09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 22 EYLÜL 2020 SALI BAKANLIKTAN ÖNLEM İçişleri Bakanlığı, “Çocuk ve Gençlerin Korunmasına Yönelik Denetim Uygulaması”nda 33 bin 737 okul çevresi ile 102 bin 124 okul servis aracının kontrol edildiğini bildirdi. 290/160 350/230 230 /1 60 280/200 280 /1 80 270/100 250/80 280/140 350 /1 90 320/190 270 /1 60 290 /2 1 0 260 /1 00 300/240 220/120 200/80 270/120 230/120 230/90 260/160 210/1 10 280 /1 90 TARİHTE BUGÜN 1792: Fransa’da cumhuriyet ilan edildi. 1908: Bulgaristan, Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etti. 1919: Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası kuruldu. 1943: Ankara Fen Fakültesi kuruldu. 1980: İran Irak savaşı başladı. Türkçe edebiyat ne demek? (2) UYUM HAFTASININ ILK DERS ZILI ÇALDI, OKULÖNCESI VE BIRINCI SINIFLAR DERS BAŞI YAPTI Teneffüsler temassız EĞİTİMİŞ SENDİKASI BAŞKANI: Tamamen yüz yüze olmalı FİGEN ATALAY Eğitimİş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Uzaktan eğitim ile birlikte yapılması planlanan eğitim öğretim sürecinin, okullarda tüm sağlık önlemlerinin ve tedbirlerinin alınarak tüm sınıflar için tamamen yüz yüze yapılmaya geçilmesi ana hedef olmalıdır’’ dedi. Eğitimde fırsat eşitliğinin en çok sağlanabildiği eğitim sürecinin her şeye rağmen devlet okullarında yapılan yüz yüze eğitim olduğuna dikkat çeken Yıldırım, şunları söyledi: “Elbette salgının ülkemizde görüldüğü mart ayından bugüne MEB’in süreci tam algılayamayıp sanki salgın bitecekmiş gibi sırasıyla mayıshaziraneylül ayında tüm okulYıldırım ların normal eğitimöğretime başlayacağı üzerine plan yapmaları, günümüzde yaşadığımız salgına okulların hazır olmamasının başlıca sebebidir. EBA’nın aynı anda ancak bir milyon girişe uygun olması, öğrencilerin tablet bilgisayar TV eksikliği, internet ulaşım ağı sorunu, ebeveyn eğitim düzeyi farklılığı gibi başlıca sebepler nedeniyle uzaktan eğitimin eğitimde fırsat eşitliğini Türkiye’de yoksul aleyhine daha fazla açmaktadır. Bunun için yüz yüze eğitimin sağlık içinde yapılma koşulları oluşturularak çocuklarımızın olabildiğince eşit eğitim alması sağlanmalıdır.’’ Yüz yüze eğitimde uyum haftası, seyreltilmiş uygulamalarla okulöncesi ve birinci sınıf öğrencileri için başladı. Binlerce okulöncesi ve ilkokul öğrencisi ilk kez ders başı yaptı. Covid19 salgını nedeniyle okullar 16 Mart’ta tatil edilmiş ve salgının yayılması ile birlikte uzaktan eğitime geçilmişti. “Normalleşme” süreci ile birlikte 31 Ağustos’ta başlaması planlanan yüz yüze eğitim, vaka ve ölüm sayısının yeniden artışa geçmesiyle uzaktan başlamış, yüz yüze eğitim 21 Eylül’e ertelenmişti. Uyum haftası için ders zili dün çaldı. Sınıflara ve okul bahçelerine veliler alınmazken öğrencilere okul girişlerinde öğretmenler eşlik etti. Öğrencilere maske verildi, ellerini dezenfekte etmesi sağlandı. Öğrenciler, uyum haftasının devamında okula haftada 2 gün gidecek, dersler 30’ar dakikadan 5 ders işlenecek. HES takibi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ilk ders gününde farklı illerdeki okullara ve bazı köy okullarına telefonla bağlandı. Ankara’daki bazı okulları da ziyaret eden Selçuk, öğrencilerin temassız oyunla uyum etkinliklerine de eşlik etti. Selçuk, sosyal medya hesabından da yüz yüze eğitimin başlaması nedeniyle “Yaşasın okulumuz” etiketiyle paylaşımda bulundu. 8 milyon öğrencinin tamamının yüz yüze eğitime başlayacakmış gibi hazırlıkların yapıldığını söyleyen Selçuk, şunları kaydetti: “Sahada 3 bin 800 denetmenimiz, okullardaki hazırlıkları denetlemek, neler yapıldığını ve eksiklerini belirlemek üzere çalışıyorlar. Sağlık Bakanlığı ile oluşturduğumuz bir entegrasyon sistemi var. Bu sistem sayesinde okulla irtibatı olan her kişinin HES kayıtları ve bunların takibi yapılıyor. Önümüzdeki 3 hafta salgının seyrine bakacağız, değerlendirmeler yapılacak.” l ANKARA / Cumhuriyet Ziya Selçuk EĞİTİM SEN GENEL BAŞKANI: 600 EĞITIM EMEKÇISI COVID SEYHAN AVŞAR Yüz yüze eğitime bugün başlandı. Ancak aileler ve meslek örgütleri kaygılı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Siyasal iktidar, okulların açılmasını siyasi başarı hikâyesine dönüştürdü. Okullarda temizlik görevlileri, hijyen malzemeleri eksik. Okul müdürleri virüs konusunda eğitim almamış. Okullarda sağlıkçı bulunmalı, taleplerimiz göz ardı edildi. 600’ün üzerinde eğitim emekçisine Covid19 tanısı konuldu. Ancak okullar öğretmenlere ve öğrencilere test yapılmadan açıldı” dedi. Çocuğu 1. sınıfa başlayan Melya K., “Büyük kızım 4. sınıfa gidiyor. Okulda tuvaletler rezalet durumdaydı. Peçete, sıvı sabun eksikliği vardı. Sürekli bizden bu eksikliğin giderilmesi için para talep ediliyordu. Buna rağmen kirliydi. Şimdi ise virüs var ve küçük kızımı okula göndermem lazım. Nasıl yapacağım bilmiyorum” dedi. Şiddete barikat Ankara’nın Keçiören ilçesinde çıkan silahlı çatışma sonucu Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan yaralılardan birinin yaşamını yitirmesinin ardından hasta yakınları resüsitasyon odasına saldırdı. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, doktor ve hemşirelerin sedyelerle barikat kurarak kapının açılmasını engellemeye çalıştığı görüldü. ‘Hedef göstermekten vazgeçin’ Görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “Canları pahasına salgınla mücadele eden hekimleri hedef gösterirseniz, ortaya böyle görüntüler çıkar. İktidar, aklını başına almalı ve toplum nezdinde sağlıkçıların itibarını yükseltecek bir tutum sergilemeli. Siyasetçiler, hekimleri hedef göstermekten vazgeçmeli” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet TTB: FIRTINA KAPIDA Türk Tabipleri Birliği (TTB), koronavirüs salgınında Türkiye için “fırtınanın kapıda olduğunu” belirterek acil sağlık hizmetlerinin fırtınayı kaldıracak durumda olmadığını vurguladı. TTB Koronavirüs İzleme Grubu, “6. Ay Raporu”nu açıkladı. TTB’nin resmi Twitter adresinden yapılan açıklamada, salgınla ilgili olarak Türkiye’yi büyük bir tsunaminin beklediği ifade edilirken hastalığa yakalanma konusunda sınıfsal bir ayrışma olduğuna da dikkat çekildi. TTB, ayrıca okullarda eğitimin fırsat eşitliği nedeniyle başlaması gerektiğini vurgulayarak “İnternete ulaşma olanakları kısıtlı yoksullar için eğitimi başlatmak zorundayız” dedi. Raporda, 41’i hekim olmak üzere 95 sağlık çalışanının hayatını kaybettiği, Ankara Tabip Odası’nın 910 sağlık çalışanının enfekte olduğu belirtildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet 21 EYLÜL PAZARTESİ 112 BİN 942 68 1743 9.381.957 7 BİN 574 1202 304 BİN 610 1491 %6.8 268 BİN 435 Bir sağlıkçıyı daha yitirdik Diyarbakır’da koronavirüse yakalanan sağlık çalışanı Esra Alakuş (45), 8 Eylül’den bu yana tedavi gördüğü Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Evli ve 2 çocuğu olan Alakuş, Mardin’in Mazıdağı ilçesindeki aile mezarlığında toprağa verildi. l Haber Merkezi TOPRAĞA GÖMÜLÜ, BAŞI VÜCUDUNDAN AYRI Cesedi ormanlık alanda bulundu ‘Kadın şiddetini büyüklerle çözün’ O ‘öneri’ Meclis’te SARP SAĞKAL HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, Diyanet’in şiddet gören kadına verdiği “Aile büyükleriyle sıkıntıyı aşmaya çalışın” önerisini Meclis gündemine taşıyarak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a “Bu tavsiyeler kadın cinayetlerinin artmasına neden olmayacak mı, Diyanet’e bağlı çalışanların İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a aykırı tavsiye vermeleri suç değil mi” sorularını yöneltti. Oktay, soruya, Diyanet çalışanlarının yetki ve görevlerini aktarmakla yetinerek “Görevli personel, kendilerine yöneltilen soru ve sorunları cevaplayarak dini rehberlik yapmakta olup şiddet mağdurlarını şiddet önleme ve izleme merkezi, çocuk izleme merkezi gibi merkezlere ya da ilgili birimlere yönlendirmektedir” yanıtını verdi. l ANKARA 13 YAŞINDAKİ KIZIN KATİLİ 8 yıl sonra yakalandı Konya Akşehir’de 8 yıl önce kaçırılıp iple boğularak öldürülen 13 yaşındaki Hatice Çiftçi’nin katili, İzmir’de başka bir olaya karışınca yakalandı. Veli K’den (38) alınan örnekler ile Hatice Çiftçi Çiftçi’nin tırnakları ve ipteki doku örnekleri uyuştu. Anne Pakize Çiftçi, “Çok geç kalmış bir adalet” derken baba Kayhan Çiftçi, “Bundan sonrası önemli, alacağı ceza önemli. Bugüne kadar bu olay keşke çözülseydi” diye konuştu. l İHA Antalya’da 13 gündür kayıp olarak aranan 2 çocuk annesi Duygu Çelikten’in (30), ormanlık alanda toprağa gömülü cesedi bulundu. Muratpaşa’da yaşayan Çelikten, fatura yatırmak üzere 13 gün önce evden ayrıldı. Duygu Çelikten İddiaya göre, kent merkezine gelen Çelikten’i, erkek arkadaşı olduğu ileri sürülen Veli Ü., annesinin hastanede olduğunu belirterek aracına aldı. İkiliden daha sonra haber alınamadı. Telefonlarına ulaşılamayan Çelikten’in ailesi, polise kayıp başvurusunda bulundu. Kızlarından haber alamayan aile, özel bir televizyon kanalında canlı yayına katılarak bulunması için çağrıda bulundu. Olayla ilgili çalışma başlatan Antalya polisi, dün kadının cesedini, Kepez’de ormanlık alanda toprağa gömülü halde buldu. Üzeri taşla kapatılan, 30 santimetre derine gömülen Çelikten’in vücudunda yapılan ilk incelemede, sırtında ve göğsünde derin bıçak izlerine rastlandı, başının ise vücudundan ayrıldığı belirlendi. Polis, cinayetin tek zanlısı ve erkek arkadaşı olduğu ileri sürülen Veli Ü’yü arıyor. l Haber Merkezi İlk yazımda tartışma konusu yaptığım “Türkçe Edebiyat”/ “Türk Edebiyatı” kavramlarını, Avrupa dillerine ve edebiyatlarına yabancı olmayan Oğuz Demiralp’in bilmiyor olması çok tuhaf ve şaşırtıcı. Cumhuriyet Kitap Eki’nin yönetmeni ve 40 yıldır Türk edebiyatının içinde şair, yazar ve yayıncı olarak bulunan Turgay Fişekçi’nin bilmemesi çok daha tuhaf ve şaşırtıcı. Yönettiği Cumhuriyet Kitap Eki’nde yayımlanan “Modern Türkçe Edebiyatın Cinsiyetçi Uçları” adlı reklamı veren Metis Yayınevi’ni bu gazetenin 5 Ekim 2019 tarihli nüshasında eleştirdim. Daha sonra 22, 24 ve 27 Mart 2020 tarihli yazılarımla “Türkçe Edebiyat” densizliğini kullanan şair Şükrü Erbaş’ı eleştirdim. Yazılarıma kimse cevap veremedi, herkes pıstı. Ama sinsi kullanım devam ediyor. HHH Türkçe yazan Kürt şairler Kürt kökenli büyük şair Ahmed Arif ile yarı Kürt Yaşar Kemal’in Türkçe yazmaktan başka seçenekleri yoktu. Ama ikisinden de, özellikle de Ahmed Arif’ten “Ah keşke Kürtçe yazsaydım” hayıflanmasını okumadım, duymadım. Asıl yazıma geçmeden iki soru soracağım: Osmanlı nasıl oldu da Yunancanın, Sırpçanın, Bulgarcanın, Romencenin, Süryanicenin ve Arapçanın dil, yazı ve edebiyat olarak gelişmesine engel olamadı da sadece Kürtçenin gelişmesine mi engel oldu? Osmanlı’nın bu konuda hiçbir sorumluluğu yoksa bütün suç Türkiye Cumhuriyeti’nin mi? Kürtçenin bulunduğu durumda(n) Kürtlerin ve Kürtçenin hiçbir sorumluluğu yok mu? Türkçe yazan ya da yazmak zorunda kalan genç Kürt şairlerin kendilerini konumlandırma sorunları var. Kürtçe yayın yasağı kalktığı için, Kürtçe öğrenme özgürlüğü ürünlerini vermeye başlayınca sorunları daha da artacak: Yazma ve yazın dili olarak bir seçim yapmak zorunda kalacaklar: Türkçe mi, Kürtçe mi? Şimdiye kadar neredeyse böyle bir sorunları yoktu. HHH Yasakmeyve adlı iki aylık şiir dergisinin 6. sayısında (OcakŞubat 2004) “Doğudan Zuhur Eden Şiirler” başlıklı Türkçe yazan Kürt şairler dosyası var. Sezai Sarıoğlu, Mehmet Butakın ve Metin Kaygalak adlı şairler, haklı olarak, kendilerini tanımlamak ve gelecekle ilgili bir etkinlik programı yapmak istiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve Türkçe yazan Kürt kökenli şairler “Türk şairi” olarak tanımlanmalarını, Türk dilini kullanarak yazdıkları şiirin “Türk şiiri” sıfatıyla betimlenmesini istemiyorlar. Türkçe yazan ve kendilerini “Türk şair” olarak tanımlayan şairlerden ayrılmak için türlü yollara başvuruyorlar. Anlaşılan “Türk” sıfatıyla sorunları var. Oysa bu bağlamdaki “Türk” sıfatının etnisiteyle, ırkla, soyla hiçbir ilişkisi yok. “Türk”, dilsel bağlamda vatandaşlık bağını ve yazı dili olarak Türkçeyi işaret ediyor. Türkçe yazan Kürt kökenli şairler “Türk şiiri” dememek için “Türkçe şiir”i kullanmayı yeğliyorlar. Bu yöntemin doğru olup olmadığını anlamaları için benim yöntemimi uygulasınlar, “Türkçe şiir”i İngilizce ve Fransızcaya çevirsinler. Bakın ne oluyor: “Poetry in Turkish” ve “Poésie en turc” ya da “Poème en turc”... Bunların Türkçe anlamı şudur: Türkçeye aktarılmış, yani çevrilmiş şiir. Oysa kendileri Türkçe yazıyorlar... Demek ki Türkçe yazan Kürt kökenli şairler “Türkçe şiir” önlem ve yöntemiyle kendilerini tanımlayamayacaklar. Yabancılar, örneğin İngiliz ve Fransızlar, şairlerin etnik kökenleri ne olursa olsun Türk diliyle yazılmış şiirleri “Turkish poetry” ve “Poésie turque”, yani “Türk şiiri” olarak tanımlarlar, tanımlayacaklar. Metin Kaygalak ve Mehmet Butakın söz konusu olduğu zaman da kendilerini Kürt olarak tanımladıkları için, “Kürt kökenli Türk şairi” tanımını kullanırlar. Bu tanımdaki “Türk”, söz konusu şairlerin vatandaşlığını ve yazdıkları dili işaret etmektedir. Dosyaya katkıda bulunan yazar ve şairler Kürt kökenli şair ve yazarların durumunun tartışılmasını istiyorlar. Ancak tartışmanın yapılabilmesi için kavramların ortak olması ve yanlış kullanılmaması gerekiyor. Örneğin Sarıoğlu, Kaygalak ve Butakın’ın yaptıkları gibi, “Literatürel” gibi sözcükler uydurarak İngilizce ve Fransızcaya katkıda bulunmamak ve “verili, diyalektik, nesnel karşılık, nesnel mütekabiliyet, mistik, Kemalizm, üniter vb.” gibi sözcükkavramları adını andığım üçlü gibi kesinlikle yanlış kullanmamak gerekiyor. Ve bir itiraz: Türkçe “Efendinin dili” değildir! Böyle bir tanım hem dilselyazınsal hem de politik olarak yanlıştır. (Hürriyet, 26 Mart 2004) Adana’da firari suç makinesine operasyon Adana’da 3 cinayetten aranan cezaevi firarisi İrfan Saygılı (40), özel harekât ekiplerinin düzenlediği operasyonla yakalandı. 2014’te cezaevinden firar etmesinin ardından 4 yıl içinde 3 kişiyi öldüren Saygılı’nın, tanınmamak için kılık değiştirdiği belirlendi. Saygılı, tutuklanarak cezaevine gönderildi. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle