17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 30 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE CHP’de kurultayın ardından parti meclisi oluştu, yeni MYK çalışmaları sürüyor Değişim dinamikleri CHP’nin 37. olağan kurultayı tamamlandı. Kurultayda partinin geleneksel uygulamaları büyük oranda yinelendi. Eli kulağındadır, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “iktida ra yürüyüş” kadrosunu da Kurban Bayramı’ndan ön ce açıklaması bekleniyor. Artık geriye dönüp ya şananları tartışmak yeri SERTAÇ ne geleceğe odaklanmak EŞ gerekiyor. Geleceği planla mak ve kurmak için hem Türkiye’nin gerçeklerini göz önünde bulundurmak hem de partinin dina miklerini dinlemek gerekecek. CHP’de son kurultaya damgasını vuran değişim dinamiklerini irdelemekte fayda var. Gelecek dönemdeki başarının da anah tarı aslında bu ölçütlerde saklı gibi... Kurultaya yansıyan dinamiklerin il ki, gelecek kurgusunu oluşturan, bu nu kamuoyuna “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” ile duyuran lider Kemal Kılıçdaroğlu. Genel başkanlık dönemi nin en yüksek oyunu aldı. Yeni dönem parti meclisini (PM) oluşturmak için partiyi demir kalıplar içine sokma dı. Hem kendisine hem delegeye geniş bir hareket alanı sağladı. Bu listenin dışından da PM’ye girenler oldu. An cak görünen o ki Kılıçdaroğlu, Türkiye gerçekleri, parti dinamikleri doğrultu sunda kendi tercihlerini de harmanla yarak bir MYK oluşturacak. Türkiye’de başka kitle partilerinde olmadığı şekliyle lider PM için geniş bir hareket alanı sağlayınca kurulta ya parti tabanı, örgütleri, delege, sivil toplum örgütleri, sendikaların da tutumları yansıdı. Toplamda bu yaklaşımların CHP’nin yeni dö nem PM’sini oluşturduğunu söy lemek yanlış olmaz. Bu kapsamda delegenin tavrı bazı üyelere yüksek oy, bazılarına ise “çizik” olarak yansı dı. Delege ve en geniş anlamda CHP bi leşenlerinden edindiğimiz izlenime gö re genel başkanın dışındaki dinamikle ri de şöyle sıralayabiliriz: Tutmayan söylem CHP tabanının belli konularda duyarlılığı biliniyor. Bunlar; Atatürk, Cumhuriyet, ulusal bağımsızlık, laiklik, Lozan, ülke bütünlüğü... Bu konularda yanlış ya da yanlış anlaşılmaya açık tutum ve değerlendirmeler değişim dinamiğini harekete geçiriyor. İktidarın neredeyse ülke gündemini kapatacak büyüklükteki medya ve gündem belirleme aygıtlarına sahip olmasına karşın bu durum CHP tabanını pek etkilemiyor. CHP tabanı kendi iletişim kanallarını hızlı ve anında işletebiliyor. Yeni ve kritik dö nemde görev alacak yöneticilerin partinin tüm tonlarını kapsamaları bu açıdan önemli. Yerel yönetimler CHP, özgürlükçü bir kitle partisi. En azından bu satırları korkmadan yazabiliyoruz. Bu ortamda özellikle son yerel seçimlerden sonra CHP’de yerel liderler oluştu. Kılıçdaroğlu bir anlamda bu liderlerin lideri konumunda. Parti genel merkezinde görev üstlenen kişilerin yerel yönetimlerle uyumlu olması iktidar yürüyüşü için yaşamsal önemde. Ancak bazen, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısını da aşarak belediyeler üzerinde oluşan ısrarların tepki çektiği çok açık. Her şeye karşın CHP, iç demokrasisini de işletip tepkisini belli noktalara odaklayabiliyor. Bu kurultaydan bizim tespit edebildiğimiz değişim dinamikleri bunlar. Parti lideri Kılıçdaroğlu’nun daha kapsamlı, ayrıntılı bilgiye ve değerlendirmelere hâkim olduğunu, yeni döneme bu veri Kemal Kılıçdaroğlu lerle hazırlanacağını değerlendiriyoruz. Tuzaklardan tuzak seç CHP, Türkiye ideallerini kurgularken bazı odaklar da “Talat Atilla Operasyonu”na benzer girişimlere hazır. İktidar kalemlerinden gelen ilk salvo Kürt sorunu. Odaklandığı nokta, “CHP, açıktan HDP ile ittifaka hazırlanıyor” söylemi. Hedefler belli: CHP’yi muhafazakâr tabanda şeytanlaştırmak, bölücü yaftasını yapıştırmak ve “dostları” ürkütmek. Habur’a mahkeme kuracaksın, Dolmabahçe görüşmelerini yapacaksın. Yetmeyecek seçime birkaç gün kala “Ferhat” kod adlı teröristi devletin televizyonundan konuşturacaksın ve bölücülüğü desteklememiş olacaksın. Sonra kurucu lideri bu ülkenin sınırlarını belirlemiş olan parti için toplum bilinçaltına “bölücü” imajını yerleştirmeye çalışacaksın... CHP, Kılıçdaroğlu’nun kurultayda Kürt sorununa yönelik değerlendirmelerini de kullanarak bu propagadayı kırmalı. l ANKARA ÜST YÖNETIMDEN 11 FIRE VERDI ALİ AÇAR CHP 37. Olağan Kurultayı’nda yeniden genel başkanlığa seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, oy kullanılan 44 sandığın 12’sinde tüm delegelerin oyunu alırken, parti meclisi (PM) üyeleri ve Yüksek Disiplin kurulu başkanının (YDK) oy kullandığı 2 No’lu sandıkta 31 delegenin 5’inden oy alamadı. Geçen hafta sonu düzenlenen CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun hangi sandıktan kaç oy aldığı belirlendi. Çankaya 4. İlçe Seçim Kurulu Başkanı Dursun Genel ve Seçim Müdürü İbrahim Yüce imzasıyla hazırlanan birleştirme tutanağına göre, 44 sandıkta kayıtlı 1356 delegeden 1318’i oy kullandı. Kullanılan oylardan 1251’i geçerli sayılırken 67’si geçersiz sayıldı. 38 delege ise sandığa gitmedi. Kılıçdaroğlu, genel başkan yardımcıları ve PM üyelerinin (131 arası) yer aldığı 1 No’lu sandıkta oy kullandı. Kılıçdaroğlu, sandığa kayıtlı 31 delegenin 29’undan oy alırken bir oy geçersiz sayıldı. 1 delege de sandığa gitmedi. 2 ve 6 No’lu sandıklar YDK üyeleri, PM üyeleri ve milletvekilleri ise 2 ile 6 No’lu sandıklar arasında oy kullandı. Bu 5 sandıkta kayıtlı olan 155 delegeden 153’ü oy kullandı. Kılıçdaroğlu kullanılan oylardan 142’sini aldı. 11 oy geçersiz sayıldı, 2 delege sandığa gitmedi. Kılıçdaroğlu, PM üyeleri ve YDK başkanının da oy kullandığı 2 No’lu sandıkta 5 fire verdi. Kılıçdaroğlu, Balıkesir (9495 arası), Bartın, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Edirne, Elazığ, Eskişehir Gaziantep, Giresun, Hatay ve İstanbul (116124 arası) milletvekillerinin oy kullandığı 4 No’lu sandıkta ise hiç fire vermedi. CHP lideri, 44 sandığın 4,13, 17, 18, 21, 23, 29, 30, 37, 38, 40 ve 43 No’lu sandıklarından da bütün oyları alırken 32 sandıkta ise en az bir fire verdi. Kemal Kılıçdaroğlu, en çok geçersiz oyu ise 5’er oy ile 2, 11 ve 24 No’lu sandıklardan aldı. KERİMOĞLU’NDAN CHP GENEL BAŞKANI’NA MEKTUP: Apartman görevlisi olmak sınıf atlamaktı Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yazdığı mektubu Cumhuriyet’le paylaştı. Kendi yerine kurultay delegesi olarak önerdiği üniversite öğrencisi Esra Dirican’a delegenin sahip çıkmadığını belirten Kerimoğlu, gençlerin ve kadınların temsiliyetine verdiği öneme vurgu yaptı. “Sayın Genel Başkanım, Son dönemlerde özellikle yoksullar, işsizler ve apartman görevlileri ile ilgili hassasiyetinizi yakından biliyor, anlıyor ve bu konuda, belediye başkanı olarak göreve geldiğim 2014 yılından beri yaptığımız çalışmaları, çocukluk anılarımla birlikte paylaşmak istiyorum. Sizin de gelip ziyaret ettiğiniz ülkemizin en uzak en yoksul yerlerinden birinde doğup ortaokula kadar orada yaşadım. İnsani yönümüzü derinden etkileyen köy/ kasaba hayatını pek çok vatandaşımız gibi yakından bilirim. Haziraneylül ayları arasında Almancı gurbetçilerin ve apartman görevlilerinin kasabaya dönüşü bizim için bayramdı. Her evden giden bir gurbetçinin, bir apartman görevlisinin sılaya dönüşü ile hasretlik biter, memleketimize bereket, zenginlik ve umut gelirdi. Çocukluğumda hemşerilerim için en büyük hedef Almancı bir ailenin oğlu veya kızı ile çocuğunu evlendirmek ya da İstanbul’da çocuklarının başını sokacakları bir yerde apartman görevli Esra Dirican si yapmaktı. Kasaba halkı açısından özellikle İstanbul’da apartman görevlisi olmak adeta sınıf atlamaktı. Almancılar, yaşlılara fötr şapka ve kravat, köyün ileri gelenlerine apoletli gömlek, gençlere sigara viski, kadınlara eşarp, biz çocuklara lastikli şeker getirirlerdi. Almancılar kadar olmasa da getirdikleri eski ama temiz giysilerle İstanbul’dan gelen apartman görevlileri bizleri mutlu eder, coşkumuza coşku katarlardı. Dolayısıyla çocukluğumun bizlere hediye getiren cömert apartman görevlilerini hiç unutmadığım gibi kendimi onlara karşı daima borçlu hissettim. Sayın Genel Başkanım; bizler ne geldiği yeri, ne yapılan iyiliği, ne de içinden çıktığımız toplumu unuturuz. Bu konuda göstermiş olduğunuz hassasiyete birçok hemşeri ve yakını apartman görevlisi ile kent yoksulu olan biri olarak müteşekkirim. Göreve geldiğim gün, söz verdiğimiz gibi hangi partiden olduğuna bakmadan kent yoksullarına, liyakat sahibi (eşitler arasında tercihte önceliği olan) dezavantajlı grupla rın çocuklarına iş vermeye gayret ettim. Aynı anlayışla başta apartman görevlilerinin çocukları olmak üzere tüm bölge halkının ihtiyaç sahibi çocuklarına burs verdik. Ücretsiz kültürsanatspor kursları, etüt merkezleri, kütüphaneler, ücretsiz internet, ücretsiz kreşler açtık. Son kongrede üniversite öğrencimiz Esra Dirican’ı kendi yerime il ve kurultay delegesi olarak önererek siyasi hedefi olan gençlere destek olduk.” Delege, 19 yaşındaki genç kızımıza sahip çıkmadı! Bir ay önce Sayın Genel Başkan’a gönderdiğim bu mektupta, adı geçen kızımızın parti meclisine başvurusunu, kurultay sürecini, sonuçlarını ve yolda bırakanları siz değerli Cumhuriyet okurları ve parti emekçilerimizle paylaşmak istedim. “Cumhuriyetimizin II. Yüzyılında İktidar Hedefi” ile yapılan 37. olağan kurultayımız çok önemliydi. Kimlerin parti meclisine girdiğinden bağımsız olarak Genel Başkanımızın “dostlarımız” vurgusu, ekonomi ve demokrasi üzerinden iktidar hedefi, üniter devlet ve ulusal bütünlük üzerinden Kürt sorununa doğrudan değinmesi dikkate değerdi. İttifak ve demokrasi için herkese, parti yönetimi için öz evlatlara ihtiyaç duyulduğu yönündeki 80 kişilik listenin parti kadrolarında yetişmiş arkadaşlarımızdan oluşması bizler açısından çok anlamlıydı. Ayrıca Genel Başkanımızın kotalarla artırdığı gençler ve kadınların temsiliyeti için gösterdiği hassasiyet diğer siyasi partiler açısından da örnek oluşturacaktır. Ben de gençlerin ve kadınların siyasi hayatımızda etkin görevler üstlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu maksatla kurul taydan 3 gün önce Genel Başkanımızı ziyaret ederek 19 yaşındaki bu üniversite öğrencisi genç kızımızın parti meclisine girmesi için öneride bulundum. Genel Başkanımızın ısrarla sahiplenmesine, bizlerin desteklemesine rağmen ne yazık ki bu genç kızımıza delegasyon sahip çıkamamış daha doğrusu sahip çıkmamıştır. Sözlerini yerine getirmeyenler kaybetti Partimizde gençlerin, kadınların, üniversite öğrencilerinin, Z kuşağının ve kent yoksullarının temsiliyetinin önemli ve güçlü bir örneği olacak apartman görevlisi bir emekçimizin rol model kızı şimdiden parti içi hesaplaşmaların tarafı haline getirildi. Yazılı ve görsel medyada birçok siyasiden daha fazla ilgi çeken, örnek gencimizin seçilememesine rağmen, olgun ve asil duruşu onun gelecekteki başarısının anahtarı olacaktır. Sayın Genel Başkanımızın 22 Nisan ve 19 Temmuz’da Cumhuriyet gazetesinde manifesto niteliğinde yazdığı, sosyal devlet vurgusunu öne çıkaran iktidar programı bizler açısından kurultayın yol gösterici ana fikri olmuştur. Biz de bu rehberlik ışığında partimizi iktidara taşımak için seçilen yol arkadaşlarımızla birlikte gece gündüz çalışacağız. Son olarak; siyasi hayatımızın uzun yolculuğunda bazen yolda kaldık, bazen yolda yorulduk, bazen yolda terkedildik, fakat asla yolda yürürken kimseyi yarı yolda bırakmadık. Mahalle kongrelerinden bugüne kadar ne dediysek aynı kararlılıkta arkadaşlarımızla yol yürüdük. Parti içi kongrelerde kaybeden olmaz denir. Bu kurultayın kaybedenleri sözlerinin gereğini yerine getirmeyenler olmuştur. Kılıcı görünce eyvah dedim, kesme vakti! Yıllarca ne diye korktuk “şeriat isterük” diye cüppeli, sarıklı, yeşil bayrakla koşturanlardan? Bunlar bizi keser diye! 15 Temmuz gecesi bile hiç unutmuyorum, sabaha karşı ortalık yatışmaya yüz tutmuşken sokakta tekbir getirerek koşanlar acaba bizi keser mi diye ışıkları söndürmüştüm! Diyanet İşleri Başkanı’nı da elinde kılıçla Ayasofya’da görünce vakit geldi demek dedim! Daha IŞİD’i unutmadık. Gerçek İslam biziz diye ortaya çıkıp kafa kesmelere doyamadılar. Canlı canlı iki askerimizi yaktılar da adlarını bile anamadık, yaslarını bile tutamadık, tören bile yapamadık! Osmanlı tarihinde ilerleme üretim ile değil, fetih ile yapıldı. Nerede mal bitti, ordular ileri gidip başka yerler fethedildi. İstanbul’un fethi niye gecikti, Fatih Sultan Mehmet, şehir yağmalansın istemiyordu, yeniçeri ayak sürüdü. Önce yağma, sonra erkekleri öldürme, kadınlar cariye. Osmanlı padişahlarının kaçının eşi Anadolulu ve Müslüman? Fatih’in eşi ölene kadar din değiştirmemiş. Hürrem gibi dizisi yapılmadığı için bilinmiyor. Şu anda iktidarda olan AKP zihniyetinin Fatih Sultan Mehmet’ten daha radikal dinci olduğu kesin. İlk geldiklerinden bugüne hayli belli ettiler niyetlerini. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra. Sırada hilafet var herhalde ki en alt kademeden lafı sürülüyor piyasaya. Bakıyorlar kurbağalar yeterince haşlanmamış, kazandan kaçıyor, zamanı gelmemiş diye geri basıyorlar; AKP sözcüsü ortalığı yatıştırıyor, “Cumhuriyet gözbebeğimiz” diyor. Hangi Cumhuriyet? Türk İslam Cumhuriyeti mi? Önce kızıştırma sonra yatıştırma “Türkiye, laik, sosyal, hukuk devletidir” demiş bir de. Türkiye maalesef artık hukuk devleti değildir. Osman Kavala 1000 gündür, tahliye kararlarına rağmen gerekçesiz içeride rehin tutuluyor. Gazeteciler ise sözüm ona MİT mensuplarını açıkladılar diye? Hele Cumhurbaşkanı’nın MİT’in yeni binasının açılışında MİT mensuplarıyla boy boy fotoğrafı yayımlandıktan sonra, bayağı komik. Avukatlar adil yargılanma istedikleri için girdikleri ölüm orucunda, ölmek üzere! Erler, öğrenciler darbe yaptılar diye müebbete mahkum edildi. FETÖ bağlantılı kimler kimler devlet kadrolarında. Dışarıda HDP’li belediye başkanı kalmadı, suçları seçilmiş olmak herhalde? Yazdın mı suçlusun! Hatta bunları değil, mangal pergolasını yazdın mı 4 yıldan başlıyor istenen ceza! Son Kurban, dana değil, sosyal medya. Bayram tatiline çıkmadan önce sosyal medyayı kısıtladılar. Medyayı ele geçirdiklerinden beri halkın tek nefes aldığı yerdi, küçük de olsa tepkisini dile getirdiği. Onu da susturdular! Atatürk’e lanet? Kılıçtan girdik nereden çıktık. Elde kılıç çıkması yetmedi, bir de lanet okudu Atatürk’e, bu ülkenin kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna! Neymiş, vakıf malını uygun kullanmamak? Veraset ve vakıf malına bu kadar değer veriliyorsa Atatürk Orman Çiftliği’nden başlayalım ve Türk Tarih Kurumu, İş Bankası hisseleriyle devam edelim mi? Atatürk, orman çiftliğini tarıma örnek olsun diye miras bırakmıştı, üzerine Saray yapılsın diye değil. İş Bankası hisselerinden elde edilecek kâr da TTK ve TDK’ye gitsin diye. Üstüne yatmaya çalışın diye değil. Atatürk’e ve yaptıklarına şükran duymak yerine lanet okumak için o psikolojiyi anlamak lazım: Lisede okurken toplu sabah namazlarına giderlermiş, “konferanslarda Ayasofya açılacak dediklerinde hüngür hüngür onlar ağlar, biz ağlardık” diye anlatıyor. Z kuşağı, zorlamanıza rağmen İHL’lere gitmek istemiyor, toplu sabah namazlarıyla da hiç ilgilenmiyor. Tarikat yurtlarında yetişen garibanlarla yetinmek lazım. AKP’nin Ayasofya, kılıç, halifelik gibi radikal dinci sembollere sarılması, eriyen oylarını toparlamada bu ekonomik krizde işe yarayacak gibi gözükmüyor. AKP’nin kemik tabanı cami cemaatinin yaşlıları yerlerini Z kuşağının gençlerine bırakıyor. Onlar siyasetle ilgilenmiyor, iyi bir eğitim, para kazanacakları iş istiyor. Hepsinin derdi kapağı yurtdışına atabilmek. Umutlarını tükettiniz, özgürlük arıyorlar, o kapatmaya çalıştığınız sosyal medyada nefes alıyorlar! Belediyeler İktidarın en büyük korkusu Millet İttifakı’nın kazandığı büyükşehir belediyelerinin başarılı olmasıydı. Bir yıldır sadece engel çıkardılar. En son çıkardıkları kararname, belediyelerin tamamen ele geçirilmesidir. Seçimle yapamadıklarını kararnameyle yapabilmek Türkiye gerçekten hukuk devleti olsa mümkün müdür? Danıştay itirazı reddetti, belediye iştiraklerini artık başkan değil, meclis mi yönetecek? Başkan sadece çöp mü toplayacak? Yardım paralarına el koydular, Sirkeci, Haydarpaşa Garı’nı İBB’ye değil, Bilal’in arkadaşına verdiler. Galata Kulesi vakfınmış meğer, İBB’yi attılar. Borçlanma taleplerini reddediyor, iş yapamaz hale getiriyorlar. Yıllar önce AKP’li başkanların alıp da ödemediği borçları şimdi çıkarıp haciz yapıyor, makam odasından iskemle masa çıkarıp aciz duruma düşürdük numarası çekiyorlar! Bu mu hukuk devleti, bu mu demokrasi? O belediye başkanlarını biz seçtik. Seçimleri tekrar ettiğinizde sadece belediye başkanını değil, meclisi de yeniden seçseydik, Tevfik Göksu zor horozlanırdı orada! CHP’nin “dostlarla” iktidara yürüyüş nutukları atmasıyla dalga geçiliyor ama Kılıçdaroğlu büyükşehirleri alacağız dediğinde de dalga geçmişlerdi. Kılıçsa kılıç, burada da var bir sembolik kılıç! Enseyi karartmayalım, bundan beteri korona, Kanal İstanbul ve İstanbul depremidir. Birinden biri götürecek zaten bizi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle