09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 16 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA DOLAR AVRO STERLIN FAİZ BORSA ALTIN CUMHURİYET EKONOMİ ALTIN 24 AYAR 7.4860 0.2 kuruş 8.8700 2.3 kuruş 9.6990 0.4 kuruş 13.33 0.02 puan 1.111 4 puan 3170.92 12.93 lira 4.70.41 1.2 lira Koç Topluluğu’nun önemli isimlerinden, iş ve eğitim insanı Suna Kıraç dün vefat etti Topluma adanmış hayat Hem iş hem toplumsal hayatında önemli çalışmalar yürüten Suna Kıraç, Türkiye’nin sanayi, eğitim, kültür ve sanat alanlarındaki gelişmesine kalıcı katkılar sundu. Koç ailesinin önemli isimlerinden, iş insanı ve tutkulu bir eğitim gönüllüsü Suna Kıraç, 79 yaşında dün vefat etti. Suna Kıraç, Vehbi Koç ve Sadberk Koç’un Semahat Arsel, Rahmi Koç ve Sevgi Gönül’den sonra, son çocuğu olarak 3 Haziran 1941’de doğmuştu. Koç Holding açıklamasındaki şu vurgu ise Kıraç’ın bütün hayatını özetledi: “Cumhuriyetimizin değerleriyle yetişmiş, gerek iş gerek toplumsal hayatta başardıklarıyla ülkemizin sanayi, eğitim, kültür ve sanat alanlarında gelişmesine önemli katkılar sundu.” Eğitimini Arnavutköy Kız Koleji’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde bankacılık ve finansman alanlarında alan Suna Kıraç, Vehbi Koç ile çalışmaya başladığı 1961’den Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’nden ayrıldığı 2010’a kadar Koç Holding’de aktif görev yaptı. ‘İrtibatı sağlardı’ Uzun yıllar Vehbi Koç’la çalışan ve bu dönemi 1988’de “Koç’ta 44 Yılım” adlı bir kitaba dönüştüren Bernar Nahum, Kıraç’ın Koç Holding’teki yerini ve babasıyla ilişkisini şöyle anlatıyor: “Suna Kıraç, Koç Holding yönetimi Fındıklı’ya yerleştikten sonra kendini göstermeye başlamıştır. Bir ‘sağ kol’ bulmakta ısrar edilecek olunursa bu unv an yalnız Suna Kıraç’a verilebilir. Çünkü, Suna Kıraç, kardeşleriyle babaları arasında irtibatı sağlama görevini üstlen miş bulunmaktadır...” Aktif iş hayatının yanı sıra Koç Özel Lisesi ve Koç Üniversitesi’nin kuruluşlarına öncülük eden Suna Kıraç, TEGV, Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, Pera Müzesi, Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı gibi kurumların hayata geçişinde önemli rol oynadı. Eğitim, kültür, sanat ve sağlık konularında önemli katkıları olan Kıraç, bu konulardaki çalışmaları nedeniyle “T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyası”, “London School of Business Honorary Fellowship” gibi önemli ödüller aldı. ‘Bize örnek oldu’ Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Talat Halman, Suna Kıraç’ın “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” adlı kitabında Kıraç’ın çok yönlü kişiliğini şöyle anlatıyor: “Kendisi ve dünyayla alay edebilmesi en hoş tarafıdır. Bir yandan hem iktisadı, maliyeyi, ticaret âlemini çok iyi izler ve bilirdi. Bir yandan da sanata ve kültüre meraklıydı. Büyük bir tiyatro merakı vardı.” Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ise dün yaptığı açıklamada Kıraç’la ilgili şuna dikkati çekti: “Dostluğunu her zaman arayacağım Suna Kıraç, kıymetli anılarımızda ve geride bıraktığı başarılı kurumlarda her zaman yaşayacaktır. Kadınların çalışma hayatına katılması ve sorumluluk alması konusunda hepimize örnek olmuştur.” l Ekonomi Servisi Suna Kıraç babası Vehbi Koç’la beraber. Suna Kıraç için bugün 10.30’da Koç Holding’in Nakkaştepe’deki merkezinde, 12.00’de Altunizade’deki Tatbikat Camii’nden tören düzenlenecek. Babasının kızı… Suna Kıraç’ın eşi İnan Kıraç’ın kardeşi ve uzun yıllar Koç Topluluğu’nda üst düzey yöneticilik yapan Can Kıraç, 1995 yılında yayımlanan “Anılarımla Patronum Vehbi Koç” adı kitabında Suna Kıraç’ı, babası Vehbi Koç’la benzerliğini ve ilişkisini şu vurgularla anlatıyor: “Vehbi Koç’un Suna Kıraç ile iş ilişkileri 1960’larda başlamış ve 1973’te Sadberk Hanım’ın vefatından sonra bir ‘yakınlaşma’ dönemi ne girmişti... İkisinin de benzer ve ortak tarafları bulunmaktadır; sorumluluk taşıma yetenekleri, çalışma stilleri birbirlerine çok uygundur. Konuların ve sorunların derinliğine inm e kararlılıkları, hatta not tutma merakları tıpatıp aynıdır... İnsanlardan şüph elenme veya onlara güven duyma duyguları müşterektir. Olayların parasal yönünü düşünmeleri bile tam bir paralellik içinde bulunmaktadır.” SUNA KIRAÇ ‘Eğitim, kendine güvendir’ Suna Kıraç, 2006 yılında yayımlanan “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” adlı kitabında eğitime verdiği önemi şu sözlerle anlatıyor: “Tekrar üstüne basarak şunu ifade etmek istiyorum ki eğitim ufuk demek, görüş demek, kendine güven, verimlilik ve kalite demektir. Dolayısıyla çağa ayak uydurmak, çağı yakalamak ancak iyi eğitilmiş berrak kafalarla olur. Tarifleri çok iyi yapılmış, önlemleri çok iyi alınmış, çağdaş bir milli eğitim politikası gerekir. Ancak bu şekilde Türkiye’nin genç kuşakları iyi yetiştirilebilir. Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkar. Amerika’da 21’inci yüzyılda üç önemli sektör olacağı söyleniyor: Eğitim, sağlık, haberleşme ve medya. Bu açıdan da bakarsak, gerek devletin, gerek özel sektörün eğitime fon ayırmaları gerekmektedir.” Suna Kıraç ve Rahmi Koç. Şirketler krizi doğru yönetirse hisse değerleri yüzde 20 artıyor. Ucuz kredi bitti, satışlar hız kesti. Ağustosta 170 bin konut satıldı Konut için borç Krizi yönetemeyenin hisse değeri de düşüyor Sigorta ve yönetim danışmanlığı konularında hizmet veren Aon, “Karmaşık ve Dalgalı Dönemlerde Karar Almak: Covid19’u Yönetmenin Anahtarları” başlıklı bir rapor yayımladı. Rapora göre, kurumlar bir krizi başarıyla yönettiklerinde, krizi takip eden yıl içerisinde hisse değerleri yüzde 20’ye kadar artabiliyor. Krizi başarıyla yönetemeyen kurumların hisse değerleri ise yüzde 30’a varan oranda düşüş gösterme tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Aon Türkiye Eş Üst Yöneticisi (CEO) Selda Oknas Tanbay, “Liderler bir yandan belirsizliklerle uğraşırken diğer yandan da kurumlarını geleceğe hazırlamak için planlarını doğru bilgilerle yapmalılar” dedi. l Ekonomi Servisi almaya devam Ülke genelinde konut satışları 2020 Ağustos’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 54.2 artarak 170 bin 408’e çıktı. Ancak aylık bazda düşüş yüzde 25 oldu. Böylece kamu bankalarınca verilen düşük kredi faizlerinin etkisiyle iki aydır önce 190 bini aşan, ardından 230 binle rekor kıran konut satışları, ağustos ayında yıllık bazdaki artışa rağmen aylık bazda hız kesmiş oldu. konut satışı ve yüzde 15.5 ile en yüksek paya sahip olurken, İstanbul’u 3 bin 891 konut satışı ile Ankara ve 3 bin 193 konut satışı ile İzmir izledi. Diğer yandan, Türkiye genelinde ikinci el konut satışları 2020 Ağustos’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69.2 artarak 118 bin 285’e çıktı. l Ekonomi Servisi 76 bini kredili satış Satılan 170 bin adet konutun 76 bin adedi kredili satış olurken, sıfır konut satışı 52 bin 123 adet olarak açıklandı. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 30.6, ipotekli satışların payı da yüzde 44.6 oldu. İpotekli satışlarda İstanbul 15 bin 367 konut satışı ve yüzde 20.2 pay ile ilk sırayı aldı. İpotekli konut satışının en az olduğu il 2 konut ile Hakkâri oldu. İlk satışlarda ise İstanbul 8 bin 103 Şirketler revizyon için bankada Bazı büyük şirketler kredi yeniden yapılandırmalarında, bu anlaşmaların önemli koşullarından biri olan varlık satışlarının pandemi sürecinde yapılamaması nedeniyle revizyonlar ve vadeleri uzatmak adına tekrar bankalarla görüşüyor. Konuya yakın dört kaynağın verdiği bilgiye göre, yeniden yapılandırmaların bir parçası olan varlık satışları salgın sürecinde düşük değerlemelerden dolayı sekteye uğradı ve şirketler daha önceki ödeme planlarında revizyon istedi. Doğuş ön hazırlıkta Bir kaynak, pandemi sürecinde kredi yapılandırmalarının sayısının arttığını belirtti. Aynı kaynak, Yıldız Holding’in söz konusu revizyonu yeni açıkladığını belirterek “Doğuş görüşmelerin ön hazırlığında, diğer bazı büyük yapılandırmalar şu anda tekrar bankalarla masada... Çünkü yapılandırmaların bir parçası da varlık satışları, ancak bu dönemde hiçbir şirket sahibi, bu koşullarda şirketini ucuza satamıyor, satmak istemiyor. Dolayısıyla bunların tekrar masaya gelmesi kaçınılmaz” dedi. Doğuş Grubu konuyla ilgili Reuters’a yaptığı açıklamada “Bankalarla düzenli ve mutat görüşmelerimiz her zaman olduğu gibi iyi ilişkiler çerçevesinde devam etmektedir” dedi. Yıldız ise konuyla ilgili sorulara yorum yapmadı. l Reuters Ayrışan Çin ve Türkiye Gelişmiş olarak nitelendirilen ekonomiler, 2007 8 sonrası işsizlik, talep yetersizliği, düşük büyüme hızı, deflasyona yuvarlanma tehlikesi ile durağanlığa girmişken, koronavirüs Covid19 etkisiyle durağanlık ekonomik krize dönüştü. Virüsün, ekonomi üzerinde daraltıcı, işsizliği artırıcı etkileri, yılın ikinci çeyreğinde daha da belirginleşti. Revize edilse, kesin olmasa da daralma ABD’de yüzde 9, Avrupa Topluluğu Avro bölgesinde yüzde 11.8, İngiltere’de Brexit etkisiyle de yüzde 30’a yakın, Japonya’da yüzde 28.1 olarak gerçekleşti. Daralan dünya ekonomisinden ayrışan tek ülke Çin oldu. Çin, yavaş da olsa ekonomik büyümesini sürdürdü, ihracatını ve dış ticaret fazlasını artırdı. Geçen yüzyıllarda emperyal güçlerin zorla uyuşturucu sattıkları bir ülkenin günümüzde siyasal ve ekonomik açıdan başat konuma gelmesi, önyargısız olarak incelenmesi gereken bir olaydır. Çin’in bugünkü konumunu, ekonomik analizi olmayacak ama bu gelişmenin gizi, büyüsü bir Çin atasözünde aranabilir. “Hedefin bir yıl ise pirinç ek, on yılsa ağaç dik, yüzyıl ise insan yetiştir” atasözüne uygun hareket eden Çin, üreterek, dikerek özellikle de insan yetiştirerek bugünkü başat konumuna ulaştı. Biz ise tarım ürünü net ihracatçısı iken, buğday hatta saman ithal eder duruma düşerek, orman varlığımızı rant için yakarak, maden arıyoruz diye yok ederek, yerlerine daha sonra kuruyan fidanlar dikerek övündük. Siyasal ikbal güdüsü ile ve/veya ideolojik saplantılarla çocuklarımızın azımsanmayacak bir bölümünü imam hatip liselerine yönelterek hatta zorlayarak eğitim düzeyini, kalitesini düşürdük. Daha vahimi çocuklarımızın bir bölümünü din istismarcılarının eline düşmesini engelleyemedik. Günümüzde kamuoyuna yansıyanlar bir aysbergin görünen kısmı olabilir. Yaşanan istismar, taciz, hatta tecavüz olaylarının, ne gibi fiziksel, psikolojik travma, bozukluklar yarattığını da tam bilmiyoruz. Çin, pozitif olarak dünya genelinden ayrışırken biz, yüksek işsizlik, daralma, hızlı enflasyon, ulusal paramızın aşırı değer yitirmesiyle de dünyadan zıt yönde ayrışarak, kırılgan, riskli ülkeler grubunun ön sıralarında yer aldık. AKP, yüksek yıkım gücüyle yalnız mevcudu değil, geleceği de tahrip ediyor. Yakınma, eleştiri yeterli ve etkili olmuyor, laf değil çözüm gerekiyor. Siyasal partiler, sivil toplum örgütleri, vakıflar sorunun bir parçası olmamalı, çözüm üretmelidirler. Siyasal partiler, STK başkanlıkları, kişisel egoların tatmin yeri olmamalı, topluma karşı sorumluluklarını, yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Demeç vermek, sorunları yinelemek, içeriği tartışmalı bildirgeler yayımlamak çözüm getirmiyor. Ülkenin geleceğini, eksenini, Karadeniz de bulunan doğalgaz, Kaz Dağları’nda çıkarılacak altın madeni değil, yetişmekte olan kuşakların tercihleri, nitelikleri belirleyecektir. Diploma ticareti yapan sözde vakıf üniversiteleri kuracağımıza, çocuklarımızın bir bölümünün din tacirlerinin eline düşmesini görmezden geleceğimize; konservatuvarlar, araştırma merkezleri, laboratuvarlar kurabilseydik, sanatçılar, bilim insanları, araştırmacılar yetiştirebilseydik, ülkemizin etkinliği, saygınlığı da bu günkünden farklı olurdu. Kalkınma, kişinin yalnız gelirinin artması değil, değer yargılarının, davranış biçiminin değişmesi, yaşam kalitesinin yükselmesidir. Ülkenin geleceğini yetişmekte olan kuşaklar belirleyeceğinden, eğitim kalitesinin yükselmesine, gençlerin, tarikatlarıncemaatlerin şeyhlerin güdümünde heder olmalarını önleyecek önlemlere odaklanmamız gerekir. Vatandaşına iyi eğitim vermek devletin yükümlülüğü, görevidir. Devlet, kişilerin değil, toplumun, ülkenin çıkarlarını gözeten, vatandaşa karşı sorumlulukları olan bir kurum olarak algılanmalıdır. Vakıflar, STK’ler, eğitim, sanat, sağlık, spor alanlarında kamu görevi niteliğinde hizmetleri yerine getirerek kamunun yükünü hafifletebilirler. Bizde ise kamuya yararlı olanlar bir yana bırakılırsa, şirket, dernek statüsünde olanlar, vakıf etiketi altında kurularak kamuya yardımcı olacakları yerine, kamudan kendi lehlerine kaynak aktarmaktadırlar. Vakıfların, STK’lerin kamuya katkıları sınırlı ölçülerde kalmaktadır. Sorunların çözümü için, tarikatların, cemaatlerin, şeyhlerin toplumdaki etkinliğinin azaltılması da gerekir. Faaliyetlerini yasaklamak, hele hele denetim altına alınmaları gibi önerilerin çözüm getirmeyeceği, geçmiş denemeler sonuçları dikkate alındığında etkili olamayacağı açıktır. Sorunun çözümü, devletin vatandaşa eğitim vermesi sorumluluğunu yerine getirmesine, gerekli olanakları vatandaşına sağlamasına bağlıdır. Geri kalmış yörelerde sanayileşme, eğitim işlevi de yaparak kişilerin değer yargılarının değişmesine katkıda bulunacağı gibi, kişilerin cemaat, tarikat, emperyal güçlerin tuzaklarına düşmesine de engel olur. İyi niyetli, kamu yararı gözeten, özverili, yetenekli kişilerin göreve gelmesiyle sorun çözülebilir. Ülkenin gerçek zenginliğinin yetenekli insan kaynağı, beşeri sermayesi olduğu dikkate alınmadan, maddi varlık arayışını çözüm olarak algılamak, Türkiye’nin dünya genelinden zıt yönde ayrışmasını hızlandırır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle