08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 30 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA Avrupa’ya ‘neolitik’ köprü ORHUN ATMIŞ A Anadolu’nun tarihöncesi kanadolu’da bulunan tarihöncesi çağlardan kalan kalıntılıntıları, “Taşlar lar, Türkiye ile Avrupa arasında Yerinden Oy bir köprü oluşturuyor. Avrupa nuyor” belge Birliği ile Türkiye arasındaki külselinde kayıt altürler arası diyalog çalışmaları kapsamında bu tına alındı. Topköprünün bir bellam 39 kazı gesel filmi çekildi. alanı gezilerek filme çeNEOLITIK ÇAĞ: “Taşlar Yerinden Oynuyor / Moving Stones” isimli proje, Anadolu’nun mirasını kayıt altına alıyor. Projenin takilNeolitik çağ, insanlığın nıtım toplantıdi. avcılık ve toplayıcılığa daya sı dün çevrimilı gezginci yaşamdan, üretime çi olarak yadayalı yerleşik yaşama geçtiği pıldı. Toplankabul edilen bir dönem. Mimari, tıya Dr. Baysanat ve zanaatlar, uzmanlaşma, ram Balcı, işbölümü, örgütlenme gibi bir projenin daçok olgu temelinde yeni bir nışma kurudüzenin kurulduğu, uygar lu üyesi, arkelaşma serüveninin aşa olog Dr. Martin malarından biri. Godon, Prof. Dr. Belgeselde Göbeklitepe’den Çatalhöyük’e 39 ören yeri kayda alındı. Mehmet Özdoğan ve filmin yönetmeni Enis Rıza katıldı. Türkiye’deki neolitik kazıların geçmişi çok geriye gitmiyor. Ancak buna karşın tarihin akışını değiştirmeye yetip de artıyor denilebilir. Bu kazıların yankı yaratması yıllar önce Çatalhöyük’le başlarken, son olarak Göbeklitepe kazıları Anadolu’nun neolitik zenginliğini iyice gözler önüne serdi. Doğal olarak Anadolu’daki neolitik tarih bu iki yerle sınırlı değil. Bu arkeolojik belgeselde yönetmen Enis Rıza, 39 kazı alanı, 27 müze gezdiklerini söylerken, 47 bilim insanı ve 23 yerel halktan insanlarla söyleşiler yaptıklarını belirtti. Rıza, kalıntılarda her geçen gün yeni buluntular yapıldığını ifade etti. Bu nedenle belki de 510 sene sonra yeni bir belgesel daha çekilmesinin gerekebileceğini dile getirdi. Bu kazıların şöyle bir önemi var: Doğu’dan Batı’ya ilerleyen halklar, kendi kültürlerini de beraberinde götürüyor. Bunlar, kazılarda buluntularla ortaya çıkmış durumda. Kendi kültürlerini götüren uygarlıklar, orada daha önceden bulunan uygarlıklarla da etkileşime giriyor. Bu projenin sloganı da bu nedenle “Avrupa’nın Neolitik Köprüsü: Anadolu” olarak belirlenmiş. Projenin lider kurumu, bünyesindeki Arkeoloji Bölümü ile kuramsal ve uygulamalı çalışmalar yürüten bir araştırma kurumu olan “IFEA / Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü. Ayrıca, İMEÇE (İnsan, Mekân, Enerji ve Çevre Derneği) ve BABİL (Toplum, Kültür, Sanat Çalışmaları ve Belgesel Sinema Derneği) de projeye dahil olan iki sivil toplum kuruluşu. Projenin internet sitesi: https:// neolithicbridge.org/ ‘Assos’ta Felsefe’ başlıyor... Assos’ta Felsefe etkinliği bugün başlıyor. 20 yıldır düzenli olarak yapılan etkinlik, 3 Ekim’e kadar sürecek. Felsefe tarihinin en önemli filozoflarından birisi olan Aristoteles’in yaşamının bir bölümünü geçirdiği ve felsefe eğitimi verdiği antik Assos kentinde, Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin kurucu üyesi ve yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen’in öncülüğünde yapılan sempozyum etkinliğine, yurtdışından ve yurtiçinden öğretim üyeleri, öğrenciler ve alan dışından felsefe meraklıları katılıyor. Sempozyuma, Robert James Hankinson (Texas Üniversitesi), Örsan K. Öymen (FMV Işık Üniversitesi), James Griffith (Orta Doğu Teknik Üniversitesi), Geoffrey Bowe (İstanbul Teknik Üniversitesi), Cemil Güzey (Mimar Sinan Üniversitesi), Robert Howton (Koç Üniversitesi), Daniel Wolt (Bilkent Üniversitesi) ve Ömer Aygün (Galatasaray Üniversitesi) konuşmacı olarak katılacaklar. Sempozyum sonrasında Anne Monika SommerBloch da Assos Antik Tiyatro’da bir klasik müzik keman dinletisi yapacak. Arter’de çevrimiçi turlar sürüyor Gerekli sağlık önlemleriyle yeniden ziyarete açılan Arter’de, salgın nedeniyle evlerde kalınan dönemde başlatılan çevrimiçi rehberli turlar devam ediyor. Çevrimiçi turlarda Arter sergi rehberi ekibi, her hafta farklı bir tema etrafında bir eser seçkisini katılımcıların yorumuna açıyor. 5 Ekim’de başlayarak her pazartesi 19.0020.00 saatleri arasında ücretsiz olarak yapılacak çevrimiçi rehberli turlara katılmak için [email protected] adresine yazarak kayıt yaptırmak gerekiyor. Kim suçlu, kim haklı? Zihni Göktay’ın İBB alacaklarının Şehir Tiyatroları’ndan “7 olmadığını söyledi. aydır maaş alamıyoruz” Göktay ise hafızasının açıklamasının ardından, ÖZNUR yerinde olduğunu ve aynı pozisyonda görev alan OĞRAŞ ÇOLAK Şehir Tiyatroları’nın tiyatro sanatçıları Selma kendisine borcu Kutluğ ve Hikmet Körmükçü, olduğunu yineledi. İBB Göktay’ın Süha Uygur Şehir Tiyatroları’ndan ise döneminden bahsettiğini, konu ile ilgili bir açıklama Şehir Tiyatroları’ndan gelmedi. Hikmet Körmükçü İBB Şehir Tiyatroları sanatçılarının pandemi döneminde maaş alamadığını söyleyen Zihni Göktay, 18 Eylül’de Hakan Saatçi adlı kişi tarafından arkadaşlarının ve kendisinin hesaplarına 10 bin TL yatırıldığını söyledi. Göktay’ın açıklamasının ardından ulaştığımız Selma Kutluğ ve Hikmet Körmükçü ise kim olduğunu bilmedikleri hatta aralarında “Robin Hood” olarak adlandırdıkları birinin hesaplarına para yatırdıklarını belirtti. Göktay gibi emekli olan ve sözleşme karşılığında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda konuk sanatçı olarak görev alan Kutluğ ve Körmükçü son yatan 10 bin TL’den sonra alacaklarının kalmadığını da söylediler. Göktay, “ ‘Nasılsın, ne yapıyorsun? Biz size şimdilik, pandemi dolayısıyla maaş vermiyoruz’ diyen olmadı. Pandemi dolayısıyla bile olsa, ‘Nasılsın, bir ihtiyacın var mı?’ demeliydiler. 10 bin TL yatırılmış olsa dahi hâlâ 2 aylık alacağım var. Benimle 6 Mart’ta 6 aylık sözleşme yapıldı. Benim sözleşmem eylül ayında bitiyor. Ben susuyorum, herkes susuyor. Ben AKP’li değilim ve İmamoğlu’na oyumu verdim. Kendisinin haberi yoktur bu durumdan diye düşünüyorum. Kendisini yıpratmak istemem” diyor. Muratlı’nın dün sabah aradığını söyleyen Göktay, “‘Hatamız oldu ve en kısa zamanda telafi edeceğiz’ dedi. Göreceğiz” diye konuştu. Şehir Tiyatroları’nın evi olduğunu söyleyen Kutluğ ise “Zihni, Süha Uygur zamanından bahsediyor; o dönemde 7 ay maaş alamadık. Hatta sonra 3 ay, 4 ay alamadığımız da oldu. Daha sonra bu paraları toplu yatırdılar. O dönemin bakış açısı bizimkinden farklıydı ve evet, bizi çok üzdüler. Bu pandemi döneminde ise 2 aylık alacağımız vardı. Onu da yatırdılar. Sözleşmemiz haziran ayında bitti zaten. Tabii ki emekliyiz ve sadece emekli maaşı ile yaşamamız zor. Ben 2009 yılında emekli oldum. O günden bugüne kadar da konuk sanatçı olarak sözleşmeli şehir tiyatrolarında görev yapıyorum. Yapmaya da devam edeceğiz, yeter ki pandemi bitsin ve eski günlere dönelim. Zihni, duygusal davranmış Selma Kutluğ Zihni Göktay bence. Eşi hasta ve zor günler geçiriyor” diyor. Körmükçü, “Zihni, hiç alamadık diye konuşmuş. Hiç alamadığımız dönem Süha Uygur dönemi, 7 ay hatta daha fazla. Çok sonra toplu yatırdılar paralarımızı ama o dönem yıprandık. 1971’den bu yana şehir tiyatrolarındayım, çok emeğim var ve emek vermeye devam edeceğim tabii. Kim olduğunu bilmediğimiz Hakan Saatçi adlı kişi tarafından 10 bin TL yatırıldı hesabımıza ve alacağımız 2 aylık maaşımızı da almış olduk. Haziran ayında da sözleşmem bitti zaten” diyor. Dil Bayramı’nda anılar Değerli aydınımız Adnan Binyazar’ın Cumhuriyet’teki “Ayna” köşesinde “Dil Bayramı” yazısını okuyorum. Özentisiz, duru, abartısız, net, özlediğimiz bir Türkçe. Şöyle başlıyor yazısına: “Kaşgarlı Mahmut’un hazırladığı ilk sözlüğümüz Divanı Lügatı Türk’te dil, erdemin başı sayılır. Erdem ahlaktır, bilgeliktir, dürüstlüktür. Ondan 9 yüzyıl sonra dilin nasıl bir erdem olduğunun tanımını Atatürk yapıyor: ‘...Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin...’ Sonra da 1982’de yapılan bir şura toplantısına değiniyor. Bu yazı beni 1978 tarihli “Türk Dil Kurumu Radyo Televizyon Dil Ödülü”mün anılarına götürdü. İstanbul Radyosu’nda açıklamalı müzik programları yaptığım dönemdi. Bir gün Cahit Külebi’den aldığım mektupla havalara uçtum: Radyo ve Televizyon dalında o yılın ödülü bana değer bulunmuştu! Daha önce de Halide Edib Ödülü, Yeni Dergi Eleştiri Ödülü gibi yaşamımda köşebaşı olmuş ödüllerim vardı. Evet, Yeni Dergi ödülümde nasıl Memet Fuat imzalı duyurunun heyecanını yaşadımsa, bu kez de Cahit Külebi imzalı mektubun mutluluğunu yaşıyordum. Sonra da Ankara’ya gidip değerli kişilerin arasında ödülümü aldım: Necati Tosuner Sancı Sancı kitabı, Muzaffer İzgü Donumdaki Para kitabı, Çetin Altan Bir Yumak İnsan kitabı, İsmail Uyaroğlu: Çocuk ve Şiir incelemesi ve Evin İlyasoğlu Çağdaş Müzikte Folklor dizisiyle Radyo Televizyon Dil Ödülü’ne değer bulunmuştuk. Uruk yasak sözcük O yazarlarla birlikte bu ödül için TDK salonunda bulunmanın mutluluğunu hiç unutmadım. Ancak, sahneye çıktığımda ne konuşacağımı bilmiyordum. Her bir yazar çıkıp siyasete dokunduran cümleler kuruyordu. Hele benden önce Çetin Altan’ın yaptığı konuşma öyle alkış aldı ki mikrofona geldiğimde bu küçük kız da nereden çıktı, gibilerden baktılar. Ben de bir mesaj vermeliydim: Müzik yazarı ve radyoda müzik programcısı olarak Türkçede “Müzik terimleri sözlüğü” hazırlanmasını öneren bir konuşma yaptım. En azından konser programlarındaki ve radyolardaki dinletilerde Andante’nin “ağır tempo” olduğunu öğrenirdik. Ne yazık ki bu dileğim hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleşmedi. Ama bakın ne oldu: O sıralardaki öz Türkçeden tedirgin olan büyüklerimiz benim her radyo programımı denetlemeye başladılar. Herkesinki denetimden ufak tefek uyarılarla geçiyordu. Ancak benimkinde mutlaka “uygunsuz” kelimeler arayıp buluyorlar, hatta son dakikada yayını bile durdurabiliyorlardı. Denetçiler bir arkadaşımızın da bu denetimler sırasında “uruk” diye bir sözcük kullandığını sanıp, “uruk yasak” diyerek programın yayınını durdurmuşlardı. Aslında öyle bir sözcük yoktu. Eski daktilolarda bant aşındı mı yer yer silik vuruşlar olabilirdi. “f” harfi yarım çıkınca “r” gibi görünmüştü. Meğerse o sözcük “ufuk” olmalıymış. Uzun yıllar denetçilerle aramızda denge bulmaya çalışarak yazdık programlarımızı. Bugün olsa, o denetçiler medyadaki “bulaş” gibi yeni yaratılmış nice sözcüğe takılırlar mıydı acaba? En üst düzey yöneticilerden duyduğumuz “bulaş”, ne yazık ki yaşamımızın bir parçası oldu. Sayın Adnan Binyazar’a tekrar teşekkürler. Atatürk’ün kurduğu TDK’nin Dil Bayramı’nı anlattığı için bugün bizi yönetenlerin ille de ArapçaFarsça kullanacağım diye, yanlış vurgularla, yanlış anlamlarla Osmanlıcaya dönüş ısrarlarına değindiği için. Caz Festivali’ne geri sayım Bu yıl COVID19 salgını nedeniyle ertelenen 27. İstanbul Caz Festivali, Türkiye’den yıldız isimlerden yeni keşiflere birçok sanatçıyı 3 Ekim’den itibaren festivalin online.iksv.org/caz adresinde ağırlayacak. 3 Ekim’de yayına açılan konserlere 30 gün boyunca Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden erişilebilecek. İzleyiciler bilet satın aldıkları konserleri, izlemeye başladıktan sonra 7 gün boyunca görüntüleyebilecek. 27. İstanbul Caz Festivali’nin dijital platformunda yayımlanacak konserlerin biletleri biletix.com adresinden satın alınabiliyor. İzleyiciler biletix.com adresi üzerinden 20 TL fiyatla satışa sunulan tekil konser biletleri yanında çevrimiçi izlenebilecek konserlerin tamamını 125 TL fiyatla kombine olarak da satın alabiliyorlar. KÜÇÜKÇIFTLIK’TE 2 OYUN KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu’nda 7 ve 8 Ekim’de iki oyun izleyiciyle buluşacak. Bahtiyar Engin’in yönettiği, Levent Ülgen ve Galip Erdal’ın başrollerini paylaştığı “Halktan Biri Travis Pine” 7 Ekim Çarşamba akşamı sahnelenecek. Ödüllü sinema yönetmeni ve senarist Michael Önder’in yazdığı, Çağrı Şensoy’un yönettiği, Salih Bademci, Neslihan Arslan ve Nurhan Özenen’in ‘Fanatik’ rol aldığı “Fanatik” ise 8 Ekim Perşembe akşamı KüçükÇiftlik Park’ta olacak. Biletler, etkinlik başlama saati olan 21.00’e kadar internet üzerinden Biletix’ten temin edilebiliyor. Beylikdüzü’nde sanat sezonu açılıyor Beylikdüzü Belediyesi, 20202021 kültür sanat sezonunu bu akşam (20.30) “Pencere” adlı oyunla açıyor. Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi (BAKSM)’nde sergilenecek oyun, hijyen ve sosyal mesafe kuralları çerçevesinde seyirciyle buluşacak. Oyunda Haluk Bilginer, Esra Bezen Bilgin ve Kürşat Demir rol alıyor. Ezgi Erol’un ilk şarkısı Seslendirme sanatçısı ve müzikal oyuncusu Ezgi Erol’un ilk teklisi “Aramızda Kalsın” geçen cuma günü yayımlandı. Sözü, müziği kendisine ait olan şarkının klibi de aynı gün müzikseverlerle buluştu. Erol, bugüne kadar; “Mutluluk”, “İstanbulname”, “Seni Seviyorum Mükemmelsin, Şimdi Değiş” gibi müzikallerle izleyici ile buluştu. Erol, aynı zamanda Onur Ünlü’nün “Beş Kardeş” ve “Dudullu Postası” dizilerinde de rol almıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle