02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 3 AĞUSTOS 2020 PAZARTESİ HES ve doğalgaz kombine santrallarında iyi araştırma yapılmadığı için kayıp yüksek. Birçoğu satışa çıktı Santrallarda büyük hata YENADER Başkan Yardımcısı ve Güriş Holding Enerji Grup CEO’su Ali Karaduman: Fizibilitesi yanlış olan santralın kârlılığı olmaz. En az 100 HES’e baktım, hepsinde öngörüler hatalı. Santralların bir kısmı sökülüp başka ülkelere gönderiliyor. Güriş Holding Enerji Grup Üst Yöneticisi (CEO) ve Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Başkan Yardımcısı Ali Karaduman, pandemi sürecinde en çok termik ve doğalgaz kombine güç Santrallarının olumsuz etkilendiğini vurgulayarak “Pandemide şunu gördük: iyi ki yenilenebilir enerji kaynaklarımız var ve enerjisiz kalmadık” dedi. Özellikle hidroelektrik santralı (HES) ve doğalgaz kombine güç Santrallarında iyi fizibilite yapılmadan yatırım yapıldığına dikkat çeken Karaduman, “Şimdi bu alanlarda sıkıntı baş gösterdi. Türkiye’deki Santralların bir kısmı sökülüp diğer ülkelere yatırıma gönderiliyor. Bunun devlet tarafından çok iyi incelenerek o Santralların doğru yapılıp yapılmadığının denetlenmesi lazım” diye konuştu. Hedef 1000 MW n Şirket olarak enerjide şu anda neler yapıyorsunuz? 1958’de kurulan Güriş Holding inşaat, endüstri enerji ve turizm alanlarında var. Nükleer santrallar dışında her şeyi yapan bir firmayız, otoyollar, HES’ler, termik santrallar... 2004 kendi Santrallarımızı niye yapmıyoruz dedik ve ilk defa jeotermalle başladık. Ardından Belen rüzgâr santralını yaptık. İşi ehli firmaların yapması gerekiyor ki Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımlar doğru olsun. Nasıl ki yemek ihalesine çıktıysanız seçeceğiniz firmanın daha önce yemek yapıp yapmadığını araştırıyorsanız, enerji sektöründe de enerji yatırımı yapmamış bir firmaya yatırım yapma imkanı verilmemeli. Ama maalesef Türkiye’de bazı kurgular geç kaldı. Hiç enerji santralı yapmayan firmalar enerji santralı yapınca bu sefer tekniğine uygun olmayan santraller sıkıntı yaratmaya başladı. Rüzgârda elektrik üreten 2’si yurtdışında olmak üzere 24 santralimiz mev cut. Bu alanda 581 MW üretim kapasitesiyle ilk sıralardayız. Kosova ve Ukrayna’daki Santrallarımızın kurulu gücü 62 MW. 7 jotermal ve 6 HES’imiz var. Toplamda 958 MW yenilenebilir enerji üretiyoruz. Bu yılın sonunda 1000 MW’a çıkacağız. n Bundan sonra ağırlığınız yenilenebilir enerjide de mi olacak? Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) sürecinin uzaması ve Yenilenebilir Enerji ve Kaynak Alanlarının (YEKA) devreye girmesiyle daha çok büyümeyi hedefliyoruz. Hibrit santrallar yönetmeliği çıktı, oradaki eksikler giderilirse oraya bakacağız. Tabii Türkiye’de büyüme hedefleri biraz azaldı o yüzden yurtdışına ağırlık vermeye başladık. Ukrayna’da yeni bir lisans daha aldık. Avrupa’da her yere büyük MW’lara bakıyoruz. Enerjide hedefimiz 2 bin MW. n Enerji sektörü pandemi sürecinden nasıl etkilendi? n Bu dönemde gerek doğalgaz kombine güç Santralları gerek termik ve doğalgaz Santralları minimum düzeyde çalıştı. İthal girdili üretimin fazla olduğu santrallara üretim düştü. Pandemide şunu gördük; iyi ki yenilenebilir enerji kaynaklarımız var ve enerjisiz kalmadık. Mesela pandemiden dolayı bizim jeotermalde yatırım yaptığımız Santralların önemli hammaddeleri Çin’de kaldı. Bazı Santralların ekipmanlarını getiremediğiniz için devreye alamadık. DEVLET IYI DENETLEMELI n Santralları işin ehli firmalar yapmalı dediniz, burada ne tür hatalar yapıldı? En önemli olay projenin doğru fizibilitesinin yapılması. Fizibilite süresi ne kadar kısaysa hata oranı da o kadar yüksek olur. Maalesef sektörde özellikle HES’lerde çok gördük. En çok satışa çıkan da HES’lerdir. Sadece ben gidip en az 100 HES’e bakmışımdır, hepsinde de fizibilitesinde öngörülen değerin yüzde 50 altında. Su ve akış miktarı iyi tespit edilemediğinden, tribün seçimleri iyi yapılmadığından ve yatırımı hemen yapayım diye düşünüldüğü için çok büyük kayıplarımız söz konusu. Doğalgaz kombine güç Santrallarınde da aynı hata yapıldı. Doğalgaz ithal girdi, dolarla alıyorsunuz TL ile satıyorsunuz, arada ki fark fazla olduğunda zarar ediyorsunuz. Ekonomik kriz olduğunda ilk başta bu santrallar kısıtlanıyor. Bu alanlarda sıkıntı şimdi baş gösterdi. Türkiye’deki Santralların bir kısmı sökülüp diğer ülkelerdeki yatırıma gönderiliyor. Bu hem istihdam kaybı oluyor hem de inşaattan dolayı montaj fiyat farkı yaratıyor. Devlet tarafından çok iyi incelenerek o Santralların doğru yapılıp yapılmadığının denetlenmesi lazım. Ucuz diye Çin’den kalitesiz tribün, jeneratör ya da trafo getirtiyorsanız ileride zaten bakım onarımı sıkıntılı olacaktır. Yedek parçası bile olmayan tribünler geliyor. En önemli vazife Türk mühendislerin doğru fizibilite yapması. Bunu sağlayamadığınız zaman finansör birincide hata yapar ama ikincide acaba der. İYI HESAP ŞART n Enerjide kurulu güçle, üretim arasındaki makas da açılıyor, neden? Üreteceğiniz enerjiyi iyi hesaplamışsanız kârlı bir yatırım yapıyorsunuz demektir. Şimdi üretim değeri düşünce Santralları satıyorlar. Kârlı olan hiçbir proje satılık değildir. 100 santral inceleyip 1 ya da 2 santral almışsanız evet doğru iş yapmışsınız demektir. Fizibilitesi yanlış olan santralın kârlılığı olmaz. n YEKDEM projelerinde döviz üzerinden 10 yıllık destek alıyorsunuz, bu eleştiriliyor, ne diyeceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti’ne yatırım yaptığınız için destekleniyorsunuz. Bizim porftöyümüzdeki santrallar 1314 yıl kendi kendini ödeyebiliyor. Maliyetimiz yüksek oluyor. YEKDEM’lerde 10 yıl sonra serbest piyasaya enerji satıyorsunuz. Şu anda serbest piyasaya enerji satışı rüzgârda 4 cent civarında. Eğer 10 yıllık devlet desteği bitmediyse 7.3 cent. Yavaş yavaş santrallar YEKDEM sürecinin dışına çıkıyor. Bizim sanayi portföyümüz olduğu için oralara da satıyoruz elektriği. Biz bir işi kurgularken 525 yıl nasıl sıkıntısız gideriz diye senaryolarımız mevcut. Biz bu alandaki yatırımların doğru kurgulanması ve sorunların yönetenlere aktarılması için de YENADER’i kurduk. YEKDEM’de süre uzatılmalı n YEKDEM’lerde 10 yıllık destek gun planlanan projelerinin işlet sonrası YEKDEM’in nasıl olacağı lerin uzatılmasını mı istiyorsunuz? meye girme son tarihi olan 31 Ara en kısa zamanda açıklanması yatı 10 yıllık sürenin uzatılması lık 2020’ye yetişememesiyle firma rım yapacak şirketlerin 2021 yılı mümkün değil. Koronavirüsle Çin lar ciddi problemlerle karşı karşıya na pozisyon almasını sağlayacak ve Avrupa’dan tedariklerin durma kalacaktır. Devletten bu süreçte ya tır, aksi takdirde yatırımların hızı sı rüzgâr ve jeotermal enerji yatı pılmakta olan projelerin etkilenme kesilecektir. rımcısı, finansman sağlayıcılar ve mesi için mücbir sebep nedeniy n Enerjide batık kredi oranı da ekipman tedarikçilerini birinci de le 89 ay süre uzatımı istedik. Süre yüksek, kredi bulmakta zorlanı recede etkiledi. Bizim Belen’de nin uzatılacağı düşüncesindeyiz. yor musunuz? ki santralımızın kanadına yıldırım n 20212022 yeni lisans projele Artık finansörler bankalar düştü. İspanya’da kanatlarımız li rinin şimdiye kadar açıklanması da kendi içinde iyi teknik ekip manda kaldı. 3.5 ay kanatlar bek gerekmez miydi, burada da geç mi ler oluşturdu. Hangi proje fizibıl lendi. Sekteye uğrayan tedarik zin kalındı? hangisi değil ona göre kredi veri ciri nedeniyle sahadaki çalışmalar 20212022 yatırımlarımızı şu yor. Eskiden bankalar yüzde 20 ciddi olarak aksarken, yatırımcıla an belirleyemiyoruz. 31.12.2020 öz sermaye istiyordu şimdi yüzde rın YEKDEM’den yararlanması için finansma YATIRIMLAR AZALIYOR 4050’lere çıktı. Bizim projelerde yüzde 1030 arası. nı usule uy n Yeni dönemin projelerin ması lazım. Doğaya zararı ol de hangi kriterler gözetilmeli? mayacak projelere onay verme YEKDEM süreçlerinin uzayıp uzamaya si gerekiyor. Ama bürokratik süreçler cağı, lisanslamanın oluşup oluşmayacağını uzarsa yatırımcı kaçar. Şu anda yatırımların bilmiyoruz. Yatırım tecrübesi az olan firmalar, azaldığını görüyoruz. kabul edilemez fiyatlar verdiği zaman siz o proje n Şu an lisansı alınıp bekleyen proje miktarı ne yi kaybediyorsunuz. Rüzgâr Santrallarında bunu gör kadar? dük. Eksi fiyatları bile verildi. Yapılamayacak projeler Şu an lisansı alınan 3 bin MW kadar rüzgâr bekliyor. alındı ve onların hepsi şu anda beklemede. Son yıllarda Yapılmayacak yerler de belli. A sınıfı karnesi olan bir fir ÇED olumlu belgelerinin dava edilmesi çok arttı. Birçok mayla C sınıfı karnesi olanı yarıştırırsanız fiyat ve kalite yatırımcı kendini çekti. Devletin ÇED davalarının daha hız farkı ortaya çıkıyor Önemli olan kaliteli ve doğru yatırımı lı görülmesini sağlaması gerekiyor. Bilirkişilerin doğru atan yapmak. Bilişim Vadisi’ne TOGG dopingi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nca (TOGG) 2019 sonunda tanıtımı yapılan, temmuz ayında BursaGemlik’te fabrikasının temeli atılan ilk yerli ve milli otomobilin, merkezinin bulunduğu Bilişim Vadisi’ni de hareketlendirdiğini açıkladı. Bakan Mustafa Varank “Ön gösterim araçlarını tanıttığımız aralık ayından bu yana vadiye olan firma başvurularında yüzde 50’lik artış görülüyor. Yerleşik firma sayısı 79’dan 112’ye çıktı. Otomotiv sektörüne hizmet veren uluslararası teknoloji şirketleri için burası bir cazibe merkezi olmaya başladı. Otomotiv endüstrisinde önemli bir konuma sahip EDAG, vadide yerini aldı. Yine uluslararası şirketlerden FEV ile sözleşme imzalandı” dedi. Elde kalan kurbanlığı Et ve Süt Kurumu alacak Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, kurbanlıklarını satamayan yetiştiricilerin mağdur edilmeyeceğini ve Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) elde kalan hayvanları alacağını bildirdi. Bu yıl 1.2 milyon büyükbaş ve 3.6 milyon küçükbaş kurbanlık bulunduğunu belirten Pakdemirli, “Pazarda satılamayan hayvanların tamamını, talep etmeleri halinde, Et ve Süt Kurumu eliyle biz alacağız” dedi. Pakdemirli, alım fiyatlarına ilişkin şu bilgileri verdi: “400 kilogram ve üzeri olan besi kondisyonu yüksek erkek kasaplık sığırların canlı alım birim fiyatı 19 lira olacak. 320399 kilogram arası olan erkek kasaplık sığırların canlı alım birim fiyatı 18 lira olacak. İkinci ve üçüncü kalite dişi kesimlik sığırlar ise canlı olarak alınmayıp kurumumuz mevcut cari alım kriterleri ve fiyatları ile satın alınacak. Küçükbaş hayvanlarda kilogram alım fiyatının 17 lira olacak. Koyunlar canlı olarak kilogramı 15 lira, keçiler canlı olarak kilogramı ise 13 lira üzerinden satın alınacak.” Pakdemirli, alım fiyatları ve diğer detayların ESK tarafından duyurulacağını belirterek “Kesime getirilecek elde kalan kurbanlık hayvanların, tarım il müdürlüklerince hayvan pazarlarında görevlendirilen veteriner hekimler tarafından verilen sevk belgelerini ibraz etmeleri gerekmektedir” dedi. TEDAŞ tarımsal sulama borçlarını yapılandırdı Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ), tarımsal sulama borçlarının yeniden yapılandırılması kapsamında, 22 bin 15 abonesinin 493 milyon 316 bin 464 liralık borcunu yeniden yapılandırdı. Edinilen bilgiye göre, 2021 Eylül sonuna kadar borcunu yapılandırmak için başvuran abonelerin borçları vade farksız ve yılda bir kez ödeme yapmak koşuluyla 3 taksit olarak yapılandırılıyor. TEDAŞ’ın tarımsal sulama abone grubundan 61 bin 184 aboneden 2 milyar 14 milyon 805 bin 873 lira ana para alacağı bulunuyor. 39 bin 169 abonenin yapılandırma çalışmaları ise sürüyor. Borçlu abonelerin, 2021 Eylül sonuna kadar TEDAŞ’a iletilmek üzere, bölgelerinde hizmet veren elektrik dağıtım/perakende satış şirketlerine veya TEDAŞ’a yazılı başvurmaları halinde yılda bir kez ödeme yapmak koşuluyla 3 taksit olarak yapılandırılabiliyor. İlk taksit ödemeleri, 2021 Ekim’de başlayacak. ‘Yanlış’ değil doğasında var! Uluslararası mali piyasaları yakından izleyen, onlara yön verebilen Wall Street Journal ve Financial Times gibi yayınların yazarları, Türkiye’nin değerli, deneyimli ekonomistleri, AKP rejiminin, TL’yi korumak için Merkez Bankası rezervlerini eritmesinin, düşük faiz ve kredi balonuyla ekonomik büyümeyi amaçlayan politikalarının “yanlış” olduğunu düşünüyor, hatta bu yanlışta ısrar edilmesine şaşırıyorlar. Benim aklıma Lenin’in “Neden böyle de başka türlü değil” ve “Kimin için” soruları geliyor. ‘Obruğun’ içine kimler düşecek? FT’ye göre “Erdoğan’ın Türk Lirası’yla oynadığı kumar başarılı olmadı”; lira değer kaybetmeye devam ediyor. Erdoğan, ekonominin hem sabit kur sistemi hem yabancı sermaye girişi hem de bağımsız para politikası üçlüsünü aynı anda korumanın imkânsızlığına ilişkin temel yasalarının etkisinden kurtulabileceğine, “ekonominin yerçekimine direnebileceğine inanıyor”; yüksek enflasyon, zayıflayan TL kuru ikilisi karşısında, yüksek faiz enflasyona yol açar inancıyla faizleri daha da düşürmeye çalışıyor; “ekonominin temel mantığına karşı açılan bu savaş ilginç”. WSJ, düşük faiz, bol krediyle elde edilen, Atila Yeşilada’nın deyişiyle “hormonlu büyümenin” sürdürülemeyeceğine inanıyor. Bu sürdürülemezliğin en çarpıcı göstergesi 2017’den bu yana giderek hızlanan net yabancı sermaye çıkışıdır. WSJ’nin aktardığına göre, bu yılın ilk altı ayında, TL bonolarından 7.3 milyar dolar, borsadan da 4.2 milyar dolar, toplam, 11.6 milyar dolar yabancı sermaye çıkmış. Bu sırada Merkez Bankası’nın rezervleri erimeye devam etmiş, hatta kimi hesaplara göre tükenmiş. Geçen hafta Merkez Bankası Başkanı’nın “Yeterli rezerv stokumuz var” açıklamasını okuyunca, Tayland Merkez Bankası Başkanı’nın 1997 Temmuzu’ndaki sözlerini anımsadım. Bir hafta sonra Tayland MB havlu atmış, Asya krizi başlamıştı. Türkiye kapitalizminin birikim süreci, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği yabancı sermaye girişine endekslidir. Yabancı sermaye özellikle finansal sermaye, ülkeyi kalkındırmaya değil, artıkdeğerden pay almaya gelir. Bu “geliş” üzerinde, tüketimi, rantiye (özellikle inşaat sektöründe) ekonomisini besleyen bir kredi balonu da oluşur. Geçen hafta, ekonomist Uğur Gürses’in verdiği örnek bu süreci güzel betimliyordu: “Düz bir arazide yeraltı suları elektrik motorları ile yüzeye çıkarılarak tarımsal sulamada kullanılırken her şey yolunda gider gibi görünür; bir gün yüzey çöküntüsü ile devasa bir obrukla karşılaşırsınız”. Gerçekten de yabancı sermaye birikirken, ülkenin artıkdeğer “havuzundaki su” giderek azalır. Bir noktada yabancı sermaye ekonomiden çıkmaya başlar, çıkarken de arkasında bir “obruk” oluşur. Peki, bu sular hangi tarlaları sulamıştı? Obruğun içine şimdi kimler düşecek? Reçete belli ama… Gerek FT gerekse WSJ yazarlarına ve ülkemizin saygın ekonomistlerine göre, bu “yanlışlardan” dönmek için yapılması gerekenler açık: TL’nin döviz kurunu savunmayı bırakın, faizleri artırın, ekonomik büyümeyi azaltın (krediyle şişirilmiş fazlasını alın), devlet harcamalarını kısın. Piyasalara güven verin. Gerçekten de bu önlemler, TL’yi stabilize eder, enflasyonu düşürür, yabancı sermaye gelişini yeniden başlatabilir. Peki ya, bu önlemlerin, hem de Covid19 salgını içinde toplumsal maliyeti? Obruğun içine düşecek olanların acıları? Diğer taraftan, bu önlemlerin, AKP rejimi açsından maliyeti çok yüksek, hatta yaşamsaldır. Ucuz kredi, düşük faiz, genişlemeci para politikası ve devlet harcamaları üstünde yalnızca inşaat sektörü ve tüketici talebi/perakende sektörü yaşamıyor. AKP rejiminin toplumsal tabanı, tarikatlar ve cemaatler de kaselerini bu tulumbanın suyuyla dolduruyorlar. Suyun çok önemli bir kısmı siyasal İslamın tarlalarını suluyor. Böyle bakınca da karşımıza birtakım “hatalar” değil, AKP liderliğinde, bir sınıf olarak şekillenmiş dinci entelijansiyanın, Türkiye kapitalizmi üzerindeki asalak iktidarının, bu sınıfın kendi tabanıyla ve toplumun geri kalanıyla ilişkisinin ekonomipolitiği, bu ekonomipolitiğin beslediği toplumsal mühendislik projesi çıkıyor. Projenin aniden hızlanması da bu suyun tükenmeye başlamasıyla, iktidar sınıfının, “mülksüzleştirerek birikim” aşamasına geçme çabalarının sıkıntılarıyla ilişkilidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle