02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 14 OCAK 2021 PERŞEMBE EMEK Doğalgaza yüzde 32, elektriğe yüzde 31 zam geldiğini hatırlatan emekçiler bordrolarını yaktı Sağlıkçı 2000 lira seyyanen zam istiyor Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Aksaray Şubesi’nin çağrısıyla Eyüpsultan Devlet Hastanesi önünde bir araya gelen sağlık emekçileri, “Kuru ekmek zammı değil, temel ücrete 2000 lira seyyanen zam istiyoruz” dedi. Toplusözleşmenin yenilenmesi ve maaş zamlarını içeren insanca yaşayacak bir ücret için bordro yakma eylemi yapan sağlık emekçileri adına açıklamayı Eyüpsultan Devlet Hastanesi İşyeri Temsilcisi Sabahat İnce yaptı. Son bir yıl içinde açlık sınırında ve yoksulluk sınırında yüzde 20 artış yaşandığına dikkat çeken İnce, “Son bir yılda doğalgaza yüzde 32, elektriğe yüzde 31, baklagillere yüzde 60, peynire yüzde 27, yumurtaya yüzde 80, ayçiçeği yağına yüzde 50 zam geldi. Kamu emekçilerinin maaşlarında yapılacak artış ise son açıklanan enflasyon farkı ile birlikte sadece yüzde 13.11’de kalmıştır” dedi. Enflasyon karşısında maaşların mum gibi eridiğini belirten İnce, 2021’de maaşlarının yüzde 3+ yüzde 3 gibi bir sefalet artışı ile geçirmelerinin beklendiğini vurguladı. Sendikalı oldukları için işten atılan 8 işçi kararlı: Küresel sözleşmelere uyulsun İşe iade kararı işverene değil işçiye sorulsun 4 Bursa Orhangazi’de sendikalı oldukları için işten atılan sekiz Cargill işçisinin hak arama ve işe iade talebi 1004. günde. İşçilerden Abdullah Saraç, “Biz mahkemeden sendikal tazminat istemedik, işimizi istedik” dedi. 4 İşvereni rahatsız edecek her noktada eylem planlayan işçiler önümüzdeki günlerde Ankara’da ABD Konsolosluğu önünde basın açıklaması planlıyor. Tek Gıda İş Başkanı Türkel, küresel federasyon IUF’nin kendilerine güç kattığını belirtti. Son günlerde bir eylem ve ona gösterilen tepki ile sarsıldık yine. Ankara’da Orman Bakanlığı önünde eylem yapmak isteyen işçilere polis yine orantısız güç kullanmış, “Size devletin gücünü göstereceğiz” tehditleriyle oldukları bölgeden uzaklaştırmıştı. Peki bu insanlar bu kadar öfkeyi hak edecek ne yapmıştı? İşçiler gösteri hakkını kullanmak istemiş, gözaltına alınmış, geç saatlerde bırakılmış ve yetmezmiş gibi “sokağa çıkma yasağı olduğu bir saatte sokakta” oldukları için bir de korona cezası kesilmişti. Konuştuğumuz kıdemleri iki ile 19 yıl arasında değişen işçilerden Abdullah Saraç, Cargill’in Bursa Orhangazi’deki tatlandırıcı üreten rafinerisinde çalıştığını, sekiz yıllık kıdemli olduğunu belirterek süreci şöyle özetledi: Örgütlenmeye başladık. En büyük sorun maddiyatsızlıktı. Asgari ücret alıyorduk. Doğru dürüst iyileştirme yapılmıyordu. Söz hakkımız pek yoktu. Biz de birlik olalım, söz hakkımız olsun, güçlü olalım diye sendikalı olalım, sözleşmemiz olsun dedik. Daha önce de sendika gelince atılanlar olmuştu. Bizler belli bir sayıyı yakaladık. 15 gün içinde 14 kişi aynı anda çıkarttılar. Bizlere kota gerekçesi gösterdiler. Ama kota eylülde başlayacaktı, bizi nisanda attılar. Kendi aramızda toplandık karşımızda iki seçenek vardı. Tazminatları alacak başka bir yerde işe başlayacak, yeniden örgütlenene kadar çalışacaktık. Ya da işimizi geri alıp örgütlü bir şekilde çalışacaktık. Biz sendikalı çalışmak için yola çıktık. Hâlâ da yollardayız. Tazminat istemedik İki çocuğu olduğunu anlatıyor Saraç biri sekiz diğeri dört yaşında. Daha doğrusu dörde girecek. Ama kendisini doğru dürüst görmemiş... “Biz hep çocuklar daha iyi yaşasın diye çekiyoruz bunları” diyor. Ağzından “Gerekti 40 gün betonda yattık, gerekti günlerce yürüdük. Bizim gücümüz haklılığımızdan geliyor” sözleri dökülen Saraç, zorluk çektiklerini belirtiyor. Ve şunu ekliyor: “İşçiler zaten ekonomi karşısında zor ayakta duruyor. Bizim maddi talebimiz yoktu. Biz tazminat istemedik. Bizler işimizi istedik. Anayasal haklarımızı kullanalım istedik”... İşçilerle birlikte her türlü eylemde yer alan Tek Gıda İş’in örgütlenTÜRKEL: GÜCÜMÜZ VAR Tek Gıda İş Başkanı Mustafa Türkel de söz konusu direnişte sonuna kadar haklı olduklarını dile getirerek, “Uluslararası şirketler, dışarıda uyguladıkları kuralları burada uygulamıyorlar. Biz de Uluslararası Gıda ve Tütün İşçileri Federasyonu (IUF) üyesiyiz. Yönetiminde yer alıyoruz. Ve orada güçlü bir desteğimiz var. Bu arkadaşlar işlerine dönene kadar devam edeceğiz” dedi. HUKUKI BIR GARABET VAR Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğum endüstri ilişkileri ve iş hukuku uzmanı Dr. Murat Özveri konunun hukuki boyutunu şöyle özetledi: Türkiye’de varolan yasalara göre, işe başlatma işverenin tercihine bırakılıyor. Bu durumda işçiye dört aydan az, sekiz aydan çok olmamak şartı ile taziminatın yanı sıra kıdem ve ihbar tazminatlarının da ödenmesi gerekiyor. Eğer dava sendikal nedenlerle açılmış ve karar işçi lehine verilmiş ise yine işverenin tercihine bırakılan bir durum söz konusu. İşveren ağırlıklı olarak işe almak yerine tazminatı tercih ediyor. Çünkü işyerinde sendika istemiyor. Bu durumda da işçiye bir yıldan az olmamak koşuluyla tazminat, 4 aylık boşta geçen zaman için tazminat ve kıdem ile ihbar tazminatları ödeniyor. ILO geçerli olsa Ancak Türkiye’nin de imzaladığı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 158.maddesi bu durumları düzenliyor. Örneğin Almanya’da benzer bir durum yaşansa, ILO sözleşmesine göre işçinin işe iadesine hâkim karar veriyor. İşçinin dönüp dönmeyeceği hâkim kararına bırakılıyor. Hâkim işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinin zedelenip zedelenmediğine bakıyor. Eğer işe dönüşe izin vermeyecekse tazminatı da hâkim belirliyor. Alt ve üst sınırı yok tazminatta. Ve aradan mahkemenin sonuçlandığı zamana kadar geçen zamanın da ücretlerinin ödenmesi gerekiyor. me uzmanı Suat Karlıkaya, yıllardır baskının her türünü gördüklerini dile getirdi. Direnişin fabrika önünde başladığını, bir süre sonra seslerini nerede daha iyi duyuracaklarsa orada olmaya başladıklarını anlattı. “Aslında işvereni nerede rahatsız edeceksek orada oluyoruz. Önümüzdeki günlerde de yeniden Ankara’da olacağız. Orada ABD Konsolosluğu önünde açıklama yapmak istiyoruz. Ne de olsa Cargill, bir ABD şirketi” diyen Karlıkaya, işveren baskı yaptığında işçinin her yerde kaybettiğini dile getirerek, amaçlarını, “Bizler küresel sözleşmeler ve hukuku etkin kılarak bataklığı kurutmak istiyoruz” dedi. Karlıkaya, işverenin mahkemeye gittiğinde özellikle işe iade davalarında hâkimin ‘işe alacak mısın yoksa tazminat mı vereceksin’ seçeneğini işverene sorduğuna dikkat çekerek, “Oysa böyle bir durumda işverene değil mağdura sorulmalı” dedi. SEKIZ KIŞIDE KARAR SENDIKA LEHINE ÇIKTI Şirketin gazetemize gönderdiği bilgi ve açıklama özetle şöyle: Faaliyet alanlarımızdan biri olan tatlandırıcı üretimimiz, devletimiz tarafından belirlenen kotaya bağlı olarak 2018 yılında önemli ölçüde azalmıştır. Bu nedenle Orhangazi Mısır İşleme Tesisimizde küçülmeye gitme kararı alarak, 16 çalışanın iş sözleşmesini feshetmiştik. İş sözleşmesi feshedilen işçilere ilişkin Nisan 2018’de başlayan dava süreci, Nisan 2020 itibarıyla sona ermiştir. Dava sonucunda 8 kişi ile ilgili karar sendika lehine, 4 kişi ile ilgili karar Cargill lehine çıkmıştır. Cargill Türkiye, mahkeme kararları gereğince tazminat bedellerinin tamamını ödemiş bulunmaktadır. Böylece tüm dava dosyaları kapanmıştır. Davacıların tazminat bedellerini tahsil etmesiyle birlikte, hukuki süreç mahkeme kararına uygun şekilde tamamlanmıştır. Cargill Türkiye olarak, Türk hukukuna ve mahkeme kararlarına saygımızın sonsuz olduğunu ve yasal tüm yükümlülüklerimizi yerine getirdiğimizi belirtmek isteriz. Belediye emekçisi greve evet dedi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi iştiraki Belde AŞ’de çalışan işçiler yaptıkları oylamada “greve evet” dedi. Şirkette çalışan 4 bin 700 işçiden 2 bin 526 işçinin 39’u oylamaya katıldı. AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde çıkan bu sonuçla birlikte 1 ay içinde taraflar arasında anlaşma sağlanmazsa işçiler greve gidecek. Hizmetİş Sendikası Şube Başkanı İdris Ersoy, “YHK’ye gitmeden imzalamak istiyoruz” diye belirtti. Yemek Sepeti çalışanı Nakliyat İş’li oluyor Yemek Sepeti çalışanları anayasal haklarını kullanarak DİSK’e bağlı Nakliyat İş sendikasında örgütlenmeye başladı. Sendikada yapılan açıklamada, Türkiye genelinde 69 kentte faaliyet gösteren 6 bin işçinin çalıştığı Çevrimiçi Yemek Sipariş Şirketi Yemek Sepeti/ Bana Bi/ Vale’de çalışan işçiler artık örgütleniyor sendikalı, DİSK’li, Nakliyatİş’li olduğu belirtilerek, “Sendikamızın başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere diğer şehirlerde çalışmaları sürüyor. Yemek Sepeti’nde örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde 6356 sayılı yasaya göre gerekli yasal çoğunluğu sağlayıp, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na başvuru yapacağız” denildi. İnşaatSen üyeleri alacaklarını istiyor İki yıldır ücretlerini ve tazminatlarını alamayan 250 Kayı İnşaat işçisinin bir süredir devam eden eylemleri bugün de şirketin Yapı Kredi Plaza önünde yapılacak. Saat 11’de şirket merkezinin önünde toplanacak işçiler, bir kez daha alacaklarını isteyecek. İşçiler 28 Aralık 2019’da maaşlarını alamadıkları için Cezayir’de grev yapan ve arabuluculuk sözleşmeleri imzalanan emekçilerin hakedişlerinin 2020 Mart ayında ödeneceği taahhüt edilmiş, ancak sözler tutulmamıştı. Aşı fiyaskosu ekonomiyi kötü vuracak 2020 yılının son aylarına ilişkin ekonomik faaliyetin canlı olduğu, dün gelen kasım ayı sanayi üretim ve ciro rakamlarıyla da teyit edildi. Buradan yola çıkarak Türkiye’nin geçen yılı yüzde 0.5 veya biraz üzerinde büyüme oranıyla kapaması bekleniyor. Ancak bu büyümenin dengeleri bozduğu gibi, 2021 yılı büyümesinden çaldığı, yani bu yılki büyüme rakamının yüzde 5’lik hedefe ulaşmasının çok zor olduğu da ortaya çıkıyor. Normal koşullar altında ekonominin dengelerinin sağlayabileceği 2021 yılı büyümesi en fazla yüzde 3 gibi hesaplanıyor. Analistlerin, bunun üzerinde bir rakam için büyümenin zorlanması halinde, zaten bıçak sırtı giden dengelerin yeniden önemli ölçüde bozulabileceği yorumlarını biliyoruz. Bu noktada hesaplanmayan önemli unsurlardan birinin de yaşanan “aşı fiyaskosu” olduğunu düşünüyorum. Aşı fiyaskosunun sürmesi halinde bu yılki büyümenin daha da aşağıda gerçekleşme ihtimali yüksek. Sadece turizm açısından değil, ekonominin her alanında bu fiyaskonun olumsuz sonuçlarını görebiliriz. Diyeceksiniz ki sadece ekonomi de mi, eğitim başta olmak üzere her alanda aşı fiyaskosunun büyük zararlarını göreceğiz. Çok doğru; ileriye dönük çok önemli faturaların biriktiğini görüyoruz ama “iktidar bari ekonomiyle ilgili kaygı nedeniyle aşı fiyaskosunu artık çözse, bir yola koysa” diyerek bu konuya ağırlık vermek gerektiğini düşünüyorum. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye’nin 2021 yılında 31 milyon turist sayısını, 23.3 milyar dolarlık da turizm gelirini aşmayı hedeflediğini açıkladı. Turizmde “V çıkışı” beklediklerini kaydeden Bakan Ersoy, “Mart ayında vaka sayısında 2 bin, nisanda binli rakamlara aşılamanın da etkisiyle ineriz diye hedefliyoruz. Nisan ayı itibarıyla sezonun açılacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Bu rakamların ne kadar gerçekçi olduğunu, anladığımız kadarıyla mart hatta nisan ayı geldiğinde ancak görebileceğiz. Ancak hem dünyada, özellikle de Türkiye’deki aşılama faaliyetlerinin olumlu gittiğini söyleyemiyoruz. Dünyada yeni tip koronavirüs vakaları artarken, aşılama başlamasına rağmen karantinaların, kısıtlamaların arttığını görüyoruz. Son olarak, Japonya’da pandemiyle ilgili olağanüstü halin ekonominin yüzde 60’ını kapsayacak ölçüde genişletildiği haberleri vardı. Yaşanan bu kaos içinde aşılamayı mümkün olduğunca çabuk ve etkin yapacak ülkelerin öne çıkacağı anlaşılıyor. Toplumun yüzde 60’ını aşılamayı başaran ülkeler, ne kadar çabuk bu hedefe ulaşırlarsa o kadar çabuk toparlanmaya başlayacaklar. Sadece turizm alanında değil, her alanda aşılama performansları ülke ekonomilerini öne çıkaracak. Bu açıdan baktığımız zaman, aynen maske olayında olduğu gibi, Türkiye’nin çok gerilerde yer aldığı çok açık. Yeni etkinlik oranı yüzde 50.38 olarak belirlenen 3 milyon dozluk Sinovac aşısı ile yetinen Türkiye, etkinliği yüksek aşılar için, anladığımız kadarıyla henüz bir bağlantı yapabilmiş değil. 120 milyon doz aşının gerekli olduğu ortada ama bu ihtiyacın yüzde 23’ü için garanti sağlandı, o da etkinliği düşük aşıyla… Dünya turizminde ‘aşı mı, test mi’ tartışması Konuştuğumuz turizmciler, 2021 yılı performansları için şu anda kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını, dünya turizm kamuoyunun şu anda seyahatlar için aşı mı yoksa testin mi geçerli olması gerektiğini tartıştığını söylediler. ABD’de, 26 Ocak’tan itibaren testi negatif çıkanlar dışında havayolu kanalıyla yurda giriş yasağı konulduğunu görüyoruz. Bilgi veren turizmciler, seyahatlerin kısıtlanması, sınırların kapatılmasının en büyük tehlike olduğunu, bunun mümkün görülmediğini söylüyorlar. Şu anda uluslararası seyahatler için “aşı karnesi”nin olmasının mı yoksa “PCR testinin negatif çıkması”nın mı yeterli sayılmasının tartışıldığını, bu konunun mart veya nisan aylarında netlik kazanmasının beklediklerini söylediler. Kendilerinin, testin yeterli olması gerektiği görüşünde olduklarını kaydediyorlar. Geçen yıl hiçbir şarta bağlı olmadan, kısıtlı da olsa turizmin gerçekleştiğini hatırlatan turizmciler, bu yıl negatif testle karantina olmadan hareketin yaşanmasını daha yüksek ihtimal görüyorlar. Kısıtların artmasının tüm dünya turizmi ve ekonomisi için kabul edilemez olduğunu kaydeden turizmciler, küresel anlamda insanların pandemi konusunda rahatlamasının turizm hareketlerini belirleyeceğini kaydediyorlar. Bırakın ekonomide yarattığı tahribatı, turizmde yarattığı tahribatın Türkiye’nin cari işlemler dengesine, döviz arzına, dolayısıyla kurlar üzerindeki etkisine, 2020 yılında çok yakından şahit olduk. İktidarın, hiç olmazsa bu açıdan olaya yaklaşıp aşılamanın bir an önce başlaması, rakip ülkeler arasında Türkiye’nin tercih edilmesini sağlaması için artık harekete geçmesi gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle