Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 25 HAZİRAN 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: ALPER İZBUL / ASLAN YILDIZ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER ‘MİT mensubunu ifşa’ iddiasıyla tutuklanan gazeteciler aylar sonra hâkim karşısına çıktı. Terkoğlu, Keser ve Çelik tahliye edildi ‘Sadece haber yaptık’ BARIŞ PEHLIVAN ‘TARIHIN ACI TEKERRÜRÜ’ Barış Pehlivan savunmasında, “9 yıl önce ra internetten araştırma yaptığını ve konu yine tutukluydum. 9 yıl ya ilişkin çok sayıda önceki OdaTV davasın bilgiye ulaştığını söy da; Fethullahçılar bilgi ledi. Pehlivan, şehidin sayarımıza MİT belge ailesini düşündükleri lerinin yanı sıra sahte ni için cenazenin kal dokümanlar da yerleş dırıldığı köyün ve ma tirmişti. Kendi yazdık hallenin adını, mezar ları gerçek dışı örgüt lığın adını, şehidin so talimatları üzerinden, Barış Pehlivan yadını, anne ve baba haberlerimiz suç ola nın adı ile soyadını ya rak gösterilmişti. Tarihin teker yımlamadıklarını söyledi. rürüne bakın ki; o davada ‘Hal kı kin ve düşmanlığa tahrik’ ile ‘FETÖ’yü suçlanmama delil neydi biliyor musunuz? OdaTV’de yaptığımız şehit cenazesi haberleri. Ne acı. Aradan 9 yıl geçti, ben yine şehit cenazesi haberi ile tutukluyum. “Neyse ki; Fethullahçılar gibi bilgisayarıma belge yüklemediler, sevineyim mi üzüleyim mi? Direkt haberi suç delili yaptılar” dedi. Asker biliyorduk yazdığım için’ “Eğer FETÖ sanıklarını görevde tutup, bir de onlara FETÖ operasyonu yaptırıldığını yazmasaydım burada olmazdım” diyen Pehlivan özetle şunları söyledi: “Eğer FETÖ’cüleri para karşılığı tahliye eden, başka tarikatların müridi yargı mensupları olduğunu yazmasaydım burada olmazdım. Eğer Libya’da şehit olan MİT men FETÖ şüphelisi olup; başka ta subu ile ilgili her bilgi ifşa ol rikatların hocalarından hüsnü duktan bir hafta sonra Hülya şehadet aldığınızda dosyanızın Kılınç’tan telefon aldığını söy kapandığını yazmasaydım bu leyen Pehlivan, “Libya’da şe rada olmazdım. Eğer FETÖ bor hit olan askerlerimizden biri sası sanığının çocuğunun gö nin Manisalı olduğunu söyledi zü önünde öldürülmesinin per ve ‘cenazesine dair bir haberle de arkasını yazmasaydım bu OdaTV’nin ilgilenip ilgilenme rada olmazdım. Eğer bu top yeceğini’ sordu. Bakınız, Hülya rakların en tehlikeli örgütü FE Kılınç o anda şehidimizin sade TÖ ile mücadelenin bir rant ve ce asker olduğunu düşünüyor sermaye değişimi aracı haline ve bana da öyle iletiyor. Habe geldiğini yazmasaydım burada rin Hülya Hanım tarafından ha olmazdım. Ama tüm yaşadıkla zırlanmasına başlama anında rıma rağmen diyorum ki iyi ki MİT yok gündemimizde. Ama yazdım, iyi ki yazıyorum, iyi ki cımız sadece şehit cenazesi yazacağım. Hepsi gerçekti. Ya haberi yapmaktı” diye konuş lanlayamadılar. Bunun yerine, tu. Şehidin MİT mensubu ol bir bahaneyle hapse attılar. duğunu sonradan öğrendikle Amaç; daha önce yazdıkları rini söyleyen Pehlivan, haber mın bedelini ödetmek ve ileri metni kendisine geldikten son de de yazmamamdı.” ‘FİNCANCI KATIRLARI ÜRKERSE’ Hülya Kılınç ise 20 yıllık deneyimli bir yerel gazeteci olduğunu belirterek ilk kez ağır ceza mahkemesinde yargılandığını söyledi. 3 Mart tarihinde OdaTV’de imzasıyla yayımlanan haber nedeniyle kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini aktaran Kılınç, “Benim yaptığım iş, sadece ve sadece gazeteciliktir. Ben yalnızca gazetecilik yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım. İddianamede haberi yapmam için; şehidin defnedildiği yere gitmem, yörenin muhtarı, azası, Akhisar Belediyesi Basın Bürosu görevlisi ve şehidin ailesiyle olan görüşmelerim gizli, gizemli ve suç işlemek amaçlı faaliyetler olarak anlatılmaktadır. Bu anlatımın gerçekle ilgisi yoktur. Suç işlediğime inanmıyorum. Yalnız ben değil, beni tanıyan, olayı inceleyen vicdanı olan ve makul akla sahip herkesin de benim suçlu olmadığım konusunda hemfikir olduklarını biliyorum. Ben de herkes gibi, bu suçlamanın OdaTV’nin ‘fincancı katırlarını ürkütmesi’ nedeniyle yapıldığını düşünüyorum. Umarım yanılırım. Beraatımı talep ediyorum” diye konuştu. Tutuksuz sanık E.E. da “Caminin içinde ve dışında fotoğraf çektim, bu konuda bilgilendirilmemiştik ve fotoğraf çeken ve video çekenler vardı. O ana kadar şehidin TSK mensubu olduğunu biliyordum” dedi. YILDIZ’DAN SOYLU YORUMU: Kim bilir kimlerin telefonlarını dinliyor CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklamak” iddiasıyla tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız’ı cezaevinde ziyaret etti. Ziyarete ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Sertel; Yıldız’ın, kendisine “PKK sevicisi” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya 5 Haziran’da dava açtığını ve Yıldız’ın 8 Haziran’da gözaltına alındığını anımsattı. Sertel, “Dosyada gizlilik olmasına rağmen bir gazetenin haberinden Yıldız’ın casuslukla suçlandığını öğrendik. Gözaltı süresince ‘Niçin bu konuşmaları yazmadın’ sorgusu yapıldı ve dava açılmak üzereyken baktılar ki konuşmaları yazmamak suç değil, daha önce yazdığı üç yazı gerekçe gösterilerek tutuklandı” dedi. Yıldız ise Sertel aracılığıyla gönderdiği notta şunları kaydetti: “Yazdığım yazıların arkasındayım. Bu yazıları yazarken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından elde ettiğim bilgilerden yazdım. Gizli bir iş varmış gibi intiba uyandırmak istiyorlar. Aslında İçişleri Bakanı telefonların dinlendiğini ve bu dinlemelerin kendisinin önüne geldiğini itiraf etti. İçişleri Bakanı kim bilir kimin, hangi siyasilerin, hangi suç örgütlerinin telefonlarını dinliyor ve bu konuşmalar kendisinin önüne geliyor. İçişleri Bakanı, belki de gücünü dinlenen ve önüne gelen telefon kayıtlarından alıyor. Ben devletin güvenliğini tehlikeye atmışım. Hiç alakası yok. Kabul etmiyorum çünkü yabancı medyada çarşaf çarşaf yazılanlar Türkiye’de gizleniyor.” Sertel, “Yıldız, bizimle siyasi görüşleri örtüşmeyen ülkücü kökenli, PKK ve FETÖ’cüler tarafından sürekli tehdit edilen ve geçmişte FETÖ’cüler tarafından 15.5 ay cezaevinde yatırılan arkadaşımızdır. 15.5 ay cezaevinde yatıp nasıl alnının akıyla çıktıysa bu davadan da alnının akıyla çıkacaktır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘İDDİANAMENİN BAŞI DA SONU DA YALAN’ Barış Terkoğlu savunmasında, “İktidar içindeki den bana mektup yazan bir MİT mensubu çetelerin tezgâhıyla devlet nun anlattıklarından yo yurttaşına tuzak kurmaz. la çıkarak, MİT kimliğini İddianamenin başı da so adam kaçırıp fidye iste nu da yalan” ifadelerini kul mek için kullandığı iddi landı. Terkoğlu, “İddianame asıyla cezalandırılan bir hayal metni değildir” dedi. personeli yazdım” diye ‘MİT kutsal bir örgüt müdür’ konuştu. 9 yıl önce MİT yöne ticisi Kaşif Kozinoğlu ile Yıllardır yazı yazdığını aktararan Terkoğlu, Barış Terkoğlu birlikte sanık olduğunu anımsatan Terkoğlu, “MİT Müs “Cumhurbaşkanı’nı eleştiriyorum, teşarına öğlen saatinde darbe ih bakanları eleştiriyorum, Genelkur barı anlamına gelecek itirafın ya may başkanlarını eleştiriyorum. MİT kutsal bir örgüt müdür? MİT pıldığı ortaya çıktığı halde MİT Müsteşarı darbeye akşam yeme dokunulamaz mıdır? MİT sorgu ğinde yakalandı. Bu durumu her lanamaz mıdır? MİT; hatası, eksi kes eleştirmedi mi? Sorular sor ği gösterilemez midir? Haşa, MİT madı mı? Bunu da yapmak gerekmensupları peygamberin saha mez mi? MİT Kanununun 2014 yı beleri midir? Farkında mısınız, bu lındaki dönüşümünün mahkeme dava üzerinden ne yapmaya çalı lerdeki canlı tanığıyım. Bugün sö şıyorlar. Bu davayı kurgulayanla züm ona MİT Kanunundan bahrı sevindirecek bir karar verirseniz sedenler, o gün Kozinoğlu’nu linç yukarıdaki tüm sorulara ‘evet’ ya ediyor, özel hayatını didik didik nıtını vermiş olacaksınız” dedi. ediyordu” ifadelerini kullandı. Tarihte mensubiyetini kötüye kullanmış MİT mensupları olduğunu söyleyen Terkoğlu, “Türk ‘AYM’nin kullanmadığı ifade’ tarihinde 12 Eylül gibi karanlık iş Terkoğlu, “İddianame hayal lere bulaşmış askerler vardır. İş metni değildir. Uydurmalara da kenceye karışmış polisler vardır. yanmaz. Delillerle güçlendiril Aynı zamanda mensubiyetini kö miş varsayımdır” diyerek Anaya tüye kullanmış hem de çok kötü sa Mahkemesi’nin kullanmadığı ye kullanmış MİT mensupları da ifadelerin iddianameye girdiğini vardır. Ben birkaç ay önce Cum söyledi. Terkoğlu, “Bakın, iddi huriyet gazetesinde hapishane aname 15. sayfasında AYM’nin “ifşa edilmiş olsa dahi...” dediğini iddia eden bir kararına dayanıyor. Ancak AYM’nin kararında öyle bir ifade yok. İddianame “bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli ifşa” diye başlıyor. Bütün çabasına rağmen “torba” bile değil; OdaTV, Birgün, Yeni Yaşam, Yeni Çağ gazetecilerinden oluşan “çorba”da en küçük bir koordinasyon bulamıyor. Hal öyle ki ben, OdaTV’deki haberi yapan Hülya Kılınç ile hayatımda hiç konuşmadığım gibi mahkeme kapısında tanıştım. Bu kadar koordinasyonsuzuz. Ortada tek gerçek, bu iddianamenin altındaki Avrupa’nın en büyük adalet sarayının başsavcısı ve vekilinin imzası ve bizim bu davaya ciddiyet katmak için tutuklu yargılanıyor olmamız.” ‘Millet adına karar bekliyorum’ Mahkeme salonlarında büyüdüklerini söyleyen Terkoğlu, “İnsanın kaderi kendi eylemleridir. Biz kaderimize kendi eylemlerimizle karar verdik. Siz bizim için görünse de aslında hem kendiniz hem de ülkemiz için karar vereceksiniz. Bu nedenle sizden sadece adalete uygun, gerçekle barışık, vicdanla örtüşen, tartışmasız sadece ama sadece millet adına bir karar beklediğimi söylemek istiyorum” dedi. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülen dava için sabah saatlerinde çok sayıda yurttaş adliye önünde toplandı. Meslek ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra, siyasiler ile yargılanan 6 gazetecinin meslektaşları, çeşitli pankart ve dövizlerle gazetecilerin serbest bırakılmasını ve beraatını istedi. KURTULUŞ ARI ‘Masumiyet Meslektaşlarından, siyasilerden, meslek örgütlerinden yargılanan gazetecilere destek cezaevinde kalmamalı’ LEYLA KILIÇ Libya’da şehit olan MİT mensubunun cenaze töreni haberiyle ‘istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek’ suçundan yargılanan Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser ve Ferhat Çelik’in duruşması öncesinde meslektaşları, siyasi partiler ve çeşitli kitle örgütü temsilcileri bir araya geldi. Maskelerine çarpı şeklinde bant yapıştıran gruptakiler, tutuklu bulunan gazetecilerin fotoğraflarının bulunduğu pankart ve dövizler taşıdı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan burada yaptığı konuşmada Hakan Fidan ve Hulusi Akar’a seslenerek, “Bu utancı devam ettirmek Türkiye’ye yapılacak büyük bir zulümdür. Bunun sonlanması için gerekli adımların acilen atılmasını istiyoruz. Masumiyet bir dakika bile cezaevinde kalmamalıdır. Türkiye’ye bu zulmü yaşatmak, onların ya şam boyu boyunlarındaki zillet olarak kalacaktır. Masumiyetin adaletin yıpratıldığı bir ortamda Türkiye’nin ilerlemesi mümkün değildir” dedi. Tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyen Özkan, “Gazeteciliğin suç sayılmamasını, asaletin yargıya teslim edilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de kinle devletin yönetilemeyeceğini, medyası özgür olmayan bir toplumun da özgür olamayacağını söyledi. HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya da “Her birimizin derdi insanca yaşamak. Gerçeklere yasak getirilmesin” diye konuştu. ‘Serbest bırakın’ İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu “Ağızlara çekilmek istenen bantları, baskılara, itibar suikastlarına ve hapislere rağmen söküp atacağız. Tutuklanan gazetecilerin en büyük ortak özellikleri nedir diye baktığımızda iki şey görüyoruz: Birincisi gö rüşleri farklı olsa da vatanseverlikleri. İkincisi ise yolsuzluğa karşı hiç çekinmeden, gerçek habercilik peşinde koşmaları” ifadelerini kullandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS Genel) Başkanı Gökhan Durmuş da habere ve haberciye düşman bir iktidar olduğu sürece adliyelerde olmaya devam edileceğini söyledi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş de “Türkiye’de demokrasinin yeşermesi için haberin serbest dolaşımına ihtiyacımız var. 15 yıldır iktidar, haberin serbest dolaşımını engelleyerek basını ve düşünceyi ifade özgürlüğünü engelliyor. Biz haberin serbest dolaşmasını istiyoruz. Tutuklu meslektaşlarımızın özgür bırakılmasını istiyoruz” dedi. “Haberin Var Mı” inisiyatifi adına konuşan Mehveş Evin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da tutuklu meslektaşlarının bırakılmasını istedi. l İSTANBUL “MİT mensubunu ifşa” suçlamasıyla tutuklu bulunan gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu, OdaTV Ya yın yönetmeni Barış Pehlivan, OdaTV muha biri Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağı rel ve Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Fer hat Çelik ve Aydın Keser aylar sonra dün ilk kez yargıç karşı sına çıktılar. Gece geç saatle re kadar süren duruşmada sav SEYHAN AVŞAR cı tutuklu sanıkların tutukluluk halinin de devamına karar verilmesini talep etti. Ara kararı nı açıklayan mahkeme, Pehlivan, Kılınç ve Ağırel’in üzerlerine atılı suçun vasıf ve ma hiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delilleri yok et me ve kaçma şüphesini göz önüne alarak tu tukluluk hallerinin devamına karar verdi. ‘Kişilik halleri’ Mahkeme, Terkoğlu, Çelik ve Keser’in delillerin toplanmış olması, tutuklulukta geçirdikleri süre ve kişilik halleri nazara alındığında adli kontrolün yeterli olabileceğini belirterek tahliyelerine karar verdi. Bir sonraki duruşma 9 Eylül’de görülecek. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu bulunan gazeteciler getirilirken, tutuksuz yargılanan Manisa Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi E. E. duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Koronavirüs nedeniyle yoğun güvenlik önleminin alındığı duruşma salonuna sınırlı sayıda gazeteci ve tutuklu gazetecilerin yakınları alındı. Milletvekilleri ise salona girerek gazetecilere selam verdikten sonra ise dışarı çıktılar. Ağırel: Pelikan hedef seçti Duruşmada ilk olarak gazeteci Murat Ağırel savunma yaptı. Ağırel, kitabı nedeniyle Pelikancıların hedefi olduğunu söyledi. Ağırel, savunmasında FETÖ ile mücadele eden Kemalist bir gazeteci olduğunu belirterek, Ergenekon kumpasında yargılanıp beraat ettiğini anımsattı. Olmayan suçlamalarla tam 120 gündür cezaevinde bir hücrede tek başına tutulduğunu vurgulayan Ağırel, “Hakkımdaki suçlamalar, ne bir somut delile dayanıyor ne de vicdana sığıyor. Hazırlanan iddianame bir niyetname” diye konuştu. Cumhurbaşkanı’nın Libya’da ‘birkaç’ şehit olduğunu açıkladığına ilişkin haberleri okuduğunu belirten Ağırel, “Ülkenin Cumhurbaşkanı şehitlerimizden tane diye bahsediyordu. Sosyal medyada bu konuya ilişkin binlerce kişi paylaşımda bulunmuştu. Benim dikkatimi ise Güvenlik Uzmanı olan Abdullah Ağar’ın 19 Şubat’ta yaptığı ‘Vatan kimi zaman bilinen kimi zaman da bilinmeyen kahramanlarıyla yükselir’ yazdığı fotoğraflı paylaşımı dikkatimi çekti. Hiçbir kurumda bir bilgi yoktu” dedi. Yaptığı araştırmalar sonucu şehitlerin törensiz defnedildiğini öğrendiğini aktaran Ağırel, “Her Türk evladı gibi ben de her şehit haberinde çok üzülüyorum çünkü şehitler tane değildir. Bir babadır, ağabeydir, oğuldur, kocadır, sevgilidir. Hak ettikleri değeri göstermek zorundayız. Yapılacak tören bu değerlerden en önemlisidir. İşte tam bu saikle, gazeteciliğin vermiş olduğu haber refleksiyle düzgün, doğru bilgileri ve düşüncelerimi paylaşmak istedim” ifadelerini kullandı. Yaptığı sosyal medya paylaşımını 60 dakikada derlediğini aktaran Ağırel paylaşımın ise sadece 43 dakika aktif kaldığını belirtti. “OdaTV haberi ile benim paylaşımım arasında 11 gün vardı” diyen Ağırel, “Terkoğlu gözaltına alınınca ancak olaydan haberim oldu. Haberin içeriği hakkında bilgi sahibi olduğumda ise şaşırdım. Zira ben tören yapılmadığını biliyordum” diye konuştu. ‘Hastaneye sevk edilmedim’ Aydın Keser de savunmasında, “Bu haber ve yazılar bizden önce internet siteleri ve haber sitelerinde yayımlanmış ve basın özgürlüğü içerisinde haber değeri taşıdığı gerekçesiyle yapılmıştı. 4 aydır tecritteyim, eşimle yalnız bir defa görüştüm. Kardiyolojiye gitmem gerekiyordu ama cezaevinde koronavirüs sürecinde sevk edilemeyeceğim söylendi. Tahliyemi talep ederim” dedi. Ferhat Çelik de medyanın yüzde 95’inin AKP’nin elinin altında olduğunu belirterek, “Yüzde 5’i bağımsız ve kendi çabalarıyla yapmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Libya’da birkaç tane şehidimiz var’ derse insanlar sorar kim bu diye? Yurtdışındaysa akla ilk gelen askerdir. Gazetecinin açık kaynaklarla haber yapması suç mudur? Benim bu haberi yapmam için bir yerden talimat almam gerekmez. Bu süreçte kimse bu insanların MİT mensubu olduğunu bilmiyor” diye konuştu. ‘Vicdanlarda beraat etmişiz’ İddianamede Yeni Yaşam gazetesinde yer alan yargılamaya konu iki haberine yer verilmediğini belirten Çelik, “Haberde hayatını kaybedenler için asker ve albay terimlerini kullanmışız. Bu iki haberi savcı iddianameye koymadı. Ben bu haberi görmedim ama arkasındayım. Haberimiz ortada, MİT ifadesi geçmiyor. Ben önceden bilemem kim MİT mensubu kim değil. Burada bir kasıt yok, biz gazetecilik yapıyoruz. Vicdanlarda zaten biz beraat etmişiz, özgürüz. Bir ifşa kastı olmadığını beyan ediyorum ve beraatımı talep ediyorum” dedi.