09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 16 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA YAĞIŞLI HAVA GELIYOR Türkiye cuma günü yağışlı havanın etkisine giriyor. Hava sıcaklığı yağışla beraber azalarak mevsim normallerine düşecek. 310/160 360/240 270/170 300/210 310/180 310/100 290/100 310/160 380/220 370/210 300/170 310/220 290 /1 60 330/260 250/160 180/80 300/190 300/270 230/150 300/200 260/180 300/200 TARİHTE BUGÜN 1935: Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası açıldı. 1961: Yassıada yargılamalarında idama mahkum edilen Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cezaları infaz edildi. 1982: Lübnan’da Sabra ve Şatilla kamplarında katliam. Salgının yükünü canlarıyla ödeyen sağlık emekçileri, iktidara acil önlem çağrısı yaptı Bir kez daha uyardılar Türk Tabipleri Birliği (TTB), tüm illerdeki tabip odalarıyla birlikte “Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz Haftası” ilan edilen 14 ve 18 Eylül tarihleri arasında siyah kurdele takma, yürüyüş ve saygı duruşu gibi eylemler yapma kararı aldı. Eylem kapsamında dün Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi önünde bir araya gelen ve koruyucu tulum ile gözlük takan hekimler ve sağlıkçılar, 8 günde 8 hekimin yaşamını yitirdiğini anımsatarak “Suçu vatandaşa, yükü hekimlere ve sağlık çalışanlarına yıkanların tarihsel sorumluluğunu her gün hatırlatacağız” dedi. İstanbul Tabip Odası çağrısıyla dün Çapa’daki İÜ önünde bir araya gelen hekimler ve sağlık çalışanları Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Poliklinikler binası önüne temsili yürüyüş yapmak istedi ancak polis izin vermedi. Yasak kararı üzerine fakülte önünde açıklama yapıldı. Yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin fotoğraflarının taşındığı ve “Yönetemiyorsunuz, ölüyoruz” yazılı pankartın açıldığı eylemde konuşan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, “Sağlık çalışanları için motivasyona ciddi bir ihtiyaç vardır. Covid19 hastalarının mutlaka mesleki hastalık olarak kabul edilmesi, yetkililerin bununla ilgili gerekli kanunu çıkarması gerekmektedir. Ayrıca kişisel koruyucu ekipman, hastanedeki çalışma koşullarımız, çalışma saat Çapa’da bir araya gelen hekim ve sağlık çalışanları “Suçu vatandaşa, yükü hekimlere ve sağlık çalışanlarına yıkanların tarihsel sorumluluğunu her gün hatırlatacağız” dedi. KURTULUŞ ARI Sağlık çalışanı yaşamını yitirdi Türk Tabipleri Birliği dün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde eczane personeli olarak çalışan Mesut Yiğit’in salgın nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. “Ülkeyi yöneten yetkili kişi ve kurumlardan sal gın tedbirleri, salgın büt 15 EYLÜL SALI çesi, salgın koordinasyonu, salgın planlaması ko nusunda acil, kapsayı 110 BIN 412 67 cı ve inandırıcı program açıklamalarını bekliyo 1742 1202 ruz. Hiçbir salgın, halkın bireysel çabasıyla önlene 8 MILYON 742 BIN 535 294 BIN 620 mez” dedi. Kamu özel idaresi odaklı milyarlık ki 7186 1327 ralara neden olan şehir hastanelerinin insanı de % 7.1 261 BIN 260 ğil sermayeyi ve kârı ön celediğini kaydeden Kılıç, “İlk adım olarak birinci lerinin azaltılması baktığımız hasta basamak sağlık hizmetle sayısının mantıklı hale getirilmesi rinin kamusal bir perspektifle yeni çok önemlidir” diye konuştu. den düzenlenmesini, sağlık çalışan Grup adına basın açıklamasını larının çalışma sürelerinin 6 saate okuyan İstanbul Tabip Odası Yöne indirilmesinini istiyoruz” dedi. tim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç ise l Haber Merkezi Prof. Dr. Tütün, ritim bozukluğu sonucu ölümlerin yaşandığına dikkat çekti ‘Sıtma ilacı’ tehlikesi Orhan Yıldırım EĞİTİMİŞ BAŞKANI: Öğretmenlere test yapılsın MEHMET İNMEZ Eğitimİş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, 21 Eylül’de başlayacak yüz yüze eğitim öncesi ilkokul öncesi ve ilkokul 1. sınıf öğrencilerine ders verecek 120 bin öğretmene ücretsiz test yapılması çağrısı yaptı. Test yapılmaması durumunda öğretmenler, veliler ve öğrencilerin virüs almasının yüksek ihtimal olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir okula para göndermedi. Maske ve dezenfektan yok. Ayrıca, İŞKUR okulları temizleyecek yardımcı eleman alımı yapmadı. Öğrenciler, veliler ve öğretmenler nasıl güvenli olacak?” dedi. Okulların salgın önlemlerini alamadığını söyleyen Yıldırım, “Veliler endişeli. Çünkü okullarda dezenfektan, maske, siperlik, kolonya, ateş ölçer de yok. Bunun nedeni Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaz başından bugüne kadar bütçe sağlamaması. Ayrıca, yardımcı hizmetli alımı da yapılamıyor” değerlendirmesini yaptı. Öğretmelere yönelik testin eğitim başlamadan önce yapılması gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, “Öğretmenler pazartesi gününe kadar teste sokulup sonucunu aldıktan sonra, öğrencilerin karşısına çıkmalıdır” dedi. l İZMİR ‘YETKİLİLER SAHİP ÇIKMADI’ İDDİASI Cenaze evde kaldı AILE SALGINA YAKALANDI SELAHATTİN GÖKATALAY Malatya’da koronavirüs tedavisinin tamamlandığı söylenerek taburcu edilen Bektaş Kaya eve geldikten 1 saat sonra yaşamını yitirdi. Malatya Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin cenazeyi toprağa vermek için eve gelmediği bu nedenle ailenin salgına yakalandığı ileri sürüldü. İddiaya göre, Akçadağ ilçesinde yaşayan Bektaş Kaya, önceki gün koronavirüs teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. Tedavisinin tamamladığı söylenerek evine gönderilen Kaya, 1 saat sonra yaşamını yitirdi. Kaya’nın cenazesi ise sabahtan akşama kadar evde bekletildi. Kaya’nın durumunu sosyal medya hesabından açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin cenazeyi almak için araç dahi göndermediğini belirterek “Pandemi dönemini iyi yönettiğini söyleyenler bir cenazeyi gömmekten aciz. Bu Türkiye’nin gerçeğidir. Türkiye’nin birçok yerinde bu şekilde cenazeler bekliyor. İnsan utanç duyuyor. Ailenin tamamı korona olmuş durumda. Aradan 7 saat geçmesine rağmen cenaze bekliyor” diye konuştu. Ağbaba’nın açıklamasının ardından ekiplerin saat 19.00’dan sonra gelerek cenazeyi evden aldıkları bildirildi. l MALATYA SALGINDA 366 GAZETECI YAŞAMINI YITIRDI İsviçre’nin Cenevre kenti merkezli sivil toplum kuruluşu Press Emblem Campaign (PEC), mart başından bu yana 47 ülkede en az 366 gazetecinin koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. PEC’in araştırma sına göre, Latin Amerika ülkelerinde 205, Asya’da 90, Avrupa’da 28, Afrika’da 22 ve Kuzey Amerika’da da 21 gazeteci virüs nedeniyle öldü. 82 gazetecinin hayatını kaybettiği Peru listede ilk sırada. l AA SARP SAĞKAL Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ufuk Tütün, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) listesinden çıkardığı hidroksiklorokin ilacının (sıtma ilacı), Türkiye’de koronavirüs tedavisinde test yapılmayan yurttaşlar için de kullanılmasına ilişkin, “Bu ilaç kalpte ritim bozukluğu yapıyor. Hasta olmayan kişiler için de kullanılması ritim bozuklukları sonucu ölüme yol açabilir” dedi. Türkiye’de hidroksiklorokin ilacı koronavirüs hastaları için kullanılmaya devam ederken, Ankara Tabip Odası, geçen hafta yaptığı açıklamada, ilacın koronavirüs testi olmayan ancak virüs hastası biriyle teması olan kişiler için de kullanılmaya başlandığını bildirdi. Hastaneler dolu İlacın testsiz kişilerde uygulanmasının riskini değerlendiren Prof. Dr. Ufuk Tütün, “İlacın tek dozunun vücuttan atılım süresi 48 saat. Vücutta birikme ve zehirleme sıkıntısı oluyor” dedi. İlacın kalpte ritim Ufuk Tütün bozukluklarına yol açtığına dikkat çeken Tütün, “Yapılan bir araştırmada hastaların yüzde 3040’ının ritim bozukluğu nedeniyle vefat ettiği, bunun da söz konusu ilaca bağlı olabildiğini söyleniyor. Çoğu yerde de bu ilaç kullanılmıyor” diye konuştu. Koronavirüs hastalarının evde tedavi sırasında yaşadığı sıkıntılara da değinen Tütün, şunları kaydetti: “Şu anda hastaneler dolu. Sadece ağır vakaları almaya çalışıyorlar. Bu durumda hastalar evlerine gönderilmek zorunda kalınıyor. Kontrol artık yok gibi. Hastalara evine git diyorsunuz ama dışarlarda geziyor. Hastalık Türkiye’de ve dünyada patlamış vaziyette. İnsanlar bir şey yapmadı demisinler, diye sahneye oynuyoruz. Yapmamız gereken insanların dikkat etmesi, maskelerini takması ve temizliğe önem vermesi.” l ANKARA Restoran görünümlü kulüpler kapanıyor İçişleri Bakanlığı’nın 81 il valiliğine gönderdiği genelgeye göre, salgın süresince kapalı olması gereken,15 Mart 2020’den önce ruhsatı gazino, pavyon, diskotek, bar, birahane, taverna veya gece kulübü olan, bu tarihten sonra ruhsatı nı kafe, restoran, lokanta ve benzeri olarak değiştirip yasağı delenlere yönelik denetimler yoğunlaştırılacak. Salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirleri devre dışı bırakacak şekilde çalışan işletmeler kapatılacak. l Haber Merkezi Tiyatro, opera ve bale yasağı kalktı T iyatro gösterimleri ile opera ve bale temsilleri, il hıfzıssıhha kurullarının kararları dışına alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “İçişleri ve Sağlık bakanlıklarımız ile yaptığımız değerlendirmeler neticesinde, açık ve kapalı alanlarda sahnelenecek tüm tiyatro gösterimleri ile opera ve bale temsilleri bakanlığımızca yayımlanan ‘Kültür ve Sanat Tesislerinde Kontrollü Normalleşme Süreci Genelgesi’ndeki kurallara uyulmak koşulu ile il hıfzıssıhha kurullarınca alınan kararların kapsamı dışına alınmıştır” denildi. Özellikle pandemi nedeniyle zor günler geçiren sanat dünyasında büyük tepki gören yasak böylece kalkmış oldu. Bakanlık, konserler için açıklama yapmadı. l ANKARA 40. yılında 12 Eylül’ü ister istemez anımsarken Ülkelerin tarihinde mutlu günler olduğu kadar mutsuzluk çağrıştıran günler de vardır. 12 Eylül 1980 bunlardan biri ve yakın tarihimizde sonuçları bakımından en karanlık ve yıkıcı olanıdır. 1960’larda yaşanan görece demokrasi ortamı 1970’li yıllarda askeri muhtıralar ve demokrasi karşıtı etkinliklerle aşındırılıp 1980 darbesiyle yok edilmiştir. 1980 darbesinin hedeflerinden biri de kurucu ve yöneticilerinden biri olmaktan her zaman onur duyacağım Türkiye Barış Derneği’ydi.. Hemen hepsi ülkemizin tanınmış aydın, öğretim üyesi, siyasetçi ve sanatçıları olan Türkiye Barış Derneği yöneticileri 1982 şubatmart aylarında tutuklanarak cephanelik olarak yapılmış olan Maltepe Askeri Cezaevi’ne kapatıldılar. İddianame hazırlanması aylar sürdü. Taş koğuşlarda yaklaşık kırk kişi, o sırada ceza yasasında ağır bir suç konusu olan komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla aylarca tutuklu kaldık.. Duruşmalara kelepçelenerek ve tek tip cezaevi giysileriyle götürüldük. Birbirimize zincirlendiğimiz de oldu. HHH Maltepe’den Sağmalcılar Cezaevi’ne sevk edildiğimizde, orada (cinayet, tecavüz, hırsızlık vb.) suç konularından tutuklu mahkumların bulunduğu koğuşlara dağıtılmak istendik. Bu canice girişim, büyük ölçüde, Barış Derneği tutukluları ararındaki İstanbul Barosu Başkanı Avukat Orhan Apaydın’ın ve dışarıdaki avukat kardeşi Burhan Apaydın’ın çabalarıyla önlendi. Topluca konulduğumuz kaçakçılar koğuşunda da birkaç ay kaldıktan sonra serbest bırakıldık. Fakat dava devam ediyordu. O süreçte hükümetin manevi kişiliğine hakaret suçlamasıyla kesinleşmiş bir yıl hapis cezam daha vardı. Ayrıca ben TYS’ye açılmış bir davada ve yanı sıra Türkiye Komünist Partisi’ne karşı yine TCK 142. maddesi uyarınca açılmış bir başka davada da sanıktım. Ceza yasasında, iki 141142 mahkumiyetinin idam cezasına dönüştürüleceği yönünde de bir hüküm bulunmaktaydı. Bu nedenle Barış Derneği davasının Kasım 1982 tarihindeki karar duruşmasına rapor alarak katılmadım. Nitekim o duruşmada sekiz yıl ağır hapis ve bir o kadar sürgün cezasına çarptırılanlar arasındaydım. O gün o uğursuz salonda bulunan sevgili arkadaşlarım daha orada kelepçelenecek ve yaşamlarından yıllar çalınacaktı. HHH Bu kez teslim olmamak kararındaydım. İstanbul’da bugün anlatılması ve anlaşılması güç ve acı koşullarda bir ay kadar saklanarak bana ait olmayan bir pasaportla ülke dışına çıkmayı denedim ve ne mutlu ki başarabildim. Başarısızlık, o günlerin koşullarında, büyük olasılıkla “faili meçhul” kurbanlarından biri olmamla sonuçlanırdı… Bugünkü ben, o gün böyle biri girişimi göze alabileceğim konusunda kuşkuluyum… Bir yıl kadar sonra da o sırada dört yaşındaki kızımın ve annesinin, yurtdışına çıkış izni verilmediği için onlara ait olmayan pasaportlarla, dostların yardımlarıyla bulunduğum Fransa’ya gelmelerini sağlamayı başardık. Birkaç ay sonra kızımın ablasını da zorunlu olarak yine benzer yollarla yurtdışına çıkarabildik. Bunlar, 1980 darbesinden bizim hissemize düşen, büyük olasılıkla en küçük acılardır HHH Fransa’da 1985 başından 1989 ortalarına kadar süren sürgün yılları ayrıca güç ve acı zamanlardı. Bütün davaların beraatla sonuçlanması sonucunda beklemeksizin ülkeye, bu kez işsizliğe ve kesintiye uğrayan yaşamlarımızı onarma çabalarına dönüş yaptık. Onlar da ayrıca sıkıntılı yıllardı. Bütün bunlar bizler için ne bir yakınma ne de bir övünç konusu olabilir. Çekilen sıkıntılar, yurdumuza, insana ve emeğine, özgürlüğe, adalete ve aydınlığa olan inancımızın bedelidir. Tekrar başlayacak olsam, aynı yollardan, inandığım değerlere aynı bağlılıkla geçmekte bir an duraksamam. Bu süreçte yitirdiğimiz dava, cezaevi ve sürgün arkadaşlarımı saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. Ne mutlu barış ve özgürlük savaşçılarına!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle