03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 OCAK 2021 CUMA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ATATÜRK KARŞITLIĞININ VITRINI FARKLI, MUTFAĞI FARKLI ABD’de kamu diplomasisi DR. A. MURAT ŞENER resinden bakan bu tutum, “inançlı, yerli” “baskıcı laik, yapay” arasınHer ne kadar Trump sonrası, ABD dış politikasında olası değişimler gündeme getirilse de bu pek isabetli bir yaklaşım değildir. Çünkü da yaşandığını öne sürdüğü kültürel bir çatışmadan beslenmektedir. ABD’nin ideolojik izlenen dış politika ve onu destekleyen kamu diplomasisi ve bu bağlamda dayattığı konjonktür sıklıkla değiştirilebilecek bir olgu değildir. Örneğin, 1980’lerin sonundan bugüne geldiğimizde, geçen son otuz yılda beş Amerikan başkanı değişmiş fakat ABD’nin Türkiye üzerine kamu diplomasisi değişmemiştir. Bu sürece yönelik aşağıda incelenen Türkiye üzerine görüşler de bu anlamda bir kanıt teşkil etmektedir. dayatmaları Örneğin, John Esposito (2000), 1995 Genel Seçimleri’nin sonucunu Türkiye’de “laikliğin yenilgisi” olarak tanımlamıştır. Siyasal İslamcıları, demokrasi yolunda laik unsurlara karşı en önemli güç olarak nitelemiştir. Hakan Yavuz (2003), “Müslüman Anadolu halkı” ile “Kemalist devlet düzeni” arasında ideolojik bir çatışmadan bahsetmiştir. Laik reformları, yerel kültüre saldırı Karşıtlığa teşvik olarak değerlendirmiştir. Elizabeth Hurd (2008), “otoriter Kemalist laSoğuk Savaş’ın bitimiyle, “dini ikliğe” karşı, “İslamcı siyasal kimliuyanış” tezleri iki temel eleştiriye ğin” yükseldiğini belirtmiştir. Bunu vurgu yapar. Birincisi, seküler dü toplumsal ve meşru bir hareket olaşünceyi moderniteye bağlayan akılrak görmüştür. Kecılık ve ilerleme fikirleri hatalıdır. İkincisi, YaAtatürk ve Kemalist vin Robins (1996), Türkiye’nin gerhudiHıristiyan kültürel Devrime yönelik bu çek kültür ve topbağlamı dışında demok yaygın fakat çarpık lumu baskıladığını, rasi eksikliği ve inanç odaklı yükselen bir İslamcı eğilim söz konusudur. Sekülerleşme ve yorumlar, her ne kadar akademik ve entelektüel bir tartışma gerçek kimliklerin reddi üzerine kurulduğunu belirtip, Türk modernleşmodernizasyon tezleri, konusu gibi vurgulansa mesini, başarı ölçühikâyeden ibarettir. da Atatürk ve Kemalist sü yüzeysel bir AvBurada dikkat edilDevrime yönelik bu rupa modeline benmesi gereken husus; yazdıklarıyla literatüre yön veren akademisyenlerin, görüşleyaygın fakat çarpık yorumlar, ABD kamu diplomasisinden zerlikten ibaret, boş bir imitasyon, niteliksiz bir olgu olarak değerlendirmişrin gündeme taşınmabağımsız değildir. tir. Turgut Özal’la sında, meşrulaştırılmabirlikte Türk siyasında belirleyici olmasi kültürü nihayet “Kemalist zincirlarıdır. 1990’larla beraber ağırlığı lerinden” kurtulabilmiştir. Elizabeth nı kabul ettiren “kültürel otantisite”, Özdalga (1996) ise Kemalizmin yave laiklik eleştirisi, Türk siyasetinin pıcı olduğu kadar sivil toplumun getekrardan nasıl yorumlanacağı bağlamında etkili olmuştur. Radikal İslam tehdidine karşı sözde “demokratik”, “ılımlı” unsurları canlandırma amacı güden bu yeni konjonktür, genç kuşakların Atatürkçülük ve Türk çağdaşlaşmasını nasıl anlalişiminde engelleyici olabildiğini savunmuştur. İslamcı hareketin dinamik ve çoğulcu yönünün görülmesi gerektiğini, medya kuruluşları ve Türkiye içinde ve dışındaki okullarıyla sivil toplumun gelişimi üzerindeki olumlu etkisini belirtmiştir. maları, okumaları ve hakkında nasıl Özdalga’ya (2010) göre, sufi temelli düşünmeleri gerektiği konusunda tarikatlar modern toplumdaki değikoşullandırıcı olmuştur. Laik ve üni şimlere paralel bir dönüşüm sürecinter ulus devleti hedef alan bu oku den geçmiştir. Güçlü, yenilikçi liderma, Türkiye’de federasyon tartışma ler eşliğinde İslam dinine getirdiklelarını başlatmıştır. Toplumun geli ri yorumlarla, “daha iyi bir toplum” şimi için faydalı gördüğü İslamcı ta yaratma çabasına yönelmişlerdir. rikat ve cemaatleri, çoğulculuk, deBu yaygın fakat çarpık yorumlar, mokrasi adına teşvik etmiştir. Top ABD kamu diplomasisinden bağımsız lumsal olgulara dinsiyaset pence değildir. Robert Satloff (2004), ABD’nin “ılımlı Müslüman” unsurları toplumsal, finansal ve eğitim alanlarında destekleyerek seslerini duyurabilecekleri kanalların oluşturulmasına yönelik bir strateji izlemesi gerektiğinden bahsetmektedir. Richard Holbrook (2005), yeni retorik zeminin, kamuoyunun şekillendirilebilmesi ve uluslararası desteğin sağlanabilmesindeki rolüne dikkat çekmiştir. “Ilımlı İslam demokrasileri” yaratma fikrinin ABD’nin temel hedefi olduğunu söylemiştir. 2007 RAND raporu, Türkiye’yi “agresif laik” olarak nitelemiş, Türkiye’nin bu şekilde ABD’nin ihtiyaç duyduğu ideal müttefik profilinden uzak olduğunu belirtmiştir. ABD için, sufi tarikat ağlarını kapsayan “ılımlı gelenekçi” ve “liberal Müslüman” unsurlar esas ulaşılması gereken kitlelerdir. Graham Fuller (2008), FETÖ’nün Abant Toplantıları’nı, Türkiye’de değişim ve demokratikleşme sürecini yönlendirecek ilkelerin ortaya konulmasında bir işaret olarak tanımlamıştır. Bölgesel etkinliği olan yeni Türk İslam modelinin, “eski laik Kemalist” model olamayacağını söylemiştir. Göründüğü gibi değil Bu kamu diplomasisinin başlangıç noktasına dönersek, Fuller’a göre (1990), Atatürk’ün fikirlerinin geçerliliği artık sorgulanabilmelidir. Türkiye’nin ulusal kimliği ve İslamın günlük yaşamdaki yeri tekrar gözden geçirilmelidir. Barry Rubin için, dini unsurlara istikrarın en temel dayanağı olarak devlet bürokrasisi, siyaset, ordu, eğitim içinde yer verilmesi toplumsal bir modernleşmenin gereğidir. Paul Henze (1993), “Demokratik bir toplum, nasıl olur da nüfusun çoğunluğunun değer verdiği bir dini baskılar” sorusunu, “klasik Atatürkçülerin” yüzleşmesi gereken, henüz çözülememiş bir sorun olarak öne çıkarır. Ona göre, Atatürkçülük, 21. yüzyıla girerken Türkiye’nin kendi potansiyelinin farkına varmasında engelleyici bir unsurdur. Henze (1998), “basit Atatürk dönemi yaklaşımlarının” geçerliliğini yitirdiğini söylemiştir. Bu yorumlardan da anlaşılacağı üzere, Soğuk Savaş sonrasında başlayan ulusdevlet karşıtlığı, tarikatları “ılımlı, yapıcı” sivil toplum kuruluşları olarak öne çıkarma çabası, her ne kadar akademik ve entelektüel bir tartışma konusu gibi vurgulansa da asıl çıkış noktası siyasidir. Kaynağı ABD’nin kamu diplomasisidir. Tahkikat Encümeni: İlk darbe Madem “Darbe mi istiyorsunuz” iftiraları yeniden gündeme geldi ve ABD’de Trump taraftarlarının Kongre binasını basması orada bazı kişilerce “Sivil Darbe” diye niteleniyor, ben de bugün ülkemizdeki darbeler konusunda tarihten bir yaprak anımsatmanın anlamlı olacağını düşündüm: Dünyada eşi görülmemiş bir biçimde İsmet İnönü tarafından “Çok Partili Rejim”e geçilip iktidar, seçimi kazanan Demokrat Parti’ye barışçı yolla devredildikten sonra yapılan ilk darbe, Menderes’in sivil “Tahkikat Encümeni” darbesidir. Yakın tarihimiz, politikacılar tarafından sürekli olarak saptırıldığı için “Çok Partili Rejim”in ilk darbesinin bir sivil darbe olduğunu ve Demokrat Parti tarafından, Anayasa’ya aykırı olarak kurulan “Tahkikat Encümeni” yoluyla yapıldığını çok kişi bilmez. 17 Nisan 1960’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, muhalefetin ve basının “yıkıcı, gayri meşru ve kanundışı” faaliyetlerinin tahkik edilmesi için 15 milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurulması kararı alınmıştı. 27 Nisan’da da bu Encümenin görev ve yetkileri hakkında yasa Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. İktidar milletvekillerinden kurulan bir “Encümen”e, hem sivil hem askeri mahkemelerin yetkileri ve görevleri verildi. Bu encümen hem savcı hem de yargıç yetkileriyle donatıldı. Yani hem suçlayacak hem de hüküm verecekti. Üstelik kararlarının temyizi yoktu. Bu Encümenin amacının “muhalefetin ve basının yıkıcı, gayri meşru ve kanundışı faaliyetlerinin tahkik edilmesi” olduğunu da tekrar anımsatalım. Böylece Çok Partili Rejim’in ilk Anayasal darbesi yapıldı. Demokrat Parti’nin bu sivil “Tahkikat Encümeni” darbesinin iyice anlaşılabilmesi için orijinal yasanın bazı maddelerini aynen aşağıya aldım: MADDE 1 Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenleri ve naib olarak vazifelendirecekleri tâli encümenler; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Askeri Muhakeme Usulü Kanunu, Basın Kanunu ile digˆer kanunlarda Cumhuriyet Müddeiumumisine, sorgu hâkimine, sulh hâkimine ve askeri adli amirlere tanınmıs¸ olan bilcümle hak ve salahiyetleri haizdir. MADDE 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenleri: a) Tahkikatın selametle cereyanını temin maksadiyle her türlü nes¸riyatın yasak edilmesine, b) Nes¸ir yasagˆına riayet edilmemesi halinde mevkute veya gayrimevkutenin tabı veya tevziinin men’ine, c) Mevkute veya gayri mevkutenin toplatılmasına, mevkutenin nes¸riyatının tatiline veya matbaanın kapatılmasına, ç) Tahkikat için lüzumlu görülen veya sü’but vasıtalarından olan her türlü evrak, vesika veya es¸yanın zaptına. d) Siyasi mahiyet arz eden toplantı, hareket, gösteri ve emsali faaliyetler hakkında tedbir ve karar almaya, e) Tahkikatın selametle intacı için lüzumlu görecegˆi bilcümle tedbir ve kararları ittihaz etmeye ve Hükümetin bütün vasıtalarından istifade eylemeye, Dahi salahiyetlidir. MADDE 5 Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenlerinin yaptıgˆı tahkikat gizlidir. Bu gizliligˆe riayet etmeyenler veya malumatlarına müracaat suretiyle yahut sair suretlerle muttali oldukları tahkikatla ilgili hususları veya hadiseleri ifs¸a edenler altı aydan bir seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. MADDE 9 Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenlerince ittihaz olunan karar veya tedbirler kati olup aleyhine itiraz olunamaz. HHH Sevgili okurlarım, yukardaki maddelerden de anlaşılacağı gibi Demokrat Parti, her türlü temel hak ve özgürlüğü rafa kaldırarak, tüm yargı yetkileriyle donatılmış 15 kişilik bir milletvekili grubu vasıtasıyla tam bir diktatoryal rejim kurmuş ve sivil darbe yapmıştı. Bu sivil darbenin altında Demokrat Parti’nin yüzde 50’nin altına düştüğü 1957 seçimleri yatıyordu: Seçmen nezdinde desteğini yitiren Demokrat Parti, yeni seçimlere gitmeden önce, basını susturmak ve muhalefeti bastırmak amacıyla bu yola başvurmuştu. Türkiye’de Çok Partili Rejim’in gerçek bir Demokrasiye evrilmesi ne yazık ki bu rejim sayesinde iktidar olabilen Demokrat Parti tarafından engellenmiştir. Bu yasanın yayımlandığı Resmi Gazete’nin nüshasını tarihsel bir belge olarak aşağıda yayımlıyorum. DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. İTÜ KİMYA FAKÜLTESİ 197071 MEZUNU BİR GRUP DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. İTÜ ELEKTRİKELEKTRONİK FAK. 1977 (MAÇKA) GİRİŞLİLER DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. KADIKÖY MAARİF KOLEJİ 1978 EKİM GRUBU DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. SELAHATTİN YENERSOY 61 Yıllık Cumhuriyet Okuru ( 1971 Yaz ayları hariç)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle