böyle olunca da darbe denince akla askeri darbe gelmelidir. Gerçek öyle değildir. Tarihte, top tüfekle, kolordu orduyla değil, devletin erkini şu ya da bu şekilde ele geçirmiş olan sivil güçlerin de onları kullanarak demokratik düzeni engelleyip devirebildiklerinin en parlak örneği Adolf Hitler’dir. Hatta Münih “birahane ayaklanması” sonunda gülünç olan ve yakalanıp, içeri tıkılan Hitler’in, elindeki tabancalarla değil, seçimle ve siyasal manevrayla ele geçirilmiş devlet erkinin kullanılması ki buna manevi cebir unsuru deniyorhalinde daha da etkili olduğunu göstermiştir. Demek ki bir darbenin oluşması için cebir ve şiddet unsuru şart ama bunun illa top tüfek olması gerekmiyor, aynı zamanda, sivil güçler, şu ya da bu biçimde ellerine geçirdikleri devlet erkini kullanarak da devletin demokratik işleyişini değiştirip, anayasal ilkeleri ve yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alabiliyor. İşte buna sivil darbe deniyor. Tarihin gördüğü en yıkıcı ve öldürücü (50 milyon insanın ölümüne yol açtı) Nazi İmparatorluğu da kanıtlamaktadır ki sivil darbeler askeri darbeler kadar, hatta kimi zaman onlardan da daha kahredici olabiliyor. O yüzdendir ki sivil darbelerin de askeri darbeler kadar yıkıcı olduğu gerçeğini unutmamak zorundayız. Bitmedi. “Darbe”yi açıklıkla tartışma gelecek yazıda da sürecek. Akademisyenler yine sırtını döndü Devirteslim töreni sırasında eylem yapan Boğaziçili akademisyenler rektörlük binasına bir kez daha sırtlarını dönerek, bir dakika boyunca tuttukları alkışla protestolarını sürdürdüler.12.00’de rektörlük binasının önünde toplanarak binaya sırtlarını dönen akademisyenler, 12.30’da bir dakikalık alkış protestosunun ardından dağıldılar. l Haber Merkezi Darp, taciz, hakaret ÇIPLAK ARAMA PAYLAŞIMI HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, çıplak arama iddiaları üzerine geçen haftalarda, “Türkiye’de çıplak arama yok, inanmıyorum” diyen AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e, tutanakla yanıt verdi. Protesto eylemlerine katılan ve gözaltına alınan bir öğrencinin tutanağını paylaşan Gergerlioğlu, AKP’li Zengin’e seslenerek, “Çıplak arama yok mu demiştiniz?” ifadesini kullandı. Gergerlioğlu’nun paylaştığı mesajda, gözaltına alınan kişinin tutanağa yansıyan ifadesinde şunlar yer aldı: “Zorla çıplak arama yaptılar, plastik kelepçeyi ise kasıtlı olarak fazla sıktılar.” ÖĞRENCİLERDEN DAYANIŞMA EYLEMİ KURTULUŞ ARI İktidar kim olduğunu gösterdi Boğaziçi Üniversitesi’ne dışardan AKP’li rektör atamasını protesto eden öğrencilerden gözaltına alınanların Çağlayan Adliyesi’nde işlemleri sürerken adliye önünde dayanışma eylemi yapıldı. Çağlayan Adliyesi önünde polisin yoğun güvenlik önlemleri arasında yapılan eylemde arkadaşlarının serbest bırakılmasını isteyen öğrenciler, “Üniversite ayakta, Melih Bulu istifa” dövizleri taşıyarak sloganlar attı. Üniversitenin karar alma mekanizmaları ve özerkliğini yok sayarak rektör atamanın Cumhurbaşkanı’nın keyfiyetine teslim edildiği belirtilen öğrenciler adına yapılan basın açıklamasında, “Gözaltılarla, tutuklamalarla, baskılarla gençliği ayrıştıramaz, korkutamaz, yıldıramazsınız. Melih Bulu’nun istediğiniz gibi bir nesil yaratmak için görevlendirilmiş bir kukladan daha fazlası olmadığını da biliyoruz” denildi. Eyleme bağımsız milletvekili Ahmet Şık, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP’li milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Oya Ersoy da destek verdi. Bu arada Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Şubeler Platformu da gözaltına alınan öğrencilerle dayanışmak için dün eylem yaptı. Kadıköy İskele Meydanı’nda “Üniversite AŞ’ye hayır! Kayyım rektör istemiyoruz” yazılı pankartın açıldığı eyleme HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu da katıldı. l İSTANBUL IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN ÖĞRENCİLERE DESTEK YAĞDI ‘SARAY’DAN DAVET’ İDDİASI Protestolar sonrası Cumhurbaşkanlığı’nın bir grup Boğaziçi Üniversitesi öğrencisiyle görüşme talep ettiği öne sürüldü. Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) aracılığıyla BÜ’den birkaç öğrenciye ulaşılarak toplantı talebinde bulunduğu belirtildi. TÜRGEV’in ulaştığı öğrencilerin, üniversitenin 15 bin kişilik Facebook öğrenci grubunda söz konusu talebi dile getirerek Cumhurbaşkanlığı ile görüşme yapacak 10 öğrencinin belirlendiğini dile getirdiği öğrenildi. Bunun üzerine Boğaziçi Dayanışma’dan “TÜRGEV kendini ne sanıyor?” başlığıyla açıklama yapıldı ve talebin reddedildiği belirtildi. Açıklamada “Neye göre seçildiğini bilmediğimiz 30 kişi Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini temsil edemez” denildi. Birgün’e konuşan TÜRGEV yetkilileri ise bu yöndeki söylentilerin doğru olmadığını söyledi. Boğaziçi Dayanışma’nın açıklamasının ardından aynı öğrenci grubunda, bir öğrenci, şu mesajı paylaştı: “TÜRGEV’den iletişime geçen insanlar davetin kendileri ile ilgili olmadığını ve yalnızca öğrencilerin sorunlarının dinleneceği ‘sıradan’ bir buluşma planlandığını söyleyerek iptal ettiklerini duyurdu. Saray’a kimse gitmiyor.” l Haber Merkezi Öğrencilerin AKP’li rektörü protesto gösterilerine Oxford, Harvard ve Yale üniversitelerinden destek geldi. Oxford Üniversitesi’nde görevli akademisyenlerin üye olduğu sendika Oxford UCU, Twitter hesabından dayanışma mesajı paylaşıldı. Polis şiddetinin kınandığı mesajda, “Üniversitede akademik özgürlüğü ve demokrasiyi savunan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki meslektaşlarımızla dayanışma gösteriyoruz” denildi. Yale ve Harvard’da okuyan Türk öğrenciler de, “Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan arkadaşlarımızın haklı protestolarının yanındayız” dedi. Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) mezunları da üniversitenin özerk yapısını koruma mücadelesinin yanında olduklarını belirtti. İzmir Barosu destek açıklaması yaparken DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den yapılan ortak açıklamada, haklı mücadelenin yanında oldukları belirtilerek “Daha önce ihraç edilen akademisyenlerin cüppelerini çiğneyenler, bu kez üniversitenin kapısına kelepçe vurarak tarihe geçtiler” denildi. Boğaziçi mezunu pek çok sanatçı ve yazar, ortak bir bildiri yayımlayarak “Partili bir rektörün Boğaziçi Üniversitesi’nin temsil ettiği ve gelenekselleşmiş değerlere zarar vereceği inancındayız” dedi. l Haber Merkezi MURAT GÜLSOY ISTIFA ETTI Boğaziçi Üniversitesi Rektör Danışmanı olan Prof. Dr. Zafer Yenal’ın ardından BÜ Yayınevi Yayın Kurulu Başkanı Murat Gülsoy da istifa etti. Yazar ve akademisyen Murat Gülsoy, istifa ettiği pozisyonun “rektörlükle yakın çalışma” gerektirdiğini belirterek üniversitede akademisyenliğe devam edeceğini açıkladı. Çıplak aramaya maruz kalan öğrenciler, Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde de polisler tarafından darp edildi. Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak AKP’li Melih Bulu’nun atanmasını protesto ettikleri için 67 Ocak geceleri evleri basılarak gözaltına alınan 44 şüp SEYHAN heliden 24’ü adliyeye sevk edildi. AVŞAR Savcılıkça ifadeleri alınan 24 şüpheliden 2’si tutuklama, 21’i adli kontrol tedbiri uygulanması talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi, bir şüpheli serbest bırakıldı. İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği, 23 şüphelinin “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “görevini yaptırmamak için direnme” suçlarından adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi. Gözaltında bulunan 20 şüphelinin emniyetteki işlemleri sürüyor. Kötü muameleye, işkenceye ve çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını, polisler tarafından terör örgütleriyle ilişkilendirilmeye çalışıldıklarını anlatan öğrencilerin, Emniyet’ten götürüldükleri Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde de polisler tarafından darp edildikleri öğrenildi. Darp görüntüleri görevli bazı hekimler tarafından görüntü altına alındı. Gözaltındaki öğrencilerin Emniyet’te verdiği ifadeler, öğrencilere yaşatılan fiziksel ve psikolojik işkenceye uğradıklarını, bazı öğrencilerin ise çıplak aramaya maruz kaldığını gözler önüne serdi. Öğrencilerden Y.Ö. ifadesinde, “Polisler tarafından alındığım andan itibaren cinsel ve sözlü şiddete maruz kaldım. Hastaneye girer girmez polisin biri, ‘İ… geldi. Copu g.... so..” gibi sinkaflı kelimeler kullandı. Nezaret kapısına getirildiğimde ise çıplak arama yapıldı. Bizi dövmekle tehdit ettiler. Bazı arkadaşlarımızı dövdüler. Polisleri tespit edebildim. Onlardan şikâyetçiyim” dedi. Gözaltına alınan İÜ öğrencisi D.B. savcılıkta verdiği ifadesinde, “Herhangi bir terör örgütü ile irtibat ve iltisakım yoktur. Gözaltı sırasında ters kelepçe uygulamasına maruz kaldım. Üst kıyafetlerim çıkarılmadan pantolonumun bir kısmını indirerek çıplak arama yapmak istediler. Karşı çıktım. Ancak rızam dışında bu arama yapıldı” dedi. Üniversite öğrencisi R.A. ise polise yönelik herhangi bir saldırısının olmadığını belirterek “Polis, herhangi bir ‘dağılın’ çağrısı yapmadan bize saldırdı” dedi. Suç yaratma çabası Ayrıca polislerin, “suç unsuru” bulmak için öğrencilerin sosyal medya hesabını tek tek incelediği ortaya çıktı. Öğrencilerin, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ve “Görevi yaptırmama için direnme” suçlamasıyla gözaltına alınmalarına rağmen sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına ilişkin “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandasına” ilişkin sorular yöneltilmesi dikkat çekti. Bazı öğrencilere, ölüm orucu eylemini sonlandırdıktan sonra yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in fotoğrafını ve 68 kuşağının önde gelen isimlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın fotoğrafını neden paylaştıkları soruldu. Gözaltı sürecini takip eden avukatlar ise sorulan sorulara ilişkin, “Gençlerin ‘Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalafet’ suçundan tutuklanamayacaklarını bildikleri için Emniyet yeni bir suç yaratma çabasında. Bu protesto eylemini terörle ilişkilendirmek istiyorlar” dedi. Gençlerin ifadesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nda görev yapan 7 ayrı savcı tarafından alındı. Süreci takip eden bazı avukatlar, “Boğaziçi Hukuk” adlı sosyal medya hesabından öğrencilere yönelik karalama kampanyası yürütüldüğünü duyurdu. Yapılan açıklamada, “Gözaltına alınanların hepsi öğrenci ve tamamı İstanbul’daki üniversitelerde okuyorlar. Gözaltındaki öğrencilerden sadece biri lise öğrencisi. Dosya kapsamında şu ana kadar hiçbir örgüte dair propaganda niteliği taşıyan döküman vb. bulgu bulunmamaktadır” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle