Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 25 OCAK 2021 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER F TIPI KADROLAŞMAYI YILLAR ÖNCE YAZMIŞTI Uğur Mumcu haklı çıktı EROL ERTUĞRUL 24Ocak 1993 günü acı haberi aldık. Uğur Mumcu arabasına konulan bir bomba ile yaşamını yitirmişti. Sanki o bomba yüreğimde patlamıştı. Gözyaşlarımı tutamadım. Sevgili Uğur Ankara Hukuk Fakültesi’nden arkadaşımdı. Turhan Güneş yaşamını yitirdiğinde Uğur onun için “Turhan hoca sen üniversitede ders veriyordun, o sana çok yakışıyordu, politika yapıyordun, o sana çok yakışıyordu. Bir tek ölüm sana yakışmadı.” demişti. Ben de “Sevgili Uğur her şey sana çok yakışıyordu, bir tek ölüm yakışmadı” dedim. Sevgili İlhan Selçuk’a 27 Ocak 1993 günü bir tel çektim. Teli fonotelden görevliye yazdırdım, “Uğur’un aramızdan ayrılması yüreğimi kanattı, içimde acılar dağlar gibi, başımız sağolsun” diyordum. Fonotel deki görevli “Efendim hepimizin başı sağolsun” dedi. Gözyaşlarımı yüreğime akıttım. Hep yaşayacak Her 24 Ocak’ta Türkiye’nin kapalı alanlarında açık alanlarında ilçelerde illerde Uğur anıldı. Uğur’u hiç görmemiş, hiç tanımamış olanlar onun için gözyaşı döktüler. Etkinlikler, toplantılar yapıldı. Belli ki Uğur yüreklerde yaşıyor ve hep yaşayacak. Uğur Mumcu ile 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında öğrencilik yaptık. Mitingler, yürüyüşler, şiir günleri birlikte katıldığımız etkinliklerdi. Uğur, Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenci derneği başkanlığı yaptı. Ondan bu görevi ben devraldım. Fakülteyi bitirdikten sonra bir Uğur Mumcu yıllar sonra haklı çıktı. Bugün kaymakam ve valilerin, yargıç ve savcıların büyük bölümü imam okulu çıkışlı. Uğur Mumcu Aydın'da, Prof. Dr. Aydın Aybay, Erol Ertuğrul ve İlhan Selçuk ile İnsan Hakları panelinde konuşurken. (14 Aralık 1990) dönem İdare Hukuku kürsüsünde asistanlık yaptı. O günlerde 20 Ekim 2020 günü yitirdiğim ve acısı yüreğimi yakmakta olan sevgili eşime sözlü sınavda soruları Uğur sormuştu. Eşim o sınavdan 10 almıştı. Geçmişi anarken yüreğimde acılar katlanıyor. Yıllar önce uyardı 14 Aralık 1990 günü Aydın’da bir insan hakları paneli yaptık. Paneli ben yönetiyordum. Uğur Mumcu , İlhan Selçuk ve Muzaffer Erdost ile Prof. Aydın Aybay konuşmacıydılar. Konuşmacıların uçak paralarını veriyorduk. Panelden sonra bir bankadan aradılar ve ‘Uğur Mumcu size bir para göndermiş’ dediler. Uğur’a telefon açıp sordum bu ne parası diye. “ Sen bana tam uçak parası vermişsin oysa biz gazeteciler yarım uçak parası ile uçuyoruz. Artan parayı geri gönderdim” dedi. Uğur o günlerde Cumhuriyet gazetesinden geçici olarak ayrılmıştı işsizdi. Bu paranın kimse farkında bile değildi. Göndermese kimse bilmezdi. Ama işte onu Uğur Mumcu yapan buydu. Artan parayı geri göndermişti. Uğur’u yedek subay okulundan er çıkardılar. Patnos’a gidip vatan çocukları ile birlikte er olarak askerliğini yaptı. Sakıncalı Piyade’yi yazdı. Yıllar sonra Genel Kurmay Akademisinde kurmay subaylara verdiği “Atatürkçülük” konulu söyleşiden sonra dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Onu er çıkaranlara en güzel yanıt buydu. Uğur çok başarılı bir gazetecilik yaptı. Araştırıyor ve her şeyi belgeleriyle ortaya koyuyordu. “Ben Atatürkçüyüm, ben Cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım” diyordu. Hırsızların, gericilerin yaptıklarını yüzlerine vuruyordu. Rabıtayı o yazmıştı. Tarikatların, şeriatçıların iç yüzlerini ortaya koydu. Yaşasaydı partili cumhurbaşkanı sistemine karşı çıkar, kuvvetler ayrılığını, parlamenter sistemi savunurdu. Yaşasaydı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin eylemlerini desteklerdi. “İmam okullarına gidenler imam olmak için gitmiyorlar, oradan hukuk fakültelerine giderek hâkim savcı, kaymakam, vali olacaklar” diyordu. Tarikatlara, Kuran kurslarına ve imam okullarına dikkat çekiyordu. “Cumhuriyeti dönüştürmeye çalışacaklar” diyordu. Akıl ve bilim savaşçısı Uğur Mumcu yıllar sonra haklı çıktı. Bugün kaymakam ve valilerin, yargıç ve savcıların büyük bölümü imam okulu çıkışlı. Devlet görevinde bulunanların önemli bölümü imam okulu çıkışlı. Bütçe görüşmeleri sırasında bir AKP milletvekili “Şeriat bizim hukukumuzdur” diyor. Güzel yurdumuzu yirmi yıla yakın bir süredir imam çıkışlı politikacılar yönetiyor. Bunun sonucu olarak hukuk ta, demokraside, insan haklarında, ekonomide geldiğimiz nokta ortadadır. Yaşamda en gerçek yol gösterici kör inançlar değil, bilim ve akıldır. Uğur bunun savaşını veriyordu. Sevgili Muammer Aksoy yaşamını yitirdiğinde Uğur en önde onun resmini taşıyor ve gazetede köşesinde Aksoy için “kalpaksız Kuvayı Milliyeci” diyordu. Aksoy gibi kendisi de “kalpaksız kuvayı milliyeci”ydi. Faşist şeriatçılara göre Uğur Mumcu ALI TARTANOĞLU ‘KAİDE...’ Bu bir dergi... 20 Ocak 2006 tarihli 22. sayısı... Kapağın tam ortasında dikine bir KILIÇ... Kırmızı harflerle İBDA sözcüğü... Kılıcın kabzası hizasında sağda, “Elmalı’lı Tefsiri’nde CIHAD” sözcükleri; (“Cihad” yine kırmızı), solda da iki eliyle kavradığı bir Kalaşnikov ve kucağında bir köpekle çömelmiş bir adam... İkinci sayfadaki künyeye göre, derginin sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Aklan. “İBDA...” “İBDAC...” “Kaide”... “El Kaide...”, “Cihad...” 7’nci sayfada şu korkunç ifadeler var: “Devir ne Menemen’de provokasyonlar yaptıkları ne de o İstiklal Mahkemeleri’nde Kel Ali’lerin ‘avukatlarla uğraşamayız’ diyerek astığı astık kestiği kestik icraatı karşısında kimsenin gıkının çıkamadığı, çıkanın da üç ayaklı sehpayı boyladığı devir...” Açıktan düşmanlık “... Her ne olursa olsun ve her ne sebeple olursa olsun, laik Cumhuriyet’le ‘özdeş’ görülen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin hırsız rektörü Yücel Aşkın’ın yargılanmasını Cumhuriyet’in ilk yıllarında hayal etmek bile olmazdı... Hele ki 90’ların başından başlayarak İslamcı mücadele karşısında panikleyerek verdikleri, vermek zorunda kaldıkları laik telefatı ise zevklerin en büyüklerindendi, anlayana... “Kimler gitmedi ki? Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve daha niceleri... Ve en son örneklerinden olarak, Necip Hablemitoğlu ile İhsan Güven... Ve daha kim bilir Azrail Aleyhisselam hangi vesileyle daha kimlerin kapılarını çalmaya devam edecek?” Türkçede “telefat” hayvanlar için kullanılır. “Yazar”(!), olacak “telef” olasıca da sayıyor isim isim... Yazının sonunda, Uğur Mumcu’nun çok bilinen, gülümseyen bir fotoğrafının altında şunlar yazılı: Mumcuların ürküttüğü çevrelerin tamamı, muhtemel şüpheli listesini oluşturur. Bunlardan faşistgerici siyasal İslamcıları soyutlamak, özellikle faşist şeriatçılığın doludizgin at koşturduğu bir Türkiye’de, onların ekmeğine yağ sürmektir. “Uğruna geberip can verdiği Batıcı Kemalist rejimin cesedine bile sahip çıkmadığı Uğur Mumcu...” H 1946’dan bu yana, Türkiye’ye komünizmin gelmesini hapsederek, işkenceyle, idamla önleyen iktidarlar, İslamcı gericilik söz konusu olunca boynu bükük, eli göbeğinde tarikat (Amerika) müritleri oldu. Çok vahşi bir solkomünizm paranoyaları vardı. Solcular devlet, millet düşmanı, Sovyet ajanıydı. Çare ise İslamdı. Ama arada bir cuma namazı kılıp ramazanda belki oruç tutup rakısını da içen, yaramaz Anadolu Müslümanı değil!.. Öyle sadece antikomünistlik de yetmez... Beş vakit namazında, hatta şeriatçı olmalı... Bu dindar gençler elbette devletine, milletine, töresine, milli ve manevi değerlerine saygılı, itaatli olacak. (15 Temmuz’da kime, ne kadar saygılı, itaatli oldukları görüldü!) Ama Uğur Mumcu böyle değildi. Yurtseverlikte bunların hiçbiri eline su dökemezdi ama Amerika’ya, sermaye egemenliğine, emperyalizme, her türlü gericiliğe karşı idi, laikti, misakı milliyî savunurdu. Emperyalizm (ABDAvrupa) destekli Kürt milliyetçiliğine de, Amerikancı, “Hira Dağı”cı, sermayeci kuru hamasetçi MHP milliyetçiliğine de karşıydı. Bunlar, dış ve işbirlikçi iç egemenlerin hoşuna gitmezdi. İslamcılar da masum değil Ayrıca Amerika Sovyetlere karşı ta 1950’lerde, ‘Soğuk savaş’ döneminden itibaren ılımlı İslamYeşil Kuşak projesini geliştirmişti. Yani Türkiye’yi yönetenler böylece ABD’den de iyi not alacaklardı. 1990’larda Mumcu’ların katledilmesinin, zaten var olan zemini bu idi. Ama “Mumcu’yu İslamcıların öldürdüğünü sanmamak” son derece şaşırtıcı... Çünkü kimin öldürmediğini (sandıklarını!) bu kadar açık söyleyenlerin, kimin öldürdüğünü sandıklarını da aynı açıklıkla ilan etmeleri gerekir. “İslamcılar yapmış olamaz” ne demek? Yanlarında mıydık? Bizzat görsek kimdir, hemen tanıyıp bilecek miydik? Göğüslerinde, “yaka kartı” mı vardı? Mumcuların ortak özellikleri, neye karşı, neden yana oldukları belli. Bütün işbirlikçileri sinirlendirmiş, ürkütmüş oldukları açık... Bu çevrelerin tamamı muhtemel şüpheli listesini oluşturur. Bunlardan faşistgerici İslamistleri soyutlamak, özellikle faşist şeriatçılığın doludizgin at koşturduğu bir Türkiye’de, onların ekmeğine yağ sürmektir. “Son bir yıl içindeki yazılarında hiç İran veya İslam eleştirisi yoktu” iddiası ise Mumcu tabiriyle “lafı güzaf!..” Ölümünden daha iki gün önceki 22 Ocak 1993 tarihli yazısının başlığı “İmam subaylar.” “Bugüne kadar imamhatip liselerini bitiren 433.277 kişi var. Diyanet İşleri’nde çalışan imamhatipli sayısı 39 bin... 10 kişiden biri ilkokul mezunları imam ve hatiplik yapıyor. Başkanlıkta çalışan ilkokul çıkışlıların sayısı 18.362... İmamhatip yetiştirilenler emniyet müdürü, savcı, yargıç, kaymakam, subay olacak; hiç din eğitimi görmemiş ilkokul mezunları da imam ve hatiplik yapıp camilerde vaaz verecek. Bunda bir çarpıklık yok mu?” Bunları 1987 tarihli yazılarından itibaren vurgulamıştı. Aslında tek başına bu yazı bile yeter. “İranİslam eleştirisi yoktu” derken, geriye doğru yazılarını tarayanlar İslamcılara dümdüz küfrettiği bir yazı mı arıyorlardı? “İslamcılar masum, derin devlet öldürdü” diyorsanız, “derin devlet” cahilane bir iddiadır. Türkiye’nin derin devleti kim? Türkiye’nin bağımsız bir derin devleti mi var? NATO’ya başvurduğumuz, IMF’ye Dünya Bankası’na üye olduğumuz, MİT mensuplarının maaşlarını zarf içinde ödediği günden beri, ünlü “Barış Gönüllülerinden” beri Türkiye’nin derin devleti Amerika’dır beyler! Uğur’ları faşist İslamistlerin öldürmediğini bilecek kadar malumatfuruş(!), kerameti kendinden menkul yargıç ve savcılar en azından, bir kişinin şahsında koskoca Türkiye’ye beysbol sopası gösteren, “Rahibi bırak, yoksa ekonomini mahvederim” diyen Amerika’yı da mı fark etmezler?!.. Uğur Mumcu’ya layık olmak!.. Zaman zaman eski yazıları okurum... Hele hele takvimin yaprakları 24 Ocak’a yaklaştığında Uğur Mumcu’nun “Gözlem” köşesine mutlaka bakarım... Yeniden, yeniden... Cumhuriyet’in arşivinde gezinirken bir yazı dikkatimi çekti, İlhan Selçuk’un yazısı!.. İlhan Ağabey, 25 Ocak 2009’da Pencere’sinde “Uğur Mumcu’yu Kim Öldürdü” diye soruyor... “Yazının başlığındaki iddialı soruya bak sen... Uğur’u kim öldürdü?.. Sorulur mu... Ben öldürdüm.. Gülmeyin, bu nedenle ve gerekçeyle Ergenekon mudur, nedir, işte o davada yargılanıyorum... Evet, Ergenekon iddianamesinin suçlama kurgusuna bakarsanız, Uğur’u ben öldürmüşüm... Yalnız ben mi?.. Biz... Biz kim?.. Balbay... Cumhuriyetçiler.. Şaka değil, Uğur’u ve de Muammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u, Çetin Emeç’i, Turan Dursun’u, Cavit Orhan Tütengil’i, Onat Kutlar’ı, Ahmet Taner Kışlalı’yı vb. ben öldürmüşüm... Biz öldürmüşüz... Öldürmüşüz veya öldürtmüşüz... Neden?.. Elimizdeki 2 bin 450 sayfalık iddianameye göre terör olsun da darbeye ‘zemin’ hazırlasın diye yapmışız bu işleri... Gerçekte Ergenekon’un gerçek savcısı kim, pek bilinmiyor; Feto mu, Fpolisi mi, CIA mı, RTE mi, her kimse yaman bir planlamayı devreye soktu... Ergenekon tertibinde iş geldi dayandı sendikaya... Sendikacılığa... Sendika başkanına baskın... Hem evine... Hem sendikasına.. TV’sine.. Polis ortalığı altüst ediyor, arama, tarama vesairede Türk Ceza Muhakemesi usullerini takan yok... Eğer dinciİslamcıAmerikancı AKP iktidarına muhalif bir Atatürkçü isen ya teröristsin... Ya darbeci... Sevgili Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon tertibinin bağırsaklarını ortaya dökenlerin başında gelirdi... Peki, bugün, 16’ncı ölüm yıldönümünde, Uğur’u anmak için ne yapmalı?.. Uğur Atatürkçüydü... Cumhuriyetçiydi.. Aydınlanmacıydı.. Demokratik devrimciydi.. Antiemperyalistti.. Laikti.. Bağımsızlıkçıydı.. DinciİslamcıAmerikancı devlete kökünden karşıydı... Uğur’un güzelim anısını yâd etmek için, onun kimliğini, kişiliğini, hayatını, mematını oluşturan ilkelere bağlılık ve hizmet en geçerli yöntemdir... Ergenekon tertibine karşı durmayan ve çıkmayan, Uğur Mumcu’ya layık olamaz...” Yıl 2021 olmuş... Eski Başbakan Binali Yıldırım çıkmış, “Balyoz’lar, Ergenekon’lar... Bunlar yalan mıydı, elbette bunlar vardı” diye hâlâ palavra sıkıyor!.. Anlaşılıyor ki cemaatle kol kola siyaset yapan isimler, birilerine mesaj gönderme derdine düşmüş... Biz, Uğur Mumcu’ya, İlhan Selçuk’a layık olabilmek için FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz kumpasına o tarihte de karşı çıktık, şimdi de o kumpasın bilincindeyiz, yarın da böylesi kumpaslar yaşanırsa ona da karşı çıkacağız!.. Hem iktidarda kalmak isteyen hem iktidara gelmek isteyen siyasetçilere naçizane tavsiyemizdir... Açın arşivleri, Uğur Mumcu’yu okuyun; İlhan Selçuk’u okuyun... Okuyun ki bir kez daha bu ülkenin başına cemaatleri, tarikatları bela etmeyin!.. 1723 OCAK Harcamaya doyamadılar Maliye Bakanlığı, 2020’de bütçeden yapılan harcamaları açıkladı. Bütçeden, “örtülü ödenek”, görev zararları, hizmet alımları ve kiralar için milyarlarca lira harcanırken, salgın nedeniyle birçok etkinlik iptal edilmesine karşın temsil, tanıtma, ağırlama giderleri için bile 111 milyon liranın üzerinde harcama yapıldı. ‘Taraflı’ itirafı TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sözde Cumhurbaşkanı” ifadeleri ile başlayan “tarafsızlık” tartışmalarına ilişkin, Türkiye’de şu an uygulanan sistemin “Başkanlık Sistemi” olduğunu ve sistemde tarafsız cumhurbaşkanı olmadığını belirterek, “Cumhurbaşkanı taraflıdır, siyasi parti üyesidir. Bir siyasi parti üyesiyse, bir siyasi partinin genel başkanıysa, yetkilisiyse şüphesiz taraflı birisidir” dedi. Siyasi saldırılar Gazeteciler Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, saldırıya uğradı. Özdağ’a saldıranların arkasından ise Ankara Ülkü Ocakları üyeleri çıktı. Gözaltına alınan iki şüpheliden Abdurrahman Gülseren’in Ankara Ülkü Ocakları Orta Öğretim Birim Başkanı olduğu kaydedildi. Parmak ayarı İçişleri Bakan Süleyman Soylu, sosyal medyada annesi ile olan fotoğrafının altına küfüreden kişinin adli kontrol şartıyla serbest kaldığını belirterek tepki gösterdi. Bunun üzerine Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz” ifadelerini kullandı. İki çocuktan biri aç DİSK Genel İş’in hazırladığı rapora göre halk bir yılda 1500 dolar yoksullaştı. Kadın ve çocukların durumunun daha vahim olduğu ülkede çalışan yoksulluğu da Avrupa ülkeleri arasında en yüksek oldu. Ülkede her iki çocuktan biri yoksulluk riski altında. Sağlıkçılara gözaltı Sağlık meslek örgütleri, Ankara Şehir Hastanesi’nde sağlık çalışanlarının özlük hakları için eylem yapmak istedi. Sağlıkçılara izin vermeyen polis, aralarında Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi Eş Başkanları Kubilay Yalçınkaya ve Nazan Karacabey ile Dev Sağlıkİş’lilerin olduğu çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. İkinci ihlal kararı Parlamento üyeliği düşürülen CHP’li Enis Bereroğlu, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmuştu. AYM, hak ihlali kararı vermiş ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılamaya yer olmadığına hükmetmişti. Bir üst mahkeme sıfatıyla İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itirazdan sonuç alınamayınca Berberoğlu, AYM’ye ikinci kez bireysel başvuruda bulunmuştu. AYM, Berberoğlu hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Biden 46. Başkan 3 Kasım 2020’deki ABD tarihinin en tartışmalı başkanlık seçimlerinden galibiyetle çıkan Joe Biden, düzenlenen yemin töreni ile ABD’nin 46. Başkanı oldu. Biden törende birlik vurgusu yaptı, “tüm yurttaşları” kenetlenmeye çağırdı. Katar işbirliği önerdi Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle Katar arasında varılan uzlaşının ardından Doha’dan üst düzey bir açıklama geldi. Katar bu kez de Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelere İran’la diyalog sürecini başlatma çağrısında bulundu.