05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 11 OCAK 2021 PAZARTESİ HABER/YORUM Üniversite Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmadığı gibi, AKP’den milletvekili aday adayı olan Melih Bulu’nun, “Cumhurbaşkanı” ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması, tepkiyle karşılandı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, söz konusu tepkilerden sonra yaptığı açıklamada, “Bir insanın siyasi kimliğinin bulunması suç değildir” dedi. Doğrudur. Akademisyenler dahil, bir insanın siyasi kimliğinin bulunması suç değildir. Ayrıca insanların siyasi kimliklerinin olması, üniversitelerde idari görevlere atanmalarının önünde bir engel de değildir. Siyasi kimliği bulunan akademisyen, siyasi kimliği üzerinden, öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, araştırma görevlileri, idari personel ve öğrenciler arasında ayrımcılık yapmıyorsa, siyasi kimliğini üniversiteye dayatmıyorsa, siyasi kimliğinden olmayanları dışlamıyorsa, onlara “mobbing” uygulamıyorsa, onları bezdirmek amacıyla baskı uygulamıyorsa, onların atanmalarını ve yükseltilmelerini engellemiyorsa, onların sözleşmelerini feshetmiyorsa, siyasi kimliğiyle akademik ve idari çalışmaları arasında bir sınır çekebiliyorsa, onun siyasi bir kimliğinin olmasında hiçbir sakınca yoktur. HHH Ancak, AKP ve MHP ile ilişkileri olan rektörler ve dekanlar, bu ilkelere uymuyorlarsa, siyasi kimlikleri üzerinden kendilerine verilen yetkileri suiistimal ediyorlarsa ve bu görevlere siyasi kimliklerinden ötürü atanıyorlarsa, ayrıca, Türkiye’deki üniversitelerde rektörlerin ve dekanların neredeyse tamamı, AKP’lilerden, MHP’lilerden ve herhangi bir siyasi partiyle ilişkisi olmayanlardan oluşuyorsa, muhalefette olan Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Halkların Demokratik Partisi, Saadet Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi ile ilişkileri olan akademisyenler, liyakat ölçütlerini yerine getirdikleri halde, rektör veya dekan olarak atanamıyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. Bu durumda Ömer Çelik’in açıklaması, uygulamaya bakıldığında, şu anlama gelmektedir: “AKP’den veya MHP’den olduğu sürece, rektörün ve dekanın siyasi kimliği olabilir, aksi halde hiçbir siyasi kimliği olamaz.” HHH Türkiye’de üniversitelere yönelik ilk büyük darbe, 12 Eylül askeri darbe yönetimi tarafından 1981 yılında kurulan, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından vuruldu. Bir askeri diktatörlük rejiminin ürünü olan YÖK, üniversitelerin özerkliğini ve bağımsızlığını ortadan kaldırdı, üniversiteleri hükümetlerin emrine soktu. YÖK gibi bir kurum, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yoktur. Üniversitelere yönelik ikinci büyük darbe, AKP’nin 2008 yılında başlattığı sivil darbe sürecinde vuruldu. Bu sivil darbe sürecinin dört aşaması vardır. Birinci aşaması, 2008 yılında, AKP’nin Fethullah Gülen çetesiyle birlikte organize ettiği “Ergenekon”, “Balyoz”, “Casusluk” ve “OdaTV” adlı kumpaslardır. İkinci aşaması, 2010 yılında, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun ve Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin etkisi altına girmesini ve askeri yargının yetkilerinin kısıtlanmasını sağlayan anayasa referandumudur. Üçüncü aşaması, 2016 yılında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki olağanüstü hal kararıyla ilişkili antidemokratik uygulamalardır. Dördüncü aşaması, 2017 yılında gerçekleşen, güçler ayrılığı ilkesini ve demokratik parlamenter sistemi ortadan kaldıran, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Kurulu üyelerinin önemli bir kısmının yürütme organı tarafından atanmasını sağlayan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini sınırlayan ve olağanüstü hal uygulamasının baskı koşullarında gerçekleşen anayasa referandumudur. Bu gelişmelerle birlikte, medya, siyasi partiler, belediyeler, yargı, sendikalar, meslek odaları, dernekler, vakıflar ile birlikte, üniversiteler üzerindeki baskılar da arttı. Bugün Türkiye’de üniversitelerde, özgür bir düşünce ortamının var olduğunu savunmak olanaklı değildir. Özgür bir düşünce ortamının olmadığı kurumlarda, ciddi boyutta bir bilimsel, felsefi ve sanatsal gelişmenin sağlanması olanaksızdır. HHH Üniversitelerin özgürlüklerine kavuşabilmeleri için, rektörlerin hükümet tarafından değil, öğretim üyeleri tarafından seçilerek, üniversite tarafından atanması ve YÖK’ün ortadan kaldırılması gerekir. Ancak öncelikle, öğretim üyelerinin, demokrasinin ne olduğunu öğrenmeleri ve vatandaşı oldukları ülkedeki adaletsizliklere karşı çıkma cesaretine sahip olmaları gerekir. 11 OCAK 2021 SAYI: 34792 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:51 08:21 13:17 15:41 18:03 19:28 Ankara 06:34 08:03 13:01 15:29 17:50 19:14 İzmir 06:55 08:21 13:24 15:56 18:17 19:39 Hükümlünün uzaktan eğitimine önce kabul sonra ret! Eğitim hakkına engel Kırıkkkale F Tipi Cezaevi’nde hükümlü Emre Türkay’ın (33) uzaktan eğitim talebini kabul eden hâkimlik 3 ay sonra aksi yönde karar verdi. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisi hükümlü Emre Türkay gazetemize ZEHRA ÖZDİLEK mektup ve mahkeme kararlarını göndererek eğitim hakkının engellendiğini belirtti. İki buçuk yıl önce kendi parasıyla aldığı bilgisayarla eğitimine cezaevinde devam ettiğini anlatan Türkay, cezaevi idaresinin keyfi şekilde bir anda eğitimini sonlandırdığını söyledi. Türkay, idarenin tutumu karşısında Kırıkkale İnfaz Hâkimliği’ne başvurarak uzaktan eğitiminin devam etmesi için talepte bulunduğunu aktardı. Türkay, hâkimliğin geçen eylül ayında, “canlı dersler dışında yazılı dokümanların olmaması nedeniyle derslere devam edilemeyeceği dolayısıyla bilgisayar kullanmak suretiyle derslere katılımın eğitim hakkı çerçevesinde zaruri sayılacağı bu sebeple hükümlünün talebinin kabulüne” karar verdiğini belirtti. ‘Kesin karar bozuldu’ Eylül ayında verilen bu karara itiraz olmamasına karşın Kırıkkale İnfaz Hâkimliği’nin 7 Aralık’ta ikinci bir karar alarak canlı derslere katılım zorunluluğu olmaması ve Covid19 salgını gerekçesiyle talebi reddettiğini aktaran Türkay, “İlk kararda talebimi kabul ediyorlar ama son kararda ‘böyle uzaktan eğitim yok’ deyip kabul etmiyorlar. Daha vahim olan mahkeme ‘kesinleşmiş kararı’ bozuyor. İtiraz ve temyiz süreleri geçen kararlar kesin kararlar oluyor. Yani mahkeme canı istediği zaman aynı dosya üzerinden farklı kararlar veriyor. Karara itiraz ettim. Uzaktan eğitimden mahkumların faydalanması için çok açık hüküm var. Madem mevzuatta yok iki buçuk yıl nasıl aldım uzaktan eğitimi” dedi. Aynı hâkimliğin 3 ay arayla iki farklı kararındaki çelişkiye dikkat çeken Türkay, “İlk kararda üniversite ‘basılı kaynak’ yok diyor. Mahkeme ise ikinci kararda kitap parasını ödeyerek alsın diyor. Olmayan kitabı nasıl alacağım. İdare ve mahkeme keyfi davranıyor” dedi. l İSTANBUL ÜSKÜDAR ŞEMSİ PAŞA CAMİİ Vakıflar Genel Müdürü’ne İBB’den yanıt İstanbul Üsküdar’da bulunan tarihi Şemsi Paşa Camii’nin önüne yapılan zemin çalışmasına ilişkin Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy’un “ivedilikle vazgeçin, yasal süreç başlatacağız” açıklamasına İBB’den yanıt geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, “3 yıl önce kendi onayları dahilinde denize kazık çakarak caminin duvarlarını paramparça ettiler. Şimdi insanlar denize düşmesin diye bugün rezil hale getirdikleri yeri toparlıyoruz. Ve istenildiğinde kaldırılabilir bir sistem” dedi. Gazete Duvar’a konuşan Polat, “Denizin 15 metre doldurulmasına bölge koruma kurulunun İBB’ye verdiği proje onayı var. O onayda Varlıklar Genel Müdürlüğü’nün temsilcisinin imzası ve onayı olan bir proje” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Mehmet Çelik Lice şehidine son görev SELAHATTİN GÖKATALAY Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik (24), memleketi Malatya’da toprağa verildi. Çelik’in cenazesi, Diyarbakır General Galip Deniz Kışlası’ndaki törenin ardından dün Malatya’nın Yeşilyurt ilçesine bağlı Özalper Mahallesi’ndeki baba evine getirildi. Şehidin Türk bayrağına sarılı naaşı, kılınan cenaze namazının ardından Malatya Şehitliği’nde toprağa verildi. Törene, şehidin babası Latif ve annesi Aynur Çelik, eşi Ebru Çelik ile askeri ve mülki erkân katıldı. Öte yandan, Milli Savunma Bakanlığı TSK tarafından son bir ayda 8’i büyük, 35’i orta çaplı olmak üzere 43 operasyon gerçekleştirildiğini, operasyonlarda 226 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. l MALATYA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Burdur, Isparta ve Mersin 1 234 5 678 9 1 23 4 5 6789 yöresine özgü şaraplık bir üzüm 1 K A K L I K P O cinsi. 2/ Musluk teknesi... Süs için yapılmış giysi kıvrımı. 3/ Gözün ağtabakası... Çit, perde. 4/ Bir gıda maddesi... Çipura balığının genç2 3 4 AĞA RED İ F KAŞKAVAL L KİKİRİK 1 2 3 lerine verilen ad. 5/ Tropikal böl 5 I R A K K A T I 4 gelerde yetişen ve yapraklarından 6 K E V İ K B A R değerli bir tekstil elyafı elde edilen 7 D A R A B A N 5 bitki. 6/ Yanağın alt kısmı... Sıvacı aracı. 7/ Gece... Cehennem. 8/ “İki elin kanda olsa gel diyor telgrafın 8 9 P İ L İ T A MA OF K I RNAK 6 7 / Nasıl unuturum seni / yârim” (Orhan Veli). 9/ Genellikle karın kaslarını güçlendirmek için yapıÇam ağacından yapılmış su 8 testisi. 4/ Karşılık beklenilmeden yapılan yardım... Bir nota. 9 lan beden hareketi... Kutsal ışık. 5/ Bir spor dalı... İstem dışı YUKARIDAN AŞAĞIYA: yapılan hareket. 6/ Bir dileğin sicim... Sivas’ın Şarkışla ilçesin1/ Sağım ücreti yerine verilen süt, gerçekleşmesi amacıyla kurban de bir kaplıca. 8/ Bir cins erkek yağ, peynir gibi şeyler. 2/ Artvin kesip yoksullara dağıtmak ya da deve... Uzun tüylü bir süs köpeği. ilinde bir yayla... Çekirdek. 3/ kutsal bir güce yönelik bir niyette 9/ “Lahos” da denen eti lezzetli bir Tarih, öncesine dayanan efsane... bulunmak. 7/ Kalın bükülmüş balık... Şarkı, türkü. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Mavi Ülke Mavi Vatan Doğu Akdeniz’de tablonun iyiye gitmediğinin en önemli göstergesi, başta Erdoğan, AKP yönetiminin hemen her gün AB yetkililerine “geleceğimiz Avrupa’da” sözleri vermesidir. Bir yanda “Türkiye’nin Yunanistan’a Doğu Akdeniz’de gaz ve petrol arama faaliyetlerinden vazgeçeceğine dair güvence verdiği” iddiası, diğer yanda AKP hükümetinin Oruç Reis araştırma gemisini hazirana kadar Antalya Körfezi açığına çektiği gerçeği… Güney Kıbrıs’a AB üyeliği açan süreç, Kıbrıs’ı ve Doğu Akdeniz’i ne yazık ki bir AB meselesi haline getirmiş oldu… Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail’in oluşturduğu ABD ve AB destekli cephe karşısında Türkiye, Trablusgarp dışında müttefik bulamadı ne yazık ki… İhvancılık, Şam’ı da Kahire’yi de Ankara’ya düşman etti. Münhasır Ekonomik Bölge için uzun yıllardır Ankara’yı bekleyen Kahire, en sonunda Atina’yla anlaşmak zorunda kaldı. Ve ABD, AKP’nin müttefiki Katar’ı Körfez ülkeleriyle barıştırarak Körfez’in petrol ve gazını İsrail üzerinden Doğu Akdeniz’e taşıma hamlesini başlattı. Tam egemenlik meselesi Bu sonuca nasıl gelindiği, hangi hatalar yapıldığı ortada… Bizi şu saatten sonra, Türkiye’nin Mavi Vatan ilan ettiği alana gemi gönderemez duruma düşürülmesi ilgilendiriyor daha çok. Mavi Vatan demişken; münhasır ekonomi bölgelerinin Mavi Vatan’a dahil edilemeyeceği şeklindeki itirazıma, emekli denizci amirallerden de deniz hukuku uzmanlarından da çoğunlukla destek geldi. İtirazımın gerekçesi şu: Münhasır ekonomi bölgeler, devletlerin “tam egemenlik” alanı değildir; işletme hakkı kazandığı bölgelerdir, üçüncü ülkelerin bu alanda kimi hakları devam eder. Bu nedenle “vatan” gibi çok önemli bir ideolojik kavram içine alınması doğru değildir. Zira o durumda, Türkiye “vatan toprağı/denizi” olan bölgeye gemisini bile gönderemez duruma düşürülmüş oluyor. O nedenle Mavi Vatan’ı, karasularımızın oluşturduğu alanların toplamı olarak vatan gibi, münhasır ekonomi bölgeleri de işletme hakkımız olan bölgeler gibi savunmalıyız. İkisini aynı statüye sokmak, münhasır ekonomi bölgesindeki mücadeleyi “vatan savunması yapılamayan” bir görüntüye düşürmektedir çünkü… Yaycı’nın itirazı Bu konudaki görüşüme BAU DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı’dan önemli bir itiraz geldi. Mavi Vatan kavramının geliştiricilerinden ve dahası Türkiye’nin Trablusgarp’la yaptığı anlaşmanın mimarı olan müstafi Tümgeneral Cihat Yaycı’yla oldukça verimli bir yazılı tartışma yaptık. Yaycı’nın itirazı ve bu konudaki görüşü şöyle: “Mavi Vatan, Mavi Ülke değildir ve Türkiye’nin ilan edilmiş ya da ilan edilmemiş ancak kendinden menkul deniz alanlarını ifade eder. Tam hükümranlık iddiası yoktur, zira tam hükümranlık bir ülkenin deniz ülkesi sayılan karasuları ve içsularında mevcuttur. Deniz yetki alanları karasuları ve ötesinde ağırlıklı münhasır ekonomik yetkilere sahip olduğu münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlıklarını kapsar. Mavi Vatan da bunu ifade eder.” Doç. Dr. Yaycı’nın meseleyi koyuş biçimi, aslında işaret etmeye çalıştığım yere açıklık getirdi. Münhasır ekonomi bölgesinin belirttiğim gibi “tam egemenlik/hükümranlık” alanı olmadığını söylemiş, bu nedenle de “Mavi Ülke”ye dahil edilemezliğini kabul etmiş oluyor… Böylece meseleyi daha da berraklaştırmamızı sağlayan şu sonuç ortaya çıkıyor: “Münhasır ekonomik bölge Mavi Ülke’ye değil ama Mavi Vatan’a dahildir.” Burada soru şu: Mavi Ülke’ye dahil edilemeyecek münhasır ekonomi bölgelerimizi daha iyi savunabilmek için mi Mavi Vatan’a dahil ediyoruz? Eğer öyleyse bile, tersine, vatan denilen yere gemi gönderilemeyen, vatan denizinin savunulamadığı bir tablo ortaya çıkmış oluyor. Çözüm müttefik bulmakta Uluslararası hukukta vatan kavramı yok, ülke var. Vatan ideolojik bir kavram. Böylesi ideolojik kavramları varsın siyasetçiler dile getirsinler. Ancak uzmanlar, diplomatlar, uluslararası ölçekte sözü dinlenilir olanlar ve önünde sonunda sorunu çözecek olanlar, Türkiye’nin müttefik kazanma ihtiyacının hassasiyetine özen göstermelidir. O nedenle bana göre yapılması gereken şudur: 1. Mavi Vatanımızı vatan gibi, münhasır ekonomi bölgelerimizi de işletme hakkımız olan bölgeler gibi sonuna kadar savunmalıyız. 2. Münhasır ekonomi bölgelerini iyi savunabilmenin yolu, “ülkeye” dahil edilemeyen o bölgeyi “vatana” dahil etmek değil, münhasır ekonomi bölge anlaşması yapabilecek müttefikler bulabilmektir. Doğu Akdeniz’de “sıfır müttefikimiz” olduğu sürece, her yere vatan desek bile sonuç değişmez. Çözüm, Ankara’nın Şam’la anlaşmasının ve Kahire’yle barışmasının açacağı siyasi tablodadır. Münhasır ekonomi bölgelerini ancak böyle kazanırız. Buna yanaşmamak, görüldüğü gibi “ABD ve AB’yle beyaz sayfa” çizgisini getirmiştir. O çizgi de bırakın münhasır ekonomi bölgelerin savunulabilmesini, Türkiye’nin karasuları savunmasına çekilmesini sağlayacaktır! T.C. İstanbul Bilim Üniversitesi’nden almış olduğum öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. HİLAL KURTAAL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle