09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 30 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA HABER AzerbaycanErmenistan çatışmaları sonrası Ermeni kökenli yurttaşlar yine hedefte ‘Onlar canımız, bilesiniz’ ZEHRA ÖZDİLEK Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmaların hız kazanmasıyla Türkiye’de yaşayan Ermeni kökenli yurttaşlar nefret söylemlerinin hedefi oldu. Sosyal medyada “Yarın sabah İstanbullu Ermeniler dükkânlarını açmaya giderken ayakları geri geri gidecek”, “Biz Türkiye’de Ermenilerle savaşmaya hazırız” şeklinde mesajlar paylaşıldı. İstanbul Kumkapı, Ermeni Patrikhanesi’nin olduğu sokağa gelen üzerinde Azerbaycan bayraklarının olduğu araç konvoyu kornalarla protesto gösterileri düzenledi. Ermeni kökenli yurttaşları tedirgin eden gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendiren Balyoz kumpası mağduru Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan “sağduyu” çağrısı yaptı. ‘Onlar bize emanet’ Balyoz kumpası mağduru Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel: Türkiye’de yaşayan Ermeni yurttaşlarımızla bu konuyu karıştırmamak gerekiyor. Onlar bize emanet. Tedirgin yaşıyorlar. Ermeni olsun veya baştan ile sorun çıkması üzerine bizim insanımız olan Ermeni yurttaşlaEmekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ise konuya ilişkin Twitter adresinden “İşgalci Ermenistan’a karşı mıyor. Tek bir versiyon, tek bir kaynak, tek bir haber. Böylera veya YunaDağlık Karabağ’da Azerbaycan’ın likle milliyetnistan ile olan yanında olmak ve Türkiye’de çilik havası bir sorunda içi Ermeni kökenli vatandaşlarımızı bu yükseltiliyor. mizdeki Rum mesele üzerinden incitmemek Sosyal medyurttaşlara bir şiddet göstereceksek bu bizim aynı sorumluluğun gereğidir. Birincisi milliyetçiliktir, ikincisi incitmek değildir. Dikkat!” paylaşımını yaptı. yada Ermenistan, Ermenilik üzerine sümillet olma özelliğirekli yazılıyor. Pamizi yitirdiğimizi göstezar günü Yenişafak rir. Bizim milletimizin en iyi Gazetesi’nin Genel Yayın Yöözelliklerinden biri Âlicenap netmeni ‘Erivan’ın tam merkeolmasıdır. Dolayısıyla böyzine yanlışlıkla bir füze düşmele bir şeye şiddetle karşı du li’ paylaşımını yaptı. Böyle bir Kumkapı, Ermeni Patrikhanesi’nin olduğu sokağa gelen üzerinde Azerbaycan bayraklarının olduğu araç konvoyu kornalarla protesto gösterileri düzenledi. ruruz. İnsani açıdan, vicdanı açıdan kabul edilemez. Türk milletinin özellikleri açısından kabul edilemez. Maalesef insanlarımızın hepsi aynı deatmosferde Ermenilerin tedirgin olması çok normal. Son 4 ayda Bakırköy’deki kilisenin kapısı yakılmak istendi. Hrant Dink Vakfı’na iki ayrı tehdit mektubu ka bir etnik gruptan olsun biğil. İçimizdeki kendi halinde geldi. Bunlar yaşanmışken, böyzim içimizde tedirgin yaşıyorlar yaşayan Ermeni yurttaşlara öyle le bir bilinçli milliyetçilik atmossa bu bizim ayıbımız olur. Pek davrananlar ajandır. feri yükseltildiği zamanki buçok Ermeni yurttaşımız Kurtuluş Savaşı’nda bizimle omuz omuza savaşmış. Yakından tanıdı‘Tedirgin olmaları çok normal’ na zaman zaman CHP de dahil oluyor. Ermeni vatandaşlar tedirgin oluyor. Dün Kumkapı’da ğım Levon Davağyan vardı. Ben Agos Gazetesi Genel Yayın Yö Patrikhane’nin olduğu sokakta ona amca derdim, Türkiye sev netmeni Yetvart Danzikyan: Bu Azerbaycan bayraklarıyla konvoy dalısıydı, Atatürk sevdalısı bir tip olaylarda Türkiye’de acayip oluşturuldu. Bunun engellenmeadamdı. 1982’de ASALA terörü milliyetçi bir hava estiriliyor. mesi de bana ilginç geldi. Orada nü kınamak uğruna kendini ya 90’larda da bunu gördük biz. Ça okulda var. Okul açık olsaydı çokan Ermeni yurttaşlarımız var. tışmalar başladığından beri Türk cukların ve ailelerin yaşadığı yaTürküm deyip ihanet edenler de basını tek tarafa bakıyor. Erme şayacağı tedirginliği tahmin edevar o da ayrı bir konu. Ermenis nistan ne diyor kimse ona bak biliriz. l İSTANBUL 1065 GÜNDÜR TUTUKLU AYM, Kavala dosyasını erteledi Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi Davası’ndan beraat eden ancak cezaevinden salıverilmeden “casusluk” gerekçesiyle yeniden gözaltına alınan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluğunun hukuki olmadığına ilişkin yaptığı bireysel başvuru görüşmesini erteledi. Kavala’nın, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine yönelik yaptığı bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü’nce ele alındı. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, başvurunun görüşülmesini erteledi. Avrupa Konseyi’nin gündeminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetlemekten sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin Osman Kavala hükmünü gündemine aldı. AİHM’nin, Kavala Türkiye’nin temyiz başvurusunu mayıs ayında reddetmesi ve davanın geçen hafta “mahkeme içtihadı oluşturan davalar” arasına alınmasının ardından, Bakanlar Komitesi, dün başlayan, bugün devam edecek olan toplantılarda Türkiye’nin Kavala davasının hükümlülüklerini yerine getirmemesini görüşecek. Tekrar tutuklanmıştı Kavala, Gezi Parkı eylemlerini organize ettiği iddiasıyla “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla 1 Kasım 2017’de tutuklanmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Aralık 2019’da Kavala hakkında ihlal kararı verdi ve derhal serbest bırakılmasını istedi. Ancak yerel mahkeme Kavala’yı tahliye etmedi. Yargılama sonucunda Kavala, 18 Şubat 2020’de de tüm suçlardan beraat etti. Mahkeme, Kavala’nın tahliyesine de hükmetti. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kavala hakkında 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin bir soruşturma kapsamında, gözaltı kararı verdi. Cezaevinden çıkar çıkmaz gözaltına alınan Kavala, 19 Şubat 2020’de tutuklandı. 9 Mart’ta ise bu kez “askeri ve siyasal casusluk” suçundan tutuklandı. İkinci iddianame mahkemeye sunuldu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme” suçundan tutuklu Kavala hakkında yürütülen soruşturma dün tamamlandı. Soruşturma sonunda hazırlanan 2. iddianame İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. l ANKARA/Cumhuriyet Mübadele Heykeli’nin yapımına başlandı İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin tarihinde önemli bir yere sahip olan 1923 TürkiyeYunanistan Nüfus Mübadelesi anısına heykel çalışması başlattı. Buca Kasaplar Meydanı’ndaki Mübadele ve Anı Evi’nin önündeki alana yerleştirilecek Mübadele Heykeli, bir tarihi ölümsüzleştirirken Türkiye ve Yunanistan halkları arasında dostluk köprüsü oluşturacak. Büyükşehir tarafından düzenlenen 8. Uluslararası İzmir Heykel Çalıştayı’nın ocak ayında yapılan birinci bölümünde “Mübadele” temasıyla 47 eser içinden seçilen “The Doors of The Native Home” adlı yapıt uygulama aşamasına geçti. Heykeli yapan Belaruslu sanatçı Sergei Oganov eserinin hikâyesini şöyle anlattı: “İlk olarak insanlar hakkında bir şey söylemek istedim. Politik ve tarihi olaylar farklı olsa da bu, her şeyden önce insanlar için bir trajediydi. Benim için bütün erkekleri, kadınları, çocukları ve yaşlıları birleştirecek bir sembol bulmak çok önemliydi. İnsanlar evlerini terk etmeye zorlandı. Ve kapıları kapanmış boş bir ev hâlâ trajedinin ve acının sembolü. Ama farklı kültürlerin nesilleri arasındaki bağlantı bugün bile etkisini sürdürüyor.” Heykelin çamur aşaması 30 Eylül’de tamamlanacak. Ardından alçı ve polyester kalıp aşamasına geçilecek. Heykel Bursa’da bronza dökülecek. l İZMİR/Cumhuriyet Kars’ta görevli Teğmen Ulu, intihar mektubu bırakıp yaşamına son verdi ‘Mobbing intihara sürükledi’ iddiası Gazeteci Yıldız’dan iddianameye tepki Tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız, hakkında “devletin güvenliği ile ilgili gizli bilgileri ifşa etme” gerekçesi ile hazırlanan iddianameye ilişkin yazılı açıklama yaptı. “Sanık E.B’nin anlattıklarını öncelikle devletin güvenliğini düşünmem, beraberinde iddialarını teyit etmenin zorluğu ve E.B’ye itimat etmemem sebebiyle hiçbir şekilde dikkate alıp değerlendirmedim” diyen Yıldız, şunları kaydetti: “E.B’nin, gerek bana gerekse İsmail Dükel’e anlattıkları ‘iddia veya gerçekdışı’ nitelikteyken, anlaşıldığı kadarıyla savcılık, bu konuşmaların içeriğini Milli Savunma Bakanlığı’na (MSB) sormuş. MSB de büyük bölümünün doğru olduğunu bildirmiş. Savcılık, MSB’nin iddia edilen bilgilerin bir kısmını doğruladığı raporlarını iddianamesine koyarak, E.B’nin şu ana kadar iddiadan ibaret olan anlatımlarını doğrulamış. Böylece, devletin güvenliği ile ilgili gizli kalması gereken bilgileri deşifre etmek suçunu kendisi işlemiştir. Gönül isterdi ki 3 yazımın yer aldığı soruşturma dosyasına konan kısıtlılık, asıl MSB’nin raporuna konsaydı da devletin bilgileri böyle işportaya düşmeseydi.” l ANKARA ZEHRA ÖZDİLEK Kars Akkaya’da görev yapan Teğmen İbrahim Ulu, uzun namlulu silah ile kafasına ateş ederek yaşamına son verdi. Şahnalar köyü 3. Hudut Taburu’nda görev yapan teğmen İbrahim Ulu, 23 Eylül’de bölük komutanının odasında alnından vurulmuş olarak bulundu. Nişanlı olan Ulu, geride bıraktığı intihar mektubunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli bir subayı olarak hayalle Ulu ri olduğunu, komando ihtisası yaparak bu ülkeye borcunu ödemek istediğini belirterek “Ancak tabur komutanı Y.C.’nin bağırıp çağırmaları, korku imparatorluğu kurmak istemesi, benimle beraber diğer subaylara, karakol komutanlarına sürekli bağırıp çağırması bitirdi beni. Yaşamaya, meslek hayallerime son verdi. Komando ihtisas başvuruma da olumsuz dönüş yaparak engeller zaten. Taburda kimsenin huzuru yok. Herkes meslekten soğumuş durumda. Cuma günü gelip 20 tane iş vererek pazar günü bitmesini istiyor. Biz genç rütbelilere yol göstermek, öğretmek yerine azar ve hakaretle bizi meslekten, yaşamaktan soğutuyor. İntiharımın sorumlusu Yasin yarbaydır. Bittim artık. Artık bu adamdan kurtulup Allah’ıma kavuşuyorum.” Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında taburda görev yapan subay, astsubay ve erlerin ifadesi alındı. ‘Haritayı fırlattı’ Astsubay E.Y., Ulu’nun tabur ortamında sevilen sayılan birisi olduğunu belirterek “Daha önce İbrahim teğmen ile geçen sohbetlerimizde işlerinin çok yoğun olduğunu ve tabur komutanı Y.C. tarafından sürekli baskı altında olduğunu, her zaman yaptığı işleri bahane ederek kendisini azarladığını ve bağırdığını söyledi. Bu olaylar nedeniyle intihar etmiş olabileceğini düşünüyorum” dedi. Er O.K., “Ben kulede nöbet tutarken yarbay Y.C. ile teğmen Ulu geldi. Duvarda asılı olan haritayı gösterip bağırarak ‘bu harita halen değişmedi mi’ dedi ve harita tahtasını Ulu’ya doğru fırlattı. Daha sonra Ulu yere eğilerek bacağını tuttu ve düşen tahta parçasını alarak duvara yasladı. Hiçbirşey demeden kuleden aşağı indi. Yarbay Y.C. ise tahta parçasını alarak kuleden aşağıya fırlattı” ifadelerini kullandı. İfadesi alınan asteğmen H.K., Uzman Çavuş K.Y. , Asteğmen H.U., Astsubay Ö.K., A.Ç., er B.S., M.Ö. ve H.Ç. de Ulu’nun tabur komutanı yarbay Y.C.’nin mobbingi sonucu intihar etme olasılığının olduğunu iddia etti. l İSTANBUL ALTUN’UN EVİNİN FOTOĞRAFLANMASI Kaftancıoğlu hakkında takipsizlik Savcılığın düşünce ve ifade özgürlüğüne atıf yapılan kararında “Özel hayatın gizliliğini ihlal etme” yönünde bir veri bulunmadığı belirtildi. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş hakkında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’taki evinin fotoğrafının çekilmesine ilişkin yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Altun’un Kuzguncuk’ta vakıflardan kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılmasını kamuoyuna duyuran gazetemizin dört çalışanı aralık ayında ağır ceza mahkemesinde yargıç karşısına çıkacak. Savcılığın takipsizlik kararının ardından, Basın İlan Kurumu’nun bu haber nedeniyle gazetemize verdiği ilan kesme cezaları da tartışmalı hale geldi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Kaftancıoğlu hakkında Altun’un evinin fotoğraflarının çekilmesine ilişkin “özel hayatın gizliliğini ihlal”, “suçu ve suçluyu övme” ve “suç işlemeye tahrik” suçlarından yürütülen soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Savcılığın kararında, “CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş’ın 21 Nisan’da 2 partiliyle birlikte Kuzguncuk’a gittiği ve Altun’un evini görüş alanına alarak telefonuyla fotoğraf çektiği” belirtildi. Altun’un evini koruma polislerinin müdahalesi üzerine Özçağdaş’ın bölgeden ayrıldığı anlatılan kararda, Altun’un şikâyeti üzerine Özçağdaş hakkında soruşturma başlatıldığı belirtildi. Olayın duyulması üzerine Kaftancıoğlu’nun şahsi Twitter hesabından Özçağdaş’a destek veren bir açıklama yaptığı belirtilen kararda, Altun’un Kaftancıoğlu’ndan da şikâyetçi olduğu belirtildi. ‘İfade özgürlüğü’ Kararda, Kaftancıoğlu’nun ifadesinde müştekiye ait evin fotoğraflanması yönünde Özçağdaş’a hiçbir telkinde bulunmadığını, iddiaların asılsız olduğunu ve suçlamayı kabul etmediğini söylediği kaydedildi. İletişim kayıtları ve Özçağdaş’a ait telefonun incelenmesi sonucu Kaftancıoğlu’nun Özçağdaş’ı Altun’un “özel hayatının gizliliğini ihlal etme” yönünde bir eylem gerçekleştirmeye azmettirdiğine dair veri bulunmadığı belirtildi. DüşünCumhuriyet’in haberi yankı yarattı Gazetemiz “Boğaz’da kaçak var” başlıklı haberiyle Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta vakıflardan kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ekiplerince yıkılmasını kamuoyuna duyurmuştu. Haberimizin ardından muhabirimiz Hazal Ocak, fotomuhabirimiz Vedat Arık ve yazıişleri müdürlerimiz Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey hakkında Altun’un şikâyeti üzerine soruşturma açılmış ve iddianame düzenlenmişti. İddianamede, Ocak, Arık, Büyüktaş ve Özbey hakkında, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamalarıyla hapis cezası istenmişti. Cumhuriyet çalışanları, 16 Aralık 2020 günü 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkacak. ce ve ifade özgürlüğüne atıf yapılan kararda, “İfade özgürlüğü ile itibarın korunması arasında denge kurulurken kamu yararına katkı, hedef alınan kişinin ünlülük derecesi, haberin konusu vb. unsurların ölçüt alınması gerektiği; taraflarının bir siyasi parti ilçe başkanı ile T.C İletişim Başkanı olması sebebiyle kamuoyu nezdinde tartışmaya ve habere konu edilmeye değer bir olayla ilgili olarak yine aynı partinin il başkanı olan şüpheli tarafından yayımlanan yazıların Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’yla teminat altına alınan ifade ve eleştiri özgürlüğü sınırları dahilinde kabul edilmesi gerektiği” ifadelerine yer verildi. ‘Kişisel veri değil’ Öte yandan Özçağdaş ve beraberindeki 2 partili hakkında da takipsizlik kararı verildi. Kararda çekilen fotoğrafların “kişisel veri” kavramı kapsamında tanımlanacak mahiyette olmadığı, suçun unsurları oluşmadığı belirtilerek kovuşturmaya gerek olmadığına karar verildi. AKADEMİSYENLER DOLANDIRILDI ‘Akademik kalitenin seviyesini gösteriyor’ Uluslararası bilimsel sitelerde makale yayımlama vaadiyle 50 kişinin dolandırıldığı ortaya çıktı. SEYHAN AVŞAR Uluslararası bilimsel sitelerde makale yayımlama vaadiyle çoğunluğu akademisyen 50 kişinin dolandırıcıların ağına düşmesi tartışmalara neden oldu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Ceren Akçabay, “Belli ki liyakate sahip olmadan bu konumları elde etmeye çalışıyorlar. Akademik değerlendirmenin de aslında akademisyen olabilmek için yeterli olduğunu düşünüyorlar anlamına geliyor. Bu çok sıkıntılı. Akademik anlamda yeterlilik ve liyakat böyle ölçülmemesi gereken bir şey” dedi. ‘Can yakıcı’ Vasatın hüküm sürdüğü bir dönemde yaşadığımızı vurgulayan Akçabay özetle şunları söyledi: “İnsanlar artık akademisyen olsa bile bu vasatlık onları rahatsız etmiyor. Bir yanda bu tarz şeylere girme gereksinimi duymayan ben ve benim gibi, benden çok daha yeterlilikli akademisyen arkadaşlarım ve hocalarım ya imzacı oldukları için ya da KHK nedeniyle üniversitelerde yer alamıyorlar. Bu insanların CV’leri incelendiğinde akademinin nasıl kan kaybettiği görülecektir. Para ödeyerek makale yayımlatmaya çalışmak akademinin entelektüel ve aydın olmaktan çıkıp memuriyete dönüştüğünün göstergesi. Son derece zavallıca bir durum. Onları böyle görmek bizler açısından da çok can yakıcı.” ‘Kalite geriledi’ Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hakkı Uyar ise para ödeyerek makale yayımlatmanın akademik kariyere sadece unvan olarak odaklanan insanların yaptığı bir şey olduğuna dikkat çekerek, “Bu, korkunç bir durum. Her mesleğin nasıl ki kötü örnekleri varsa akademinin de kötü örnekleri var. Uluslararası yayın yapmak kolay değil. Paranızı verip makalenizi yayımlattığınızda kimsenin okumadığı ama mevzuat açısından doçent, profesör olmanıza puan sağlayan bir durum. Bu durumun ayıplanması, kınanması lazım” dedi. Bu gibi yerlere para kaptıranların akademik kalitesinin düşük olduğuna da dikkat çeken Uyar, “Aklı başında, ciddi bir akademisyen buralara para kaptırmaz. Kalitenin ne kadar gerilediğinin de açık bir göstergesi bu durum. Geçmişte de parayla makale yayımlayan dergiler vardı. Ama dolandırıcılık boyutunu ilk kez duydum” dedi. l İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle