17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ 9 9 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE CHP’nin raporuna göre 59 gölden 7’si artık geri dönüşü olmayan bir noktada Göller tehlike altında CHP’li vekil Karaca, Türkiye’deki tüm gölleri inceleyerek yaşanan kuraklık tehlikesini gözler önüne serdi. MAHMUT LICALI CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca’nın raporunda, Türkiye’de tüm dünya ya göre göllerin iklim krizi nedeniy le daha büyük zarar gördüğü belirtil di. Zarara uğradığı belirlenen toplam 59 gölden 7’sinin geri dönüşü olma yan bir noktaya geldiği, 8’inin pro je ya da yanlış politikalar nedeniyle tehlikede olduğu, 36 gölün ise ciddi oranda kuraklık tehdidi yaşadığına dikkat çekildi. CHP’li Karaca, Türkiye’deki tüm gölleri inceleye rek yaşanılan ku raklık tehlikesini gözler önüne ser Karaca di. Karaca, Tür kiye genelinde ki 100’ün üzerindeki gölden 59’unda yaşanan olumsuzlukları tespit etti. CHP MYK’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na sunulan rapora göre, toplam 59 göl içerisinde toplam 7’si artık geri dönüşü olmayan ya da çok zor olan bir noktada, 8’i planlanmak ta olan bir proje ya da yanlış su poli tikası yüzünden tehlikede, 36’sının ise yaşadığı kuraklık tehdidi ciddi bir noktaya doğru ileriyor. Sekiz göl deki kuraklık tehdidi de başlangıç aşamasında bulunuyor. Yönetim planı yapılmalı CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, göllerin kuruma tehlikesinden kurtulması için yapılması gerekenlerle ilgili şunları dile getirdi: “Sulak alanların yönetim planları, iklim krizi, su fakirliği, biyoçeşitlilik gibi öncelikler gözetilerek yapılmalıdır. Sulu tarım yerine daha az veya hiç su tüketmeyen ürünlerin havza bazında yaygınlaşması gerekmektedir. Kapalı sistem yeme dayalı hayvancılık yerine açık mera hayvancılığının yaygınlaşması gerekmektedir. Atalık tohumların yaygınlaştırılması ve tarım politikalarının doğa dostu uygulamalara dönüştürülmesi gerekmektedir.” l ANKARA ESKİ HALİ MEKE GÖLÜ KURUDU Konya’nın Karapınar ilçesinde, “Dünyanın nazar boncuğu” olarak bilinen krater bir yapıya sahip Meke Gölü’nde bir damla bile su kalmadı. Meke Gölü, 5 milyon yıl önce volkanik patlamayla meydana gelen kraterin, zamanla suyla dolması, 9 bin yıl önce ise gölün ortasında ikinci patlamanın olması ve buranın da suyla dolması sonucu oluştu. Yeraltı su kaynaklarından beslenen ve suyu tuzlu olan Meke’nin ortasında, 50 metre yükseklikte volkan konisi bulunuyor. Daha önce 12 metre derinliğinde su bulunan Meke Gölü, 2000’li yılların başından itibaren kuraklık ve bi SON HALİ linçsiz tarımsal sulama sonucu yeraltı su seviyesinin her geçen gün azalması sonucu kurudu. Yağışlar nedeniyle ilkbahar aylarında mikroorganizmalardan kaynaklanan, kırmızı renge boyanan ve neredeyse bir avuç su bulunan gölde şimdi sıcaklığın artıp buharlaşmanın etkisiyle bir damla bile su kalmadı. Kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama nedeniyle yeraltı su seviyesinin hızla azalması sonucu kuruyan göl, eski günlerini arıyor. Bölgede 26 yıldır TEMA Vakfı’nın gönüllü temsilciliğini yapan Musa Ceyhan (67), “Burada insanlar göle girip yüzerdi. Kuş türleri olurdu. Şimdi eski halinden eser kalmadı. Biz böyle kurumuş olan Meke Gölü’nü değil, yine kuşların geldiği, insanların gezip dolaştığı gölümüzü istiyoruz” dedi. l DHA Su rejimleri bozuldu, kirletildi Rapora göre, göllerin tehdit altında olmalarının ana nedenleri arasında, endüstriyel faaliyetler, havzalar arası su transferi, barajlar ve HES’ler, yanlış tarımsal uygulamalar, çöp doldurma alanları, tehlikeli atık işleme, yapılaşma, maden işleme artığı, kömür işleme yer alıyor. Göller Bölgesi’nde yer alan Eğirdir, Beyşehir, Akşehir, Burdur gibi göllerin kuruma ve kirlilik tehdidi ile karşı karşıya olduğu belirtilen raporda, yer alan bazı tespitler şöyle: l Eğirdir Gölü: Alan üzerindeki teh ditlerin başında kontrolsüz sulama suyu alımı ve DSİ’nin çok sayıda sulama projeleri sebebiyle gölün su rejimine yaptığı müdahaleler gelmekte. Gölün su seviyesi son 25 yıl içinde 2.5 metre azaldı. l Kovada Gölü: Milli Park statüsüne sahip olan Kovada Gölü Havzası, gölden tahliye edilen sular üzerinde kurulu Kovada 1 ve Kovada 2 hidroelektrik santrallarının tehditi altında. l Burdur Gölü: Göl mevcut kapasitesinin üçte birini kaybetti. Önleyici bir eylemde bulunulmaması durumunda, tahminlere göre 2040 yılında gölün önemli bir kısmı yok olacak. Yaşadığı tahribatların nedeni, göle yapılan kontrolsüz tarımsal, evsel ve endüstriyel deşarjlardır. l Beyşehir Gölü: Son yıllarda gölün su seviyesi, gölü besleyen yüzey ve yeraltı sularının kullanımı nedeniyle önemli derecede düştü. Göl ve göle ulaşan dereler, yakındaki ilçelerden boşaltılan atıklar ve tarım alanlarından gelen sızıntılar nedeniyle kirleniyor. PROF. DR. SÖZBİLİR ‘Fay haritası güncellensin’ çağrısı Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Manisa’da bir süredir devam eden depremlerin diri fay haritasına çizilmemiş faylardan kaynaklandığını belirtti. Bu fay hatlarının bir bütün olarak kırıldığında 6 büyüklüğüne varan depremler üretebileceğine vurgu yapan Prof. Sözbilir, “En son 2011 yılında hazırlanan Türkiye’deki diri fay haritası acilen güncellenmeli” diyerek uyardı. Manisa’da deprem beklenmeyen faylarda 1 Temmuz’dan itibaren 3.7 büyüklüğüne varan depremler olmaya başladığını anlatan Prof. Sözbilir, bölgedeki sismik kaynağın yaklaşık 10 kat arttığını kaydederek, “Manisa depremlerinin İzmir’e doğru göçü devam ediyor. 1 Temmuz’dan itibaren oluşan ve büyüklüğü 3.7’ye varan depremler diri fay sınıfında değerlendirilmeyen ve deprem beklenmeyen faylar üzerinde gerçekleşmektedir.10 kilometre uzunluğunda olan bu faylar bir bütün olarak kırıldığında 6 büyüklüğündeki depremlere neden olabilirler. Bu nedenle Manisa fayı doğu ucunda gerçekleşen bu depremlerin dikkatlice izlenmesinde yarar vardır” dedi. ‘Yenileri var’ Yeni fayları çizerek deplem tehlike analiziyle değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sözbilir, “Türkiye’de resmi anlamda 485 tane fay var. Fakat son 10 yılda belki de 100’ün üzerinde fay eklendi. Denizdeki faylar da bu haritaya ekli değil. Hepsini eklediğimizde Türkiye’de yaklaşık bin fay olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu. l DHA TUNCELI’DE DAĞKEÇILERININ 17’SINİN ÖLDÜRÜLMESİ PLANLANIYOR Katliam için ihale! KAYHAN AYHAN Tarım ve Orman Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü, Tunceli’de kutsiyet atfedilen ve “Hızır’ın davarı” olarak kabul edilen dağkeçilerini avlatmak için ihale açtı. Tunceli’nin Aliboğazı ve Salördek bölgesinde 5, Darıkent ve Gökçek bölgesinde 5, Büyükyurt ve Çıralı bölgesinde 5 ve Derindere ile Kocatepe bölgesinde 2 olmak üzere toplamda 17 dağ keçisinin katledilmesinin planlandığı ihale, 13 Temmuz günü yapılacak. Daha önce kentte avcılığın yasaklanması için imza kampanyası düzenlemiş, 2019 yılında da dağkeçilerinin gerek yasal gerekse yasadışı avlanmasına artan tepkiler üzerine dönemin Valisi Tuncay Sonel imzasıyla ildeki tüm avcılık faaliyetlerini yasaklayan bir karar alınmıştı. Munzur Koruma Kurulu Sözcüsü Hasan Şen, “Dersim’de birçok hayvanın özgürce yaşadığını biliyoruz. Yaban hayat başlığıyla yapılan araştırmalara da bu yansımış durumda. Munzur alabalığı olarak tabir edilen kırmızı pullu alabalık, çengel boynuzlu dağkeçisi ve Bezuvar ilk akla gelen Dersim’e özgü türlerdendir. Öte yandan doğanın katledilmesi yüzünden çok az yaşam alanı kalan vaşaklar, ayılar, sansarlar, kurt lar, porsuklar ve susamurları da buranın sakinlerindendir. Ur kekliği, atmaca, kaya kartalı, akbaba gibi birçok kuş türü de tüm katliamlara rağmen buraları terk etmediler. Hayvanların katledilmediği ve endemik bitkilerin yok edilmediği bir doğada yaşamak istiyoruz” diye konuştu. Nesli tükeniyor Kaçak avcılığa karşı yaban avını denetleme görevini yürüten İl Çevre Orman İşletme Müdürlüğü’nün ve kanunlara göre yaban hayatını koruma konusunda sorumluluk, denetleme yetkisi bu lunan muhtarlıklar, belediyeler ve karakolların duruma yeterince müdahale etmediklerini belirten Şen, “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’ne (Bern Sözleşmesi) göre ilimiz coğrafyasında bulunan çengel boynuzlu dağkeçileri ve Bezuvarlar nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ve kesin olarak koruma altına alınması gereken hayvan (fauna) türleri olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Doğu Karadeniz Bölgesi’nde de görülen çengel boynuzlu dağkeçileri koruma altına alınmıştır. Ancak İl Valilik Av Komisyonu’nda, korunması gereken tür olarak bilinmesine rağmen, altına imza atılmış bulunan uluslararası sözleşmeye aykırı davranılarak yasal çerçevede bu türün avlanması için kota belirlemiştir. Böylece Bern Sözleşmesi de çiğnenmektedir’’ ifadelerini kullandı. SALDA KIYISINDAKI KAÇAK YAPI YIKILDI Burdur’un Yeşilova ilçesinde, beyaz kumsalı ve turkuvaz suyuyla “Türkiye’nin Maldivleri” olarak ünlenen Salda Gölü çevresindeki kaçak ve depreme dayanıksız lokanta ve tesisler yıkıldı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden yapılan ya zılı açıklamada “Deprem analiz raporları olumsuz çıkan ve izinsiz yapılar bulunan Sultan Pınarı Lokanta ve Tesislerin yıkımı gerçekleşti” ifadeleri kullanıldı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, yıkıma ilişkin görüntüleri de basın mensuplarıyla paylaştı. l AA AKP’Lİ BAŞKAN: BENIM DE IÇIM SIZLADI Anadolu Ajansı’nın 50 yıl ömrü öngörülen Ilısu Barajı’nın sular altında bırakılan 12 bin yıllık Hasankeyf’in ve milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan Dicle Vadisi’nin betona gömülen son halini “Hasankeyf yeni yüzüyle misafirlerini bekliyor” şeklinde servis etmesiyle başlayan tartışma devam ediyor. AKP’li Hasankeyf Belediye Başkanı Abdülvahap Kusen, Hasankeyf’in son halinin ken disini de üzdüğünü belirterek, “Tarihi değerlerin bir kısmının yok olması insanım diyen herkesi üzer. Hasankeyf’in o eski siluetini sorarsanız benim de içimi sızlattı. Geçmişin bir kısmı en azından biliyoruz ki yok oldu” dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise, “Betonlaşmada zirve yaptılar, bir ülke nasıl betona mahkum edilirin destanını yazdılar” dedi. l Haber Merkezi ‘Memlekette satmadık yer bırakmadınız!’ Başlık, AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’e memleketi Konya’nın Ilgın ilçesi Çavuşçugöl’de hemşerilerinin gösterdiği tepkiden bir cümle. Maden mi köylü mü diye bir ikilem ortaya çıkarsa AKP ne yapar? Bu da soru mu canım, elbette maden! Türkiye’nin güzelim ormanlarını, ovalarını, dağlarını, taşlarını madencilere pazarlayan AKP, Çavuşçugöl’de de aynısını yaptı. Kömür madenlerinin bir bölümü tarım arazisi, köylü ekip biçiyor, ömrü orada geçmiş. Çıkarılacak kömür mü? Köylüdeki ömür mü? Yanıtı vermiştik; elbette kömür! Özdemir de köyüne gitmiş, bu duruma sinirlenen köylüleri sakinleştirecek... Prof. Özdemir bir akademisyen. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra Şam’da Arap dili de okudu. Sosyal ilişkileri ve diyalog gücü yüksek bir kişi. Keşke biraz da köylünün dilini ve toprağın dilini okusaydı! Köylüler, Prof. Özdemir’e yükleniyor: “Memlekette satmadık yer bırakmadınız. Bitirdiniz memleketi. Sizde hiç mi Allah korkusu yok. Utanmıyorsun da...” Özdemir konuşanı tanıyor. “Hakkı Dayı” diye başlıyor ama Hakkı Dayı kararlı, hakkını arayacak. Devam ediyor: “Babanın da arazisi var burada... Benim de yerim var... Hayatım bitiyor, ne dinleyeceğim seni...” Özdemir, ortamı kayda alandan öfkesini çıkarıyor. HHH Konya köylüleri, “memlekette satılmadık yer kalmadı” diyorsa, demek ki halk gerçekleri görmeye başladı... Bir cümleye sığdırılan 18 yıllık AKP icraatı aslında çok şey ifade ediyor. Sadece madenlere dayalı satış bile yeri geldikçe övündükleri Cumhuriyet dönemi ile yarışır. AKP, iktidara geldiğinde ilk yaptığı işlerden biri Maden Yasası’nı değiştirmek oldu. 2004’ten bu yana sık değişen yasaların başında geliyor; 15 kez. Her seferinde neredeyse adrese teslim değişiklikler... Turizm Yasası’ndan Orman Yasası’na kadar öteki yasalardaki oynamaların da bir ayağı madenler oldu. Bugüne kadar Kaz Dağları’ndan Uşak Kışladağı’na, Artvin Cerattepe’den Kayseri Himmetdede’ye kadar AKP döneminde verilen maden ruhsatının 500 bini geçtiği tahmin ediliyor. Mübarek ruhsat değil, ruh sat! Özellikle “orman vasfını yitirdiği” iddiasıyla orman dışına çıkarılan alan büyüklüğünde yüzde 200’lük artış var. Bu tabloya bakınca insanın aklına şu soru geliyor: Acaba Gelibolu Yarımadası’ndaki orman yangınının ardında bir âdemoğlu var mı? HHH Salgın döneminde camilerden önce AVM’leri açan... Halka vergi üstüne vergi salıp ödeme garantilerinin 1 sentine dokunmayan... Halkın can derdine düştüğü dönemde bile ihaleleri durdurmayan... AKP’nin 18 yıllık alışsatış tablosu şöyle: Türkiye’ye 1 trilyon dolarlık sermaye ve yatırım girişi sağladı... Türkiye’den 3 trilyon dolarlık sermaye ve kaynak çıkışı sağladı... Yani 1 aldı, 3 verdi! Türkiye’nin önemli yatırımları ya yabancılara satıldı ya da yabancıların o alana girişini sağlamak üzere köreltildi, kapatıldı! Gelinen noktada tulumbada su bitince yeniden en güvenli kaynağa, halka döndü; bindir vergiyi! Bütün bunların ardından AKP, çok tehlikeli bir yola girdi: Önce Türkiye’yi bitirecek sonra kendini... İçinden geçtiğimiz dönemin başlangıcı 30 Mart’tır. O gün, salgınla mücadele için gerekirse muhalefetle de işbirliği yapma anlayışı yerine tam tersini seçti; o yolda devam ediyor. Türkiye gerçek gündeme dönerse AKP biter... Bunu elbet en iyi kendisi biliyor. O nedenle ortam ne kadar gerilirse AKP için o kadar iyi. Baro örneğinde olduğu gibi gerçekleri söyleyebilecek partilerden öte kurumlara da tahammül yok. AKP’nin “Türkiye biter, ben bitmem” anlayışı Konya’da Çavuşçugöl köylülerine kadar dayandı... Demek ki bıçak kemiği de geçmiş! ÜSKÜDAR SAHİLİ Çekirdek çitlemek yasaklandı Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, sosyal medya hesabından Üsküdar sahil hattı boyunca çekirdek yemenin yasaklandığını duyurdu. Türkmen, “Bizim için zor ama zorunlu bir karar oldu bu. Harem’den Küçüksu’ya kadar, Üsküdar sahil hattında çekirdek yemek artık yasak. Bu konuda sizlerden anlayış ve işbirliği bekliyoruz. Arzu etmeyiz ama yazılacak cezalar, engelli hizmetleri için oluşturduğumuz bir fona aktarılacak” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle