08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 30 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA HABER Her şeyi sayılarla ölçmeyi seviyoruz. Hayatımız bu sayıların, oranların etkisi altında. Peynire gelen zam, dövizdeki artış, işsizlik verileri... Milyonlarca gencin kaderini, birkaç saat içinde kaç soruya doğru yanıt verebildiği belirliyor bir de. Her şey sayıların izinde. Şimdi Covid19’la mücadele sürecinde sıklıkla gördüğümüz üzere, “65 yaş ve üstü” ölçüsü var mesela. 64 yaşındaki birey dışarı çıkabiliyor, 65 yaşındaki çıkamıyor. Hayatı yine sayılara, kronolojik zamana ve onun sınırlarına göre belirliyoruz. Doğru değil. İleri yaşlı yurttaşlarımız, haydi iktidarın koyduğu sınıra göre 65 yaş ve üstü bireyler diyelim, mart ayıyla başlayan önlemler sürecinden en olumsuz etkilenenler arasında. Çocuklar ve gençler eğitim sürecinden kopuşla; ileri yaşlı insanlarımız ise sosyal yaşamdan kopuşla bu sürecin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı. 65 yaş üstü yurttaşlarımız haftalarca sokağa çıkma yasağına maruz bırakıldı; haftanın bir günü belirli saatlerde dışarı çıkabilmelerine izin vermek bile epey geç geldi yönetenlerin aklına. Şimdi yeniden zor bir süreğından şikâyetçi. Oysa hareket etmeleri gerekiyor, “sizi kapatalım, virüsü kapmayın, böylece yoğun bakımlar dol65 yaş ve üstü masın” mantığıyla ileri yaşlı yurttaşlarımıza gerçekten ce giriyoruz. Sonbahar geldi, hastalık mevsimi. En çok da solunum yollarını etkileyen mevsimsel hastalıkların zamanı. Haliyle en çok korkulan olasılık, bu hastalıkların Covid19 ile birleşmesi. Durum böyle olunca ve ekonomik tablo nedeniyle iktidar tam kapatma tedbirleri alamayınca, fatura yine maddi üretim sürecinin dışında kalan çocuklara, gençlere ve ileri yaşlı yurttaşlara kesilecek. Oysa ileri yaşlı yurttaşlarımız için bu durum katlanılır değil. iyilik mi yapılıyor? Sağlık bütünseldir; sadece virüsten koruyacağım mantığıyla hareket edip diğer rahatsızlıkları dikkate almamak hatalı. Bu politika değişmeli. İktidarın yanlışlarının, bütüncül tedbir alamamasının, virüsün yaygınlık kazanmasının önüne ekonomik nedenlerle tam geçememesinin faturasını niye “65 yaş ve üstü” yurttaşlar ödüyor? Bu tedbir gerçekte kim için? Yaşlılarımızın emekçi çocuğu işe gidiyor, torunu birinci sınıfta ve okula gidiyor; ikisi de akşam eve, büyüklerin Sosyallikten kopuş ve riskleri yanına geliyor. Tedbir elbette alınsın, ancak bütün toplumu kapsasın. Birkaç haftadır parkta, soDiğer yandan konu sadece kakta ve hastanelerde ilefiziksel sağlıkla da ilgili değil. ri yaşlı yurttaşlarımızla sohbet Sosyolojik yaşlanma teorileetme şansı buldum. Kapatma ri, yaşlıların rol kaybıyla, işlevdöneminde sokağa çıkama sellik hissinden uzaklaşmaydıkları, yeterince hareket ede la ve sosyal etkileşim/iletişim medikleri için çoğu kalp ve olanaklarından mahrumiyetdamar rahatsızlıklarının arttı le birlikte önemli ölçüde hayattan çekilmeye başladıklarını, hayata tutunmayı sağlayan bağlarının bu ortamda zayıfladığını yıllardır ortaya koyuyor. Covid19’la mücadele kapsamında alınan tedbirlerin, bu boyutu yeterince değerlendirdiğinden de emin değilim. 65 yaş üstü yurttaşlarımızın hayata tutunmasını sağlayan sosyal bağları da koparmış oluyoruz. Bu oldukça yaşamsal bir sorun. Kaldı ki konu ekonomik boyut da taşıyor. Bugün Türkiye’de birçok ileri yaşlı yurttaş, ya güvenceden yoksun olduğu ya da emekli maaşı yetmediği için çalışmak zorunda. Bu insanlar sokağa çıkamıyorsa, sosyal ve ekonomik koşullarının iyileştirilmesi, emekli aylıklarının insanca bir düzeye getirilmesi gerekiyor. Gerçi siz de haklısınız. Türkiye zıtlıklar ülkesi. Ülkeyi yönetenlerin, siyaset yapan liderlerin neredeyse tamamı 65 yaş üstünde; onlar için geçerli olmayan tedbirlerse diğer yurttaşlar için geçerli. Önce bu ayrıcalıklı olma halinin, her alanda olduğu gibi, kaldırılması gerekiyor sanırım. 65 yaş üstü siyasetçiler, en az, 65 yaş üstü yurttaşların halini düşünüyor çünkü. TMMOB ve bağlı odalar tartışmalı proje Kanal İstanbul’a dava açtı Bu plan yıkım getirir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Kanal İstanbul’un çevresine kurulacak “Yenişehir” planının iptali için verilen dilekçede, Trakya bölgesinde, ekolojik ve tarihin tahribatına dikkat çekildi. ‘İŞÇİLERİN HAKLARI GASP EDİLİYOR’ İDDİASI Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve birliğe bağlı odalar tartışmalı Kanal İstanbul projesi için İstanbul’un anayasası sayılan çevre düzeni planının delinmesine karşı dava açtı. Bu planın şehri korumak için hazırlandığına dikkat çeken odalar projenin su havzaları ile tarım ve mera alanları, orman alanları, doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları üzerinde önemli tahriHAZAL OCAK batlara yol açağını vurguladı. Dilekçede plan değişikliğinin şehrin 2009 yılında onanan Çevre Düzeni Planı ile karşılaştırıldığında doğal alanların büyük ölçüde yok olduğunun açıkça görüldüğü anlatıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul’un anayasası sayılan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planını delerek Kanal İstanbul’un çevresine kurulacak “Yenişehir”i plana işlemişti. İtirazlar da dikkat alınmamış, plan 22 Haziran’da onanmıştı. Bakalık tarafından yapılan bu çevre düzeni planı değişikliğine TMMOB ve bağlı odalar dava açtı. Dava dilekçesinde “Su havzaları ile tarım ve mera alanları, orman alanları, doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları üzerinde önemli tahribatlara yol açan; İstanbul’u ve tüm Trakya bölgesini gıda ve su hakkından mahrum bırakan; adeta bir ekolojik yıkım öngören dava konusu plan değişikliği ekolojik sürdürülebilirlik, şehircilik ve planlama teknik, ilke ve esasları ile kamu yararına aykırılık taşıdığından iptali istemiyle iş bu davanın açılması zorunlu olmuştur” denildi. ‘İptal edilmeli’ Dilekçeye göre 2009 planında 11 bin 218 hektar olan tarım alanları, bu planlarla 733 hektara, 2 bin 984 hektar olan orman alanı da 2 bin 134 hektara iniyor. Dilekçede proje alanında 1., 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanları ve 62 adet tescilli kültür varlığı olup, bunların kaybedileceği anlatıldı. Mevcut su kaynaklarının da ortadan kalkacağı belirtilen dilekçede, “Mevcut su kaynaklarının ortadan kaldırılıp yerine yeni barajlar inşa edilmesi, sadece bir matematik hesabı ile açıklanamaz. Zaman içinde ortaya çıkan bir hassas ekosistemin, bir yaban hayatının ortadan kaldırılması ve doğal zincirin buna bağlı olarak değişim göstermesi anlamına gelmektedir” denildi. Dilekçenin sonuç bölümünde değişikliğin uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacağı belirtilerek öncelikle yürütmesinin durdurulması ve yapılacak inceleme neticesinde iptaline karar verilmesi talep edildi. Büyük Yalı önünde direniş İnşaatİş Sendikası üyesi işçiler, tazminat ve maaşları verilmeden işten çıkarıldıkları gerekçesiyle İstanbul Zeytinburnu’nda bulunan Büyük Yalı Satış Ofisi önünde direnişe başladı. Eylemde “İnşaat işçisi köle değildir”, “Ücret hakkı gasp edilemez” sloganları atıldı. Yapılan açıklamada, “İşçiler, pandemi gerekçesiyle onayları alınmaksızın ücretsiz izne çıkarılarak kıdem, ihbar, yıllık izin ve hakları gasp edilmek istenmektedir. Üyelerimizin gasp edilmek istenen haklarını sonuna kadar savunacağız” denildi. l Haber Merkezi Ecmel Ercan’ın yaptığı işlemlerin denetlenmesi istendi 131bin TL’lik araç zararı SENA YAŞAR Tarım ve Orman Bakanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nca yapılan “kiralık araç alımı” işinde, daire başkanlığının bakanlığı kamu zararına uğrattığı ortaya çıktı. İhalede oluşan 131 bin TL’lik kamu zararının 2019 Sayıştay raporlarında yer almaması dikkat çekti. Cumhuriyet’in ulaştığı belgelere göre, 2018’in son aylarında bakanlık, “otomobil ve kamyonet cinsi hizmet taşıtının 12 ay süreliğine kiralanması” işinin ihalesine çıktı. İhaleye, yalnızca HDY Filo Kiralama firması katılarak, 1 milyon 497 bin TL teklif verdi. İhale teklifi hesaplanırken, Türkiye Sigorta Reasürans ve Emeklilik Şirketi Birliği’nin yayımladığı “2018 ocak kasko değerinin” baz alınması gerekirken, araç fiyatları, sözleşmenin yapıldığı tarihe göre hesaplandı. Birlik tarafından belirlenen kasko fiyatına göre hesaplama yapılsaydı, araçların 1 milyon 366 bin TL’yi geçmeyecek şekilde kiralanması gerekecekti. Bakanlık, böylelikle 131 bin TL’lik kamu zararına uğratıldı. 2019 Yılı Sayıştay raporlarına bakıldığında, daire başkanlığına kanunsuz atama ile gelen Ecmel Ercan’ın imzasıyla yapılan araç alım işindeki kamu zararına ilişkin bir bulguya rastlanmadı. Ticaret hukukçuları Ercan’ın, kanunsuz atama ile geldiği için döneminde yapılan ihale, sözleşme, ödeme imzalarının “mutlak butlan” (yok hükmünde) olduğunu savunarak, Devlet Denetleme Kurulu’nun, daire başkanlığının işlemleri denetlemesi gerektiğine dikkat çekti. Eski Destek Hizmetleri Daire Başkanı Ecmel Ercan, “kamuda en az 5 yıllık görevde bulunma” şartını taşımamasına karşın, daire başkanlığına atanmıştı. Ercan’ın, Sermaye Piyasaları Kurulu tarafından hakkında “belgede sahtecilikten” suç duyurusu olduğunu ve FETÖ dosyası bulunduğunu Cumhuriyet gündeme getirmişti. l ANKARA ‘Osman Öcalan’ı televizyona çıkaranlar da soruşturulmalı’ ÇELIK: SÜREÇ HUKUKA UYGUN AKP Sözcüsü Ömer Çelik, HDP’lilere yönelik operasyonlara ilişkin “Yargısal süreç, hukuka uygun bir şekilde sürüyor” dedi. Operasyonun 6 yıl sonra yapılmasına yönelik eleştirilere de değinen Çelik, “Bu, yargının bileceği iş. Yargı diyor ki ‘çeşitli soruşturmalar sonrasında yeni delillere ulaştım ve bu konuyu soruşturuyorum.’ Biz dosyaları bilemeyiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını öldüren bir terör örgütü kutsamaya çalışanlar, o gün açıkça isyan çağrısı yaptı. İnsanların öldürülmesine, dükkanların yağmalanmasına yol açan çağrılarda bulundular” dedi. l ANKARA Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, HDP’lilere yönelik operasyona ilişkin “Eğer hukuki süreç işletilecekse, sadece seçilmiş belediye başkanlarına, siyasilere karşı değil, yerel seçimler esnasında seçimi kazanabilmek için kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı devletin televizyonlarına çıkaranlar hakkında da aynı şekilde soruşturma yapılmalı” dedi. Destek amacıyla Azerbaycan Büyükelçiliği’ni ziyaretinin ardından konuşan Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı, başbakanlığı bana devrederken, iki emanetinden biri olarak zikrettiği çözüm sürecini sürdürme sorumluluğu vardı. Diğer taraftan da kamu düzenini bozmak isteyen teröristlere karşı mücadele vardı. Bugün ise 6 yıl bekletilerek bazı dosyaların açılması salt terörle mücadele çerçevesinde ele alınamaz. Eğer öyle bir iddia söz konusu ise önce TRT’ye Osman Öcalan’ın kim tarafından çıkarıldığı izaha muhtaçtır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘SAYAÇ BAKIMINI ASKI YAPACAK’ Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), ASKİ’ye kayıtlı 420 bin kartlı su sayacından 380 bininin tek firmaya ait olduğunu ve bunların bakım onarım işlemlerinin de aynı firma tarafından yapıldığını açıkladı. ABB, kamu kaynaklarının israf edilmeyeceğini belirterek, “Açık ihalede yalnızca bir firma tarafından teklif sunulmuş, yaklaşık maliyetin oldukça üzerinde bir fiyat ASKİ’ye dayatılmıştır. Kartlı sayaç bakım onarım hizmetlerini ASKİ’nin kendi imkanlarıyla gerçekleştirmek ve tek bir firmaya mahkumiyetin yaşanmayacağı tedbirleri hızla almaktayız” denildi. l ANKARA/ Cumhuriyet SİYASET KULİSİ Çeviköz’ün sözlerine ‘ince ayar’ CHP Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz, katıldığı bir TV programında “12 Temmuz’dan bu yana maalesef gelen haberler, bir yandan Azerbaycan’a Türkiye’den silah yardımı ve bazı söylentilere göre de milis ya da cihatçı grupların aktarıldığı şeklinde; Rusya’dan da bu sefer Ermenistan’a değişik yerlerden böyle milis kuvvetlerinin ve silah aktarıldığı söyleniyor” açıklamasını yaptı. Geçmişte Baku Büyükelçisi olarak da görev yapan Çeviköz’ün söz konusu açıklamada “maalesef” ifadesini kullanması tepkilere neden oldu. İktidar sözcüleri, Çeviköz’ün bu açıklaması üzerinden, CHP’nin Azerbaycan’ı desteklemediği iddiasında bulundular. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu açıklama Türkiye karşıtı ahlakdışı bir provokasyondur” ifadelerini kullandı. CHP’nin hafta başında yapılan MYK toplantısında da konunun ele alındığı öğrenildi. Toplantıda, tartışmaların noktalanması için bu konuda çok net bir mesaj verilmesi gerektiği dile getirildi. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “CHP olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin her zaman yanında olmaya devam edeceğiz” diyerek tartışmalara noktayı koydu. Akşener’e, Koray Aydın baskısı İYİ Parti’nin 20 Eylül’de yaptı lükle suçlaması ve “yakışıksız” ğı 2. olağan kongresinde Teş ithamlarda bulunmasının partikilat Başkanı Koray Aydın ta liler tarafından genel merkeze rafından delegelesıklıkla iletildiği ve milre gönderilen “yazılletvekillerinin de tabanı mayacaklar” listesi sakinleştirmek için Özhâlâ tartışılırken, kodağ isminin açıklanmasımitacılık ve hizipçiliknı istediği ifade ediliyor. le suçlanan Aydın’ın İYİ Parti’de ismi ön plana görevinden istifa etçıkan Ümit Özdağ’a karmesi istendi. İYİ Parşı çıkanların, Özdağ hakti koridorlarında kokında “bazı para alışvenuşulanlara göre Korişleri yaptığını” öne süray Aydın’ın istifa etse Meral Akşener ren mektubu üst düzey bile seçtirdiği isimler parti yöneticilerine gönüzerinden yerine geledererek kulis yaptığı bilcek kişiyi yöneteceği dirildi. belirtiliyor. Yine “Oy verilmeGrup yönetimiyecekler” listesinnin belirleneceği 1 de yer alan milletveEkim’in parti tabanınkillerinin Genel Başda ve yönetimde mekan Akşener’den, Korakla beklendiği ifaray Aydın’ın yeniden dide edilirken, grup başvana alınmaması yönünkanvekilliği görevi için de beklenti içinde olduErhan Usta ve İstanKoray Aydın ğu, ancak Akşener’in debul Milletvekili Ümit Özdağ is legeler üzerinde güçlü bir etkinminin ağır bastığı konuşuluyor. liği olduğu belirtilen Aydın’dan Erhan Usta’nın MHP’de siyaset kolay kolay vazgeçmeyeceği de yaparken İYİ Parti’yi FETÖ’cü parti kulislerinde dile getirildi. Muhalefet CHP’li meclis teste üyeleri çağrılmadı istifa etti Salgın nedeniyle faaliyetlerine ara veren TBMM, 1 Ekim’de açılıyor. Daha önce bu köşede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı tüm törenlerde katılımcılardan “Covid 19 testi istendiğini, Meclis’teki milletvekilleri için de böyle bir talep gelip gelmeyeceğini” yazmıştık. Beklenen “test istemi” gelirken, AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, partisinin milletvekillerine “1 Ekim’deki açılış için test yaptırın” yazılı mesaj gönderdi. CHP ve İYİ Parti olmak üzere, Meclis’te grubu bulunan diğer partilere ise talep iletilmedi. TBMM Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı’ndan iletilen bilgi mesajı ile açılış törenini takip edecek basın mensupları dahil tüm davetlilerden Covid19 testi istendi. Mesajda, test yaptırmayanların TBMM Genel Kurulu’na alınmayacağı bildirildi. CHP Üsküdar Belediye Meclis üyeleri Hüseyin Kazan, Selahattin Kamışoğlu, Köksal Durmuş ve Ahmet Başbaydar partisinden istifa etti. Kazan, kararın İBB ile alakalı olduğunu ve meclis üyelerinin dikkate alınmadığını belirtirken, istifa kararlarının Üsküdar ilçe örgütünde tepkiyle karşılandığı öğrenildi. İstifa edenlerin tepeden yazıldığını belirten çok sayıda partilinin, parti yöneticilerine, “Köksal Durmuş’u Akif Hamzaçebi, Ahmet Başbaydar ve Selahattin Kamışoğlu’nu Oğuz Kaan Salıcı, Hüseyin Kazan’ı ise Onursal Adıgüzel meclis üyesi yaptı. İktidar olmakla uğraşmak yerine, ili, ilçeyi, genel merkezi dizayn etmekle uğraşmanın sonucu bu. Sorumlular bakalım ilçeye gelerek nasıl bu durumu izah edecekler” diye tepki gösterdiği belirtildi. Öte yandan parti kulislerinde Seyit Torun’a yakınlığıyla bilinen ve onun isteği ile Üsküdar meclis üyesi yapıldığı belirtilen Celal Danış’ın da istifa edeceği ileri sürüldü. İstifa edenlerin AKP’li Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ile görüştüğü konuşulurken, Ahmet Başbaydar ve Hüseyin Kazan’ın HDP’ye de geçebileceği belirtiliyor. Siz de duyumlarınızı ve belgelerinizi [email protected] adresine bildirebilirsiniz Kabasakal ve Yaltı’dan açıklama Gazetemizin 19 Eylül 2020 tarihli sayısında yazarımız Barış Doster’in “Maskeli Balonun Liberal Solcuları” başlıklı yazısı üzerine Demokratik Cumhuriyet Programı’ndan (DCP) açıklama yapıldı. Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Kabasakal, Avukat Dr. Başar Yaltı, imzasıyla gazetemize gönderilen açıklama şöyle: “Maskeli Balonun Liberal Solcuları’ başlıklı yazıyı hayretle okuduk... DCP çalışmaları, 1992 yılında 1980 askeri yönetiminin kapattığı partilerin yeniden açılma sürecinde başlamıştır. 1992 Nisan ayında değerli devlet adamları Necdet Uğur, Ahmet İsvan ve Tarhan Erdem başta olmak üzere birçoğu kurultay delegesi olan CHP’de örgüt yöneticiliği yapmış 14 arkadaş bir araya geldik. Aylarca, 9 Eylül 1992’de, CHP açılırken yeni bir yaklaşımla açılsın, toplumun değişen sorunlarına çözümler geliştirerek iktidar olsun diye bir parti programının temelini oluşturacak öneri niteliğinde çalışmalar yaptık ve bunları “Yeni Yaklaşımlar” başlığı altında bir kitapçıkta toplayarak CHP kurultayında örgütle paylaştık. Yani DCP Programını hazırlayanlar Atatürk ilkelerine ve demokratik cumhuriyete inanan 40 yıllık CHP’lilerdi. Daha sonra kamuoyu ile paylaşılan bu programın önerdiği çözümlerden, zaman içinde yararlanan partiler ve siyasal hareketler de olmuştur. Türkiye’de toplumun ayrıştırılmasına ve bölünmesine yönelik yeterli çaba varken sanal bölünme hatları yaratılmamalıdır. Biz, içinde bulunduğumuz derin sorunlarının çözümünü, bölünmede değil, Atatürk ilkelerine ve demokrasiye inananların birliğinde ve dayanışmasında görüyoruz. Cumhuriyet okurlarının doğru bilgilendirilmesi amacıyla bu açıklamayı zorunlu görüyoruz. Saygılarımızla...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle