23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2021 SALI HER 10 ÇOCUKTAN 1’İ ASTIM Astım, çocukların büyüme ve gelişmesinin yanında eğitimini etkileyen kronik bir hastalık. Her 10 çocuktan 1’inin astım hastası olduğunu söyleyen Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdar Nepesov, “Çevresel alerjenler, ev tozu dahil, çayır ve bitki kökenli tozlar, polenler, mevsimsel değişiklikler astımın şiddeti ve görülmesini etkilemektedir” dedi. l DHA sibelbahcetepe@gmail.com ÜLKEMIZDE YILDA 5 BINE YAKIN KIŞI KÖK HÜCRE BAĞIŞI BEKLIYOR Karda kaz yetiştiriciliği CEMİL CİĞERİM Ordu’nun Kumru ilçesinde kaz yetiştiriciliği yapan Adem Zengince, kar kalınlığının 60 santime ulaştığı 1600 rakımlı Teknecük Obası’nda, 1500 kaz ile birlikte yaşıyor. 100 kaz ile başladığı işletmesini kısa sürede büyüten Zengince, önceki yıllarda yalnızca yazları konakladıkları yaylada, proje sonrası 12 ay yaşamaya başladıklarını söyledi. Ordu Büyükşehir Belediyesi ile Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından başlatılan “Damızlık Kaz Yetiştiriciliğinin Yaygınlaştırılması Projesi” kapsamında başlatılan projeden yararlanan Zengince, kaz yetiştiriciliğinin kısa sürede temel geçim kaynağını oluşturduğunu söyledi. Zengince, “Kazlar, yüksek rakım, su ve kar seven hayvanlar. Yaylaya hemen uyum sağladılar. Bizler de kazlarımızın veriminin artması için yılın 12 ayı yayladayız” dedi. Ormanda talan BÜLENT ECEVİT Orman Genel Müdürlüğü’nün bu yıl doğal denge göz önüne alınarak belirlenen 15 milyon metreküp orman kesim düzenlenmesine (amenajman planı) aykırı olarak 40 milyon metreküp odun üretimi hedeflediği ileri sürüldü. Tarım Ormanİş Sendikası, ormanlara yıkım uygulamaları tüm ülkede olduğu gibi Antalya’da da devam ettiğini açıkladı. Sendika, Kemer ilçesi Beycik köyü sakinleri yürütmeyi durdurma istemiyle dava açmasına karşın geçen hafta sonu sokağa çıkma yasağında jandarma eşliğinde gelen orman işçileri bölgedeki kızılçam ağaçlarının kesildiğini bildirdi. Tarım Ormanİş Genel Başkanı Şükrü Durmuş, Beycik köyüne giderek incelemelerde bulundu. Durmuş, Orman Genel Müdürlüğü’nün ülkenin birçok yerinde gençleştirme adı altında ekosistem bütünlüğüne aykırı olarak orman amenajman planlarında belirtilen etanın (metreküp olarak miktar) çok çok üzerinde kesim yapmakta olduğunu bildirdi. Durmuş, “Bu durumun ülkemizi önümüzdeki süreçlerde iklim krizine karşı oldukça zor durumda bırakacağı açıktır. Ayrıca ülkemiz doğal yapısını kaybetmekle birlikte ormansızlaşma gibi bir durumla da karşı karşıya kalabilecektir. Ülkemizde bu yıl da amenajman planlarına aykırı olarak 15 milyon metreküp yerine 40 milyon metreküp odun üretimini hedefleyen OGM, bütçe açığını ormanlardan sağlanacak gelirle kapatmayı düşünmektedir. Elbette bu hareketin ülkemize çok acı bir faturası olacaktır.” l ANTALYA RESTORASYON FACIASI 259 YILLIK GÜNEŞ SAATINE BADANA İstanbul Üsküdar Kısıklı Mahallesi’nde bulunan Abdullah Ağa Camii’nin minaresindeki 259 yıllık güneş saatine badana yapıldığı ortaya çıktı. Akademisyen, Tarihçi ve Teolog Dr. Fatih Köse, sosyal medyadan hesabından yaptığı paylaşımda, “İnsan nereye boya badana yaptığına dikkat etmeli ya da başında bir uzman olup ona yol göstermeli. Cahilce bir müdahale” diyerek duruma tepki gösterdi. Tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz, “İstanbul için klasik hale gelen bir restorasyon faciası ile burada karşı karşıyayız” dedi. l DHA 160 YILLIK FOSILLER Edire Yaylası’nda heyecanlandıran keşif Gümüşhane’nin Dörtkonak köyüne bağlı Edire Yaylası’nda akademisyen Prof. Dr. Raif Kandemir ile Doç. Dr. Coşkun Erüz’ün yaptığı saha incelemesinde, 160 milyon yıl öncesine ait olduğu belirlenen fosil ağaç ve onların kalıntılarında, 2 yeni ağaç türü keşfedildi. Bilim dünyasını heyecanlandıran keşifle, elde edilecek yeni bulguların, uluslararası literatüre kazandırılması hedefleniyor. l DHA 1990’LI YILLARLA KIYASLANDI Buzullar daha hızlı eriyor Yeni bir araştırmaya göre buzulların 1990’lı yılların ortasına göre yüzde 57 daha hızlı ermeye başladığı belirtildi. Kuzey Kutbu’ndaki deniz buzul alanının ise son 40 yılın ikinci en düşük seviyesinde olduğu yer aldı. The Cryosphere dergisinde yayımlanan çalışmada 1990’lardan bu yana dünyanın deniz buzları, buz örtüsü ve buzullarından tahmini 28 trilyon ton buzun eridiği açıklandı. Leeds Üniversiteli Buzulbilimci Thomas Slater, “30 yılda Antarktika, Grönland ve dağlardaki buzulların erimesi dünyadaki ortalama deniz seviyesini 3.5 santimetre yükseltti” dedi. l Haber Merkezi HAYAT KURTARIN SAĞLIK Ülkemizde, başta lösemi, lenfoma (lenf kanseri), Multiple Myeloma gibi pek çok hasta kök hücre bağışı bekliyor. Toplumumuzda ise konu ile ilgili bağış sonrası kalıcı yan etki ve ağrılı bir süreç olması, hastaneye yatma gerekliliği gibi birçok yanlış bilgi dolaşıyor. Bu tür yanlış bilgileri ortadan kaldırmak ve kök hücre bağışı farkındalığına dikkat çekmek için yapılan “Türkiye Kök Hücre Bağışı Farkındalık Araştırması”na göre, katılımcıların yüzde 41’i kök hücre bağışı ile ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını söyledi. Yine araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 72’si hangi kanser türlerinin tedavisinde kök hücre bağışı yapılabileceği hakkında bilgi sahibi değil veya yanlış bilgiye sahip. Pfizer Onkoloji ve Twentify araştırma şirketi tarafından yapılan araştırma, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesindeki şehirlerden 900 kişi ile gerçekleştirildi. Araştırmanın sonucuna göre, katılımcıların yüzde 73’ü kök hücre bağışını daha önce duyduklarını belirtti. Yan etki korkusu Yine katılımcıların yüzde 72’si ise hangi kanser türlerinin tedavisinde kök hücre bağışı yapılabileceği hakkında bilgi sahibi değil veya yanlış bilgiye sahip. Araştırmaya göre katılımcıların donör olmanın en büyük iki çekincesinin kalıcı yan etkiler olacağı ve işlem sırasında canın çok yanacağı düşüncesinin getirdiği görüldü. Araştırmada; katılımcıların yüzde 87’si kendisi dahil çevresinde herhangi birinin kök hücre bağışçısı olmaProf. Dr. Zafer Gülbaş: Türkiye’de 700 binin üzerinde kök hücre bağışçısı bulunuyor. Dünyada ise 25 milyon kök hücre bağışçısı var. Yani diğer ülkelerde yeterince farkındalık söz konusu. Hedefimiz bu sayıyı 5 milyonlara çıkarmak olmalı. Kök hücre bağışında bulunun, hayat kurtarın. Zafer Gülbaş DOĞRU BILINEN YANLIŞLAR dığını belirtti. Katılımcıların yalnızca yüzde 32’si kök hücre bağışının nerede ve nasıl yapıldığı hakkında bilgi sahibi. Hedef 5 milyon Avrupa ve Amerika Kemik İliği Nakli Dernekleri üyesi Prof. Dr. Zafer Gülbaş, her organın bir kök hücresi olduğunu anımsatarak “Bugün için kök hücrenin en çok konuşulduğu kısım hematopoetik (kan yapıcı) kök hücre dediğimiz kemik iliğindeki kök hücredir. Kök hücreyi bağışlamanın önemi şudur: Kişinin lösemi, lenfoma, aplastik anemi, myeloma gibi bir hastalığı olduğu zaman, öncelikle bu hastalıklarda ama daha az olarak da başka hastalıklarda kök hücre nakli yapılarak hastaların hastalığı ortadan kaldırılıyor ve yaşamı kurtuluyor. Dolayısıyla kök hücre bağışlarsanız birçok hastalıkKök hücre bağışı konusunda doğru sanılan yanlışlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gülbaş, şunları anlattı: “Kök hücre bağışında bulunduğunuz zaman tekrar bu hücreleri yerine koyamayabilirsiniz, sizi de kanserli hale getirebilir ve kanınızdaki hücreler eksilebilir gibi yanlış bilgiler var. Bunlar toplum arasında çok konuşuluyor ancak hiçbiri doğru değil. Kök hücre toplama işlemini koldan yapıyoruz. Kemik iliğinde olan kök hücrelerin koldaki miktarılı kişinin tekrar yaşama tutunmasını ve iyileşmesini sağlarsınız” dedi. Türkiye’de TÜRKÖK ismiyle Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi’nin son beş yılda önemli bir başarıya imza attığını anımsatan Gülbaş, özetle nın artması için beş gün boyunca sabahakşam iğne veriyoruz. Beş günün sonunda kök hücreler kemik iliğinden kana geçiyor. Bir koldaki damara iğne ile giriyoruz, kan hücre ayırıcı cihazın içine geliyor ve kök hücreleri bunun içinde ayırıp geri kalan kanın hepsini öbür koldan hastaya geri veriyoruz. 3.5 saat süren işlem sonucu kişi yürüyerek gidiyor. Üzülerek söylüyorum ki Covid19 döneminde Türkiye’deki donörlerin yüzde 25 kadarı donör olmaktan vazgeçti.” şunları kaydetti: “Şu anda Türkiye’de 700 binin üzerinde bağışçı bulunuyor. Fakat bu sayının artırılmasında fayda var. Bu sayıyı daha da yükselttiğimiz zaman, daha çok insanın yaşamını kurtaracağız. Hedefimiz bu sayıyı 5 milyonlara doğru çıkarmak olmalı.” 57 yaşındaki Melda Yelten, meme kanseri tanısı aldıktan sonra bile çalışmaya devam etti, hatta kemoterapiden çıkıp işe gitti, hayata sıkı sıkı tutundu. ‘Çalışmayı bırakmadım’ Bir oyuncak şirketinde yönetici olarak çalışan Melda Yelten (57), 2019 yılında memesinde bir şişlik fark etti. Hemen aynı gün doktora başvuran Yelten’e meme kanseri tanısı kondu. Büyük olan kitlenin küçülmesi için öncelikle kemoterapi gördüğünü, ardından ameliyat olduğunu anlatan Yelten, “Kemoterapi sonrası ameliyatta kitle ve lenflerin bir kısmı alındı. Daha sonra da radyoterapi gördüm. Tedavide moral çok önemli. Çok zor günler geçirdiğim, hastanelik bile olduğum halde hiçbir zaman iyileşemeyeceğim diye düşünmedim. Şu an hastalığım kontrol altında, mutlu bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Çalışmayı da hiç bırakmadım. Çalışarak atlattım bu hastalığı diyebilirim” diyerek yaşadıklarını anlattı. “Kanser olduğumu öğrendiğimde tabii ki biraz üzüldüm ama hiçbir zaman kanseri atlatamayacağımı düşünmedim. Atlatacağıma çok inandım” diyen Yelten, “Şu an hastalığım kontrol altında, mutlu bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Kemoterapi aldığım dönemde hem dinlendim hem işimin başından ayrılmadım. Şirketteki herkes bana çok destek oldu” dedi. ‘Erken tanı önemli’ Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı ise şunları söyledi: “Bilinçli, olumlu bir hasta olması tedavideki başarı şansını artırdı. Ancak her zaman vurguladığımız gibi erken tanı çok önemli. Tüm hastalarımıza tetkiklerini düzenli yaptırmalarını öneriyoruz.” 95 adli olay Mersin’de adli tıp uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, İngilizcede Crime Scene Investigation olarak tanımlanan (CSI), Olay Yeri İnceleme “Olgularla Adli Tıp & Adli Bilimler” adlı kitabı çıkardı. Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan kitapta, 167 yazar tarafından yazılmış 95 ilginç adli olgu çözümlemesi yer alıyor. Dokgöz, “Bu Türkiye’nin ilk ‘CSI’ diye tanımlayabileceğimiz Olay Yeri İnceleme kitabı. İçerisinde 95 olgu ve bu olguların çözümlerinin olduğu kitabın oluşum süreci yaklaşık bir yılı buldu. Kitabın içerisinde psikologlar, hukukçular, olay yeri inceleme uzmanları var” dedi. Yalnızlık korkusuna dikkat Uzman Psikolog Mehmet Cem Yiğit, yalnızlık korkusunun birçok insanda görülebilecek bir durum olduğunu belirterek bu korkunun ilerlemesi durumunda panik atak, depresyon, anksiyete gibi rahatsızlıkların oluşabildiğine dikkat çekti. Yiğit, yalnızlığın bazı kişiler için endişe verici bir durum haline gelebileceğini söyledi. Yiğit, özetle şunları söyledi: “Kişi yalnız kalacağını düşündüğünde büyük bir endişe duyar. Bu durum kalp çarpıntısı, panik hali, terleme gibi birçok farklı fiziksel belirtinin ortaya çıkmasına sebep olur. Korkunun ilerlemesi durumunda birçok psikolojik rahatsızlık da ortaya çıkabilir. Bireyin tek başına bu durumu kontrol altına alamaması durumunda psikologdan yardım alması gerekir.” l DHA SAĞLIK REHBERİ Kalpdamar hastalıklarındaki risk faktörleri Kalbe giden damarların sertleşmesi, ani kalp krizi ile birlikte hayati riske yol açabiliyor. Kardiyolog Prof. Dr. Uğur Coşkun, koroner arter hastalıklarının risk faktörlerine ilişkin şu bilgileri verdi. DEĞIŞTIRILEMEYEN RISK FAKTÖRLERI: Yaş: 65 yaş üstündeki hastalarda kalp damar sıklığı belirgin şekilde artar. Cinsiyet: Koroner arter hastalığı riski erkeklerde kadınlara göre çok erken yaşlarda başlarken, kadınlarda menopoz sonrası sıklığı artarak erkeklerle aynı düzeye gelir. Genetik faktörler: Birinci derecede akrabalardaki koroner arter hastalığı hikâyesi hastada risk faktörü oluşturur. DEĞIŞTIRILEBILEN RISK FAKTÖRLERI: Sigara: Sigara içenlerde kalp hastalığı riski içmeyenlere göre 2 kat daha fazladır. Kalp krizi geçirme riski ise sigara içenlerde içmeyenlere göre 34 kat daha fazladır. Obezite: Metabolik sendroma neden olarak her türlü damar sertliği ile ilgili hastalık risklerini artırır. Fazla kilolarından kurtulan hastanın damar sertliği riski de en aza iner. Fiziksel hareket azlığı: Fiziksel açıdan hareketsiz bir yaşam tarzı ile iskelet kasları zayıflar, insülin direnci artar, damar esnekliği azalır, kan basıncı yükselir, kişinin kendine güveni azalır ve depresyona eğilimi artar. Stres ve gerilim: Sürekli kısıtlı bir zamanda iş yetiştirmek zorunda olmak, üstleri tarafından azarlanma stresi, baskı, yoğun ofis temposunda çalışmak ve devamlı tartışma ortamında bulunmak gibi durumlar da stres hormonları olan adrenalin ve kortizol gibi hormonlarının kanda sürekli yüksek olmasına neden olur. Ani stres atakları ise kalp krizlerini ve aritmileri tetikleyebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle