09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 18 EYLÜL 2020 CUMA 300/2 10 350/230 290/200 310 /2 1 0 320 /1 7 0 310/130 290/1 10 300 /1 7 0 320/220 360/190 320/1 80 280/220 200/70 330/250 220/1 10 130/80 310/150 230/160 210/80 310 /1 7 0 260 /1 60 250 /1 80 TARİHTE BUGÜN 1851: Amerikan gazetesi New York Times yayımlanmaya başlandı. 1956: Efes’te 1926’dan beri sürdürülen arkeolojik kazılarda dünyaca ünlü Artemis heykeli gün yüzüne çıkarıldı. 2005: Afganistan’da 1969’dan bu yana ilk parlamento seçimleri yapıldı. Türkiye, Lübnan ve Sudan MAHMUT LICALI Kanser hastaları bir de bürokrasiyle uğraşıyor Önce mahkeme kararı sonra ilaç Kanser hastalıklarının teşhis ve tedavisinde kullanılması hekimler tarafından da gerekli görülen pek çok ilacın SGK tarafından karşılanmaması tartışmalara neden oluyor. Anayasa Mahkemesi’ne bu konuda yapılan başvuruda hastaların lehine karar çıkmasına karşın, SGK ilaçların bedelini karşılama konusunda hastalardan mahkeme kararı talep ediyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, taleplerle ilgili, hastalara mahkemeleri adres gösterdi. Bakan Selçuk, SGK’nin dava ko nusu olan ilaçların bedelinin mahkemenin karar vermesi durumunda kurum tarafından karşılanacağına işaret ederken CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “SGK, kişilerin ekonomik olarak tek başına karşılaması mümkün olmayan bedelleri bulabilen ilaçları ödemeyerek kanser hastalarını adeta ölüme terk ediyor” diye konuştu. Emir, “Hastaların bu yöndeki hak arayışları Anayasa Mahkemesi’ne kadar uzanıyor ve bu da yıllar alabiliyor. Üstelik SGK, Sağlık Uygulama Tebliğini (SUT) güncellemiyor ve aynı ilacı kullanan her bir hastanın mahkemeye gitmesini bekliyor. Her bir vatandaşın ayrı ayrı mahkemeye başvurması hastalar için büyük bir zaman kaybıdır. AYM kararlarına rağmen bu ilaçları SUT listesine almayıp vatandaşlara mahkemeyi adres göstermek sosyal hukuk devleti adına utanç vericidir” dedi. l ANKARA ‘Hekimlik hep yorucuydu ama hiç bu kadar tükenmiş ve çaresiz hissetmemiştim’ ‘Çığı elle tutuyoruz’ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, “Çember daralıyor. Salgınla mücadele yürütülmüyor. Bu süreci yönetenlere bir gün hastane leri gezmelerini öneriyorum. Hekimler çığı elleriyle tutmaya çalışıyor” dedi. “Hekimlik hep yorucu ve dert dolu bir iştir SIBEL ama hiç bu kadar tükenBAHÇETEPE miş ve çaresiz hissetmemiştim” diyen Prof. Şenol, “Salgını zaten hiç kontrol edemedik ama daha da yüksek düzeyde bir hale gelecek. Salgını yönetmeye sistem yetmeyecek” uyarısını yaptı. ‘Önümüz vahim’ Kontrolsüz ve çoklu odaktan bir toplumsal yayılım olduğunu vurgu layan Şenol, “ ‘Ankara, Vuhan oldu’ durumu yavaş yavaş diğer illerde de olacak. Hareketlenmeyi yüksek dü zeyde izleyeceğiz” dedi. “Zaten hiç kontrol edemedik ama salgın yüksek düzeyde bir hale gelecek” diyen Şe nol, “Bu ne demek: Birincisi, sistem her şey onunla meşgul olacak. İkincisi ise ha yatın açıldığı alanlarda aktif vaka taramala rını yaptıracak sistem ve test yetmeyecek, yani toplumsal salgını yönet Prof. Dr. Şenol meye ve yürütmeye sistem yetmeyecek. Ağır vaka sayı larının arttığını ve biriktiğini görü yoruz. Gördüğümüz vakalarda buz dağının yüzeyi... Önümüzü çok da ha vahim görüyoruz, bu, çok daha büyük endişe yaratıyor” değerlen dirmesini yaptı. ‘Personel hasta’ “Hekimler çığı elleriyle tutmaya çalışıyorlar” diyen Şenol, şunları söyledi: “Acil serviste mesela 810 yatırılması gereken hasta yatıyor ama yatak sayısı buna cevap veremiyor. Çünkü bu hastalar hem çok fazla hem de sistemi çok uzun süre meşgul eden hastalar. Hem yoğun bakım yatağı hem de normal yatak yok. Bir de hastalanıyoruz tabii ki... Mesela bizim hastanemizde şu anda büyük ölçüde personel sıkıntısı hastalık nedeniyle olmaya başladı. Her düzeyde personel hastalanıyor.” ‘Hastaneleri gezsinler’ Salgın ile mücadele sürecini de eleştiren Şenol, “Stratejik bir yönetim yok. Eleştiri sandıkları sesleri aslında uyarı gibi almak durumundalar” dedi. Şenol, özetle şöyle devam etti: “Haber vermeden Ankara’daki bir hastaneyi gezsinler. Test kuyruklarındaki insanları, kaç sıra verildiğini, acil servisleri ve poliklinik kuyruklarını görmelerini istiyorum... Yeterli yoğun bakım uzmanı yok. Gözyaşlarını tutamayan hasta yakınları... Telefonda, Batman’da yaşlı kalmadı her gün 10 cenaze diyen eski hastam... Artık çok ağır geliyor. Hayat yalnızca Covid değil, Covid alanı çok tıkadı, başka hastalar ve hastalıklar da sağlık bakımına erişemiyorlar... ” KURTULUŞ ARI ‘Hekimleri tehdit etmeyi bırakın’ Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrısı ile artan vaka sayılarına dikkat çekmek, hayatını kaybeden yurttaşların ve sağlık çalışanlarının anısına saygı amacıyla Türkiye’nin çeşitli illerinden hekimler ve sağlık çalışanları dün çalıştıkları hastanelerin bahçelerinde siyah kurdeleler takarak saygı duruşunda bulundu. İstanbul’da Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesinde bir araya gelen sağlıkçılar, “Bir sağlık çalışanı daha ölmesin. Hekimleri, tehdit etmeyi bırakın” dedi. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk, sağlık çalışan larının baskı ve tehditlere boyun eğmeyeceğini söyleyerek “Bugüne kadar 91 sağlık çalışanı yaşamını yitirdi. Son günlerde gerçekleri ifşa etmemiz iktidar partisi ve iktidar yanaşmalarını rahatsız ediyor” ifadelerini kullandı. Grup adına basın açıklamasını yapan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç ise “Hekimler olarak Covid19 mücadelesinde yalnız bırakılmayacaklarını gösterecek; hastalanan ve vefat eden arkadaşlarımızın ‘meslek hastalığı’ tanımını kabul edecek bir Sağlık Bakanlığı ve hükümet tutumu istiyoruz” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet İki sağlık emekçisi daha yaşamını yitirdi Türk Tabipleri Birliği, iki sağlık çalışanı dün koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. Sosyal medya hesabından açıklama yapan TTB, Rize’nin Çayeli ilçesindeki devlet hastanesinde diyaliz makinesi teknisyeni olarak çalışan İsmail Hakkı Sarı ile Konya Ereğli Devlet Hastanesi’nde sağlık memuru olan Ahmet Averi’nin koronavirüs enfeksiyonu nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. l Haber Merkezi Takan yok Vaka ve ölüm sayılarındaki artışa karşın tatil bölgelerinde maske ve sosyal mesafe kuralları unutuldu. Antalya’nın Konyaaltı Plajı’nda güneşlenenlerin maske takmaması ve sosyal mesafeye uymaması tepki çekti. NECATİ SAVAŞ Kuran kursunda korona Muğla’nın Menteşe ilçesinde Merkez Erkek Kuran kursunda bir Kuran kursu hocasının Covid19 test sonucu pozitif çıktı. Kuran kursu karan tinaya alındı. Kuran kursuna gönderilen 40 çocuğun da aileleriyle birlikte karantinaya alındığı belirtiliyor. l Haber Merkezi 17 EYLÜL PERŞEMBE Böcek’in testi negatif Koronavirüs tedavisi sonrası akciğerlerinde oluşan yırtılma nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in kontrol amaçlı yapılan son PCR test sonucu negatif çıktı. Başkan Böcek’in durumunun stabil olduğu kaydedildi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Böcek’in tedavi gördüğü hastaneyi ziyaret etti, doktorlar ve aileyle görüştü. l Haber Merkezi 109 BİN 985 1648 8.965.165 7 BİN 315 %7.1 66 1143 298 BİN 39 1372 263 BİN 745 Çocuk parkları kapatıldı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yük sek artışın yüzde 39.7 ile Kayseri’de olduğunu açıklamasından sonra, il mer kezindeki çocuk parkları bir ay sürey le kullanıma kapatıldı. Cuma gününden itibaren geçerli olmak üzere ilçede bulunan piknik alanları ile oto pazarı 15 gün kapalı kalacak. l İHA Başta R.T. Erdoğan olmak üzere saymaya başlarlardı: “Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arap, Boşnak, Roman, Pomak, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Gürcü... Müslüman, Nusayri, Hıristiyan, Musevi, Şii, Alevi, Dürzi...” Böyle yoklama yapar gibi ad saymanın hiçbir demokratik nedeni yoktur. Bu tür saçma sayım dünyanın bütün ulusal devletlerinin nüfusu için yapılabilir. Yeryüzünde herhangi bir ırk ve etnisiteye dayalı devlet yoktur. Olamaz! Fransa’da başta Alsaslılar, Lothringerliler, Bretonlar, Korsikalılar, Oksidanlar, Flamanlar, İtalyanlar, Katalanlar, Basklar, Yahudiler, Sintiler ve Romanlar olmak üzere toplam 50 kadar etnik topluluk var. Ve onlarca inanç topluluğu. Ama Fransa’da bir cumhurbaşkanı, başbakan ya da bakanın sınıf öğretmeni gibi yoklama yaptıklarını duymadım. Çünkü Fransa ulusal, üniter ve laik bir ülke. Tıpkı Türkiye gibi (!)... HHH Yukarıda adlarını andığım etnik topluluklar, üzerinde bulundukları toprağın adını taşıyan devletin vatandaşı oldukları zaman başka başka adlar taşırlar: Fransız, İspanyol, Türk, İtalyan, Kanada, Avustralya... Kimlik ve pasaportlarında bu ülkelerin adı yazar. Böyle devlerlere modern ulus devletler denir. Çok etnisiteli ve çokdinli ulusal (ulus) devletler. Türkiye bir ulus devlettir ama Lübnan ulus devlet değildir. Suudi Arabistan bir ulus devlet olmadığı gibi nasıl bir devlet olduğu da belli değildir. HHH Bundan önceki Lübnan’la ilgili iki yazıyı boşuna yayımlamadım. Demokratik bir ulusal devletin anayasasında “... Cumhuriyeti vatandaşları falanca ve filanca etnik topluluklar ile küncüden büyük, mercimekten küçük inanç cemaatlerinden oluşur” diye yazmaz. Anayasa gereği, Türkiye Cumhuriyeti’nde Türklerin cumhurbaşkanı, Kürtlerin başbakan, Lazların TBMM başkanı olduğunu; öteki bakanlıkların, valiliklerin, kaymakamlıkların, belediye başkanlıklarının geri kalan topluluklar arasında paylaşıldığını düşünün; bütün makamların elemanlarının patronun etnisite ve inancına göre seçildiğini... HHH Lübnan’ı iyi bilirim: Lübnan’da bizim bildiğimiz, medeni, laik evlenme akdi (nikâh) yok. İnsanları mensup oldukları din ve inançların din adamları evlendiriyor. Sivil (medeni) nikâh yaptırmak isteyenler Kıbrıs’a gidiyor ya da Türkiye’ye geliyor. Miras hukuku da cemaatlere göre. Bu konuları yazar, entelektüel, sanatçı, akademisyen arkadaşlarla Beyrut’ta ve Paris’te kaç kez konuştuk kim bilir. İnsanları patlamış mısıra çevirdiği için hepsi mevcut düzenden şikâyetçiydi. Fransa gibi Türkiye gibi bir laik düzen istiyorlardı. Ayrışmak değil, kaynaşmak istiyorlardı. Cumhurbaşkanı Michel Aoun, Lübnan’ı içinde bulunduğu kaostan çıkarıp kurtarmak için ayrımcı anayasanın yerine laik bir anayasa istiyor. Bakalım ne olacak. HHH Yabanca basından: “Sudan Başbakanı Abdallah Hamdok ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi Kuzey (SPLMN) grubunun lideri Abdul Aziz Alhilu tarafından perşembe günü imzalanan anlaşmanın odak noktası, din ve devlet işlerini birbirinden ayıran laik yasaları hayata geçirmek. Sudan hükümeti tarafından yapılan açıklamada, anayasanın din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ilkesine dayanması ve ülkede ayrımcılığın sona erdirilmesini teşvik etmesi gerektiği vurgulandı. Anadolu Ajansı İngilizce servisine göre açıklamada, ‘Sudan, çokuluslu, çok dinli ve çokkültürlü bir toplumdur. Bu çeşitliliklerin tam olarak tanınması ve yerleştirilmesi teyit edilmelidir’ ifadeleri yer aldı. Açıklamada ayrıca, ‘Sudan’ın, tüm vatandaşların haklarını güvence altına alan demokratik bir ülke haline gelmesi için, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır’ ifadesine yer verildi; tarafların yapacağı anlaşmanın inanç, ibadet özgürlüğü ve dini uygulama özgürlüğünü tüm vatandaşlar için tam ve eşit olarak olarak garanti edeceği vurgulandı. Açıklamada, ‘devletin resmi bir dininin olamayacağı ve hiçbir yurttaşın da dini kimliğinden ötürü ayrımcılığa tabi tutulamayacağı’nın altı çizildi.” HHH Türkiye’nin içinde bulunduğu taçlı virüs salgını, hukuk skandalları, ekonomik sorunları varken benim elin Lübnanı’yla uğraşmama, Sudan’la ilgilenmeme sakın kızmayın. Yıllar önce “Mısır Türkiye’nin Geleceğidir” (Hürriyet, 29 Aralık 2010) adlı bir yazı yayımlamıştım. Mısır, Sudan, Lübnan, Afganistan AKP’nin Başyücelik rejiminde Türkiye’nin geleceğidir. Ama geçici olarak... Bunu kuşkusuz biliyorlar ama İslamcı popülizm, içinde besleği hınç ve intikamdan asla vazgeçmiyor ve her şeyi yağmalıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle