09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 18 EYLÜL 2020 CUMA l Murat Sayın l Zafer Temoçin l Ahmet Öztürklevent l Mehmet Selçuk l Alinur Uğurpakkan l Murteza Albayrak l Cem Koç l Akdağ Saydut l Engin Selçuk l Burak Ergin YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU l Kemal Urgenç l Cemalettin Güzeloğlu l Ercan Baysal l Zeki Bol CUK Günel ALTINTAŞ Bahçeli, “Anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya çalışmak” suçunu işleyenler için idam cezasının yasalaştırılmasını önermiş. Aynı suçu dini siyasete alet ederek işleyenler de herhalde diri diri gömülür o zaman! H Telefon şirketleri vatandaşı paket paket soyuyor, ilgililer ise ilgisiz. Otoyol mudur, köprü müdür ki bu, canım kardeşim, kullanmadığımız internetin, etmediğimiz telefonun parasını ödüyoruz? Hem de yıllık, iki yıllık sözleşmelerle. H Dışarıdaki dostlar neyse de, içerideki dostlar mutlaka sırıtır. H Müziğin gücüne bakar mısınız? Saçma sapan şarkı sözlerini bize keyifle dinletiyor. “Öyle bir sevgili bulmuş ki, seni unutacakmış.” Çok unutur! Seçim vaadi olan “millet bahçeleri”nin maliyeti 1.6 milyar lira. Bahçe değil, Ali Baba’nın 40 haramileri bekleyen çiftliği! H Roman yurttaşlar “GÜZEL PARTİ” kurmuş! Seçelim, güzelleşelim! H Sanat altın bileziktir. Aman dikkat! “Demir kelepçe”ye dönüşmesin! H 2020 ve 2021 Eğitim Öğretim Yılı zili 21 Eylül’de aşırı artan masraflarla çalacak. Çanlar da veliler için çalıyor! H Türkiye, yanlış stratejilerle “Yalnızlık diplomasisi” uyguluyor: Yurtta yalnız, dünyada yalnız! Yurtta yanlış, dünyada yanlış! H Bozacının şahidi bonzaici! Al sana ülkedeki vaziyetin özeti... H Sadece dolar değil, dış politikamız da zirvede: Rusya, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye arasında arabuluculuk teklif etti... H Fastfood hayatınızı paket mi yapalım yoksa burada mı yaşayacaksınız? Trump l Kadir Doğruer l İsmet Lokman HÜSREV BEY’İN GÜNLÜĞÜ / Günhan AYDIN Güzel Bir Gündü Aslında 14 EYLÜL: Çok küçüktüm, çok çocuktum… Yaşlı bir dostum vardı, çok yaşlı, dünyadan bile yaşlı görünürdü bana; zaten biz ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım dünyanın hep genç kalacağını çok geç anladım, bir bebekten bile genç… Kasım sonlarıydı, bahçede oturuyorduk. Kırçıllı paltosunu hatırlıyorum, parmaklarının arasındaki sönmüş sigarayı; ne tuhaf şeyler hatırlıyor insan; tıraşsız yüzünü… Dallara tutunmayı başarmış tek tük kuru yaprakların arasında uçuşan, nereye konacağını bilmeyen birkaç avare kar tanesi vardı. Bugün o bahçenin önünden geçtim; onca sene, hepsi birkaç avare kar tanesi; bir türlü gelmeyen sonbaharda. “Çocukluk namütenahi bir memleket sanki genç dostum, zamandan öte tüm mümkün mekânları saran, sarmalayan,” demişti; parmaklarının arasındaki sigarayı hatırlıyorum. Çok iyi arkadaştık. Bahçenin önünden geçtim, parmaklarımın arasında aynı sigarayla. 16 EYLÜL: “Büyümekte zımni bir mukavele hissediyorum… bencil bir ketumluk… itimat edemiyorsun bazen” dedim Cüce Ragıp’a, “Sanki bildikleri bir şey var da, bize söylemiyorlar; gizli saklı haller” “Ben cüceyim, çocuk değilim, sıkıntı yapma” dedi Ragıp. Israrları karşısında yılıp sabah yürüyüşü teklifini yine kabul et mek zorunda kaldım. Yürüyüşlerimiz sırasında patatesli poğaça, çubuklu market dondurması, bitter gofret ne bulsak yediğimizden yorgun bacaklar ve şaşkın midelerle dönüyoruz yuvalarımıza. Manavdan marul alıp çeşmede yıkayıp yemişliği var yürürken. Serin serin iyi gelmiş, ara sıra faydalı şeyler yemeliymişiz, ben de ister miymişim bir yaprak… “Donuk buluyorum ben de, bir donma hali, ifadesiz suratlar, gerçekçilik adına sakil bir mutabakat…” “Ne diyorsun oğlum” diye sordum, “Büyümekten bahsediyordun ya” dedi… “Kapattık biz o defteri,” dedim. İçler acısı muhabbetimizle Güneş Sokak’ın köşesine geldiğimizde kasveti dağıtan matrak bir manzarayla karşılaştık. Bir sanat galerisinin girişinde koskocaman harflerle “sanat hayattır” yazıyordu. Korkarım kıyamete kadar sıkılmayacaklar bu zevzekliklerden… “Ne kadar çarpıcı, heyecan uyandırıcı bir ifade” dedim “aynı kanaatteyim” dedi Ragıp, “peki ama hayat nedir?” “İnek içti” dedim… Güzel bir gündü aslında. Seviyorum küçük dostumu. Sonra pek konuşmadan Last Penny’ye kadar yürüdük. Geldiğimizde Tom Waits çalıyordu. Ben limonata istedim, Ragıp makarna. “Manyak mısın oğlum” dedim. “İyi değilim, sen karışma” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle