23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: İPEK ÖZBEY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 9 25 HAZİRAN 2020 PERŞEMBE 2 TÜRKIYE’NIN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARI CUMHURIYET’E VERILEN CEZALARI DEĞERLENDIRIYOR Cumhuriyetin asbliayinrBagasiyçasreiuılnnrpieiknv,tgedeidiergmammereıteondimrkymureaayekntdkiıuikntçeidabnzleüadonynireürılnteakiannmkeıgyeniiosşrialdrme.ziv.ıiniBnluıik niteliklerini savunmak PROF. DR. FAZIL SAĞLAM ANAYASA MAHKEMESI EMEKLİ ÜYESI Ceza yaptırımı kadar etkili yeni bir yöntem gündeme gelmiş durumda. Bu yöntem, “muhalif gazeteler için resmi ilan dağıtımını savsaklamak” olarak tanımlanabilir. Resmi ilanların adil dağılımını sağlamak üzere kurulmuş olan Basın İlan Kurumu (BİK) bu yeni yöntemin anahtar kuruluşu konumuna getirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin, “insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlan gıçta belirtilen temel ilkelere daya nan, demokratik, laik ve sosyal hu kuk devleti” niteliğini savunmak giderek güçleşmeye başladı. Cum huriyetin bu niteliklerinin değişti rilemeyeceği anayasada yazılı olsa da bunları savunma zorluğu, deği şik biçimlerde karşınıza dikiliyor. Her şeyden önce bu ilkelerin en önemli anayasal güvencesi olan ba ğımsız yargı, anayasal gücünü ve etkisini kaybetmekte, genel bir iş lev ve güven kaybı yaşamakta. Yar gıya koşut olarak yasama organı da anayasadaki merkezi konumu nu elinde tutamadı. Yürütme orga nı diğer güçler karşısında hem hu kuksal ve hem de fiili bir üstünlük sağlamış durumda. Bu yeni koşullar altında basın ve medyanın büyük kesimi siyasal ik tidarın uydu alanına girdi. Bu alan nunları” aleyhine yayın yapıla içine girmemek için direnen azın maz.” / “ç) Suça tahrik veya teşvik lık bir grup, demokratik denetim edecek ve suç ile mücadeleyi etki işlevini yerine getirmekte zorlanı siz kılacak yayın yapılamaz”. yor. Cezaevleri, adi suçlular yönün Yukarıya aynen aktarılan ilgi den boşaltılırken başta gazeteciler li bent metinlerinde kalın punto ile olmak üzere siyasal suçlamaya uğ vurguladığım bölümün bildirimde rayanlar içeride tutuluyor ve bun yer almamış olması dikkat çekici lara her fırsatta yenileri dir. Bunun iki anlamı olabilir. Birin ekleniyor. Bu arada cisi ve doğal olanı, ceza yaptırımı ka bildirim konusu dar etkili yeni bir yöntem gündeme gelmiş durumda. Bu Kaderin ironik cilvesine bakın yazının bu ilkeleri ihlal eder içerikte görülmemiş olma yöntem, “muhalif ki Basın İlan sıdır. Ama içinde gazeteler için resmi Kurumu’nun dayandığı yaşatıldığımız si ilan dağıtımını savsaklamak” olarak tanımlanabilir. Resmi ilanların adil da 2 Ocak 1961 tarih ve 195 sayılı yasa, DP döneminde Resmi yasal ortam, farklı bir anlamı daha çağrıştırıyor. Fiili durumun da bir ğılımını sağlamak ilanların dağıtımında yansıması olan bu üzere kurulmuş partizanca davranılmış farklı anlama gö olan Basın İlan Kurumu (BİK), bu yeni yöntemin anahtar kuruluşu konumuna getirildi. olmasına bir tepki olarak 27 Mayıs Askeri Yönetimi tarafından çıkarılmış bir yasa. re, “Atatürk ilke ve inkılâpları ve Anayasa’nın 174’üncü maddesinde yazılı Bunları ancak Öz amacı bu alanda “İnkılâp Kanun muhalif basından adil ilan dağılımını ları” aleyhine” ya öğrenebiliyoruz. Örneğin Cumhuriyet gazetesi için değişik haber ve yazılarla sağlamak. Kısacası BİK varlığını böyle bir yasaya borçlu. Bu tespit yın yapmanın hiçbir sakıncalı yanı yoktur. Bu tür yazılar, zaten yan ilgili olarak BİK’ten yalnızca bana ait değil, daş basın ve med gelen resmi ilan ve BİK’nin kendi resmî yanın günlük ve reklam kesme yaptırımlarının toplamı 88 güne ulaşmış bulunuyor. Buna kar sitesinde yayımladığı tarihçe de bunu doğruluyor. bilinen uygulamaları arasında yer almakta ve bunlar BİK’te resen ya şılık yandaş basın da şikâyet yoluy ve medya ile ilgili la herhangi bir iş benzer bir haber ya lem görmemek da açıklama duyduğumuz olmuyor. tedir. BİK’in bu ikinci an 27 MAYIS 1960’IN 60. YILI YAZISI ÜZERİNE lamın etkisinde olmadığı varsayılsa bile, klasik yorum ilkelerine göre o bölümün yine de çıkarılmama Mesleğimi ve uzmanlık alanımı sı gerekirdi. Çünkü yukarıda zikre doğrudan ilgilendiren yeni bir ör dilen a bendi, ancak o bölümle bir nek olay var ki buna değinmeden likte bir bütün olarak yorumlana geçmem mümkün değil. BİK, Cum bilir. Esasen a bendinde yer alan huriyet gazetesinde 27 Mayıs günü diğer ilkelerin kaynağı da 1961 Alev Coşkun imzasıyla yayımlanan Anayasası’dır. “27 Mayıs 1960’ın 60. yılı Amaç demokratik anayasa yapmaktı” KADERİN İRONİK başlıklı köşe yazısının basın ahlak CİLVESİ! esaslarına aykırı olduğu iddiasıyla gazeteden savunma istemiş. Yazıyı daha önce okuduğum için, BİK’ten gelen bildirimin bir kopyasını görmek istedim. Lütfedip gönderdiler. Bu bildirimde Alev Coşkun’un ya Kaderin ironik cilvesine bakın ki BİK’in dayandığı 2 Ocak 1961 tarih ve 195 sayılı yasa, DP döneminde resmi ilanların dağıtımında partizanca davranılmış olmasına bir tepki olarak 27 Mayıs askeri yönetimi tarafın zısından belli bölümler aktarıla dan çıkarılmış bir yasa. Öz amacı bu rak bu ifadelerin 195 sayılı yasa alanda adil ilan dağılımını sağlamak. nın 49. maddesinde yer alan “Ba Kısacası BİK, varlığını böyle bir ya sın Ahlak Esaslarını” ve bu mad saya borçlu. Bu tespit yalnızca bana de uyarınca BİK Genel Kurulu’nca ait değil, BİK’in kendi resmi sitesin çıkarılmış bulunan 18.11.1994 ta de yayımladığı tarihçe de bunu doğ rih ve 129 sayılı kararın 1. mad ruluyor. Bu tarihçeye göre, 1957 yı desinin a ve ç bentlerini ihlal etti lında, “... ihale ilanlarının yayımla ği ileri sürülmekte. Anılan bentler nacağı gazeteleri, doğrudan hükü aynen şöyledir: “a) Devletin ülke metin seçmesini öngören düzenle si ve milletiyle bölünmez bütünlü meler geldi. ... Basın özgürlüğü tar ğü ve Cumhuriyetin insan hakları tışmalarının yaşandığı bu dönem, 2 na dayalı, demokratik, lâik, hukuk Ocak 1961’de 195 sayılı Basın İlan devleti niteliği, Atatürk ilke ve in Kurumu’nun kuruluşuna ilişkin kılapları ve anayasanın 174’ün kanunun kabul edilerek, 9 Ocak cü maddesinde yazılı “İnkılap Ka 1961’de Resmi Gazete’de yayımlan masıyla sona erdi”. sa hukuku öğreti kitabında okuna BİK’in böylesine talihsiz bir du bilir. BİK’in bu değerlendirmesi, an ruma düşmemesi için iki şeyi bir cak kurum yönetiminin, kendisi gi birinden kesin olarak ayırması ge bi düşünmeyen ve yazmayan her rekir: 27 Mayıs bir askeri darbe yayını resmi ilan dağıtımının dışın dir. Demokrasiye bağlı bir insan da tutma yetkisini kendinde görme için tüm darbelere karşı olmak ilke si halinde bir anlam ifade edebilir. sel bir yaklaşım ve davranış biçimi Bu tarz bir yaklaşımı önleme ama dir. Ama böyle bir darbe övülmedi cıyla çıkarılan 195 sayılı yasadan ği ya da darbeyi çağrıştıran ifadeler böyle bir yetki çıkmaz. kullanılmadığı sürece, darbe sonra sında ortaya çıkan anayasal geliş SORUMLULUĞUN YÜKÜ meleri, darbe ile özdeş saymak, ki AYM’DE şiyi yanlış değerlendirmelere götürür. Böyle bir bakış açısı, her biri birer askeri darbe sonunda ortaya çıkmış olan Portekiz ve İspanya demokrasilerinin bugün neden AB içinde yer aldıklarını kavramayı imkânsız kılar. Bu çerçevede BİK bildiriminin konusu olan yazıyı bir kez daha dikkatlice okudum. Yazıda iki nokta dile getiriliyor: Birincisi 27 Mayıs hareketinin sonraki askeri darbelerden farklı olması, bu farklılığın özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasinin amaçlanmış olmasından kaynaklanması ve bunu sağlamak üzere anayasayı hazırlayacak olan Meclis’in dolaylı da olsa bel Bu konuyla ilgili olarak asıl en dişem, bu veya benzer bir konu nun iç hukukta hak arama yolla rı tükendikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önü ne gelme olasılığıdır. AİHM tarafın dan karara bağlanan yakın örnek lerde Türkiye’nin, sözleşmenin 18. maddesini ihlal ettiği sonucuna ula şılmıştır. Bu maddeye göre, “Anılan hak ve özgürlüklere bu sözleşme hükümleriyle izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında kullanılamazlar”. Öğretide amaç saptırma olarak anılan ve AİHM’nin çok seyrek uyguladığı bir madde. Türkiye bu alanda en az iki ihlal kararına muhatap olmuş du li örgütlerin seçimiyle oluşturulma rumda. Sonuncusunda temyiz iti sı. Bunlar herhangi razı da reddedildi ve içtihat kesin bir “Anayasa Hu leşti. Dileğimiz odur kuku” kitabında ki başta BİK olmak da okuyabileceğiniz şeyler. Bunu doğrulamak üzere benim de ekleyeceğim önem Basın İlan Kurumu’nun talihsiz bir duruma düşmemesi üzere iç hukuk makamları, bunun sorumluluğunu duyarlar ve Türkiye’yi küçük düşürecek uy li bir özellik da için, iki şeyi birbirinden gulamalardan kaçı ha var: Kurucu Meclis’le ilgili yasaya göre, hazırlanacak anayasanın halkoylamasında reddedilmesi halinde, Temsilciler Meclisi’nin görevi son bulacak ve doğrudan doğruya halkın oylarıyla yeni bir meclis seçilecektir. Diğer askeri darbeler ya da darbe girişimleri, halka böylesine açık olan bir çözümü göze alamamıştır. Bu bir farklılık değilse nedir? Alev Coşkun’un yazısında dile getirilen ikinci husus, 1961 kesin olarak ayırması gerekir. 27 Mayıs bir askeri darbedir. Demokrasiye bağlı bir insan için tüm darbelere karşı olmak ilkesel bir yaklaşım ve davranış biçimidir. Ama böyle bir darbe övülmediği ya da darbeyi çağrıştıran ifadeler kullanılmadığı sürece, darbe sonrasında ortaya çıkan anayasal gelişmeleri, darbe ile özdeş saymak, kişiyi yanlış değerlendirmelere götürür. nırlar. Ama son aşamada bu sorumluluğun yükü Anayasa Mahkemesi’nin üzerindedir. Bu nedenle iç hukuk makamlarının Anayasa Mahkemesi’ni müşkül durumda bırakmayacak bir tutum ve davranış sergilemeleri gerekir. Kararlarına uyma yükümlülüğünü kendi serbest irademizle üstlendiğimiz AİHM, Türkiye’nin iç işlerine doğrudan karışamaz ve karışmamalıdır. Ama böyle devam ederse ve Anayasa Mahkemesi de temel hak ve özgürlükleri koruma görevini ihmal ederse AİHM, Türkiye’de bi Anayasası’nın çağına göre ileri bir reysel başvuru yolunun etkisizliği anayasa olmasıyla ilgili açıklama ne karar verebilir. Bu da uluslara lardan oluşuyor. BİK bildiriminde rası alanda pek de parlak gözükme alıntısı yapılan “27 Mayıs 1960, ge yen imajımızı kendi elimizle doğru tirdiği ilerici ve demokratik anaya lamak anlamına gelir. sa ile gerçek bir toplumsal değişimi ve dönüşümü simgeler” şeklindeki cümlenin nasıl olup da a ve ç bent YARIN: PROF. DR. KORKUT lerinin ihlali olarak yorumlandığı KANADOĞLUANAYASA nı anlamak mümkün değildir. Benzer bir değerlendirme, her anaya HUKUKU ANA BILIM DALI Hukukun kıyametini yaşıyoruz! CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 8 yıl öncesinden başlayan sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezası, İstanbul seçimlerinin yenilenişinin yıldönümünde bölge idare mahkemesince onaylandı. Sadece bu cümle bile hukukun ne halde olduğundan kararların hangi duygularla verildiğine kadar her şeyi anlatıyor. Kaftancıoğlu hakkında soruşturma 15 Ocak 2018’de açıldı. Bu tarih yine büyük bir tesadüf sonucu 14 Ocak 2018’de yapılan CHP İstanbul İl Kongresi’nde Kaftancıoğlu’nun il başkanlığını kazanmasının ertesi gününe denk geldi. Eldeki tek “delil” de 20122017 yılları arasında Kaftancıoğlu’nun sosyal medya paylaşımları. Kaftancıoğlu bu paylaşımlarla, Erdoğan’a hakaret etmiş, devleti aşağılamış, kamu görevlilerine hakaret etmiş, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmiş, terör örgütü propagandası yapmış! Bütün bu “suçlar”, Kaftancıoğlu il başkanı olduğu gün savcılığın aklına geldi. 211 yıl hapis istemiyle dava ne zaman açıldı? 25 Mayıs 2019’da. Yine büyük bir tesadüf eseri bu da İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri için yenileme kararı verilmesinden sonra seçim çalışmaları tüm hızıyla sürerken. İmamoğlu doğal olarak CHP İl Başkanı ile birlikte siyasi çalışma yapıyor. İstanbulluya deniyor ki: “Eyy ahali oy vereceğiniz partinin il başkanı 5 ağır suç birden işledi!” Sonuç? 13 bin fark 810 bine çıktı! 6 Eylül 2019’da Kaftancıoğlu’na 9 yıl ceza verildi. 23 Haziran 2019 seçimlerinin yıldönümünde de onandı! Yargının nasıl bir intikam ve gözdağı aracı olarak kullanıldığının en net fotoğrafı! HHH Konuya bir de son 1.5 aylık süreç açısından bakalım... 15 Mayıs 2020’de CHP Adana Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım, delilsiz, iftira ile tutuklandı. Üstelik iki gün önce Van’da yaşanmış PKK terörüyle ilişkilendirilerek! 22 Mayıs 2020’de eski CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir, camilerde Çav Bella şarkısı çalınmasının bir açıklaması yok mu diye sorduğu için tutuklandı. O alçakça provokasyonu yapanı bulmak yerine Özdemir’i buldular. 4 Haziran 2020’de CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği ani bir kararla Meclis gündemine getirildi, 2 HDP’li milletvekiliyle birlikte düşürüldü. Sürecin devamı Kaftancıoğlu oldu. Eren Yıldırım’ın tutuklanmasından sonra bu köşede şunu paylaştık: CHP bu tutuklamayı iyi okumalı. Alt kademeden bir CHP’linin alınması, bir süreç başlangıcı olmasın! Zira o günler Erdoğan’ın muhalefeti ve medyayı virüsle eşdeğer gördüğünü ilan ettiği günlerdi. Gençlik kolları başkanı, eski il başkan yardımcısı, milletvekili, en büyük şehrin il başkanı... Bunun nereye gideceğini görmemek için kör olmak yetmez! HHH Kaftancıoğlu kararının İstanbul seçim zaferinin yıldönümünde onaylandığı gün, Ankara’da 81 ilin barosu başkente girmek için direniyordu. Ocak ayında yeşil pasaport hakkı alan avukatlar bununla Berlin’e girebilirdi ama başkentine giremezdi! Aynı gün 14 Ekim 1960’ta başlayıp 15 Eylül 1961’de sonuçlanan Yassıada yargılamalarının tüm hukuki dayanaklarını kaldıran yasa Meclis’ten oybirliği ile geçti. Dün de Çağlayan’da gazeteciler davası başladı. 60 yıl önceki hukuksuzlukları kaldıran yasa çıkar, bugün hukuku her türlü amaç için kullan! Hukukun kıyametini yaşıyoruz! Bu oyunu hiçbir parçayı göz ardı etmeden bütün çıplaklığıyla açığa çıkarma ve boşa çıkarma sorumluluğu CHP’nin... AKP, CHP’nin sinir uçlarıyla oynayarak bir oyun kuruyor. Bu oyuna gelmiyoruz demek çözüm değil... Sadece CHP’ye yapılanlar üzerinden direnç oluşturmak da çözüm değil. Kamuoyunda “CHP sadece kendisini kurtarmaya çalışıyor” algısı olur. Toplumda AKP dahil bütün partilere oy verenleri kapsayacak bir vicdan koalisyonunun zemini var... ‘CHP’li belediyelere kumpas kuruyorlar’ CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin CHP’li belediyelere baskı kurduğunu belirterek “Yargı aracılığıyla belediyelerimize kumpas kuruyorlar” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, Habertürk’e yaptığı açıklamada, “Belediye başkanlarının elini kolunu bağlayarak çalışamaz duruma getirmek istiyorlar ama belediye başkanlarımız bunu kavgasız dövüşsüz aşıyorlar. İkincisi ise savcılar aracılığıyla belediye başkanlarının üzerine gitmeye çalışıyorlar. Belediye başkanlarımıza bir kumpas kuruyorlar. İstanbul’da rantı tümüyle tüketen rantiye sınıfı; İzmir’e, İzmir’in sahillerine göz dikmiş durumda. İzmir’de belediye başkanlarımıza kumpas kurma girişimlerinin de olduğunu biliyoruz” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle