08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 27 EYLÜL 2020 PAZAR [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER TÜRK DENIZCILIĞININ ZIRVESI OLAN BUGÜN ‘DENIZ KUVVETLERI GÜNÜ’ OLARAK KUTLANMAKTADIR Preveze Deniz Zaferi N. İSMET HERGÜNŞEN EMEKLI DENIZ KURMAY ALBAY Toplumlar, varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerini bilmek ve ona dayandırmak zorundadır. Tarih, millette kök duygusunu uyandırır. Bu duygu, bireyde ve toplumda bir millete ait olma bilincini canlı tutar. Türklerin denizcilik tarihi de Selçuklu Türklerinin 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Muharebesi’ni kazanıp Anadolu’ya yerleşmesinden 10 yıl sonra başlar. Denizlerle Türkleri tanıştıran ilk öncü Çaka Bey olmuştur. Küresel çapta tesis edilecek hegemonyanın en önemli alanlarından biri, denizlerin kontrol altında bulundurulmasıdır. İlk zafer Koyun Adaları Türk denizciliği açısından bu yönde atılan ilk adım, Sakız Adası yakınlarında Bizans donanmasına karşı kazanılan ve ilk Türk Deniz zaferi olan “Koyun Adaları Muharebesi”dir. Osmanlı Devleti’nin denizlere açılması serüveni, 14. yüzyılda Karamürsel’de ilk Türk tersanesi ve Gelibolu’da bir üs kurulması ile başlamıştır. 16. yüzyılın başından itibaren dünya hâkimiyetine giden yolda deniz gücünden yararlanmaya kesin ve bilinçli olarak karar veren Osmanlı Devleti, dünya denizcilik tarihine ünlü denizciler kazandırmıştır. Akdeniz’de dengeleri değiştiren Barbaros Hayrettin, Oruç Reis, Turgut Reis ve Uluç Ali Reis gibi kaptanıderyalar en bilinen denizcilerimizdir. Ayrıca “Deniz Haritası” ve “Kitabı Bahriye” isimli kılavuz kitabı ile dünya denizcilik kültürüne büyük katCumhuriyet döneminden itibaren bir deniz ülkesi olmaya çalışan Türkiye, ülkemize yönelebilecek tehditlerin önlenebilmesi ve denizlerdeki hükümranlık haklarının korunması çerçevesinde, gerek güvenlik gerek ekonomik yönlerden olmazsa olmaz önemdeki denizlerle bir kez daha buluşmuştur. kıda bulunan Piri Reis, Hint Okyanusu’na açılan Seydi Ali Reis ve 18 Kasım 1773 yılında Batı tarzında “Mühendishanei Bahri Hümayun” adıyla bugünkü Deniz Harp Okulu’nu kuran Cezayirli Gazi Hasan Paşa’yı da sayabiliriz. Cumhuriyet etkisi “Denizlere hâkim olan, cihana hâkim olur” ifadesinde bulunan Türklerin denizler fatihi Barbaros Hayrettin Paşa’nın, 27 Eylül 1538 günü Haçlı donanmasına karşı kazandığı “Preveze Deniz Zaferi” Türk denizciliğinin zirvesidir. Bu zafer, günümüzde büyük bir şeref ve gurur abidesi olarak Türk denizcilerine ışık tutmakta ve zaferin kazanıldığı her yıl “Deniz Kuvvetleri Günü” olarak kutlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin gerileme ve çöküş dönemlerinden fazlasıyla payını alan Türk denizciliği, içerisinde bulunduğu coğrafyanın kendisine sunduğu uygun koşulları değerlendirememiş ve denizcilik gücünün tüm faaliyet alanlarında geri kalmıştır. Cumhuriyet döneminden itibaren bir deniz ülkesi olmaya çalışan Türkiye, ülkemize yönelebilecek tehditlerin önlenebilmesi ve denizlerdeki hükümranlık haklarının korunması çerçevesinde, gerek güvenlik gerek ekonomik yönlerden olmazsa olmaz önemdeki denizlerle bir kez daha buluşmuştur. Nitekim, Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra Karadeniz gezisini Hamidiye kruvazörü ile yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gemi anı defterine yazdığı “Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti’nin donanması da mühim ve büyük olmak gerekir. Mükemmel ve Kaadir bir Türk donanmasına malik olmak gayedir” ifadesi, Türk Deniz Kuvvetleri’nin vizyonu olmuştur. Denizci bilinç artıyor Deniz yetki alanlarında son zamanlarda meydana gelen gelişmeler neticesinde, başta karar vericiler olmak üzere toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kademelerinde, denizciliği ve deniz gücünü merkeze alan düşünme, planlama ve uygulama bilinçliğinin artması da oldukça sevindirici bir gelişmedir. Kendilerine özgü güvenlik dinamikleri bulunan ve her geçen gün jeopolitik ve askeri hareketliliğin artmakta olduğu Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler, bu bölgelerde sürekli olarak varlık gösterebilmeyi, taşıdığı diplomatik ve askeri gücün etkisini sürekli olarak idame ettirebilmeyi de zorunlu kılmaktadır. 90. yaşında Kerim Afşar GÜNAY GÜNER Doğumunun 90. yılında usta oyuncu Kerim Afşar’ı düşünmek, insanın belleğine pek çok güzellik taşıyor. Ulusunun gönlünü kazanmış, yüreğine girmiş direnç insanlarındandır Kerim Afşar. Yaşamını büyük doğallıkla, güzelduyusal etkileşim olarak kurmuştur; her anında inceliklidir, duyarlıdır, bilinçlidir, sevgi doludur, sanat doludur. Afşar, Türk tiyatrosuna kazandırdıklarıyla bir kilometre taşıdır. Ondan önce ve sonra diye anılsa yeridir. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, bir okul işlevi gördüğü dönemde TRT’de (özellikle radyo tiyatrosunda), Avrupa’daki tiyatrolarda, diğer sahnelerde ve sinemada verdiği emek olağanüstüdür. Onlarca oyunda, başyapıtlarda başkişilikleri, özdeşKerim Afşar, Türk tiyatrosuna kazandırdıklarıyla bir kilometre taşıdır. Ondan önce ve sonra diye anılsa yeridir. Kerim Afşar leşerek oynadı. Atatürk’ün Söylev’ini aylarca okudu... Türk şiirini seslendirmesi de apayrı bir güzelliktir. Ustanın yurtdışındaki çalışmaları üzerinde de durmak gerekir. Yurtdışı denince de Berlin’de, 15 Haziran 1980’de ilk gösterimi yapılan, Macit Koper ile Ayla Algan’ın yazdıkları, müziğini Ergüder Yoldaş’ın yaptığı, göç gerçeğini anlatan Giden Tez Geri Dönmez adlı oyun mutlak akla gelir. Oyun, Kerim Afşar’ın etkileyici oyunculuğuyla 46 kez sahnelenir. Sahne, Berlin Schaubühne Türk Ansamblesi’dir. Başka kimler yoktur ki orada: Tuncel Kurtiz, Engin Akçelik, Şener Şen... Ve Keşanlı Ali Destanı yine Almanya’da, Hebbel Tiyatrosu’nda oynanır. İlk gösteriminde Haldun Taner de bulunur. Devasa birikim Oyunun bitiminde yönetmen Peter Stein, Kerim Afşar’ı öperek kutlarken “Sen çok büyük bir oyuncusun” der. Ardından Afşar, kendi derlemesinden oluşturup yazdığı Sait Faik ve Orhan Veli adlı oyunu sahneler. 6 Haziran 1981’de ilk gösterimi yapılan Mehmet Ali’nin Harikulade Maceraları (diğer adıyla İşgal) adlı oyunda oynar. Oyuncular arasında Şener Şen ile Yekta Arman da vardır. Afşar’ın Berlin’deki eşsiz oyun çalışmaları Güngör Dilmen Kalyoncu’nun Kurban, Faruk Erem ile Çetin Öner’in Bir Ceza Avukatının Anıları, Sigfried Lenz’in Suçlular ve Suçsuzlar adlı oyunlarıyla sürecektir. (Yekta Arman, Bendeki ve Berlin’deki Kerim Afşar, Kültür Avrupa, Mayıs 2017, S. 15, s. 49.) Kaynağını Türk aydınlanma devriminden, giderek en değerli dayanağı olan dil devriminden alan devrimci Türk tiyatrosunun yetkin sözcüsü, simgesi Kerim Afşar’ı bir Dil Bayramı günü, 26 Eylül 2003’te yitirdik. Gelecek kuşaklara devasa bir sanat birikimi, yüce gönüllü, örnek bir kişilik bıraktı. Sonsuz saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyoruz. Dil Bayramı üzerinden 12 Eylül darbesi! 12 Eylül askeri darbesi Türkiye’nin hem iç siyasetinde hem de dış dünya ile olan ilişkilerinde tam bir baş aşağı gidişin tetikleyicisi olmuştur! 1) 1971 muhtırasıyla zaten iğdiş edilmiş olan özgürlükçü, bağımsızlıkçı 1961 Anayasası toptan kaldırılmış, yerine bütün temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ve kısıtlanmasına izin veren yeni bir baskıcı anayasa kabul edilmiştir. 2) Bütün siyasal partiler yasaklanmış, halktan destek bulmak için, Gülen Cemaati gibi tarikat ve cemaatlerle işbirliği yapılmıştır. 3) Din derslerinin zorunlu olarak okutulması Anayasa hükmü haline getirilmiş ve Milli Eğitim’in dinselleştirilmesinin önü açılmıştır. 4) Demokrat, özgürlükçü ve sol örgütler baskı altına alınmış, Kürt kimliği reddedilmiş, işkenceler yaygınlaştırılmıştır. 5) Atatürk’ün vasiyeti bozularak, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının özerk yapıları değiştirilmiş ve bu kurumlar siyasal iktidarın denetimine terk edilmiştir. 6) Üniversite özerkliğine son verilmiş, bilimsel araştırma ve eğitim yerine iktidarın politikaları egemen kılınmıştır. 7) Dış ilişkilerde, ABD’ye ve NATO’ya kayıtsız koşulsuz bir bağlılık gösterilmiş, Yunanistan’a karşı elimizde olan NATO’ya dönme kozu bile karşılıksız olarak kaybedilmiş, adeta bugünkü Ege ve Doğu Akdeniz sorunlarının şiddetlenmesine, haklarımızın zedelenmesine zemin hazırlanmıştır. HHH Dün, 26 Eylül Dil Bayramı idi. Bu vesile ile genellikle pazar günleri ele aldığım Adalet, daha doğrusu Adaletsizlik konularını ve elbette cuma günü hem HDP hem de Sosyal Medya kullanıcıları üzerinden yapılan iki farklı operasyonu irdelemeyi erteleyerek, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bu bayram dolayısıyla “Türkçemize Atatürk’ün Direnciyle Sahip Çıkacağız!” başlığıyla yayımladığı anlamlı ve önemli bildiriden alıntılar yapacağım: Böylece 12 Eylülcülerin “Atatürkçülük” adına Atatürk’ün mirasını bile nasıl yok ettiklerini bir kez daha anımsamış olacağız! HHH “...Her fırsatta Atatürk Devrimi’ne saldıran siyasal iktidar; arı, duru ve ulusal benliğimizin göstergesi olan Türkçemize de..., 12 Eylülcüler gibi saldırmakta, diğer saldırganlara göz yummakta, hatta onları desteklemektedir. Günümüzdeki uygulamalar, Türk Dil Kurumu’nu kapatanların; ‘devrim’, ‘barış’ vb. sözcükleri yasaklatanların yaptıklarını aratmamaktadır...” “Atatürk’ün mirasına uygun olarak Türk Dil Kurumu özerk yapısına kavuşturulmalı ve esas işlevine dönmelidir. Eğitim ve bilim dili her düzeyde Türkçe olmalıdır. Türkçe edebiyat ve kültür yayınlarına destek verilmelidir. Türkçenin, ekonomi, bilim ve ticaret dili olması yolunda çabalar artırılmalıdır...” HHH Ancak birkaç cümlesini alıntılayabildiğim bu bildiriye, “Dil” sözcüğünü geniş anlamda kullanarak, benim de ekleyeceğim bir uyarı var: İktidarın, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, kavgacı, bölücü kavramlara dayalı terimlerden, sözcüklerden oluşan “Otoriter/Totaliter Dili”ni benimsemeyin ve onu kullanmayın: Bağımsızlık, Barış, Eşitlik, Özgürlük, Demokrasi, Devrim, Cumhuriyet, Laiklik, Hukuk Devleti, Sosyal Devlet, Adalet gibi kavramlara dayalı terimlerden ve sözcüklerden oluşan... Karşılıklı sevgiyi, saygıyı, birlikte yaşamayı özendiren, bağımsızlıkçı, özgürlükçü ve eşitlikçi “Demokratik Cumhuriyet Dili”ni dili benimseyin ve onu kullanın! 2026 EYLÜL Sendika karşıtlığı tavan yaptı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybeden AKP, İBB’de yetkiyi de yandaş sendikaya verdi. Türkİş’e bağlı Belediyeİş’in başvurusunu 11 ay beklettikten sonra belediyeye bağlı tüm kuruluşlarla birlikte ele aldığı yetkiyi Hakİş’e bağlı Hizmetİş’e verdi. 6 yıl sonra gözaltı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu’nun da tutuklu bulunduğu 2014’teki Ayn El Arab (Kobani) bahanesiyle düzenlenen eylemlere ilişkin soruşturması kapsamında 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Eski HDP’li vekil Sırrı Süreyya Önder, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, HDP’li eski vekiller, belediye başkanları ve MYK üyeleri gözaltına alındı. Başsavcılık, olay tarihlerinde HDP MYK üyesi olan ve hâlâ HDP milletvekili oldukları anlaşılan 7 kişiye fezleke düzenleneceğini de açıkladı. Eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’a Kobani olayları gerekçesiyle açılan soruşturmada “tutukluluk halinin devamına” kararı verildi. Demirtaş hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı “teröre hedef gösterdiği” gerekçesi ile yeni iddianame hazırlandı. ‘Silahlanan Selefiler’ İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, “Selefi” derneklerinin silahlandığı iddialarının ardından tahkikata başlandığını açıkladı. Selefi derneklerin silahlandığını iddia eden ve Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ifadeye çağrıldı. FinCEN belgeleri sızdı Türkiye’nin de aralarında olduğu İran’dan ABD’ye, Rusya’dan Avrupa’ya uzanan, siyaset, bankacılık, rüşvetle iç içe küresel çapta yolsuzluk iddiaları bir kez daha gündeme geldi. ABD Hazinesi’ne bağlı Mali Suçlar Araştırma Ağı’nın (FinCEN) belgelerine dayandırılan şüpheli fon transferlerinin büyüklüğü 2 trilyon dolar. Belgelere göre Türk bankaları, şüpheli 538 işleme aracılık etti. Türkiye’den 71 milyon dolar “şüpheli havale” tespit edildi. Belgelerin başrolünde Rıza Sarraf ve Putin yer alırken, belgelerden Aktif Bank da çıktı. Sağlıkçılara şiddet Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acilinde, silahlı çatışma sonucu yaşamını yitiren kişinin yakınları, sağlık çalışanlarına saldırdı. Resüsitasyon alanında, sedyelerden kapıya barikat kuran sağlık çalışanları, kapının açılmasını engellemeye çalıştı. Tepki çeken olay sonrası gözaltına alınan 5 kişiden ikisi tutuklandı. Ankara Valiliği’nin olayı “tartışma” olarak duyurması ise tepki çekti. ArslanSoylu atışması Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Karayollarında toplantı ve gösteri düzenlenemez” kararının iptal etmesine gösterdiği “Madem özgür bir ülkeyiz, anacaddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım” tepkisine yanıt verdi. Arslan, “Görüyoruz ki kararlarımız okunmadan, bazen de okunduğu halde yeterince anlaşılmadan eleştirilmekte. Halbuki sağlıklı bir eleştiri, okumayı ve okunanı doğru anlamayı gerektirmekte” dedi. Gazetecilere iddianame Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel ile Astsubay Erdal Baran hakkında yürütülen soruşturmayı tamamladı. Başsavcılık; Yıldız, Dükel ve Baran hakkında “devletin güvenliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçundan 10 yıla kadar hapis cezası istedi. Zirve öncesi diplomasi Doğu Akdeniz krizinin de görüşüleceği AB Liderler Zirvesi öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile görüştü. Atina’dan Ankara’ya istikşafi görüşmelerin başlanmasına olumlu yanıt geldi. Gergin genel kurul BM Genel Kurulu tarihinde ilk kez sanal olarak toplandı. ABDÇin geriliminin damga vurduğu genel kurulda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, iki ülke arasında yeni bir soğuk savaş uyarısı yaptı. Genel kurulda ülkeler birbirlerini suçladı. Genel kurula video konferans yoluyla katılan Recep Tayyip Erdoğan, Keşmir ve Filistin sorununu gündeme getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle