05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 11 OCAK 2021 PAZARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İktidarbasın ilişkileri CAN PULAK GAZETECİYAZAR Şu Gazeteciler Bayramı’na, Çalışan Gazeteciler Günü’ne, hele yapılan kutlamalara ve çekilen mesajlara çok gülüyorum. Sonra kızıyorum, öfkeleniyorum, söyleniyorum ama ne çare? Dünyada basın özgürlüğü sıralamasında en geri Afrika ülkelerini bile sollayıp, en alt sıralarda gezinen bir ülke olarak neyi kutluyoruz ki? Eğer hapisteki gazetecisi en bol ülke olmayı, basın özgürlüğü iyice cılızlaşmış bir ülke olmayı, iyi yetişmiş ve çok donanımlı, başarılı gazetecilerini çalıştırmamayı başaran bir ülke olmayı kutlayacaksak mesele yok... Kutlu olsun(!) 60 yıllık bir gazeteci olarak, mesleğinin her dalında çalışmış, mesleki kuruluşlarında başkanlık dahil her kademesinde görev yapmış, hâlâ ısrarla mesleğini sürdürmeye gayret eden, yaşı 80’e merdiven dayamış biri olarak şunu söylemeliyim: Yarım asrı geçen gazetecilik hayatımda harpler, ihtilaller, darbe teşebbüsleri ve çok sıkı sıkıyönetimler görmüş ve yaşamış biri olarak, basına böylesine baskı, markaj ve ekonomik ablukaya pek rastlamadım, bu derecesini hiç görmedim. Elbette zor dönemlerden geçtik, sıkıyönetimlerde hırpalandık, demokrasiyi işine geldiği gibi uygulayan iktidarlarla tanıştık ve çatıştık ama böylesine acımasızına, tuttuğunu cezaevine atanına pek şahit olmadık. Allah rahmet eylesin, en korkulan Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural’dı, o bile çok kızdığı gazetecileri iki gün merkez komutanlığında tuttuktan sonra salıverirdi. Meslek dayanışması güçlüydü Demokrat Parti döneminde gazeteciler hapse girmedi mi? İhtilaller ve darbeler döneminde gazeteciler tevkif edilmedi mi? Terör döneminde dağlarda teröristlerle röportaj yapan gazetecilerin başı belaya girmedi mi? Tabii ki girdi ama meslek dayanışması o dönemlerde inanılmaz derecede güçlüydü. Bir gazeteci yalan mı yazdı, yanlış mı yazdı, olayları çarpıttı ve gerçekleri gizledi mi, genelde mahkeme kanalıyla tekzip gönderilirdi. Öyle günümüzde olduğu gibi, vatan hainiterörist gibi damgalarla suçlanmaz, yaka paça yakalanıp içeri tıkılmazdı. Ben kasıtlı haberlere, önüne gelene yargısız infaz yapanlara, hakaret edenlere hep karşı oldum, halen de karşı çıkmaya devam etmekteyim. Gazetecinin eleştirmek hakkıdır ama belden aşağı vurmak, hakaret ve küfretmek işi değildir ve olamaz da... Hele Türkiyemizin genel menfaatlerine zarar vermek, gerçek ve meslek kurallarına sadakatle bağlı bir gazetecinin asla hakElbette zor dönemlerden geçtik, sıkıyönetimlerde hırpalandık, demokrasiyi işine geldiği gibi uygulayan iktidarlarla tanıştık ve çatıştık ama böylesine acımasızına, tuttuğunu cezaevine atanına pek şahit olmadık. kı ve ödevi olamaz. Ama her eleştiriyi hakaret kabul etmek, kişisel hakların çiğnenmesi gibi görmek ve her vesileyle yargıya başvurmak da doğru değildir. İktidarlarla basın arasındaki öteden beri gelen sürekli kavgada, iki tarafın da kusurlarını kabul etmeliyiz. İktidarlar kendilerine yönelen her eleştiriyi saldırı olarak görüyor, basın ise ispatlayamayacağı bir sürü asılsız haberi kamuoyuna gerçekmiş gibi sunuyor. Bunun üzerinde devamlı kavga etmek yerine, daha akıllıca önlemler düşünmek gerek. Örneğin gazeteciler, yazdığını ispat edecek araştırma ve belgelere dayanmalılar ve “gazeteci kaynağını açıklamak zorunda değildir” gibi bir savunma kalkanının arkasına sığınmamalılar. Ayrıca her dedikoduyu, araştırıp soruşturmadan haber yapmamalılar. Yaparlarsa, basının başına çorap örmek için uğraşan iktidarların ekmeğine yağ sürmüş olurlar. Bu dil değişmeli Bugün Türkiye’de bir avuç çalışan gazeteci varsa, koskoca bir çalışmayan gazeteciler ordusu da vardır. Hem de hepsi de deneyimli, donanımlı ve gerçek gazeteci... Yani ekmeğini gazetecilikten kazanan kişiler bunlar. Çalışan gazeteciler içinde mesleğini hakkıyla yapan, dürüst ve adil meslektaşlarım da vardır, tepeden paraşütle inen sonradan olma gazeteciler de... Sonradan olma ve gazetelerin köşelerine oturtulan suni yazarların çoğu da iktidarların dili ve borazanları olarak görevlerini başarıyla sürdürüyorlar. Burada üzerinde durmamız gereken nokta, siyasetin asla kabul edilemeyecek kavgacı ve kirli dilinin, aynı şekilde basına da bulaşmasıdır. Sadece iktidar basınına değil, muhalefet basınına da. Türkiye bu dili mutlaka düzeltmek zorundadır. Süratle düzeltmezse eğer, siyasetçilerin de gazetecilerin de dilleri daha da kavgacı ve kirli hale gelecektir ki, bunun ülkemize çok daha büyük zararları olur. İyi siyasetçi yetişmiyor okullarımızdan. Tıpkı iyi gazetecinin de yetişmediği gibi... Biz iyi gazeteci yetişsin diye, her üniversiteye gazetecilik yüksek okulları ve iletişim fakülteleri kurduk ama buralardan mezun olan yüz binlerce kişinin içinden, 10 yılda 100 kişi bile mesleğe giremedi. Mesleğe giriş yine eşdostahbapyandaş çocukları oluyor ki, bunların içinden ancak becerikli ve başarılı olanları üst kademelere tırmanabiliyor. Gazetecilik mesleğinin sorunu sadece personel değil, patronundan da sorunlu bizim meslek. Müteahhit patron, tüccar patron, iş insanı patron, ne kadar gazetecilikle uzak yakın ilgisi olmayan varsa, gazete ve televizyon sahibi. Eskiden gazeteci patronlar döneminde, mesleğimiz bu kadar kötülememiş, yozlaşmamış ve tanınmaz hale gelmemişti. Bir formül lazım Gazete ve televizyonların gerçek gazetecilerin eline geçebilmesi için bir şeyler yapmak, belki de müteahhit, tüccar patronları devreden çıkaracak bir formül bulmak gerek. Bunu da ancak iktidarbasın ortak çalışması meydana getirir ki, günümüzde böyle bir işbirliğini beklemek şimdilik hayal gibi görünüyor. Türkiye ne yapıp edip, tıpkı adalet reformu gibi, tıpkı siyasi reform gibi basın reformunun da çalışmalarını da bir an önce başlatmalı ve mesleğimizin üzerindeki “Damokles’in kılıcı”nı süratle kaldırmalıdır. Basınla yapılacak bir barış hareketinin ve atılacak sağlıklı ve dost adımların faydasını, sadece iki kesim değil tüm Türkiye görecektir. Son söz olarak şunu da eklemeliyim: İmkânsızlıklar içinde kıvranan ve taşra basını dediğimiz tüm Anadolu yerel gazete ve gazetecilerine ciddi destekler yapmalıyız. RTÜK gibi, Basın İlan Kurumu gibi resmi kurumları basına tehdit ve baskı aracı olarak kullanmamalı, aksine bunları medya dünyamızın destekçisi haline getirmeliyiz. Ceza, mahkemelerin işidir, RTÜK ve Basın İlan Kurumu’nun değil... Önüm arkam sağım solum TERÖRİST!.. İktidar sözcüleri kelimenin tam anlamıyla “şirazeden çıktı...” Siyasetçisinden öğrencisine, gazetecisinden bilim insanına eğer AKP gibi düşünmüyorsanız, AKP’li değilseniz her an “terörist” ilan edilebilirsiniz!.. Ya, şimdi insana sormazlar mı? Koskoca ülkeyi bir cemaate teslim ederken sizi uyaranları biz oluyoruz, tam 21 yıl önce Gülen cemaati liderinin devleti ele geçirme planlarını Cumhuriyet’te yazdık işbirliğiyle hapse tıktırdınız... Sonra ne mi oldu?.. “Ne istediyse verdik” dediğiniz cemaat, kanlı darbe girişiminde bulundu; FETÖ’ye dönüştü. Hadi 1990’lı yıllarda Cumhuriyet okumadınız... Bari AKP’yi kurduktan sonra 2000’li yılların başında Cumhuriyet’i dikkatle okusaydınız da şu millete “kendi F16’sından Gazi Meclis’ine bomba atan hainler TSK’yi ele geçirmiş” travmasını yaşatmasaydınız!.. HHH Ne zaman bu kadar “balık hafızalı” oldunuz... Siz değil miydiniz Habur’da çadırlar kuran, oy uğruna terör örgütü PKK liderinin kardeşini devletin TV’sine çıkarıp konuşturan... Şimdi çıkmış, milletvekili olmak için AKP’ye yaptığı aday adaylık başvurusunu, “yani tam adaylık da sayılmaz” gibi utangaç bir tavırla TV’de geçiştiren, yazdığı tezdeki intihal iddiasını “tırnak içine almamışım” diye savunan bir ismi Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör yapıyorsunuz. Türkiye’nin en zeki çocukları, o zeki çocukları geleceğimiz için yetiştirecek üniversitenin bilim insanları bu atamaya tepki gösterince de “ama onlar terörist” damgasını yapıştırıyorsunuz!.. Kaz Dağları’nı savunan, çevreyi savunan insanları da aynı sözlerle hedef almıştınız!.. Anlamıyorsunuz ya da bir türlü anlamak istemiyorsunuz... Kaz Dağları’nda bir ağaç devrildiği zaman Van’daki insanımızın ciğerinden de bir yaprak düşer!.. Zonguldak’ta, Soma’da bir maden işçisi öldüğünde Hatay’daki insanımızın gözünden de yaş süzülür!.. Boğaziçili öğrenci, onun yanında yer almak isteyen siyasetçi “terörist” ilan edildiğinde, Edirne’den Hakkâri’ye o üniversitede okumak isteyen çocuklarımızın içinden kim bilir neler geçer!.. HHH Bu kadar kolay mı!.. O gençler bizim çocuklarımız, geleceğimiz... İster Boğaziçili olsun, ister ODTÜ’lü, ister İTÜ’lü... Bizce iktidara gelen parti, bu ülkeyi yönetmeye talip partiler, cemaatlere, tarikatlara değil işte o gençlere “ne isterlerse vermek zorundalar...” Evet... İktidar olabilirsiniz, halkın önüne konulacak bir sonraki sandıkta seçimi yine kazanabilirsiniz... Biz halkımız için doğruları söylemeye devam edeceğiz... Demokrasi dediğiniz şey de bu zaten!.. Ve 2021’in ilk günlerinde diyoruz ki: Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni çağın gerisine hapsediyorsunuz!.. Yunus Nadi Ödülleri 76. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına 76. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2021 dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin düzenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 76 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 76 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültürsanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2021 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Hüseyin Yurttaş, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Doç. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 19 Şubat 2021 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2021 Cuma günü açıklanacaktır. KATILIM BELGESİ ADISOYADI: ADRESİ: TELEFON NUMARASI: EPOSTA ADRESİ:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle