Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 13 EYLÜL 2020 PAZAR PAZAR YAZILARI Bikini ile yaşanan şok... Baden Württemberg eyaleti Tuna ve Ren nehirleriyle Konstanz gölü arasında, çoğu Karaormanlar’da tam 60 kaplıcasıyla Almanya’da en çok kaplıcaya sahip eyalet. Stuttgart da kaplıcalarıyla Budapeşte’nin ardından en çok şifalı suya sahip Avrupa kenti. Stuttgart’ın yarım saat kuzeyindeki tarihi üç kaplıcadan biri de Bad Rappenau. Bu küçük kente şu sıralar insanlar sadece tuzlu sularda şifa aramaya gitmiyor, gitmişken iki ay önce açılan BikiniARTmuseum’u da ziyaret etmeden dönmüyor. II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından atom bombalarıyla güçlenmek isteyen ABD, Pasifik Okyanusu’ndaki doğa harikası Bikini atolünü nükleer deneme sitesi olarak seçmişti! 30 Haziran 1946’da bu adada patlattığı ilk atom bombasıyla da tüm insanlığı şoke etmişti. Bu bombanın hemen ardından, 5 Temmuz 1946 günü, Paris’te başka bir “bomba” patlamıştı! Fransız moda tasarımcısı Louis Réard, kent sosyetesini kapalı yüzme havuz Molitor’daki bir defileye davet etmişti. Bu etkinlikte, Casino de Paris’te çıplak sahneye çıkan Micheline Bernardini, ilk bikiniyi sunmuştu! Louis Réard, iki küçük kumaş parçasından oluşan mayoya, beş gün önce şoke olmuş insanları daha çok “şoke etmek” amacıyla, Pasifik atolü “Bikini”nin adını vermişti! Kadınlar AHMET ARPAD “küçücük mayo”yu hemen giyememiş, çünkü ilk yıllarda birçok ülke kumsalında yasaklanmıştı. Soğuk ülke insanlarının sıcak ülkelerin kumsallarına, denizine koşmaya başladığı 1950’li yılların sonundan günümüze özgür kadın bikiniden vazgeçmiyor. Bad Rappenau’daki BikiniARTmuseum’u ziyaret edenler binin üzerinde değişik, şaşırtıcı, güzel, çirkin mayoyla karşılaşıyor. Bunlardan dört yüzü bikini. İçlerinde Marilyn Monroe’nun, Brigitte Bardot’un, Esther Williams’ın giymiş oldukları da var. Dior, Chanel, Pucci markaları göze batıyor. Bikinin yaratıcısı Louis Réard’ın kalıtı on altı bikiniden on ikisi burada. İçlerinde en değerlisi 1948 yapımı “Golden Réard”. Salonlarda gezinenler “yüzme kültürü”nün on sekizinci yüzyıl sonlarından günümüze geride bıraktığı aşamaları yaşıyor. İki yüz yıl önce Avrupa’nın kıyılarında erkekler çıplak denize girerken kadınlara tepeden tırnağa kapanmaları burkini örneği şart koşulurmuş! İki cinsin BikiniARTmuseum bir arada yüzmesine ancak 1920’lerde izin verilmiş. Almanya’da iktidara gelen Hitler ise 1932’de çıkardığı bir yasayla insanların daha kapalı mayolar giymesini şart koşmuş! Bad Rappenau’daki Almanya’nın ilk bikini müzesinin kurucusu Alexander Ruscheinsky, otoyol yakınındaki büyük benzinci, tamirci ve lokanta tesisinden kazandıklarının bir bölümünü bu müzeye yatırmış! Teknik müzesi bir ‘cennet’ Concorde, Tupolev, RollsRoyce, Bentley... 20. yüzyıl tarihine damga vurmuş buluşlar. 1970, 1980’li yıllarda saatte 2 bin 300 km. hızlarıyla ses duvarını aşan, 18 bin metre yükseliğe çıkan, ParisNew York arasını 3.5 saatte alan süpersonik yolcu uçakları Concorde FBVFB ile Tupolev Tu144 sanki ikiz. Yan yana duruyorlar. Biri Fransa’da, diğeri Sovyet Rusya’da inşa edilmiş olan bu iki uçak birbirlerine çok benziyor! Bu nedenle uzun yıllar karşılıklı bir “endüstri hırsızlığından” söz edilmiş, ancak bu sav hiç kanıtlamamıştı. Tupolev, Ruslarla yapılan uzun görüşmelerin ardından, deniz ve karayolundan getirilip 2001’de müzeye konmuş. Yaşamında 5 bin 473 uçuş yapmış olan Concorde da 2003 yılında Paris’ten Sinsheim’e gelmiş! Bikini müzesine sadece on beş dakika uzaklıktaki küçük Sinsheim inanılmaz bir teknik müzesiyle ünlü. Önündeki alanda duran iki dev uçağı kilometlerce öteden görmek mümkün. Sinsheim müzesinde sadece Concorde’la Tupolev yok. Dünyanın dört bir köşesinden getirtilmiş 60 sivil ve askeri uçak da büyük alanı kaplıyor. İçlerinde Junkers, Douglas, Iljuschi gibi tarihi uçaklar var. Müzenin salonlarını 300 tarihi otomobil dolduruyor. Hepsi de çalışır durumda. İçlerinde 1920’li, 1930’lu yıllardan 16 Mercedes, 19211941 arası sipariş üzerine yapılmış zengin otomobili 11 Maybach dikkatleri çekiyor. Tabii böyle bir müzede tarihi RollsRoyce, Bugatti ve Alfa Romeo’lar da eksik olamaz! Sinsheim’daki müzenin tarihi lokomotifler bölümü de bir “cennet”. Burada sergilenen ve hemen hemen hepsi çalışan 20 dev buharlı lokomotifin yanında insanlar cüce kalıyor. İçlerinde Çin’den getirtilmiş 152 tonluk buharlı lokomotif “Qian Jin”, 1975 yılında 250 km. hıza ulaşmış Alman yapımı Transrapid, 19201980 arasında Avusturya, İsviçre ve İtalya Alpleri’nde çalışmış 110 tonluk “Krokodil” de var. mail@ahmetarpad.de Hamlet bugün olsaydı “Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu”. Shakespeare, 420 yıl önce varo ASLIHAN luşu, yakışıklı Prens DAĞISTANLI AYSEV Hamlet’in ağzından işte böyle sorgulamıştı. Meşhur oyununda 14. yüzyıl Danimarkası’nı anlatıyordu. Çürümüş, hastalıklı bir düzen ve elinde kuru kafa tutan yarı deli bir hükümdar vardı. Korona yoktu. Usta bugün yaşasa bu oyunu nasıl yazardı?.. Loş, siyah beyaz bir sahne. Sosyal, ekono mik, ekolojik dengesizliklerle kör topal yürü yen koronalı bir dünya... Tepesinde Hamlet. Elinde bir maske: N95. Soruyor: “Maske tak mak ya da takmamak”... 2020’nin yok satan, üstünde en fazla tartışılan tüketim malı şüphe siz maske. Google’da sadece “corona mask” hakkında iki milyar arama sonucu mevcut. 2020’nin imajı en hasar gören organizas yonu ise Hamlet’e atfettiğimiz maske soru suna verdiği çelişkili açıklamalarıyla manşet leri süsleyen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ). Ce nevre merkezli DSÖ, önceleri sadece “has talar ve sağlık personeli kullanmalı” dediği maskeyi, ilerleyen günlerde “herkes taksın”a getirdi. Kafaları karıştırdı. Hangi maske ti pi kullanılsın (N95, cerrahi, kumaş vb.) açık lamaları, stoka göre vitrine ürün koyan es naf gibi algılandı. Neticede maske konu sunda herkes bildiğini okudu: Uzakdoğulu lar alışıktı, sorgulamadan taktı. ABD’de mas ke kullanımı politik görüşe göre ayrıştı. Tür kiye, nispeten çabuk adapte oldu. Almanya, Fransa, İtalya, Avusturya nisanda maskeliy ken, komşu İsviçre Avrupa’nın nazlısıydı. İs viçre, 6 Temmuz’a kadar maskeye direndi. Salgının civcivli aylarında bile markette, res toranda, toplu taşımada, hatta havalimanın da maskesiz, ateş ölçümsüz, karantinasız ya şam devam etti. Ancak 2. dalga kapıya daya nınca, daha sıkı tedbir isteyenlerin sayısı art tı, tartışma sona erdi: Kapalı alanlara maske zorunluluğu getirildi. Bugün 400’ü aşan günlük yeni vakasıy la İsviçre nisan sonundaki seviyelerde. Ney se ki ölüm yok denecek kadar az. Okullar açık. Tek değişiklik, distopik bir film kare si gibi yüzlerindeki maskelerle sınıfta oturan çocuklar. Psikolojik nedenler... İsviçreliler her konuyu enine boyuna etraflıca düşünür. Misal Cenevre Gölü üstüne ikinci bir köprü olmalı mı, olmamalı mı tartışması 32 yıldır devam etmektedir. Bir 30 yıl daha sürmesi olasıdır. Keza, AB’ye üyelik 28 sene boyunca tartışılmış, pek çok kez oylanmış, İsviçrelilerin 2008’de Schengen’e razı gelmesiyle neticelenmiştir. (Yıllar sonra bu konu 27 Eylül referandumuyla tekrar gündemde.) Huy böyle olunca, maske de doğal olarak Hamletvari bir varoluş sorgusuna maruz kaldı. Dünya sahnesinde güven başrolünü oynayan, gelenekçi, çevreci, kendi kurallarını koymaya alışık İsviçrelilere bir maske ardına gizlenmek ağır geldi. Kaliforniyalı psikolog Dr. Moe Gelbart’a göre, maskeye olan tutumumuzun ardında psikolojik nedenler yatıyor: Maske bazılarımız için kişisel özgürlüğe tehdit, otorite altına girme ve korkaklık ifadesi. Belki de bilincimizin geri planında oynayan kovboy filminde “bu bir banka soygunudur” diyen maskeli bir haydut imgesi var. Ya da on binlerce kişinin izlediği antik Yunan tiyatrosu: Ağlayangülen maskeler ardına gizlenmiş, kim oldukları belirsiz oyuncular... 2020’de insanlığı adeta takanlar, takmayanlar olarak kamplaştıran maske, Alpler’in huzurlu, güvenli ülkesi için bir nevi özgürlüğe sansürdü. Velhasıl, eğrisi doğrusuyla ne zaman kural kondu, İsviçre’de maske takmayan kalmadı. asliaysev1@gmail.com İngiltere’de sağlıkçıların eylemi Dünyayı sarsan yeni tip koronavirüs krizinde vaka sayısı 28 milyonu aşarken can kaybı 920 bin 905’e yükseldi. İngiltere’nin başkenti Londra’da sağlıkçılar, sendikalar ve aktivistler hükümetin sal gına müdahalesinin yetersiz olduğu gerekçesiyle meydanlardaydı. Rusya Sağlık Bakanlığı, dünyanın ilk tescil edilen aşısı Sputnik V’nin ilk partisinin Rusya’nın bölgelerine gönderildiğini duyurdu. Öte yan dan Hollanda hükümeti, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa Birliği dışındaki ülkelere mart ayından bu yana uygulanan seyahat yasağını esnetiyor. BBC’nin haberine göre Türkiye’deki profesyonel sporcular yarından, iş insanları da 21 Eylül’den itibaren vize başvurusu yapabilecek. İthaka, Odysseia ve Eugenia “İthaka’ya doğru yola çıktığın zaman, dile ki uzun sürsün yolculuğun, serüven do sonra gittiğim İyon Denizi’ndeki bu Yunan adasında, sonunda kendi İthaka’sını bulduğunu anlatan İspan lu, bilgi dolu olsun. Ne Lestrigonlar yol yazar Eugenia Rico ile tanıştım dan kork ne Kikloplardan ne de öf ve onun yolculuğuna eşlik ettim bir keli Poseidon’dan. Bun süre... lardan hiçbiri çıkmaz kar Rico, daha önceden şına, düşlerin yüceyse, hiç görmediği bir li gövdeni ve ruhunu in mana girdiğinde yol ce bir heyecan sarmışsa culuğunun tez bit eğer. Dile ki uzun sürsün AYŞE FERLİEL meyeceğini bilmiyor yolun. Nice yaz sabahları BAROUNOS du. National Geog olsun, eşsiz bir sevinç ve raphic dergisine ha mutluluk içinde önceden zırladığı bir yazı çer hiç görmediğin limanlara girdiğin!.. çevesinde şubatta ziyaret ettiği Hiç aklından çıkarma İthaka’yı. Ora (İyon Denizi’nde bulunan) Kefalon ya varmak senin başlıca yazgın ama ya Adası’nın ardından İthaka’ya ge yolculuğu tez bitirmeye de kalkma çen Rico, koronavirüs pandemisiy sakın. Varsın yıllarca sürsün, daha le mücadele kapsamında uygulanan iyi; sonunda kocamış biri olarak de önlemler nedeniyle İthaka’da mah mir at adana, yol boyunca kazandı sur kalmış. Tiyatro ve sinema oyun ğın bunca şeylerle zengin.” (Çeviri: cusu olan eşi Nadav Malamud ve Cevat Çapan) kızı İris ile 6 aydır İthaka’da bulun İthaka Adası’na doğru yola çıktı duğunu, gevşetilen seyahat sınırla ğımda, İstanbul’dan İskenderiye’ye malarına karşın adada kalmayı sür göç etmiş bir Rum ailesinin çocu dürmek istediğini anlatan Rico, “Ba ğu olan ünlü Yunan şair Konstan na kalsa, sonsuza dek burada ya tinos Kavafis’in şiirindeki bu dize şardım” diyor. ler vardı aklımda. Bir yandan da (Liverpool ve İstanbul’da da bir sü Daha fazla dayanışma re kaldıktan sonra, yaşamının ge ve özgürlük... ri kalanını doğduğu İskenderiye’de Dünyada 100’ü aşkın ülkeyi zi geçirmiş olan) Kavafis’in esinlen yaret etmiş ve pek çok farklı yer diği ve şiirinde atıfta bulun de yaşamış olan Ri duğu Homeros’un Odysse co, çağdaş İspanyol ia Destanı’nda, Odysseas’ın edebiyatının önem yurdu olarak anlatılan li isimlerinden bi İthaka’ya dönebilmek için ri olarak değerlendiri (on yıllık Troya Savaşı’nın ar liyor. İspanyol El Pa dından) karşılaştığı engelle is gazetesi, “Eugenia, ri (insan yiyen dev Lestrigon İspanya’da gerçekten lar ve tek gözlü mitolojik ya müthiş genç yazarlar ratıklar kiklopları) düşünü yordum. Büyülü ya da kor Rico olduğunun kanıtı” yorumunu yapıyor ken kunç yaratıkların yıldırma disi hakkında. dığı, bambaşka diyarlardaki çeşit İthaka’ya gelmeden önce li maceralarla dolu yolculuğunun Venedik’te yaşayan Rico, koronavi ardından memleketine, sadık eşi rüs salgını nedeniyle şubatta Vene Penelope’ye ve oğlu Telemachus’a dik Karnavalı’nın (son iki gününün) kavuşan Odysseas’ın yaptığı gibi iptal edilmesinin ardından son kita engelleri aşıp hedefine ulaşmak için bı “Sessizliğin Öyküsü”nü yazmaya her şeyi göze almak mıydı önemli başladığını anlatıyor ve “Sessizlik olan? Yoksa, Kavafis’in hissettirdiği, le gelen sevgi ve acıyı anlatmak is kendi ruhunda çeşitli korkular taşı tedim. Yazmak bir tercih olmaktan madan (ve amacı ne olursa olsun), çıkmıştı, ölüme karşı yazıyordum yaşam denen yolculuğun tadını çı artık” yorumunu yapıyor. karabilmek miydi aslolan? İşte bu İnternette yayımlanan kitabın sorularla kısa bir yaz tatili için yıllar da Rico, “korkunun pasaportu olmadığı”nı yazıyor. Koronavirüs krizinin bir dönüm noktası ve insanlık için büyük bir fırsat olabileceğini belirten Rico’ya göre “daha fazla birlik, dayanışma ve özgürlük yolunu seçme” şansımız var, çünkü “Covid19 bize kaderimizin ortak olduğunu, başka bir seçeneğimizin olmadığını, hayatta kalmak için birleşmek ve işbirliği yapmak zorunda olduğumuzu gösteriyor.” Korkunun beyni öldürdüğünü vurgulayan Rico, “Bencil ve aslında yapayalnız olanlarla dolu bir dünyanın yarattığı korkuya karşı yazdım ‘Sessizliğin Öyküsü’nü” diyor. “Mükemmel romanların çoğunun, aslında kendisi müthiş olan yaşam yolculuğunu anlattığını düşünüyorum ve karşılaştığımız, dışarıdan gelmiş gibi görünen Kikloplar ve Sirenlerin gerçekte bizim içimizde olduğuna inanıyorum. Yunanistan’a geldiğimde anladım ki yola devam etmek yersiz. Ithakamı buldum, Kavafis’in şiirinde İthaka bir metafor, yolculuğun, varış noktasından daha önemli olduğu mesajı var, ama yalnızca yolculuğun kendisi değil önemli olan, varabilmek de önemli; eve, çocukluğuna dönebilmek. Homeros’un Odysseia destanında İthaka hem geçmişle, yani çocukluk anılarıyla ilgili hem de gelecekle, yaşamının geri kalanını geçirmek istediği yer. Benim için de öyle.” Koronavirüs krizi, orta yaş krizine denk gelen, yaşamını sorgulayan, iç hesaplaşması yapan, “konfor alanı”ndan çıkıp, “elini taşın altına sokmaya” hazırlanan, bir gün ölecek diye her gün ölmeden, her anı duyumsayarak yaşayan ve kendi Odysseia destanını çoktan yazmaya başlamış olanlar, ya da hâlâ İthakasını arayanlar varsa aranızda, Rico’nun anlattıklarında, yaşadıklarında ve romanlarında kendilerinden bir parça bulabilirler. Rico, “Eros ve Kafka” üçlemesinde (Hüzünlü Aşıklar Los amantes tristes, Beyaz Ölüm La muerte blanca, Gizli Çağ La edad secreta), dostluk (filia), sevgi (agapi) ve aşk (eros) temalarını işliyor. Yapıtlarından Yunancaya çevrilen de var (Hüzünlü Âşıklar). iamail2005@gmail.com Cakarta’da salgına karşı farkındalık kampanyası çerçevesinde sokaklarda boş tabutlar gezdiriliyor. Tabutu gösterip maskeye razı etmek! Yeni tip koronavirüs (Covid19) ba şımıza bela olduğundan beri, maskeler günlük haya GÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN tın vazgeçil mez bir parçası ve tartışmalı gündem başlığı. Salgına karşı korunmadaki öne mi, ne kadar işe yaradığı, evde dikilen maskeler, sağlıkçıların taktıkları, kul lanma talimatları, şifreyle gelenler, hi be edilenler..! Bazı ülkelerde zorunlu olmaması, kiminde ise takmayana ce za uygulanması, sokaklarda yetkiliden vatandaşa maske taktın takmadın geri limlerinin sıkça yaşanması... Tüm bu tartışmalar arasında Endonezya’nın başkenti Cakarta’da maske kullanımını teşvik için dikkat çe kici bir uygulama başladı. Bu ölümü gösterip sıtmaya razı etmek türünden... Tabutu gösterip maskeye razı ediyor! Uygulama kapsamında halka açık yer lerde maske takmadığı tespit edilen ki şilere derhal ceza seçenekleri sunulu yor. Bunlardan en çarpıcı olan, bir kapa ğı açık bir tabutun içine girip bir dakika süreyle yatmak! Bunu istemeyenlerse ya toplum yararına gönüllü işler yapa cak, temizlikçöp toplama vb. gibi ya da verilen para cezasına katlanacak. Güney Cakarta Polis Şefi Budhy Novi al, “Salgında gerçek bir tabutta yatma riski mevcut. Maske kuralını ihlal eden ler bu riski almış ama aynı zamanda başkalarını da aynı riske atmış oluyor. Öyle sorumsuz davrandıklarında sonu cun ne olacağını görmeleri ve hissetme leri açısından bu tecrübeyi yaşatmak is tedik, şimdilik çok yeni, deniyoruz, hal kın maske takmak konusunda tutumu nu ne kadar değiştireceğini görmek is tiyoruz, ona göre uygulamaya devam edeceğiz” diyor. Tabutlu uygulama bununla da kalmı yor. Şehrin başka bir bölgesinde de bit mek bilmeyen cenaze merasimleri şek linde halkın içinde dolaşıyor. Koruyucu giysiler giymiş, maskeli görevliler cena ze arabalarına konulmuş boş tabutlarla şehirde turlar atarak maske takmanın önemini pekiştirmeye çalışıyor. Kimi so kaklara, yol kenarlarına salgında kaybe dilen hayatları hatırlatacak küçük tabut lar yerleştiriliyor. Kendi cenaze törenin!.. Cakarta yönetimi bu fikri ordan mı almış bilmiyorum ama benzer bir uygulama 2010’lu yıllarda Güney Kore’de de epey popüler olmuştu. Anımsayanlar vardır belki, ölmeden tabuta girmeyi tecrübe ettiren bu deneyimin haberleri dünya basınında da yer bulmuştu. Güney Kore’de sahte cenaze töreni tecrübesi sunan şirket, kendini bir tür tedavi merkezi olarak adlandırıyordu. Törenin yapıldığı salon loş ışıkla aydınlatılmış, yan yana dizilmiş birçok tabut, yanlarında birer küçük masa üstünde mum, peçete... Salonda sahte ölüm törenlerine hazırlanan adaylara önce bir video ile talimatlar anlatılıyor, sonra bir örnek hazırlanmış kefenler giyiliyor ve yanı başlarındaki masada duran kâğıtlara hislerini, vasiyetlerini yazıp bir süre sessiz oturduktan sonra tabutun içine girmeleri isteniyordu. Tabutta yaklaşık 2.5 saat yattıktan sonra “Haydi artık kalkın, derin bir nefes alın, yeniden doğdunuz, hayata yeni bir başlangıç yapın” komutuyla seans bitiyordu. Katılımcılar ağlamaklı girdikleri tabuttan çıktıktan, şoku atlattıktan kısa bir süre sonra neşelerine kavuşup, selfie çekiyordu!.. Bu işi organize eden firma Hyowon Program sorumlusu ücretsiz olan bu deneyime 2012’den 2016 yılına kadar 15 bin kişinin katıldığını belirtmiş. Katılanlar arasında ölümcül hastalığı bulunanlar, intihar düşüncesi olanlar da yer aldığı gibi sadece bu deneyimi yaşayarak hayatlarına bir renk katmak isteyenler de varmış... Hatta elamanlarını bir motivasyon programı dahilinde bu deneyimi yaşaması için gönderen şirketler bile olmuş. Ondan sonra işlerine sıkı sıkı sarılsınlar, hallerine şükretsinler diye olmalı! Şirkete göre, genel olarak katılımcılar deneyim sonrasında tazelendiklerini hissettiklerini ve hayata farklı bir bakış açısıyla baktıklarını, intihar etmek isteyenler düşüncelerinden vazgeçip hayata, ailelerine daha sıkı sarıldıklarını belirtmiş. Cakarta’da salgınla mücadele çerçevesinde farklı açılardan yaklaşım geliştirilse de tablo zorlu... Her yerde olduğu gibi Endonezya’da da savaşta ön cephede çarpışan sağlık görevlileri zor durumda, büyük kayıplar yaşanıyor. Endonezya Tıp Derneği’nin açıklamasına göre, 107 doctor, 8 diş hekimi, 70 hemşire Covid19 nedeniyle yaşamını yitirdi. gjtozkoparan@hotmail.com