08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 9 27 EYLÜL 2020 PAZAR Suudi Arabistan, ithalatçı şirketlere Türkiye’den mal almayacağına ilişkin taahhütname imzalattı Ambargo resmileşti! “Suudi Arabistan en önemli pazarımız. Ama Suudi müşterim artık mal almıyor. Çünkü hükümeti uyardı, korkuyor. Bu ayın sonunda ticaret duruyor. Son yüklemeleri yapıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Moraller bozuk.” Türkiye ile Suudi AraJALE ÖZGENTÜRK bistan arasında iş yapan küçük ve orta ölçekli şirkete sahip bir ihracatçı söylüyor bu sözleri. Bugünlerde Suudi Arabistan pazarına mal satan binlerce ihracatçı gibi çaresiz durumda. Suudi Arabistan en fazla ihracat yaptığımız 15’inci ülke. Türkiye’nin 3.3 milyar dolar ihracatı, 3 milyar dolar da ithalatı var. Türkiye’den giden ürünlerde ilk sırada mobilya var. Otellerin tüm ihtiyaçları Türkiye’den karşılanıyor. Yaş meyve sebze, gıda, tekstil de önemli ihracat ürünleSiyasi ilişkilerdeki bozulma ekonomiyi de etkisi altına aldı. Suudi hükümeti, gayri resmi olarak başlattığı ambargoyu bu ayın sonunda Made in Turkey menşeli malları almayacağını açıklayarak resmi hale getirdi. ri arasında. Önce Türkiye’nin Körfez politikaları, Suriye’ye yönelik operasyon, ardından da gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, iki ülke arasında suları bir süredir ısıtmış durumda. Siyasetteki gerilim ekonomiyi huzursuz etmişti ve aslında iki yıldır üstü örtülü bir ambargo sürüyordu. Örneğin Suudi Arabistan Türk ürünlerine katma değer vergisini yüzde 5’ten 15’e çıkarmış, Türk menşeli ürünler gümrüklerde olumsuz muamele görmeye başlamış, yaş meyve ve sebze gibi ürünler gümrüklerde bekletilerek ciddi sıkıntılara neden olmuştu. Ayrıca hükümet, Türkiye’den mal alan Suudi ithalatçılara bir taahhütname imzalatıyor. İmzalamak istemeyene ise yaptırım uygulayacağını ifade ediyordu. Yine anlatılanlara göre, Suudi Arabistan’da fabrikası bulunan Ülker’e de hammaddeyi Türkiye’den getirmemesi istenmişti. Ancak bu üstü örtülü engeller yerini artık açık bir ambargoya bıraktı. Açıklamalara göre Made in Turkey damgalı ürünler, ekim ayından itibaren Suudi Arabistan’a giremeyecek. Süre ise üç gün sonra doluyor. Bölgede 30 yıldır iş yapan bir ihraçatçı Suudi hükümetinin ithalatçılara Türkiye’den mal almayacaklarına yönelik taahhütname imzalatmasından sonra taleplerin durduğunu söylüyor. “Müşterilerimiz Türk ürünlerine alıştı, memnun. Ancak alamıyorlar. Bize üçüncü bir ülke üzerinden gönderin diyorlar” diyor. Özellikle Hatay, Gaziantep, Diyarbakır gibi güneydoğu illerinden yapılan ihracatın durma noktasına gelmesi nedeniyle bu bölgedeki küçük ve orta ölçekli işletmeler çok tedirgin. Suskunluğu anlayamıyoruz İhracatçılar sorunun büyüdüğünü ancak resmi makamların çözüm için hiçbir adım atmadığını söylüyor. Özellikle Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin sadece bir yazıyla tepki gösterdiğini sorunu yeterince anlatamadığını dile getiriyorlar. Olayın siyasi olduğu ve kısa zamanda bir çözümün olmadığı ortada. Ancak binlerce işçiyi istihdam eden KOBİ’lerin beklentisi, bu durumu nasıl atlatacaklarının tartışılması, çözüm aranması. KPMG’DEN RAPOR Finansal teknoloji yatırımları azaldı KPMG’nin “Pulse of Fintech” raporunun, yılın ilk 6 ayını değerlendirdiği bölümü yayımlandı. Rapora göre, ilk 6 aylık küresel finansal teknoloji (fintech) yatırımları, 2019’un 150.4 milyar dolarlık toplam yatırımının çok gerisinde kaldı. İlk 6 ayda toplam fintech yatırımı 25.6 milyar dolar oldu. Ancak siber güvenliğe yapılan küresel yatırımlar, 2019’un aynı dönemiyle ilgili rekoru katlayarak 870.8 milyon dolara ulaştı. KPMG Türkiye Fintech Sektör Lideri Sinem Cantürk, Covid19 etkisine dikkat çekti. l Ekonomi Servisi EMLAKJET VERİLERİ Salgınla müstakil ev arayışı çoğaldı Emlakjet’in, kendi işlem hacmi ve veri tabanına dayandırdığı veriler, salgının emlak sektörüne etkilerini ortaya koydu. Üst Yönetici Tolga İdikat, “Ağustos verilerini Covid19 dönemi öncesi yılın ilk üç ay ortalamasına göre karşılaştırdığımızda daire aramaları yüzde 7 arttığı halde, müstakil ev aramalarında yüzde 27, villada ise yüzde 68 artış gösteriyor. Bu da müstakil yaşama kayma isteğine işaret ediyor” dedi. l Ekonomi Servisi HEDEF ÇİNLİ TURİST Turizm için yeni ‘tax free’ adımı Global Blue ile Ali Pay’ın ana şirketi Ant Grup, dijital KDV iadesi (tax free) çözümlerini geliştirmek için işbirliğini artırma kararı aldı. İşbirliği çerçevesinde gelişmiş bir alışveriş ve ödeme kolaylığı hedefleniyor. Global Blue Türkiye Başkanı Hülya Aslantaş, “Bu ortaklıkla dünyada en çok seyahat eden ve alışveriş yapan Çinli ziyaretçilere yönelik yeni ürünler geliştireceğiz. Ülke ekonomizde yararlanacak” dedi. l Ekonomi Servisi CHP’Lİ FETHİ GÜRER Pancar üreticisi ‘taban’ bekliyor CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, şeker fabrikalarında 2020 yılına ait kampanya dönemi başlamasına rağmen, şeker pancarında taban fiyatının açıklanmamasının, üreticiyi tedirgin ettiğini söyledi. Gürer, maliyet artışları da dikkate alınarak pancarda taban fiyatın 16 polar (şeker oranı) 390 TL, 20 polar için ise 490 TL olması gerektiğini belirtti. l Ekonomi Servisi Büroİş Sendikası Başkanı Alay Hamzaçebi, toplusözleşme masalarının acilen yeniden kurulmasını talep etti. Asgari ücretli ve ücretsiz izne çıkarılan emekçinin gelir kaybı tavan yaptı Katmerli yoksulluk MUSTAFA ÇAKIR Türkiye’de salgınla birlikte yoksulluk da her geçen gün katlanarak büyüyor. Türkİş her ay bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyetini hesaplıyor. Ağustosta 2 bin 892 lira olan bir işçinin yaşayabilmesi için aylık olarak yapması gereken asgari harcama tutarı eylülde 3 bin 3 liraya çıktı. Ocak ayında bu rakam 2 bin 698 liraydı. Asgari ücret ise bu yıl için 2 bin 324 lira olarak belirlendi. Bugün bir işçinin yaşayabilmesi için yapması gereken asgari harcama ile asgari ücret arasında 679 lira fark bulunuyor. Türkiye’de toplam 14.2 milyon işçi var. Yaklaşık 7 milyon işçi asgari ücretle çalıştırılıyor. Tek bir işçinin yaşayabilmesi için aylık yapması gereken en az harcamanın 3 bin 3 lira olduğu ülkede, yaklaşık 7 milyon işçi 2 bin 324 lira ile geçinmeye çalışıyor. Yine bugün yaklaşık 2 milyona yakın işçi de ücretsiz izne çıkarılmış durumda. Bu işçilere aylık 1168 lira veriliyor. Bir işçinin yaşama maliyeti ile ücretsiz izne gönderilen işçiye verilen ücret arasında tam 1835 lira fark bulunuyor. Posta ile veri alıyor Birleşik Kamuİş’e bağlı Büroİş Sendikası Başkanı Alay Hamzaçebi ise farklı bir noktaya dikkat çekerek, TÜİK’in elektrik ve gaz fiyatlarını 3 ay geriden açıklamasının emekçiyi mağdur ettiğini söyledi. Ocakhaziran döneminde konutlarda ortalama elektrik fiyatının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32.3, doğalgazın ise yüzde 34.7 arttığını belirten Hamzaçebi, “TÜİK’in bu verileri bilgi teknolojisi ve iletişim çağında elektronik ortamda günlük alabilecek durumdayken, posta yoluyla alıp 3 ay gibi bir süre sonra açıklaması aslında emekçilerin geliri içerisinde büyük bir orana sahip bu harcama kalemlerinden kaynaklanan gerçek enflasyonu rötarlı olarak itiraf etmektedir” dedi. Hamzaçebi, böylece asgari ücret başta olmak üzere milyonlarca işçi, memur ve emekliyi ilgilendiren toplusözleşmelerin de TÜİK tarafından manipüle edildiğini dile getirdi. l ANKARA ÜRETIM VE TÜKETIM DÜŞTÜ Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) “Elektrik Piyasası Sektör Raporu, Temmuz 2020” raporuna göre, lisanslı elektrik üretimi temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.4 azalışla 27 milyon 462 bin 290 megavat saate geriledi. Elektrikte abone sayısı ise yüzde 2.5 artarak 45 milyon 570 bin 985’e ulaşırken, faturalanan elektrik tüketim miktarı, temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1.2 azalarak 21 milyon 81 bin 586 megavat saat oldu. Sanayi tüketicilerinin sayısında yüzde 20, meskende yüzde 3, tarımsal sulamada yüzde 2.5 ve ticaret hanede yüzde 0.2 artış olurken, aydınlatmada yüzde 1.3 düşüş görüldü. ‘Marketler pazar günü kapansın’ Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF), Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ı ziyaret ederek sektörle ilgili rapor sundu. Raporda yeni market açma kriterleri, marketlerin haftanın bir günü kapalı olması ve KDV düzenlemesi gibi talepler yer aldı. Bilgi veren TPF Başkanı Ömer Düzgün, marketlerin, hipermarketlerin, süpermarketlerin ve özellikle indirim marketlerinin yakın mesafelerde yeni mağaza açılış algoritmasının gözden geçirilerek sınırlandırılmasını istediklerini, bunun küçük esnafın ve yerel marketlerin rekabet yarışında ayakta kalmasını sağlayacağını vurguladı. KDV’de eşitlik olsun Rapora göre büyük balığın küçük balığı yuttuğu Marketlerin haftada bir gün karekabet anlayışı ülkeye fayda getirmeyecek. palı kalmasına bir kez daha dikkat çeken Düzgün, şöyle devam etti: “Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de mağazaların pazar günleri kapalı olması istihdam kalitesini yükselteceği gibi perakende sektörünün kurucu ve en küçük yapıtaşı olan bakkal esnafının da rekabet edebilmesini sağlayacaktır. Ayrıca mağaza çalışanları da hane bireyleriyle aynı gün tatil yapabileceği bir işte çalışmayı tercih etmektedir.” KDV’de de indirim değil, eşitlik istediklerini belirten Düzgün, düzenlemenin yeniden yapılmasını, örneğin yüzde 1 ile giriş yapan ürünün yüzde 1 ile satışının sağlanmasının büyük önem taşıdığını anlattı. l Ekonomi Servisi Düşük faiz, düşük enflasyon, baskılanmış kur hayali ve ekonomik daralma Merkez Bankası geçen günlerde faiz çeşitlerinden biri olan politika faizini 200 baz puan, diğer bir ifade ile 2 puan artırdı ve oranı yüzde 10.25 yaptı. Piyasanın beklentisi 0 puan olmasına rağmen bu artışın nedenleri hâlâ tartışma konularının başında geliyor. Sanki bu iki puan çok garip, çok fazla bir oranda bir artışmış düşüncesiyle yorumlar yapıldı ve yapılıyor da. Halbuki piyasalar gerçek faiz oranını zaten yüzde 1314’lere çoktan yükseltmişti ve denetlenmiş bu faiz oranının bu seviyelerde tutunması çok zordu. Nasıl zor olmasın! Dış borçların hem süresinde hem de hacim olarak ödenememe olasılığının arttığı, döviz ve lira bazında yeniden borçlanmanın zorlaştığı bu dönemde, faizin reel getiriyi negatif tutacak seviyede kalması lüks bir sonuç olurdu. Bir adım ilerisinde ise mevduat faiz oranlarının yüzde 13’leri aşması nedeniyle yeni devlet iç borçlanma senetlerin getirisinin de geride kalması durumunun ortadan kalkması gerekiyordu. Biraz da böyle oldu. Faiz kararının arkasında yatan temel iki nedeni yani enflasyon baskısını ve yüzde 9.9’luk ekonomik küçülmeyi göz önünde bulundurmak gerekir. Aylık enflasyon oranlarının yaklaşık yüzde 1 civarında açıklandığı resmi verilerin dışında, çalışma grubum tarafından ölçümlediğimiz günlük enflasyon oranlarına göre, enflasyon baskısının arttığı gözlemi ile faizin bu seviyeye getirilmesi gerçeğini de test etmiş olduk. Faiz oranlarının yukarılara daha fazla gitmemesinin önemli bir nedeni ise ikinci çeyrekte yüzde 10’a varan bir küçülme olarak karşımıza çıkıyor. İşte ekonomide belki de kafaları karıştıran yöntemlerin, yaklaşımların en çok tartışıldığı konu da belki bu büyüme paradoksudur. Enflasyonla beraber, rezervler, dış ve iç borç çevirme zorluğu içindeki ekonomilerde faizin daha da artmasının önüne set kuran faktör ekonomik potansiyelinize göre küçülmenin gerçekleşmesidir. Günümüz makroekonomik fotoğrafı görünümü kapsamında ise ekonomik büyümemeye teşekkür etme gibi bir durum ortaya çıkıyor maalesef. Makro dengesizliklerde Latin Amerika ve Türkiye benzerliği Çok sayıda yayımlanmış makale ve araştırmanın da kaynağı olan, 2010 yılından bu yana dünyanın en değerli ekonomistleri arasında bulunan Tim Kehoe ve Juan Pablo Nicolini’nin üzerinde çalıştığı, Fernando Alvarez, Lars Hansen ve Thomas Sargent’ın da önemli katkılar sunduğu bir projenin sonuna gelindi. Tüm çalışmayı bir kitap halinde edinmek için sadece birkaç ay daha bekleyeceğiz, o kadar. Proje birçok açıdan önemli... Özellikle de Türkiye ekonomisi için. 1960 ile 2017 yılları arasında 11 Latin Amerika ülkesinin makrofinans yapısını derinlemesine araştıran ve yerel ekonomistlerin de katkıda bulunduğu bu projede kronik hastalıklara sahip bu ülkelerin ekonomik sorunlardan ders çıkarıp çıkarmadıkları da sorgulanmaktadır. 1960’lardan bu yana yaşanan krizlerin nedenleri hem sayısal hem de teorik yaklaşımlar açısından ele alınmış, çözüm yolları ile birlikte sunulmuştur. Bu kapsamda vurgulanan sorunların temel başlıkları; l büyük miktar ve oranda bütçe açığı, l iç ve dış borç yükünde ipin ucunu kaçırma ve devlet iç ve dış borç senetlerinde geri ödeme sorunları, l merkez bankası rezervlerinde erime, l sabit döviz kuru varsayımı ile standart hale getirilmiş borç/GSYH oranındaki artış, l özel sektöre yapılan “özel transferler” ve “garantili ödemeler”, l çoklu döviz kuru yaklaşımı, l döviz kuru oynaklığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Latin Amerika ülkelerinin yaşadığı ve çoğu zamanda tecrübe edinmediği bu sorunların irdelenmesi amacıyla yola çıkılan projenin son ürünü olan A Monetary and Fiscal History of Latin America, 19602017 başlıklı kitabı merakla bekliyoruz (Bilgi: http:// users.econ.umn.edu/~tkehoe/). Bir haberi de burada verelim: Prof. Kehoe ve Prof. Nicolini, bu alana Türkiye ekonomisini de eklemeyi düşünmektir. Tam anlamıyla güzel bir araştırma ortaya çıkacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle