23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 11 TEMMUZ 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN KÜLTÜR ULUSAL YARIŞMA Sınırlı sayıdaki biletler satışta! 39. İstanbul Film Festivali’nin 1728 Temmuz tarihlerinde düzenlenecek Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması biletleri önceki gün satışa çıktı. Yarışmalarda, 11 uzun metrajlı ve 12 kısa film yer alacak. Sakıp Sabancı Müzesi’nde kurulacak açık hava sinemasında her gece 21.00’de bir uzun ve bir kısa metrajlı film birlikte gösterilecek. Gösterimler, film ekiplerinin katılımıyla yapılacak. Yarışmalarda yer alan filmler, aynı tarihlerde festivalin çevrimiçi gösterim sitesi filmonline.iksv.org’da 30 saat boyunca gösterime açılacak. Ayrıntılı bilgi, film programı ve biletler için: filmonline.iksv.org. AZİZM SANAT DERGİSİ ‘Son’ sayısıyla veda etti 2007 yılında “Sanat Aydınlanma İçindir” önermeli bir manifestoyla kurulan ve çeşitli disiplinlerde çalışmalar yürüten Azizm Sanat Örgütü’nün aylık yayını Azizm Sanat EDergi, 13 yılın ardından geçen hafta yayımlanan 150. ve son sayısıyla yayın hayatına veda etti. Derginin 150. sayısı, “son” sözcüğünün bir kavram olarak işlendiği özel bir dosya ile son kez okurların beğenisine sunuldu. 186 sayfalık dosyada Azizm Sanat’ın sürekli yazarlarının yanı sıra senarist/yaratıcı yapımcı Yiğit Güralp, görsel sanatçı Tahir Ün, yönetmen Tan Tolga Demirci, psikiyatr/yazar Kaan Arslanoğlu ile akademisyenler Gevher Gökçe ve Hakan Savaş imzalı çalışmalar yer alıyor. BEKLENTİ 8 BİN AVRO’YDU Tam bin kat fiyat biçtiler Paris Beaussant Lefevre müzayede evinde, 8 Temmuz’da düzenlenen açık artırmada, 13681644 yıllarında Çin’de hüküm süren Ming hanedanı dönemine ait iki ciltlik bir ansiklopedi tahmin edilen fiyattan bin kat yüksek fiyata satıldı. Müzayede evi, ansiklopedinin ciltlerinin en fazla 8 bin Avro’ya (62 bin 257 lira) alıcı bulacağını tahmin ettiklerini ancak 8 milyon 128 bin Avro’ya (63 milyon 300 bin lira) satıldığını duyurdu. Yongle Dadian adlı ansiklopedide 2 bin kişinin emeği olduğu, 22 bin 877 bölümden oluştuğu belirtildi. Adı açıklanmayan bir kişi tarafından satın alınan, el yazısıyla kaleme alınmış, ciltlerden birinde Çin’in gölleri, ikincisinde cenaze törenlerinin nasıl düzenlendiği anlatılıyor. Yeni normale müzikle dönmek, Akdeniz sahillerinde açık havada müziği tekrar birlikte Kaş’ta geri dinlemek, önlemler sayım başladı alındığı takdirde mümkün. Bunu gerçekleştirenlerden biri de Caz Festivali ile Kaş olacak Kolektif İstanbul Yeşilin mavi ile buluştuğu bir cennet; antik kalıntılarıyla büyüleyici bir tarih. Nereye baksanız, kaya mezarları, su yolları. Antalya, Kaş’tan bahsediyorum. Bir gerçek de var ki bu doğa harikası her yıl biraz daha yok oluyor. Arıtma te sisleri ve yapılan yat lima ÖZNUR nından sonra son yıllarda OĞRAŞ ÇOLAK güzelim Kaş da hızla kir lenmeye başladı. İnsanların insanca yaşaması için oluşturulmayan yönetim şekli ve rant ne yazık ki bura Jülide Özçelik yı da hızla bozuyor. Asıl konumuz ise her şeye rağmen sa natın ve müziğin iyileştirici gücü. Toplum hatta ülke olarak iyileşmeye en çok yan biri olarak aynı zamanda birçok festival formatı ve müzik festivali içerisinde bulunmamızdan dolayı, burada bir ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde imda caz festivali yapmak hep aklımda olan dımıza sanat yetişiyor. bir fikirdi. Akdeniz’e kıyısı olan ülke Kaş’ı, “caz” tınıları ile yaşayacağımız lerin müzik ve kültür zenginliği dünya caz festivali için geri sayım başladı. müziğine büyük ölçüde yön vermiştir. Kaş Caz Festivali, bu yıl Bu da Kaş ve Kaş gibi kendi 282930 Ağustos’ta Setur içinde ruhunu yaratmış yer Marina ev sahipliğinde mü leri diğerlerinden ayırıyor. zikseverlerle buluşacak. Festival, Kaş’ı müzikle yaşa Kimler yok ki bu yıl. manın bir yoluydu. Caz müziğin kadın vo n Pandemi süreci festi kallerinden Birsen Tezer, vali de etkilemiştir. Bu yıl geçen yıl sahne perfor programın içeriği nasıl ola mansıyla tüm müziksever cak? leri kendisine hayran bı Bu yıl planların değiştiği, rakan Korhan Futacı, du sizin isteklerinizin değil ya ru sesi ile Jülide Özçelik, şanan durumun kendi siste piyanist Aydın Esen ve Randy K. Esen, Can Kozlu, Serdar Karatepe mini yarattığı ve sizin de uymak zorunda kaldığınız bir reggae türünün ülkemiz yıl oldu. Dolayısıyla program deki önde gelen temsilcilerinden Sat içeriği türler arası farklılık gösterebili tas, Kolektif İstanbul ve ayrıca Uç Uç, yor bu sene. Yurtdışından sanatçı da Social Inclusion Band, EsenDündar vet edebilir miyiz, çok düşündük, ancak Banar Trio bu yıl festival boyunca caz pandemiden dolayı bu riski göze alma severlerle buluşacak. dık. Fakat yine çok iyi bir festival prog Tüm ayrıntıları, festivalin yetkilisi ramı çıkardığımızı düşünüyoruz. Serdar Karatepe’den dinledik: Akdeniz ve müzik... ‘Önlemler alındı’ n Yine de pandemi sizi durdurma n Festivalin başlangıç ve oluşum mış; iyi ki de iptal etmemişsiniz. Her süreci nasıl gelişti? kesin sanatın iyileştirici gücüne ihti Festival fikri uzun zaman öncelerine yacı var. Nasıl önlemler planladınız? dayanıyor. Dönem dönem Kaş’ta yaşa Festivali bir tarihe kadar yapıp yap Birsen Tezer mama kararında süreci gözlemledik. Festival tarihimiz tedirginliklerin daha az olduğu döneme denk geliyor, önlemler doğru alındığında ve sağlık koşulları yerine getirildiğinde yapılmaması için bir neden yok. Bir süre pandemiyle yaşamaya alışmalıyız, hayat devam ediyor. Tedbirler alındığı sürece insanların özlediği şeylere kavuşmak istediğini biliyoruz. Kaş Caz Festivali bunların çoğunu aynı anda veriyor; deniz, günbatımı, sonrası yıldızlar ve bunlara eşlik eden iyi müzik. Şu ana kadar bize gelen dönüşlerden ve ilgiden çok mutluyuz, bu insanların festivali beklediğini gösteriyor. n Festivalin finansmanını nasıl sağlıyorsunuz? Finansman durumu bu zor şartlarda festivali de etkiledi ama hazırlıklı olduğumuz bir bütçe zaten vardı ve sponsorlarımız da yine sürece rağmen festivale olan inançları ve destekleriyle birlikte yanımızda oldu, kontrollü bir planlama yaptık. n Bu yıl nasıl sürprizler bekliyor cazseverleri? Geçen seneye göre farklılık gösterecek ve heyecanlandıran bir konu MUME de (Mehmet Uluğ Müzik Evi) yapacağımız session ve farklı müzik gruplarının emprovizasyon çalışmaları olacak. Dinleyiciye açık olan bu müzik kıymeti, festivalin program dışında en etkileyici tarafı olacak. Beşiktaş’ın merdivenleri renkleniyor Beşiktaş Belediyesi’nin “Merdivenler Renkleniyor” projesi kapsamında Dizi Sokak, Kalkan Sokak ve Asmalı Hamam sokaktaki üç merdiven, sokak sanatçıları tarafından boyandı. Merdivenleri boyayan sanatçılar şöyle: Somon, Rakun ve Max on Duty. Projede Istanbul Comics and Art Festival (ICAF) sanat işbirlikçisi olarak yer alıyor. Çalışmalar “sokaktasanat.besiktas.bel. tr” adresinden takip edilebiliyor. DEMIR DEMIRKAN’DAN YENI ŞARKI Türk rock müziğinin önemli temsilcilerinden Demir Demirkan, “Hayat Nedir” isimli şarkısını dinleyicilerle buluşturdu. Stoic Sound etiketli şarkının sözü Demirkan’a, müziği Demirkan ile birlikte Kerem Tüzün, Ozan Yılmaz ve Nedim Ruacan’a ait. 2006 yılında tekli olarak kaydettiği fakat o dönem yayımlanmayan şarkı, yaşarken hayatın anlamının tam olarak hiçbir zaman anlaşılamayacağı mesajı içeriyor. Kitaplarla gelen Yaşanan her şeye karşın coşkusuyla üretmeyi sürdüren genç edebiyatçıları, onların yapıtlarını gördükçe iyimserliğim artıyor. İnsana yakışan, onsuz edilemez bir duygu bu. …Umut insanda demişti Nâzım Hikmet. Elimi Bırakma Bir ilk yapıt olan Elimi Bırakma’yı (Bilgi Y.) elimden bırakamadım. Eser Kemal, yanı başımızdaki Suriye’de yaşanan iç savaş ve göç trajedisine insani bir ayna tutuyor. En umutsuz koşullarda bile sıkıntıdan kurtuluş yolu arayan ve yeni yaşamlar kurmak için adımlar atma cesareti gösteren insanları anlatıyor. Dünyanın bugünündeki çatışmaların odağı olan bir coğrafyanın insanlarının günlük yaşamlarıyla birlikte aktarıldığı ve köklü bir aşk ekseninde okuduğumuz romanda, yakın tarihine dönüşlerle günümüz Suriye’sini olanca çıplaklığı ve gerçekliğiyle buluyoruz. Bugünü anlamada verdiği ipuçlarıyla insan’ı temel alan roman, dünyaya, insanlar arasındaki etnik ve inançsal ayrımlara karşı insan sevgisiyle yaklaşımın örneği olarak akla ve yüreğe sesleniyor. Siyasi Cinayetler Orhan Tüleylioğlu, 50 Maddede Siyasi Cinayetler’de (Karakarga Y.), Devrim Şehidi Kubilay’dan başlayarak tarihsel sıralamayla Sabahattin Ali, Turan Emeksiz, Vedat Demircioğlu, Taylan Özgür’den günümüze kadarki siyasal cinayetlerle yaşamdan koparılanlara tek tek ağıtlar yazıyor. 1970’li yıllardan günümüze Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, C. Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, A. Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Hrant Dink ve daha onlarca canı alınan genç, aydın, sendikacı, politikacı, yazar, yayıncı, öğretim üyesi, hekim, gazeteci, hukukçu insanımızı tek yapıtta anlatıyor. Kanlı Pazar’da, 1 Mayıs 77’de, Kahramanmaraş ve Sivas katliamlarında, 12 Eylül döneminde, “Gezi”de canları alınan gençlerin de yer aldığı yapıt, bir belgelik değerinde. Atatürk ve Devrimin Yönü Atatürkçülüğün Kurtuluş Savaşı’nda “Cumhuriyet Devrimi”nin toplumcu özünü, Uğur Mumcu Kemalizm ve Sosyalizm’de, toplumumuzun özgürleştirilmesi savaşımını bir öncü savaşçısının düşünce dünyasıyla aktaran Taylan Özbay, Edebiyatımızın Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü (Telgrafhane Yay.) ile zorlu göreve soyunmuş. M. Cevdet Anday’ın “Bugünkü aydına düşen başlıca görevlerden biri de tarihsel olayların zincir halkalarından kopmamayı bilmek ve başarmak, onları canlı tutmaktır” sözünün aynasında sunulan yapıtın odağında “ülkemizin yüz akı edebiyatçıları”nın düşünceleri yer alıyor. “Devrimi de, devrimin yönünü de” bilen edebiyatçıların “İçine doğdukları ülkeyi ve o ülke için düşledikleri geleceği” yansıtan yapıtta, Y. Kadri Karaosmanoğlu, Halikarnas Balıkçısı, “Mustafa Kemal, bu milletin kafasıdır… Tam insanoğludur” diyen Sait Faik, “Atatürk, milleti, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak isteyen bir devrimci idi” diyen Orhan Veli, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, C. Atuf Kansu ve Oktay Akbal’ın düşünceleri aktarılıyor. Yapıt şu cümleyle bitiyor: “Bir güzel yol vardı, yürüyorduk, yarım kaldı; o yola yeniden dönülsün isteriz.” Dergilerden Genç edebiyatçıların duyarlılıkları dergilerle geleceğe aktarılırken internet dergileri çoğalıyor. 4. sayılarını çıkaran altıyedi (Zonguldak), Pathos (İstanbul) pırıltısıyla ilgimi çekiyor. İzleyebildiğim Edebiyat Nöbeti (Bafra), Sarmal Çevrim (Balıkesir), Delikli Çınar (Denizli), ÖyküŞiir (“Enver Gökçe Şiir Ödülü”nü duyuruyor), Patika (Ankara), Berfin Bahar, İnsancıl, Yeni Gelen, Üvercinka (İstanbul) edebiyatın sesi oluyor. Knight Errant ‘Ruhların Büyük Göçü / The Grand Migration Of Souls’ 1993 yılında kurulmuşlar; 1999 yılında kendi isimlerini taşıyan ilk albümlerini çıkardıklarında birkaç nedenle dikkat çekmişlerdi. Knight Errant topluluğu çift gitarı iyi değerlendiriyor, iyi melodiler çalıyor, metal müziğinde pek yaygın olmayan kemanı kullanıyordu. 2001 yılında Wacken Open Air’de yer alarak bu festivalde çalan ilk topluluğumuz olmuşlardı. Yakın kuşaklar içinde en iyi metal topluluklarından biriydi, ancak (tıpkı bugünkü gibi) hem iyi müzik hem de desteklenmesi gereken iyi topluluklar o zaman da kıymet görmüyorlardı. 2005 yılında çıkardıkları ikinci albümleri “Divan”ın ardından derin bir sessizliğe gömülmüştü Knight Errant. Ancak onlar dokuz canlı çıktılar; 27 yılın ardından kuruldukları gün olan 25 Haziran tarihinde (Türkçeİngilizceenstrümantal parçalardan oluşan) üçüncü albümlerini çıkardılar. Bir öncekinden de 15 yıl sonra dönmüş oldular. Davulda Murat Arslanoğlu, gitarda Ali Ulupınar ve Barbaros Bensoy (vokal), basta Deniz Turan, kemanda Ilgın Ayık, vokalde Uluer Emre Özdil; kayıtta kadro böyle olsa da, eleman değişikleri arasında, 11 müzisyenin izlerini taşıyan “Ruhların Büyük Göçü”, sekiz yıllık bir emeğin ürünü. Metal tarihimizi öğrenmek isteyenlere birinci dereceden tavsiye... muratbeser@muratbeser.com Tanju Eren ‘My Life in Dog Years’ (SCP) Gitarcı, besteci; yaptıklarıyla yetinmeyen, yerinde rahat durmayan yaratıcı müzisyen Tanju Eren. Bir süredir eski alışkanlıklarından sıyrılmaya çalışıyordu; müzikal üretim manasında. Bunda salgın günlerinin getirdiği ruh halinin büyük rolü vardı. Yaşadığımız tuhaf günleri filme alsalar nasıl bir soundtrack’i olur acaba diye düşündüğünde, yeni bir çalışmanın fikri temelini atmış oldu. İnsanın duygularını altüst eden ve sinir uçlarıyla oynayan bir müzik olmalıydı bu. Klasik şarkı formunun dışına taşan, iki üç dakikayı aşmayan kısa; birbirinden farklı türlerde tınlasa da, aynı kaotik tablonun ayrıntıları gibi parçalar... O yüz den “My Life in Dog Years”ın Mad Max’vari karanlık ve fütüristik bir tarzı var. Tek başına evde bir ay içinde kaydetmiş, bu süreçte toparladığı müzikal notları. Softsynthe ve elektrik gitar kullanmış, bir davul loop’u dışında tüm efektleri kendi kendine oluşturmuş. Parçalara isim vermek yerine, zamanı farklı algılatan günleri ifade etmek maksadıyla onlara numaralar vermiş. Salgın günlerinde zamanın akış grafiğini köpek hayatı ile oranlamış; süreyi yedide bir oranından yola çıkarak kurgulamış. “My Life in Dog Years” Tanju Eren’in en deneysel yüzünü sergiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle